İmam Hamenei: İnsanlık İçin En Büyük Tehlike Siyonizmdir

İmam Hamenei: İnsanlık İçin En Büyük Tehlike Siyonizmdir
"Bu yıl Kudüs Günü’nde bölge ülkelerinde düzenlenen mitinglerde Müslüman halklar Siyonist rejimin gözüne baka baka isteklerini dile getirmişlerdir. İnşallah gün geçtikçe kendilerini daha net ifade edeceklerdir."
Müslüman Devletler ve Halklar, Filistin Meselesinin Örtbas Edilmesi Komplosuna Karşı Dikkatli Olsunlar

Pazar günü Tahran’da İranlı yetkilileri, halkın muhtelif kesimlerinden temsilcileri ve İslam ülkeleri büyükelçilerini kabul eden İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei, konuşmasında bölgedeki hassas ve kader belirleyici gelişmelere dikkat çekti ve emperyalist güçlerin karmaşık komplolarına karşı uyanık olunması gerektiğini hatırlattı.

İslam dünyasının asıl meselesinin Kudüs ve mazlum Filistin halkı olduğunu belirten Ayetullah Hamanei, Filistin meselesinin İslamî uyanışın bereketi sayesinde ön plana çıktığını kaydetti.

Müslüman devletlerin ve halkların, siyasî ve kültürel şahsiyetlerin, Müslümanların asıl meselesi olan Filistin meselesinin gündem dışına itilmesi çalışmalarına karşı uyanık olmaları gerektiğini ifade eden İslam İnkılâbı Rehberi, İslam ümmeti arasında ihtilaf çıkararak oluşturulan sahte gündemlere karşı dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Müslüman halkların ve devletlerin uzun yıllardır gaflet uykusunda olduklarına, egemen güçlerin bu durumdan istifade ederek onların kaderlerini belirlediğine ve İslam dünyasının kalbinde Siyonist tümör icat ettiğine değinen Ayetullah Hamanei, “İslamî uyanışın bereketi ve bölgedeki önemli gelişmeler sayesinde bugün gaflet perdesi açılmak üzeredir. Bu fırsat mutlaka değerlendirilmelidir” diye konuştu.  

Filistin ve Kudüs meselesinin bölgedeki olayların can damarı olduğunu kaydeden Ayetullah Hamanei, “Bu mesele asla unutulmamalı ve bir kenara itilmemelidir. Zira İslam dünyasının birçok sorununun temelinde Siyonist rejim vardır” dedi.

 

İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin konuşmasının tam metni

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla

Saygıdeğer hazirun, kıymetli misafirler, İslam ülkelerinin değerli büyükelçileri, büyük ve mümin İran halkı ve dünya genelindeki Müslüman halklar! Mübarek Fıtır bayramınızı tebrik ediyorum.

Önemli olan içinde bulunduğumuz durumun kadriniz bilmemizdir. Yüce Allah mübarek Fıtır bayramını İslam ümmeti ve Hz. Peygamber (s.a.a) için izzet, şeref ve yücelik kaynağı kılmıştır.[1] İslam ümmetinin ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) izzet ve şerefini çoğaltan bir esastır. Bu, biz Müslümanların bu münasebetleri nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır. Müslüman halklar Ramazan ayını ve Fıtır bayramını izzet vesilesi yapabilir; onu, manevi ve maddi açıdan ilerlemek, dünya ve ahiret izzetine ulaşmak için bir merdiven yapabilirler. Bunun için uyanık olmalı, fırsatları iyi değerlendirmeliyiz.

Müslüman halklar on yıllardır müstekbirlerin sultası ve zulmü altında yaşıyorlar. Egemen güçler arasında meydana gelen uluslararası savaşlar Avrupa’da başladı ve emperyalistler zamanla bütün dünya halklarının canına kastetti. Sonunda Müslüman halkları, bu bölgenin insanlarını kendi savaşlarının kurbanı yaptılar. Bu savaşların sonucunda bizim hassas bölgemizde, İslam ülkelerinin arasında ve İslam dünyasının kalbinde tehlikeli Siyonist rejim vücuda geldi. Yine bu savaşların sonucunda hatalı ve kusurlu bir hesaplamanın ürünü olan Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi ve veto hakkına sahip devletler ortaya çıktı. Yani korkunç savaşları başlatan kanlı eller, dünya yönetimini ele geçirmek istediler ve hassas, önemli, bereketli ve İslam dünyasının potansiyel vahdet merkezi olan bu bölgeyi egemenlikleri altına almayı planladılar ve bunu yaptılar. Biz gaflet içindeydik, Müslüman halklar uykudaydı. Müslüman halklara saldırıldı ve kaderleri, hâlâ etkisinden kurtulamadıkları büyük sorunlarla çevrelendi. Biz gaflet ettik. İslam ülkelerini yönetenler gafil avlandılar ve egemen güçlerin oyununa geldiler.

Bugün bu gaflet perdesinin bölge ülkelerinin, Müslüman halkların zihinlerinde parçalanmaya başladığı hissedilmekte, görülmektedir. Bu fırsatı iyi değerlendirmek gerekir. Bizim hassas bölgemiz, Kuzey Afrika ve -Avrupalıların kendi zevklerince Ortadoğu dedikleri- dünyanın kalbi olan Batı Asya, bugün, İslamî uyanışın bereketiyle geleceğini belirlemeye çalışmaktadır. Bu fırsatı iyi değerlendirmeli, kadrini bilmeliyiz. Fırsatın elimizden kaçmasına izin vermemeliyiz. Kudüs ve Filistin meselesi bütün bu gelişmelerin kalbidir. Ortadoğu’daki hadiselerin kalbinde Filistin meselesi vardır.

Hassas bölgemizdeki sorunların çoğunluğunun kaynağı, egemen güçlerin kanlı ellerle korumaya çalıştığı kanser tümörü olan Siyonist rejimdir. Amerika ve diğer egemen güçler, kaderlerini Siyonist rejimin bekasına bağladıklarını açıkça söylüyorlar. Bu, onların zararınadır.

Bugün, Filistin meselesi, İslamî uyanışın bereketi sayesinde İslam dünyasının temel meselesine dönüşmüştür. Gündemin değişmesine izin vermemeliyiz. Filistin meselesinin gündem dışına itilmesine, Müslümanların düşmanlarının, İslam ümmetinin düşmanlarının komploları ve planlarının gerisinde kalmasına izin vermemeliyiz. Filistin meselesi temel bir meseledir. Tarihte Müslüman halklar, kendilerini yönetenleri Filistin meselesine yaklaşımlarına göre değerlendirmişler, Filistin meselesini ölçü almışlardır. Elbette emperyalizm, zulmederek, baskı uygulayarak ve güç kullanarak Müslüman halkların isteklerinin açığa çıkmasını engelliyordu. Bu yıl Kudüs Günü’nde bölge ülkelerinde düzenlenen mitinglerde Müslüman halklar Siyonist rejimin gözüne baka baka isteklerini dile getirmişlerdir. İnşallah gün geçtikçe kendilerini daha net ifade edeceklerdir.

Elbette düşman boş durmuyor; düşmanın komploları daha karmaşık bir hal almış durumdadır. İslam ülkelerindeki yetkili makamlar, Müslüman devletler, siyasî ve kültürel şahsiyetler, aydınlar ve âlimler gerçekleri halklara açıklamakla mükelleftir. Müstekbir ve zalim güçler bugün bir kez daha halkları egemenlik altına almanın en eski aracı olan ihtilaf çıkarma yöntemini uygulamaktadırlar. Bir kez daha çeşitli bahanelerle devlet başkanları arasında, devletler ve halklar arasında ihtilaf çıkarma yöntemine başvurmuşlardır. Emperyalizmin her zamanki yöntemi ihtilaf çıkarmak veya milliyetçilik ve ırkçılık duygularını ihya etmektir. En doğal farklar olan dil, renk, deri, ırk, mezhep farklılıklarını büyütmektedirler. Emperyalizmin işi budur, her zaman bunu yapmıştır. “Tefrika çıkar ve yönet” çok eski bir slogandır. Bugün de aynı planı uygulamaktadırlar. Hem halklar, hem de devletler olarak kendimize gelmeli, aklımızı başımıza almalıyız.

Bölge için, hatta insanlık için en büyük tehlike ve tehdit Siyonizmdir. Bunu örtbas etmeye çalışıyorlar. Siyonizm beşeriyet için bir tehlikedir. Bugün Batı ülkeleri de Siyonizmin boyunduruğu altındadır. Onlar da bu servet ve kudret merkezinin kontrolündeler. Bölge halklarının Siyonizmin elinden neler çektiği ise malumdur. Terör onların işidir. Halklar arasında ihtilaf çıkarmak da onların işidir. Bilinçli olmalıyız! Bölge için asıl tehlike olan bu tehlikeyi gizliyorlar, saklıyorlar, gündemi saptırıyorlar. Olmayan tehlikeleri varmış gibi gösteriyor, Müslümanlar arasında ihtilaf çıkarıyorlar. Aklımızı başımıza almalıyız! Araplık Acemlik, Şiilik Sünnilik, mezhep ve din farklılıkları vb. aramızda ihtilaf çıkarmamalıdır. “Birbirinizi tanımanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” Kavimlere, kabilelere ve ırklara ayrılmak ihtilaf sebebi olamaz. “Allah katında en değerli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır”[2] Ölçü başka bir şeydir. Müslüman halklar arasında İslam’ı daha iyi yaşama ve kardeşlik yarışı olmalıdır. Halkları egemen güçlerin, başta Amerika’nın boyunduruğundan kurtarmak için çalışmalıdırlar. Müslüman halklar Amerikan siyasetinin, Siyonist siyasetin hâkim olduğu her yerde ihtilaf ortaya çıkarma çabasının olacağını bilmeli ve bu ihtilafın zararlı olduğunun farkına varmalı, aldanmamalıdırlar.

Bölgemizdeki gelişmeler önemli gelişmelerdir. Halklar uyandılar. Kaç İslam ülkesi, kaç Müslüman millet İslamî uyanış sayesinde emperyalizmin arzusunu boşa çıkarmayı başardı. Halklar, Amerika’nın onlarca yıllık yatırımlarını ve çabalarını Mısır’da, Tunus’ta ve başka bazı ülkelerde boşa çıkardılar, ateşe attılar, yok ettiler. Bu, uyanıştır ve uyanış muhafaza edilmelidir. Ölçüt, Müslümanların ve İslam’ın apaçık düşmanının nerede konuşlandığını tespit edebilmektir. Düşmanın üs edindiği yer batıl, onun tam karşısındaki nokta haktır. Ölçüt budur. Bu ölçütü daima göz önünde bulundurmalıyız. Bizce en açık mısdak, halklar arası vahdet ve ittifak meselesidir. Onlar Müslüman halklar arasında ihtilaf çıkarmak istiyorlar. Bu ihtilafın batıl olduğunu bilmemiz gerekir. Bizler, Kur’ân’da bundan sakındırıldık. Tefrika, ihtilaf, birbirine düşmek, Müslüman halklar açısından tehlikedir. Bundan sakınmamız gerekir.

Allah’tan yardım isteyelim. Ramazan ayı önemli bir fırsattı, inşallah Müslüman halklar bu fırsatı iyi değerlendirmişlerdir. Fıtır bayramı büyük bir fırsattır. Fırsatlar bulutlar gibi gelip geçicidir; o anda değerlendirilmeleri gerekir.

Allah’ım! Müslüman halklara kendilerine sunduğun fırsatlardan yararlanmayı nasip eyle. Allah’ım! İslam ümmetinin vahdetini mazlum halklara ihsan eyle. Bizi bu yolda vazifemizi hakkıyla yerine getirmeye muvaffak kıl.

Allahın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…

***

[1]Mefatihu’l-Cenan, Fıtır Bayramı namazının kunut duası.

[2] Hucurat, 13

 

medyaşafak