İsrail’in Suriye iç savaşındaki parmağı

İsrail’in Suriye iç savaşındaki parmağı
BM, İsrail ordusunun ateşkes hattı üzerinde sandıklar içinde tedarik sunduğunu, bunların da Selefi savaşçılar tarafından alınıp götürüldüğünü gözlemledi. İsrailliler istihbarat sunmak üzere (El Kaide ile bağlantılı olan) El Nusra komutanlarıyla bir araya geliyor. Bir Suriyeli Dürzi böyle bir görüşmeyi kayda aldı ve bu kayıt Suriye televizyonunda yayınladı.

 

 

Richard Silverstein

 

 

Mint Press

 

 

 

İsrail 1967 yılında Golan'ı ele geçirdiğinde, on binlerce Suriyeli Dürzi'nin yaşadığı Suriye Golan'ında 50 yıllık bir işgal başlattı. Her ne kadar bir ateşkes hattı şimdi Suriye'deki ve İsrail işgali altındaki bölgelerdeki Dürzileri birbirinden ayırsa da, her iki topluluk derin bir şekilde içiçe geçmiştir. Şimdi, kızışan bir savaşın orta yerindeki dayanışma hissi, 1967 yılında savaş başlamadan önce Diaspora Yahudilerinin yaşadığı histen farklı değildir. O tarihte dünya çapında İsrail'in kaderinden kaygı duyan milyonlarca kişi bir araya gelmişti. Şimdi İsrail'in elindeki Golan'da yaşayan Dürziler, kardeşlerinin kaderinden korkuyor.

 

İsrail gerçek dışı bir şekilde Suriye iç savaşında tarafsız olduğunu iddia ediyor. Ne yazık ki dünya medyası da bu maskaralığın içine düşmüş durumda. İsrail düzenli bir şekilde Suriyeli Selefi isyancılar adına müdahalede bulunuyor. BM, İsrail ordusunun ateşkes hattı üzerinde sandıklar içinde tedarik sunduğunu, bunların da Selefi savaşçılar tarafından alınıp götürüldüğünü gözlemledi. İsrailliler istihbarat sunmak üzere (El Kaide ile bağlantılı olan) El Nusra komutanlarıyla bir araya geliyor. Bir Suriyeli Dürzi böyle bir görüşmeyi kayda aldı ve bu kayıt Suriye televizyonunda yayınladı. Bu kişi hemen, Şabak tarafından gizlice tutuklandı. Güvenlik amaçlı bir yayın yasağı nedeniyle İsrail medyasının onun adını - Sıdki el-Makit – açıklaması yasaklandı  (Ben Suriye dışında onun adını ve hikayesini aktaran tek gazeteci idim.)

 

İsrail televizyonu, İsrail'in işgal altındaki Golan'da Suriye ordusundan kaçıp taraf değiştirenler için bir kamp inşa ettiğini aktardı. İsrail ayrıca Suriye içinde, Lübnan cephesi için gelişmiş silahlar taşıyan Hizbullah ve İran konvoylarını bombaladı. Suriye topraklarında bazı üst düzey İranlı generallere ve Hizbullah komutanlarına suikastler de düzenledi. Esad'a çok da fazla siyasi veya ideolojik nedenlerle değil, rejimin baş müttefiklerinin İsrail'in baş düşmanları İran ve Hizbullah olması nedeniyle karşı çıkıyor.

 

İsrail'in Selefi İslamcılarla olan ittifakı tuhaf arkadaşlıklar meydana getiriyor. Başbakan  Netanyahu, Selefi tiranlığına Batı'nın direnç göstermesi için ilk çağrı yapan kişi olmuştu. Sık sık, İsrail'in medenileştirici gücünün karşıtı olarak IŞİD'in vahşiliğinin büyüklüğünden söz ediyor. Fakat söz konusu İsrail'in çıkarları olduğu zaman, bu tür güçlerle ortak bir dava gütmek için fazlasıyla istek gösteriyor.  

 

İsrail'in Selefi İslamcılarla güçbirliği yapması sadece ironik değil; bugünün müttefiklerinin yarının düşmanlarına dönüşmesi de muhtemel. Maariv'den gazeteci Jacki Hugi bunu gayet iyi ifade etmişti:

 

“… Kudüs kendisine bazı zor sorular sormalıdır: isyancılara oynadığı kumar karşılık getirir mi? Yahut kuzey sınırında istikrar rejimin devamına mı bağlı? Bu mezhepçi grupların desteklenmesi pek çok tehlike getiriyor. Onların güvenilirlikleri değişkendir, tıpkı bu grupları yöneten kişiler gibi. Bugün İsrail'e karşı eylemde bulunmayanlar yarın değişebilir [tam olarak, “kabuk değiştirebilir”].

 

 

İsrail ordusunun 1982'de Lübnan'a girişi [aynen böyle] esnasında İsrail Şiileri küçümsedi ve ülkenin en güçlüleri olarak gördükleriyle müttefik olmak için acele etti: Hristiyanlarla. Bu şekilde Tahran'ın dezavantajlı konumda olanlara koruma sağlaması ve Hizbullah'ın yükselişine olanak vermesi için yolu döşedi.”

 

Mücahitlerin önce dostumuz olduğu, arkasından başkalaşım geçirip Taliban'a dönüştüğü ve yeminli düşmanlarımız haline geldiği Afganistan'da da çok benzer şeyler oldu.  

 

Şu ana kadar Suriyeli İslamcılar kasten İsrail'i hedef almadı. Şüphesiz bu, İsrail'in onlara savaş sahasında sunduğu yardımdan kaynaklı. Dahası El Nusra, Hizbullah'ın İsrail'in baş muarızı olduğunu biliyor. Lübnanlı milis grubu devamlı olarak bu bölgede keşifler yapıyor ve İsrail güçlerine yönelik saldırılarını arttırıyor. Bu konuda El Nusra Hizbullah'la rekabet etme arayışında olmadığı gibi, buna ihtiyaç da duymuyor. İsrail'e saldıracak şekilde genişlemek yerine, çabalarını Suriye sahnesiyle sınırlı tutacaktır.

 

Yakın zamanda Golan'ın Suriye tarafındaki çatışmalar kızıştı. Burada Dürzi köyleri on yıllardır büyük ölçüde Esad rejimine sadık kaldı. El Nusra ve ÖSO kuzeydeki Dürzi köylerine saldırıp 20 sakini öldürdüğü zaman Golan'ın İsrail işgali altındaki kısmında yaşayanlar öfkelendi. Kuzenlerinin Selefilerin elinde can vermesini oturup izlemediler.

 

İnançlarının, aslında İslam'ın bir kolu olmasına rağmen köktenci İslamcılar tarafından sapma olarak görüldüğünden bahsetmeye bile gerek yok. Tehdit altındaki Dürziler haklı bir şekilde, kendilerinin ve kadim dini geleneklerinin ağır bir risk altında olduğuna inanıyor. Bu yüzden de İsrail'in El Nusra Cephesi ile olan ittifakı onu İsrail işgali altında yaşayan Golan Dürzileriyle yüz seksen derece karşı karşıya getiriyor.

 

Geçtiğimiz günlerde İsrail televizyonu, çatışma alanından tahliye edildikten sonra İsrail'de tedavi edilen yaralı bir Suriyeli savaşçının yer aldığı bir röportaj yayınladı (İbranice). Söyledikleri, yerel Dürzilerin öfkesini patlama noktasına getirdi.  

 

Muhabirle, (ÖSO bağlantılı) savaşçı arasındaki konuşma şöyle geçiyor:

 

“Muhabir: Bir Alevi yakalasanız [ne yaparsınız]?

Y: Öldürürüm.

M: Ya bir Dürzi yakalasanız?

Y: Duruma göre değişir.

M: Peki ya bir Şii yakalasanız?

Y: Şii'yi öldürürüm.”

 

Bu cevap Dürziler arasında iyi karşılanmadı. Dürzilerin geleneksel müttefiki olan Suriyeli Alevilere yönelen bu öldürme yeminlerinin arasına sıkışan şey, ele geçirilmiş bir Dürzinin öldürülebileceği veya öldürülmeyebileceği şeklinde fırsatçı bir iddia. Bu, yalnızca birkaç gün öncesinde 20 Dürzi'nin öldürülmesiyle birleşince, Golan Dürzileri arasında küçük çaplı bir ayaklanma başlatmaya yetti. 

 

İsrail düzenli olarak,  bölgede rejime karşı verilen savaşta yaralanan Selefi savaşçıları tahliye ediyor. Öfkeli yerel Dürziler, İsrail ordusunun sivil olduğunu iddia ettiği iki yaralı Suriyeliyi taşıyan bir İsrail ordusu ambulansının önünü kesti. Dövdükleri ordu hekimleri kaçmak zorunda kaldı. Ardından yaralı Suriyelilerden birini döverek öldürdüler, diğerini ise otoriteler müdahale edip kurtarıncaya kadar ağır yaraladılar.

 

Munser Halil: İsrail ordusunun sahte Suriyeli “sivili”

 

Kuneytra ve Golan'da kendilerini Devrimci Komuta Konseyi olarak adlandıran Suriyeli radikaller, saldırıda öldürülen kurbanı Facebook üzerinden andı. Sayfada Arapça olarak şunlar yazıyordu:

 

“Munser Halil: Dürziler tarafından öldürülen, İsrail'deki Mecdel Şems'ten yaralı adam. Allah sana rahmet etsin ve seni şehidler arasına kabul etsin.”

 

Resim, onu tepeden tırnağa isyancı kıyafetleriyle, elinde bir silah sallarken gösteriyor. Bir sivil olmadığı açık.

 

Haaretz muhabiri Amos Harel de, iki Suriyeli'nin Selefi İslamcı isyancılar olduğunu aktarıyor (İbranice; İngilizcesi burada):

 

“İki yaralı, Golan'ın kalbinde Suriye ordusuna karşı savaşan Suriyeli isyancı örgütlerden birindendi.”

 

İsrail ordusu, bu trajik olaydaki kendi katkısını gizlemek için yalan söyledi. Bu, böyle örneklerde sık sık olan bir durum.

 

İsrail ordusu Dürzilerin saldırısı karşısında dehşete düştü, zira bu onun Suriye'nin iç işlerine rahat bir şekilde müdahale etme hakkını ortadan kaldırıyor. Savunma Bakanı Yalon,  öldürmeyi “linç” olarak adlandırdı. Bu,  İsrailliler için “Arap vahşiliği” anlamına gelen bir şifre. Medeni ve insancıl olduğu varsayılan İsrailli davranışını, Filistinli (veya Arap) militanların davranışından ayırt etmek için kullanılır.

 

Golan'daki öldürme olayında İsrail ordusu, Golanlı Dürzileri medeniyet görmemiş yaratıklar olarak betimlemeye çalışıyor, oysa onlar İsrail'in kendi düşmanları olan El Nusra Cephesi'yle olan yeni ittifakına meşru bir kızgınlık duyuyorlar. İsrail Golan'ı işgal ettiği zaman sakinlerin işgalcilere sarılıp onlar gibi olacağını mı bekliyordu? İşgal altındakilerin düşüncelerine ve çıkarlarına ve bunların İsraillilerinkilerden nasıl farklılaştığına hiç kafa yordu mu? Bu şüpheli. Şimdi, düşüncesizliklerinin ve Suriye Dürzilerine yaşattıkları elli yıllık askeri işgalin bedelini ödüyorlar.

 

Suriyeli Dürziler şimdi İsrail'in iç savaşa müdahale ederek El Nusra saldırısı altındaki kardeşlerini kurtarmalarını istiyor. Bu, ateşle oynamaktan ileri gelen, korkunç derecede karmaşık bir stratejik ikilemdir. Eğer İsrail El Nusra ile olan “anlaşmasına” devam ederse ve El Nusra da Suriye'nin Dürzi köylerini ele geçirip, intikam cinayetleri ve kafa kesmelerle dolu köktenciliği dayatırsa, bu durum İsrail işgali altındaki Golan içinde bir çakmak taşını ateşleme riski getirir. Yok eğer İsrail El Nusra'ya karşı Dürzilerin yanında yer alırsa, o zaman da en tehlikeli düşmanları olan Hizbullah ve İran'a karşı çıkan tek sürdürülebilir gücün sağladığı kaldıracı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır.

 

Kibritle oynadığınız zaman, yanmanız kaçınılmazdır.

 

 

www.medyasafak.net