"Beyaz Miğferler" (White Helmets) STK’sı: İnsan hakları kisvesi altında “yardım ve kurtarma” operasyonu
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 17.06.2016
Beyaz Miğferler, eski bir İngiliz subayı officer ve şimdi Blackwater-Academi ile birleşerek Constellis Holdings’e dönüşmüş bir özel yüklenici kuruluş olan Olive Group içindeki bir paralı asker olduğu kabul edilen James Le Mesurier tarafından kuruldu. Kuruluş, Esad’a karşı Batı müdahalesini savunan savaş yanlısı bir PR firması olan Purpose Inc. üzerinden George Soros’la bağlantılıdır.
Brandon Turbeville
Global Research
Halep'teki (gerçek ve hayali) hastane bombalaması etrafındaki son olaylar ile birlikte dikkatler, Beyaz Miğferler (White Helmets) diye bilinen ve Suriye'deki yaralı sivilleri kurtarmaya ve onlara tıbbi hizmet sunmaya odaklandığı varsayılan “insan hakları STK'sına” yöneliyor. Batı medyasına göre Beyaz Miğferler, masum insanları şeytan Esad'ın azı dişlerinden kurtarmak için hayatlarını ve uzuvlarını riske etmek isteyen, parlak zırhlı şövalyelerden oluşuyor.
Ancak Beyaz Miğferler'in daha gerçekçi bir şekilde incelenmesi bize, bu kuruluş hakkında çok daha farklı bir görüntü sunuyor.
Temel itibariyle Beyaz Miğferler, Batılı hükümetlerin, istihbarat kuruluşlarının ve vakıfların finanse ettiği, yönettiği ve yaygınlaştırdığı, amacı seküler Suriye'nin yıkılmasında Batı destekli teröristlere yardım etmek olan bir terörist kurtarma örgütünden başka bir şey değil. Kuruluş, Batı medyası tarafından, sahte iddiaları Suriye'de sahada bulunan “tarafsız” “aktivist” gruplarından geliyormuş gibi gösterme ve iddialara bir “insan hakları” örgütünün güvenilirliğini verme amacıyla kullanılan, zeki ve oportünist bir araç işlevi görüyor.
Beyaz Miğferler, Batı'nın istikrarsızlaştırma aygıtının bir kolu, Nusra Cephesi'nin bir kanadı ve bütünüyle güvenilmez bir kuruluştan başka bir şey olarak görülmemelidir. Kuruluşun doğası ve gerçekliği incelendikten sonra, Beyaz Miğferler'in ileri sürdüğü her türlü iddianın hemen, izi kolaylıkla Amerika Birleşik Devletleri'ne ve İngiltere'ye götürülebilien uzun bir yalanlar silsilesi içindeki yeni bir sahte açıklama olarak görülmesi gerektiği açıktır.
Beyaz Miğferler'in tarihi ve kuruluşu – Kurucular ve yöneticiler
Beyaz Miğferler, eski bir İngiliz subayı officer ve şimdi Blackwater-Academi ile birleşerek Constellis Holdings'e dönüşmüş bir özel yüklenici kuruluş olan Olive Group içindeki bir paralı asker olduğu kabul edilen James Le Mesurier tarafından kuruldu.[1] Her ne kadar Beyaz Miğferler yarım istekle finansman kaynağını saklamaya çalışsa da, kuruluş, Esad'a karşı Batı müdahalesini savunan savaş yanlısı bir PR firması olan Purpose Inc. üzerinden George Soros'la bağlantılıdır. Purpose'un eş kurucusu, aynı zamanda Soros'un Açık Toplum Vakfı ile bağlantılı bir “demokrasi yanlısı” grup olan Avaaz'ın, SEIU'nun ve MoveOn.org'un da kurulmasına yardım etmiş olan Jeremy Heimans'tır.
Vanessa Beeley, örgütü ifşa ettiği “Beyaz Miğferler: Aldatmaca yoluyla savaş” başlıklı makalesinde, bu kuruluşun tarihini ve finansmanını şu sözlerle özetlemektedir:
Beyaz Miğferler Mart 2013'te İstanbul'da kuruldu ve başında, bir İngiliz “güvenlik” uzmanı ve “eski” istihbarat subayı olan James Le Mesurier bulunuyor. Bosna ve Kosova gibi en şüpheli NATO müdahalesi senaryolarından bazılarında ve Irak, Lübnan ve Filistin müdahalelerinde dikkat çekici bir sicili olan Le Mesurier, İngilizlerin Sandhurst'te bulunan elit Kraliyet Askeri Akademisi'ndne yetişmiş ve geçmişte Birleşmiş Milletler'de, Avrupa Birliği'nde ve İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nda yüksek görevlere getirilmiş bir isim.
Beyaz Miğferler'in başlangıçtaki 300 bin dolarlık tohum yatırımı biraz puslu ve haberler çelişkili, fakat birbiri ardınca gelen bilgiler bizi İngiltere, ABD ve Suriye muhalefetinin [Suriye Ulusal Meclisi'nin] bununla bağlantılı olduğu sonucuna götürüyor. Ayrıca Türk afet kurtarma ekibi AKUT tarafından da lojistik destek sağlanmış.
2013 yılında Beyaz Miğferler'in kasalarına 13 milyon dolar daha girmiş ve meselenin ilginç hale gelmeye başladığı nokta tam da burası. İlk haberler, bu “bağışların” ABD, İngiltere ve SUK'tan geldiğini ve George Soros'la daha önce incelenmiş bağların olduğunu gösteriyor. Bkz:
“Soros Suriye'de: Yardım için değil, rejim değişikliği için konuşlanmış ‘insani' STK”
Ancak daha sonra yapılan araştırmalar, USAID'in Beyaz Miğferler örgütünde önemli bir pay sahibi olduğunu açığa çıkardı.
Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) web sitesi, “çalışmamız, uzun vadeli ve hakkaniyetli ekonomik büyümeyi desteklemekte ve ABD'nin dış politika hedeflerini şunları desteklemek yoluyla ilerletmektedir: ekonomik büyüme; tarım ve ticaret; küresel sağlık; ve demokrasi, çatışma önleme ve insani destek” iddiasında bulunuyor.
USAID'in Temmuz 2015 tarihli bir rapor güncellemesinde Beyaz Miğferler'e 16 milyon doları aşkın yardım yaptıkları açıkça kabul ediliyor.
Soros'a ve 16 milyon dolara ilave olarak, Beyaz Miğferler'in USAID üzerinden ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yaklaşık 23 milyon dolar aldığı biliniyor. Bu rakam, Dışişleri Bakanlığı ikinci sözcüsü Mark Toner tarafından, 27 Nisan 2016 tarihli bir bakanlık brifinginde teyit edildi.
Bu yüzden Beyaz Miğferler'in, kuruluşundan beri açıkça Suriye'ye dönük Batı müdahalesini, özel olarak da uçuşa yasak bölgeyi savunması şaşırtıcı değildir. Sonuç olarak kuruluş, ABD/Batı emperyalizminin tam finansmanlı bir koludur. Bu yüzden de grubun, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki patronlarıyla aynı arzuları açıkça dillendirmesini beklemek akla yatkındır.
Beyaz Miğferler'in (namı diğer Suriye Sivil Savunma'nın) başında bulunan Raid Salih, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Suriye'ye “uçuşa yasak bölge” uygulaması getirmesi için açıkça çağrıda bulunmuştu ki bu uygulama, bir örneği Libya'daki enkazda görülebileceği gibi, doğrudan savaşa varan türdendir. Gerçekten de böyle bir karar, Libya trajedisinin tekrarı olacaktır.
Salih, Beyaz Miğferler web sitesinde şunları ifade etti:
“Bazen klorinle de dolu olan varil bombaları, bugün Suriye'de en büyük sivil katilidir. Silahsız ve tarafsız kurtarma ekibi üyelerimiz en az 40,823 kişiyi Suriye'deki saldırılardan kurtardı, ancak ulaşamadığımız pek çok insan var. Enkazın altında kalmış ve sesini duymadığımız çocuklar var. Onlar için BM Güvenlik Konseyi, geçen yıl dillendirdiği, varil bombalarının durdurulması talebinin takipçisi olmalı ve gerekirse bir ‘uçuşa yasak bölge'yi hayata geçirmelidir.”
Salih'in kendisi ilginç bir vaka. Ona ve örgütüne milyonlarca dolar akıtıp halkla ilişkiler malzemesi temin etmekten memnun olan Amerika Birleşik Devletleri göründüğü kadarıyla Salih'e, Amerikan topraklarına serbestçe girmesine izin verecek kadar güvenmiyor. Nisan 2016'da Salih, Washington, D.C'de yeni bir tipik sırt sıvazlama ödülü almaya koyulmuştu. Anca vizesi iptal edildi ve İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. New York Times gazetesi şunları yazmıştı:
“Suriye'de bombalamalardan sonra hayatta kalanları arayan Batı destekli bir kurtarma örgütünün liderinin, insani yardımlara katkılarından ötürü bir ödül alacağı Amerika Birleşik Devletleri'ne girmesine izin verilmedi.
Suriye Sivil Savunma başkanı Raid Salih, Salı gecesi Washington'da düzenlenen gala yemeğinde, bir yardım kuruluşları ittifakı olan InterAction'dan ödül alacaktı. Gecenin açılış konuşmacısı, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Kalkınma Ajansı yöneticisi Gayle Smith'ti.
Ancak Suriye'de ve Türkiye'de çalışan Bay Salih Pazartesi günü İstanbul'dan uçakla Washington'daki Dulles Uluslararası Havaalanı'na geldiği zaman yetkililer kendisine ABD'ye giremeyeceğini söyledi. Vizesinin iptal edildiği belirtildi.
Bay Salih'in adının, bir dizi istihbarat ve güvenlik kuruluşunun verileriyle hazırlanan ve amacı muhtemel terör şüphelilerinin ülkeye girmesini engellemek olan bir veri tabanında görünüp görünmediği belli değil.
Dışişleri Bakanlığı konu hakkında ayrıntılı bilgi vermeyi reddetti, ancak bir sözcü olan Kirby, ‘ABD hükümetinin daimi güvenlik izlemesi sistemi, yolcunun kayıtlarının gerçek zamanlı olarak mevcut olan bilgiler temelinde görüntülendiği anlamına gelir' dedi.
Kirby, ‘Bu örnekte herhangi bir olası özel eylemi teyit edemesek de, yeni bilgiler mevcut olduğu zaman teşkilatlar arası partnerlerimizle derhal koordinasyon kurabilme becerisine sahibiz' diye ekledi.”
Salih'in vizesiyle ilgili ayrıntılar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner'a da soruldu, ancak Toner, bu olay hakkındaki sorulara tutarlı bir şekilde cevap vermekte zorlandı. Dışişleri Bakanlığı'nın kendisinin yayınladığı çözümlemelere göre muhabirle sözcü arasındaki konuşma şu şekilde gerçekleşti:
SORU: Sonuncusu hakkında…
BAY TONER: Evet, buyrun.
SORU: — Bu gruptan övgüyle söz ediyorsunuz, onları desteklemeye devam edeceksiniz, fakat liderlerinin vizesini iptal ettiniz. Bu bana çok anlamsız geliyor.
BAY TONER: Şöyle ki…
SORU: Tam olarak… tam olarak ne oluyor?
BAY TONER: Şöyle ki, yani bu grup hakkında net olarak…
SORU: Evet ama bakın bu adam, USAID'in rağbet gösterdiği bir grubun lideri ve övgüler almıştı.
BAY TONER: Elbette. Elbette.
SORU: — ödül alacağı beklenen etkinliğe katılamadı…
BAY TONER: Evet.
SORU: — çünkü Dışişleri Bakanlığı o yoldayken, muhtemelen Atlantik'in üzerinden uçarken vizesini iptal etti, bu yüzden de Dulles'a vardığı zaman bir sonraki uçağa bindirilip Türkiye'ye geri gönderildi. Ve siz şimdi onun grubunun ne kadar harika olduğundan bahsediyorsunuz. Bu nasıl oluyor gerçekten anlamıyorum.
BAY TONER: Bir çift yanıtım var. Birincisi, ne yazık ki, bireysel vize olayları hakkında konuşamıyoruz. Bence geniş anlamda konuşmak gerekirse, her türlü vize olayında, daimi güvenlik incelemesi seyahat kayıtları denilen yeni bilgilere sürekli bakıyoruz. Ve eğer elimizdeki yeni bilgiler bu bireyin…
SORU: Fakat…
BAY TONER: — bitirmeme izin verin – bir güvenlik riski oluşturacağını gösteriyorsa, elbette buna göre hareket ederiz. Özel olarak bu örnek hakkında konuşamam ama bu grup hakkında konuşabilirim. Daha önce söylediğim gibi bu grup 40 bin kişinin hayatını kurtardı, onlar ilk müdahaleciler ve bir çatışma bölgesinde faaliyet yürütüyorlar. Suriye rejimi tarafından ayırt edilip vurulmaları da dürüst olmak gerekirse bir kaygı nedeni. Ve biz gerçekten de bu grubu destekliyoruz. Onların çok karmaşık ve dolambaçlı olduğu kabul edilen bir savaş sahasında hayat kurtarmak için yürüttükleri çabaları destekliyoruz.
Daha geniş kısma gelince, sanıyorum sorunuz onların bağlantılarıyla ilgili bir ima içeriyor, bunu söylemek…
SORU: Hayır, bunu iddia etmiyorum.
BAY TONER: Tamam o zaman.
SORU: Şunu söylüyorum: siz bir taraftan bu grubun harika olduğunu, büyük bir iş yaptığını söyleyip kahramanlıkları nedeniyle onu överken, bunu bu grubun liderinin vizesinin iptal edilmesinden ve buraya seyahat etmesine izin verilmemesinden 10 gün sonra yaptığınız için bu bana epey tuhaf geliyor. Üyelerinden bazılarını öldüren bir saldırı olduğunu anlıyorum ve bunun yakın nedeninin bu olduğunu biliyorum…
BAY TONER: Evet.
SORU: — fakat bir taraftan bu grubun harika olduğunu söyleyip diğer taraftan liderinin bir ödül almak üzere ABD'ye gelmesini yasaklamanız ve grubu desteklemeye devam edeceğinizi söylemeniz bana biraz tutarsız geliyor. Yani eğer vizesini iptal etmeniz için bir sebep varsa bir güvenlik tehdidi veya buna benzer bir durum var demektir, o zaman neden desteklemeye devam ediyorsunuz?
BAY TONER: Bakın bir kez daha söylüyorum, ben bu bireyi gruptan ayırıyorum ki grup bize göre…
SORU: Pekala. O halde bu adamın şüpheli olduğunu fakat grubunun şüpheli olmadığını mı söylüyorsunuz?
BAY TONER: Bir kez daha söylüyorum, onun hakkındaki özgün iddialar hakkında konuşamam, Matt.
SORU: Tabi ben…
BAY TONER: Üzgünüm, bu konuda benim de ellerim bağlı, fakat…
SORU: Pekala. Diğer mesele…
BAY TONER: — ama evet, grubu herhangi bir şekilde kınamıyoruz. İyi bir iş yaptıklarını düşünüyoruz.
SORU: Şunu sorabilir miyim…
SORU: (Mikrofon kapalı.)
SORU: Eğer grubun lideri ise, nasıl oluyor da grubu destekliyorsunuz ama onun ABD'ye girmesine izin verilmiyor? Soru bu.
BAY TONER: Bunu anlıyorum ve tek söyleyebileceğim şey şu…
SORU: Grubun liderini gruptan nasıl ayırabilirsiniz?
BAY TONER: O grubun içindeki bir birey.
SORU: Ama grubun lideri.
BAY TONER: Bakın, burada bazı özel nedenlerle sözlerimi genişletiyorum, eğer herhangi bir grup içindeki herhangi bir bireyin aşırıcı gruplarla bağı veya ilişkisi olduğundan şüphe edilirse veya onun Amerika Birleşik Devletleri'ne tehdit oluşturduğuna inanırsak, buna uygun davranırız. Fakat bu beraberinde, bu bireyin içinde çalıştığı grubu kınayacağımız veya onunla bağlarımızı keseceğimiz anlamına gelmez.
SORU: Pekala. Bu biraz tuhaf görünüyor.
SORU: Bu arada grubun izini sürebilir miyim biraz? Hangi grup bu?
BAY TONER: Karmaşık. (Kahkahalar.)
SORU: Yani, bu bir sivil savunma grubu değil mi? Kimdir bunlar?
BAY TONER: Beyaz Miğferler. Bu yüzden bu grup…
SORU: Beyaz Miğferler. Pekala, anladım.
BAY TONER: Bu yüzden, evet, Suriye Sivil Savunma grubu.
SORU: Tamam, Beyaz Miğferler, anlıyorum. Onları kimin finanse ettiğini, nasıl çalıştıklarını, kim tarafından desteklendiklerini, ne türden bir örgütlenmeye sahip olduklarını biliyor musunuz? Onlardan bilgi, vs. nasıl alıyorsunuz?
BAY TONER: Evet… evet diyebilirim ki biz onlara…
SORU: Bir nebze biliyorsunuz.
BAY TONER: Onlara USAID üzerinden yaklaşık 23 milyon dolar yardım sağladığımızı söyleyebilirim.
Vanessa Beeley ayrıca, Beyaz Miğferler'in proje sorumlusu Musab Ubeydat'ı ve Faruk el-Habib'i de ifşa ediyor. Beeley şunları yazıyor:
“Katar Kızılay'ının eski misyon şefi yardımcısı olan Musab Ubeydat'ın yetkililerinden biri olan Halid Diab, Suriye'deki terörist gruplara silah temin etmek için 2.2 milyon dolar aktarmakla suçlanmıştı. Bu işlemin detayları ve teşhiri, Haziran 2013'te El Ahbar'da yayınlanan şu makalede bulunabilir: http://english.al-akhbar.com/node/16160
Ekibinin en az üç üyesi daha Suriye ‘devriminin' parçasıydı. Bunlardan biri olan ve Beyaz Miğferler'in en önde gelen 3 liderinden biri olan Faruk el-Habib, aynı zamanda Humus'ta Suriye hükümetine karşı başlatılan ayaklanmanın liderlerinden biriydi ve kendi ifadesine göre 2012 yılında bir gazeteciyi ‘barışçıl protestolar' hakkında ‘haber yapması' için gizlice Suriye'ye sokması nedeniyle ‘rejimin' güvenlik güçleri tarafından işkence gördü. ‘Humus Devrimci Konseyi'nin kurucu üyesi olan (CIA Suriye'deki neredeyse bütün ‘devrimci konseyler' ile bağlantılı olmuştur) Habib, 2013 yılında Türkiye'ye kaçtı (onun Suriye hükümeti karşıtı tanıklık ifadeleri bu makalenin ikinci kısmında daha derinlemesine analiz edilecektir).
Hileli fotoğraflar: Beyaz Miğferler ve propaganda aygıtı
Beyaz Miğferler, “uçuşa yasak bölge” çağrısı yapmaya ilave olarak, Suriye ordusunu gerçekte böyle bir durum olmadığında Suriye ordusunu sivil ölümlerinden sorumlu tutmak ve sivilleri kasten hedef almakla suçlamak için düzmece fotoğraflar yayınlayacak kadar ileri gitti. Ekim 2015'te kuruluş twitter hesabı üzerinden, Rusya'nın 30 Eylül'de IŞİD'e ve çeşitli terörist gruplara düzenlediği hava saldırıları sonrasını göstermek üzere resimler yayınladı. Paylaşımda, “Rusya'nın bugün Humus'taki saldırısı. 3 çocuk ve 1 @SyriaCivilDef gönüllüsü dahil 33 sivil öldü” ifadeleri okunuyordu.
Resim, bir “Sivil Savunma” gönüllüsünün taşıdığı, yaraları kanayan bir kız gösteriyor ve çocuğun çok sayıda başka siville birlikte yaralandığını iddia ediyordu.
Ancak Beyaz Miğferler'i üzecek şekilde twitter kullanıcıları bu fotoğrafların düzmece olduğunu hemen ifşa etti, zira fotoğraflar gerçekte beş gün önce, 25 Eylül 2015 tarihinde çekilmişti.
Hayli ilginç bir şekilde Beyaz Miğferler, Vladimir Putin'e ve Rusya'nın cihadçılara düzenlediği saldırıya karşı muhalefeti güçlendirme çabası içinde, Sputnik'e göre Rus parlamentosunun Putin'e Suriye'de Hava Kuvvetleri'ni kullanma izni vermesinden saatler önce bile Rusya'nın hava saldırılarının korkunçluğu hakkında tweet'ler atmayı başardı.
Beyaz Miğferler: Esad karşıtı propaganda, El Nusra için yardım ve kurtarma ekibi
Her ne kadar rutin bir şekilde bir “insani” kuruluş olarak bahsedilse de, Beyaz Miğferler STK dünyasında kuzu postuna bürünmüş kurda çok daha fazla benziyor. Kuruluş, titizlikle şekillendirilmiş propaganda fırsatları için temel sunduğu gibi, aynı zamanda hem propaganda açısından, hem de savaş sahasında Nusra Cephesi gibi terörist oluşumlarla bilfiil yanyana çalışıyor gibi görünüyor.
Öncelikle, Beyaz Miğferler'in faaliyet bölgesinin hiçbir zaman Suriye hükümetinin kontrolündeki topraklarla kesişmediğini belirtmek gerekir. Hiç sapma olmaksızın bütün faaliyetleri “ılımlı teröristlerin”, Nusra'nın, yahut öteki Batı destekli terörist grupların kontrolü altındaki bölgelerde gerçekleşiyor. Şüphesiz, eğer Beyaz Miğferler gerçekten de Suriye halkını temsil ediyor olsaydı, her iki kısımda da faaliyet yürütüyor olurlardı. Rick Sterling'in “Hayli etkili manipülatörler” başlıklı makalesinde yazdığı gibi:
“Eğitim alanların ‘tarafsız' olduğu söyleniyor, fakat Halep ve İdlib'in sadece isyancıların kontrolündeki (şimdi Nusra/El Kaide kontrolündeki) bölgelerde çalışıyor. Beyaz Miğferler'in eğittiği kişi sayısı ve kurtarılan insan sayısı konusunda büyük farklılıklar arz eden iddialar var. Özellikle isyancı konrolündeki bölgelerde az sayıda sivilin olması sebebiyle muhtemelen rakamlar bir hayli abartılıyor. Yakın zamanda Halep'in isyancıların kontrolündeki bölgesinde çalışan bir doktor burayı hayalet kasaba olarak tanımladı. Beyaz Miğferler temel olarak, Nusra Cephesi (Suriye El Kaidesi) ile birlikte çalışıyor.”
Beyaz Miğferler: ‘Silahsız ve tarafsız'
Beyaz Miğferler'in sloganı “silahsız ve tarafsız” olsa da, gerçeklikten bundan daha uzak bir şey olamaz. Nitelim kuruluş inanılmaz derecede taraflı ve gözle görülür şekilde silahlıdır. Vanessa Beeley, kuruluşla ilgili ifşaatının ikinci kısmı olan “Kısım 2: Suriye'nin Beyaz Miğferleri: Aldatmaca yoluyla savaş” başlıklı yazısında şunları söylemektedir:
“Mit inşası sürecinin parçası olarak Beyaz Miğferler üyeleri sıklıkla ‘sıradan insanlar' olarak, özel olarak da ‘fırıncılar, terziler, mühendisler, eczacılar, ressamlar, marangozlar, öğrenciler' olarak tanımlanıyor ve bıkıp usanmadan kahramanlar, mucize işçileri, azizler ve savaş bölgelerinin ‘Everest Dağına' tarafsızlıkla tırmanan üst insanlar olarak tasvir ediliyor. ‘Silahsız ve tarafsız' onların reklam sloganı, zira onlar kendilerini ‘Suriye Halkı' için feda ettiklerini söylüyorlar. Oysa Suriye halkı onları hiçbir zaman duymadı bile. Mit üretimi sürüyor…
. . . . .
Bir kuruluş, doğrudan doğruya Suriye hükümetinin askeri yoldan devrilmesi girişimine müdahil olmuş bir yabancı hükümet tarafından finanse edildiği zaman gerçekten de ‘bağımsız yardım kuruluşu' olarak adlandırılabilir mi? Zeki insanların çoğunun bu soruya cevap vermeyle ilgili bir sorunu olmayacaktır.
… . . .
Bir video, bir Beyaz Miğferler çalışanının ‘Şebbiha cesetlerini çöpe atmak'tan bahsettiğini gösteriyor. Şebbiha kelimesi Suriye hükümetine bağlı milisler veya devlet tarafından istihdam edilen güvenlik kuvvetleri için kullanılan küçültücü bir terim, ancak teröristlerin sözde ‘isyancı ittifakı' tarafından serbestçe, Alevi, Sünni ya da Şii olmalarından bağımsız olarak Suriye ordusunun her üyesi için kullanılabiliyor. Beyaz Miğferler'in web sitelerinde, ‘yardım çalışanlarının' ‘Suriye ordusu üyelerinin usullere uygun defnedilmesini sağlamak için keskin nişancı ateşini göze aldığını' iddia ettiğini de hatırlayalım.”
Bu aynı tarafsız Beyaz Miğferler çalışanı, bölgedeki terörist güçlere biat etme noktasına kadar varıyor ve “Onlar bizim rol modellerimizdir, insanların en iyileridir ve biz onlara hizmet etmekten onur duyuyoruz” diyor.
“ONLARA [silahlı teröristlere, El Nusra/El Kaide'ye] HİZMET ETMEK” – bir tarafsız insani “ılımlı” örgüt için ne tuhaf bir ifade, değil mi?
Söz konusu çalışan, Cisreşşugur'u Esad'a bağlı güçlerin elinden kurtardığı için mücahidleri tebrik ediyor:
“Cisreşşugur'da mücahid kardeşlerimizden müjdeli haber geldi. Allah onlara kuvvet versin ve onları doğru yolda sabit kılsın. İnşallah yakında Esad rejiminin Lazkiye ve Şam'daki kaleleri de kurtarılacaktır.”
Bu videolarda görülen varsayılan “ılımlıların” gerçekte ılımlı aşırıcılar ve cihadçılar olduğu açık olmalıdır ve Batı medyası bu gerçeği titizlikle gizlemektedir.
Bir başka videoya geçildiğinde bu kez Beyaz Miğferler çalışanlarının Suriye Arap Ordusu askerlerinin cansız bedenlerinin üstünde durup zafer işareti yapıldığı görülüyor. Kısa süre öncesinde bu askerleri katletmiş olan aşırıcı El Nusra teröristlerine destek gösterilmesi, onların gerçek bağlılıklarınn nereye olduğunu, bir kez daha ortaya koyuyor.
Sözde “silahsız” Beyaz Miğferler üyelerinin tüfekleriyle geçit töreni yaptığını, görüntüleri ve eylemleri itibariyle başlarındaki beyaz başlıklar dışında teröristlerden herhangi bir şekilde ayırt edilemediklerini gösteren sayısız fotoğraf ve çok sayıda video bulunuyor. En az bir örnekte Beyaz Miğferler üyeleri, Nusra/IŞİD savaşçıları tarafından idama mahkum edilmiş bir adamın infazında görülüyor. Bu videoda teröristler tarafından başından vurulan adamın infazı açıkça görülebiliyor. Daha bedeni hareketsiz kalmadan Beyaz Miğferler, adeta hazırda beklemedelermiş gibi, saniyeler içinde bedeni almak için devreye giriyorlar.
[Sözü edilen videolar, yazının İngilizce orijinal linki üzerinden izlenebilir – Ç.N.]
Sonuç
Yukarıdaki bütün bilgiler bir araya getirildiğinde, Beyaz Miğferler El Nusra Cephesi için çalışan bir terörist kurtarma operasyonu ve propaganda kanadından başka bir şey olarak görülmemelidir. Bu kuruluş, seküler Suriye'yi yıkmak ve yerine çok sayıda güçsüz, din/etnisite temelli ve birbiriyle kavga halinde olan mikro devletler ve mini devletler geçirmek amacıyla, [2] Batılı hükümetler, istihbarat kuruluşları ve vakıflar tarafından bütünüyle finanse edilmekte, yönetilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Kuruluş, Batı medyası tarafından, sahte iddiaları Suriye'de sahada bulunan “tarafsız” “aktivist” gruplarından geliyormuş gibi gösterme ve iddialara bir “insan hakları” örgütünün güvenilirliğini verme amacıyla kullanılan, zeki ve oportünist bir araç işlevi görmektedir. Beyaz Miğferler'in ileri sürdüğü her türlü iddianın, izi kolaylıkla Amerika Birleşik Devletleri'ne ve İngiltere'ye götürülebilien uzun bir yalanlar silsilesi içindeki yeni bir sahte açıklama olarak görülmesi gerektiği açıktır.
Notlar:
[1] Anderson, Tim. The Dirty War On Syria. s. 75.
[2] Brzezinski, Zbigniew. The Grand Chessboard: American Primacy And Its Geostrategic Imperatives. Basic Books, 1. Baskı. 1998.
Çev: Selim Sezer
www.medyasafak.net