Üçüncü Lübnan Savaşı: Seyyid Nasrallah psikolojik savaşta öne geçiyor

Üçüncü Lübnan Savaşı: Seyyid Nasrallah psikolojik savaşta öne geçiyor
İsraillilerin karar alma mekanizmaları, Seyyid Hasan Nasrallah'ın açıklamalarından kaçınılmaz bir şekilde etkileniyor. Nasrallah'ın konuşmalarından son derece etkilenen Devlet Başkanı Netanyahu, Savunma Bakanı Moşe Yalon ve Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot İsrail'in tüm işlerini belirleyen 3 önemli isim olarak tanınıyor.

 

 

Alwaght

 

 

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçtiğimiz günlerde Lübnan'da yayın yapan El-Meyadin televizyon kanalına verdiği röportaj, şüphesiz Tel Aviv yönetimine iletilmeyi amaçlayan bir takım mesajlar taşıyor.

 

Seyyid Nasrallah'ın sözleri Hizbullah'ın, İsrailli liderlerin ne düşündüğünü bildiği, İsrail'den gelecek hamlelere karşı teyakkuzda olduğu ve karşılık vermeye hazır olduğu mesajlarını içeriyor. Bu stratejik durum, Hizbullah'ın psikolojik bir savaşla mücadele etmeye başladığı anlamına geliyor. Seyyid Nasrallah'ın sözleri, merkezi silahları olarak kabul ediliyor. Konunun ayrıntısına girdiğimizdeyse, birden fazla meselenin içine çekiliyoruz. Hizbullah'ın sahip olduğu gücü nasıl pusuya yatıracağı ve bundan nasıl istifade edeceği konusu açılıyor. Ardından konu, İsrail varlığının sahip olduğu zayıf noktalar ile aşılması mümkün olmayan jeopolitik gerçeklere ve daha sonra, psikolojik savaşta Hizbullah'ın gücünü nasıl kullanacağı meselesine varıyor.

 

Psikolojik savaş, özellikle medya yönlendirmeleri gibi farklı şekillerde birçok silahla yönetiliyor. Medya savaşında liderler, önemli bir silah mahiyetinde ekranlarda boy gösteriyor. Seyyid Hasan Nasrallah, bu gibi savaşlarla dolu olan liderlik tarihinden istifade edebilir. Nasrallah'ın röportajındaki sözleri, İsrail'e karşı sarf ettiği tehditleri teyit edecek deneyimlere ihtiyaç duymaksızın, mesaj ulaştırma yeteneğinin kendisi için güçlü bir silah olduğu anlamını taşıyor. Nasrallah'ın hitabı, Hizbullah'ın denklemleri belirleyen ve dengeleri sağlayan güç noktası haline geldi. Birçok sebebi sıralanabilecek olan bu durumun en önemli kaynağı, Hasan Nasrallah'ın İsrail ile uzun yıllardır sürdürdüğü çatışmaları güçlendirebildiği güvenilirlik özelliği taşıması. Buna bağlı olarak Hizbullah bugün lideri sayesinde bu özelliğe sahip.  

 

Burada şunu belirtmek gerekir ki, Hizbullah bu psikolojik savaş gücünü Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın kişisel yetenekleriyle tamamladı. Hizbullah bu gücünden dolayı söz konusu psikolojik savaşın beraberinde getireceği birçok sonuçtan kurtulma yeteneğine de sahip. Bu sonuçların hepsine değinmemiz mümkün değil, ancak maddelerden bir kaçını şöyle sıralayabiliriz;

 

- Seyyid Nasrallah, Hizbullah'ın, İsrail'in hamlelerini ve özellikle savaş kararı verenlerin neyi nasıl düşündüğünü önceden çok iyi bildiğini kanıtladı. Bu, Hizbullah için yeni bir durum sayılmaz. Ancak Hizbullah, herhangi bir savaş düşüncesi doğursa bile, belirli bir zamanda İsrail varlığını caydırma ve yıldırma girişiminde bulunması gerektiğini de çok iyi biliyor. Bu durum, tehlike karşısında fırsat yaratma teorisine dayanarak, savaş çıkma oranını iyi okumayı gerektiriyor. Bilhassa savaş ve saldırı fırsatlarını değerlendiren askeri karar mekanizmaları açısından değerlendirmek gerekiyor. Ancak bugün Tel Aviv'in yaşadığı kriz, İsrailli liderlerin Hizbullah ile savaşı ertelemenin, Hizbullah'ın daha büyük bir askeri güce sahip olması anlamına geldiğini fark etmelerini sağladı. Aynı zamanda İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon'un işaret ettiği gibi, sahip oldukları yüz binden fazla füzenin gölgesinde yıldırım harbi ile saldırmanın İsrail için fayda sağlamayacağını anlamalarına da imkân sağladı.

 

- Siyasi analistlerin aktardığına göre, Tel Aviv bugün birçok şeye dayanarak fırsatların tehlikeden daha büyük olduğunu görüyor. Özetleyecek olursak, Hizbullah'ın askeri kuvvetleri Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen'e dağılmış durumda. Bunun yanı sıra, Hizbullah Araplıktan soyutlandırılmaya veya Lübnan'a dayatılmaya çalışılan bir kuşatmaya maruz kalmış durumda. Bazı kesimler Hizbullah'ı bugün en önemli jeopolitik destekçisi olan Suriye'yi kaybetmesi açısından değerlendiriyor. Bazı kesimler ise, özellikle bugünlerde İsrail varlığını razı etmek üzere seçim siyaseti sürdüren Amerika'yı caydırmak üzere oynanan bir bahsin, fayda vermeyeceğini söylüyor. İkinci olarak ise, Obama'nın savaş karşıtlığı ideolojisi üzerine yürütülen bir bahsin de başarısız olacağı söyleniyor. Siyasi analistlerden bir diğer bölümü ise, Lübnan'ın varlığının İsrail için tüm politik, ulusal, sosyal, ekonomik ve güvenlik unsurlarını kaybetmeleri ihtimalinden daha iyi olduğunu savunuyor. Bu şekilde okunduğunda fırsat ihtimalleri tehlikeden daha fazla görünüyor.

 

- Ancak bu okuma sadece bir düşünce olsa bile, bazılarına işlerin zannettikleri gibi olmadığını tekrar vurgulamak için Hizbullah'ı harekete geçirdi. Tek bir gün bile Arapların oy birliği ile var olmayan Hizbullah, bugün onları kaybetmekten korkmuyor. Bilakis başını Suudi Arabistan'ın çektiği Arap ülkeleri, Hizbullah üzerine komplo teorileri yürüten ülkelerin başında geliyor. Tek fark dün gizli kapaklı yürütülen çalışmaların bugün ayyuka çıkması oldu. Hizbullah'ın Lübnan'daki konumuna gelince, hareket bir gün bile ülkede iç değişiklik bahsi oynamadı. Nitekim mevcut gerçekler, özellikle Amerikan partisi olmak üzere birçok kesime Lübnan'ın siyasi istikrarının bozulması halinde durumun Hizbullah'ın lehine dönüşeceğini fark ettirdi.

 

- Şu var ki; Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah'ın tek bir bakışı, Hizbullah ve İsrail arasında süregelen savaşın dengeleri ve korku denklemini vurgulamaya yeterlidir. Bu asla değişmez, aksine Seyyid Nasrallah bu denkleme birkaç vurgu daha eklemek için yeni girişimlerde bulundu. Hangisi daha tehlikeli; alüminyum konteynerlerini vurma olasılığı mı, yoksa tüm işgal edilmiş toprakları nükleer hedefe almak mı? Buna ilaveten, Hizbullah sahip olduğu askeri yetenekleri Suriye deneyimi sırasında yeni askeri taktikler ile geliştirebilme imkânı buldu. Bu da ona saldırı ve savunmayı kontrol edebilme yeteneği kazandırdı.

 

O halde, Hizbullah'ın üçüncü savaşın mücadelesinde başarılı olduğunu söylemek mümkün. Hizbullah psikolojik savaşı sadece delil gerektiren tehditlerle değil, liderinin çarpıcı hitabetiyle de sürdürüyor. Öyle ki konuşmaları İsrail varlığının dikkate alması gerektiği bir malumat halini aldı. İsraillilerin karar alma mekanizmaları, Seyyid Hasan Nasrallah'ın açıklamalarından kaçınılmaz bir şekilde etkileniyor. Nasrallah'ın konuşmalarından son derece etkilenen Devlet Başkanı Netanyahu, Savunma Bakanı Moşe Yalon ve Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot  İsrail'in tüm işlerini belirleyen 3 önemli isim olarak tanınıyor.

 

 

Çev: Merve Soydaş Gök

 

www.medyasafak.net