Türkiye’nin Katar’da askeri üs kurmasının arkasında ne var?

Türkiye’nin Katar’da askeri üs kurmasının arkasında ne var?
Doha’nın bakış açısına göre Ankara ile işbirliği ABD’nin bölgeden çekilişi sonrası için bu doğalgaz zengini şeyhliği korumaya matuf vizyoner bir plan. Katar hâlihazırda 10.000 kişilik askeri personeliyle Batı Asya’daki en büyük Amerikan üssüne ev sahipliği ediyor. Bununla birlikte Washington’un önceliklerinin değişmesi Batı Asya’dan somut bir şekilde gözlenebiliyor.

 

 

Alwaght

 

 

Türkiye'nin Katar'daki askeri üssünün hikâyesi, Türkiye'nin Katar büyükelçisi Ahmet Demirok'un ülkesinin bu Fars Körfezi ülkesindeki varlığını güçlendirmek için burada bir askeri üssün inşasına başladığını söylemesinden sonra tekrar medyada dillendirilmeye başlandı.

 

Bu durum Batı Asya bölgesindeki çatışmanın son dönemlerde hızlanmasına tanık olunan bir döneme rastladı.

 

Demirok Aralık 2015 tarihinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Doha'ya yaptığı ve 15 yeni anlaşmanın imzalandığı ziyaretten kısa bir süre önce de aynı meseleden söz etmişti.

 

Bu anlaşmaların en önemlilerinden biri de Katar'ın gazının Türkiye'ye ihracı hakkındaydı. Rus savaş uçağının Türkiye tarafından Suriye'de düşürülmesi üzerine Ankara ve Moskova arasında baş gösteren gerginlik ve iki ülke arasındaki vize serbestliği anlaşmasının kaldırılması bu anlaşmaya hız verdi. Bu nedenle Katar Savunma Bakanı Halid b. Muhammed el Atiyye ve Türkiye Savunma Bakanı İsmet Yılmaz arasında Türkiye-Katar askeri işbirliği anlaşması da imzalandı. Anlaşma Türk kuvvetlerinin Katar'da üslenmesi hakkındaydı ve buna Katar Başbakanı Abdullah b. Nasır b. Halife el Tani ile sabık başbakan Ahmet Davutoğlu ile yapılan müzakerelerin sonucunda varılmıştı.

 

Bu anlaşmaya geçen Aralık ayından itibaren, Recep Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Tamim b. Hamad el Tani tarafından, Katar'a 3000 kişilik Türk birliği ve ilave olarak deniz, hava kuvvetleri, eğitim birimleri ve özel kuvvetlerin yerleştirilmesi üzerinde uzlaşılması ardından hız verildi. Bu güçlerin Ankara'nın bölgedeki ilk çok işlevli sınır ötesi askeri kompleksi olarak Katar'daki bir askeri üste konuşlandırılmaları planlandı. Bu daha önce Türkiye'nin Katar elçisi Demirok tarafından ilan edilmişti.

 

Fars Körfezi'ndeki gelişmeler ve Türkiye-Katar ilişkileri hem Türkiye hem de Katar açısından değerlendirilebilir. Doha'nın bakış açısına göre Ankara ile işbirliği ABD'nin bölgeden çekilişi sonrası için bu doğalgaz zengini şeyhliği korumaya matuf vizyoner bir plan. Katar hâlihazırda 10.000 kişilik askeri personeliyle Batı Asya'daki en büyük Amerikan üssüne ev sahipliği ediyor. Bununla birlikte Washington'un önceliklerinin değişmesi Batı Asya'dan somut bir şekilde gözlenebiliyor. Bu eğilim ABD'nin Irak'tan kuvvetlerini geri çekmesi ile başladı ve Bahreyn'deki Amerikalıların yerini İngiliz askerlerinin almasıyla devam etti. Bu nedenle öyle gözüküyor ki çok yakında Amerikan güçleri Katar'dan da geri çekilecek.

 

Bu durum Doha'nın bölgede kendi boyundan daha büyük bir rol oynamaya çalışması üstüne gerçekleşti. Bu nedenle müttefiki Türk güçlerini yanına çekerek “büyük abisi” Suudi Arabistan'ın yerini almak istiyor.

 

Fakat öyle gözüküyor ki Katar'ın bu hamlesi, Fransız Intelligence Online isimli web sitesinin daha önceden de belirttiği gibi Fars Körfezi'nde hissedilir bir tepki doğurdu ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye-Katar askeri anlaşmasına ciddi olarak itiraz etti. Suudi Arabistan'a gelince, bölgesel çatışmaların daha da şiddetleneceği göz önüne alındığında Riyad'ın Doha ve Ankara ile anlaşmazlıkları hakkında konuşmak için henüz erken denebilir. Yine de Ankara'nın kendisini İslam dünyasının lideri olarak göstermek istediğini ve Suudi Arabistan'ın ise bu sıfatı sadece kendine has saydığını kaydetmeye değer.

 

Türkiye açısından ise Katar'da bir askeri üs açmanın hedefi sadece Katar gazı ya da Türkiye'nin askeri kurumları için pazar bulmakla sınırlandırılmaz, daha da önemlisi Ankara'nın Suriye ve Irak'tan başlayıp Somali'ye kadar uzanan Arap dünyasındaki Türkiye nüfuzunu arttırma çabası olarak yorumlanmalıdır. Ankara aynı zamanda stratejik Aden Körfezi'nde de askeri bir tutamak noktası elde etmek için Somali'de de askeri bir üs kurmak istiyor.

 

Türkiye cumhurbaşkanı diğer ülkelerde askeri üsler kurmak istediğinde süper güçlerden, özellikle de ABD'den işaret alıyor. Erdoğan'ın niçin böyle yaptığı henüz çok belli değil fakat muhtemelen bu durum Ankara'nın sanayileşmiş güçlü devletler kulübüne girmek, NATO içindeki yerini genişletmek istemesinden ya da Erdoğan'ın yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurma rüyasından kaynaklanıyor.

 

Her ne olursa olsun Türkiye bir Fars Körfezi ülkesinde askeri üs kurmak suretiyle kendi stratejik hedeflerine ulaşmak istiyor. Bunlar arasında Ankara'ya göre Şam, Bağdat, Sanaa ve Beyrut gibi Arap başkentlerini kontrol etmek isteyen İran ve Fars Körfezi'ndeki Arap ülkelerinin çoğunda hâkimiyeti olan Suudi Arabistan ile rekabet etmek de var. Fakat Türkiye Suriye'deki Osmanlı projelerini gerçekleştirmeyi başaramadı.

 

Fakat Erdoğan'ın unuttuğu ya da görmezden geldiği bir nokta var: ABD muazzam hava ve deniz kuvvetlerine rağmen bölgesel direniş karşısında yenilgiye uğradı. Ankara kendi içinde büyük bir kargaşa yaşıyor ve bu problemleri Suriye'deki IŞİD terör örgütünün Türkiye sınırlarını çevirmesinden ve teröristlerin Suriye'den çıkmak için Türkiye sınırına girmekten başka bir yollarının kalmamasından sonra iki kat arttı. Cumhurbaşkanı Erdoğan için belki de en uygun olanı hâlihazırdaki ve gelecekteki çatışmalarda son sözü söyleyecek olan bölge milletlerinin yanında durmak, fakat analistlerin tahminine göre Erdoğan Arap ayaklanmalarından edindiği tecrübe nedeniyle bu fikirde değil.

 

Katar ve Türkiye'nin siyasi şartlarına baktığımızda -ikisi de Mısır Müslüman Kardeşler hareketini destekliyor ve aynı zamanda Suriye resmi silahlı kuvvetlerinin karşısındalar- Katar'daki Türk askeri üssünün Doha'ya destek amaçlı olmadığı anlaşılabiliyor. Zira her şeyden önce ABD'nin Katar'da kuvveti bulunuyor ve ikinci olarak da Türkiye'nin askeri gücü Katar'ı korumaya elverişli değil, bu hareket daha çok bölgeye yeni bir düzen vermek ve böylece bölgedeki her gelişmede kendini göstermek isteyen Erdoğan'ın arzusunu gerçekleştirme amacına dönük. Dahası bölgedeki gelişmelere vakıf bazı uzmanların iddiasına göre Ahmet Davutoğlu'nun Katar Üniversitesinde dillendirdiği Türk askeri üssünün hedefinin ortak tehditleri savuşturmaya dönük olduğu iddiası Türkiye'nin bölgedeki siyasi, ekonomik ve askeri hedeflerini gizlemeye dönük bir bahaneden ibaret.

 

Katar'ın gelecekte Doha ve Fars Körfezi ülkeleriyle Türkiye ve Riyad arasındaki bir çatışma sahnesi olarak öne çıkması muhtemel. Riyad yıllardan bu yana Fars Körfezi'ni kendi arka bahçesi olarak görüyor fakat bugünlerde Türkiye ile Suriye ve Irak'taki yakın çıkarları Ankara'nın Katar'daki varlığını görmezden gelmesine yol açıyor.

 

Türkiye bölgenin militarizasyonun en büyük kaybedeni olabilir. Dini açıdan bakıldığında bölgeyi İran, Mısır ve Suudi Arabistan arasında bölüyor, etnik olarak ise Ankara'nın Araplarla bir ortaklığı yok. Politik olarak bakıldığındaysa Erdoğan'ın 2011'den bu yanaki tecrübeleri Arap halklarının Erdoğan'ın bölgedeki yeni Osmanlı politikalarına olan karşıtlığını gösterdi.

 

 

www.medyasafak.net