Peter Koenig röportajı: Ekonomik kalkınma ve “direniş ekonomisi” kavramı (2)

Peter Koenig röportajı: Ekonomik kalkınma ve “direniş ekonomisi” kavramı (2)
Temel olarak kendi kendine yeterlilik üzerine kurulu bir ekonomi olan ‘Direniş Ekonomisi’ mükemmel bir fikirdir. İran’ın dışarıdan dayatılan yaptırımlardan kurtulmasına yardım ettiği gibi, aynı zamanda ülke içi kapasitelerin ilerlemesine yardım etmekte, ülke içinde istihdam ve katma değer yaratmaktadır ve son kertede İran, küreselleşmiş Batı ve Dünya Ticaret Örgütü kontrollü dünya ticaretinde yapabileceğinden çok daha fazla ihracat yapabilecektir.

 

Peter Koenig

 

Khamenei.ir / Globalresearch

 

 

İkinci kısım

 

Temel olarak kendi kendine yeterlilik üzerine kurulu bir ekonomi olan ‘Direniş Ekonomisi' mükemmel bir fikirdir. İran'ın dışarıdan dayatılan yaptırımlardan kurtulmasına yardım ettiği gibi, aynı zamanda ülke içi kapasitelerin ilerlemesine yardım etmekte, ülke içinde istihdam ve katma değer yaratmaktadır ve son kertede İran, küreselleşmiş Batı ve Dünya Ticaret Örgütü kontrollü dünya ticaretinde yapabileceğinden çok daha fazla ihracat yapabilecektir.

 

Dünya Bankası içindeki yolsuzluğu aktaran ifşaatçılar, çabaları nedeniyle baskı altında. Panama Belgeleri “sızıntılarına” nasıl inanabiliriz?

 

PK: Özetle söylemek gerekirse, Panama Belgeleri diye bir şey varsa bile bu bir komedidir. Bunlar Batı medyası tarafından Washington'un hoşlanmadığı politikacıları suçlamak ve karalamak üzere orantısız bir şekilde şişirildi – bu “sızdırılmış” belgelerden amaçlanan şey tam olarak buydu. Hedeflerine ulaşmada da önemli ölçüde başarılı oldular.

 

Belgeler, Batılı gizli servislerin elindeki bir örgüt olan Uluslararası Araştımacı Gazeteciler Koalisyonu (ICIJ) tarafından ortaya çıkarıldı. Bu bağ, ICIJ'nin ana kuruluşu olan Kamu Bütünlüğü Merkezi'ne (CFPI) bakılarak görülebilir. CFPI, Rockefeller'lar gibi önde gelen kurumsal figürler, George Soros Vakfı, eski FED başkanı Paul Volker ve şirket-finans dünyasından CIA, NSA, Mossad ve ötekilerle bağları olan başka önde gelen figürler tarafından finanse ediliyor. Sponsorların çoğu, Üçlü Komisyon, Bilderberger Derneği ve Dış İlişkiler Konseyi gibi yarı gizli kuruluşların üyesi.

 

Göründüğü kadarıyla Panama Belgeleri denilen ve önde gelen siyasi figürlerin deniz aşırı varlıkları hakkında bilgiler içeren belgeleri ICIJ'ye veren hukuk firması Mossack Fonseca, bu işin parçası olabilir veya olmayabilir. Onlar bilginin çalındığını iddia ediyorlar. Her durumda, bu “sızdırma”yı uyduran güçlü Batılı elitlerin çok özgün bir amacının olduğu, bunun da Washington'un sevmediği politikacılara yalan-propaganda ile çamur atmak ve iftira atmak olduğu ilk bakışta açık bir şekilde görülüyor.

 

En başta görünen elbette Bay Putin. Putin'den şahsen bahsedilmese de, Panama Belgeleri listesinde bulunan başka kişilerle hemen bağı kuruluyor ve sonuç olarak kendisi de suçlanıyor. Açık düşünceli herkes elbette, Bay Putin ve ortaklarının – hiçbir zaman kanıtlanamayan saklanacak paraları olsa bile – bunları saklamak için bir deniz aşırı bölge olarak Panama'yı kesinlikle kullanmayacağını bilecektir. Panama Washington'un, Obama'nın Latin Amerika için kullanmayı sevdiği ifadeyle ABD'nin “arka bahçesi” içinde en fazla izlediği noktadır ve orada Beyaz Saray'ın bilgisi olmadan sifonu bile çekemezsiniz. 

 

Yanısıra, para saklamakla suçlanan bu kişilerin arasında hiç önde gelen Amerikalı yok. Bu nasıl olur? ABD'li şirketlere ve bireylere ait olup Karayiplerde saklanan – miktarının trilyonlar olduğu tahmin edilen – paranın, İsviçre de dahil olmak üzere bütün dünyanın geri kalanında olandan daha fazla olduğu yaygın şekilde biliniyor. Ne kadar yanlış ve çarpıtılmış olursa olsun, ana akım propaganda – CNN, BBC, CNBC vd. – bilgi bir kez çıktı mı, hiçbir hakikat bunu durduramaz. İnsanlara bir yalan bir kez aşılandıktan sonra, onun yerine gerçeği geçirmek kesinlikle imkansızdır.

 

Bağımsız ülkelerin ABD'nin küresel pazarlar üzerindeki hakimiyetini nötralize etmek için benimseyebileceği karşı önlemler nelerdir?

 

PK: Az önceki, neden ABD'nin uluslararası para sistemine hakim olduğu ile ilgili soruda da izah edildiği gibi, bu eğilim kademeli olarak tersine dönüyor. Rusya, İran, Venezuela, Suriye, Kuzey Kore ve pek çok başkası gibi, ABD'nin dayattığı kurallara boyun eğmek istemeyen ülkeler, en iyi ihtimalle sistematik olarak mali ve ekonomik “yaptırımlara” maruz bırakılıyor. Eğer bu iş görmezse, “rejim” değişikliği gündeme gelir. Bunun da pek çok modeli vardır: Obama'nın bizzat onayladığı insansız uçak programıyla gerçekleşen ve yargısız infaz niteliği taşıyan (ki Obama yakın zamanda keyifle, yeni yaptırımları gerekçelendirmek için Kuzey Kore'yi yargısız infazlarla suçladı) doğrudan suikastlar (internette, CIA ve öteki gizli servis güçleri tarafından öldürülen liderlere dair bolca bilgi bulunabilir), askeri işgaller, bombalamalar gibi. Bunlar ABD ve NATO (Avrupa) güçleri tarafından yapılabileceği gibi, vekil güçler aracılığıyla da yapılabilir; en stratejik konumda bulunan Körfez ülkelerinden birinin kontrolünü ele geçirmek için çoğu kadın ve çocuk on binlerce sivili öldüren Suudi Arabistan'ın Yemen'i yok etmesi için finanse edilip silahlandırılması gibi.

 

Washington'un her zaman nihai hedef tam kapsamlı tahakküm olacak şekilde, dünya çapındaki ülkeleri ve halkları kendine tabi kılma yönünde yapılacaklar için, hayal gücünün sınırı yoktur. 11 Eylül'den bu yana ABD/NATO'nun doğrudan işgallerinde, vekil (paralı) güçler tarafından yürütülen savaş ve çatışmalarda ve ABD ile Brüksel'in kışkırttığı iç savaşlarda 10 ila 15 milyon insanın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Halkların ve egemen ülkelerin, dünyayı askeri yoldan kontrol etmek istediği gibi, aynı zamanda ABD doları temelli Batılı fiat piramidi, yahut Ponzi tarzı para sistemi ile – ki dolar modelinde oluşturulmuş olan euro da bu sisteme aittir – kontrol etmek isteyen bu baskıcı Batılı buldozerden kurtulmak istemesi şaşırtıcı değildir. Bir piramit modeli, özel bankaların faiz getiren borçlarla para üretmesidir; borç geri ödemeleri de yeni kredilerle yapılır ve bu, sistemin kendisi çökünceye kadar devam eder.

 

Rusya ve Çin halihazırda kendi iç para ve transfer sistemleri olan CIPS'yi geliştirdiler ve bu sistem kademeli olarak Şangay İşbirliği Örgütü, BRICS (ne yazık ki artık “B”si yok) ve Avrasya Ekonomik Birliği üyesi ülkeleri de içine alacak şekilde genişliyor. Bu ülkelerin toplamı, yaklaşık olarak dünya nüfusunun yarısına ve dünyadaki GSYİH'nin üçte birine denk düşüyor. Yanılmıyorsam İran şu anda Şangay İşbirliği Örgütü'ne entegre edilme süreci içinde. Bu kesinlikle, ABD hakimiyeti altındaki para sisteminden çıkmanın bir yolu olacaktır. Bay Putin'in kısa süre önce söylediği gibi, “yaptırımlar” Berlin Duvarı'nın yıkılmasından beri Rusya'nın başına gelen en iyi şeylerden biri oldu. Zira Rusya'nın kendi tarım ve sanayisini devasa oranda geliştirmesine, dolayısıyla da Rusya'nın Batı'ya bağımlılığının gevşetilmesine olanak sağladı. Rusya hızla gıdada kendi kendine yeterlilik düzeyine ulaşıyor.

 

İlave olarak Çin, Şangay'dan Doğu Çin, Rusya, Orta Asya ve oradan Doğu ve Orta Avrupa'ya uzanan yeni İpek Yolu'nu geliştiriyor. Başkan Xi Jinping de Mart 2014'te Bayan Merkel'e İpek Yolu'nun en batıdaki ucu olmasını önerdi. Merkel o tarihte yanıt vermemişti. Fakat tehlike belirtileri, yüksek sesle ve açık bir şekilde kendisini gösteriyor: Avrupa'nın ekonomik geleceği Doğu, Rusya, Orta ve Doğu Asya ve Çin'ledir. Ortak kalkınma yatırımları, ticaret ve araştırma potansiyeli devasa düzeydedir ve Batı'nın hain ve aldatıcı entrikalara büyük farkla ağır basmaktadır.  

 

İran lideri, ABD'nin ekonomik saldırganlığına karşı koyacak atılım olarak “Direniş Ekonomisi”ni ortaya koydu. “Direniş Ekonomisi” doktrini, ülke içi kapasiteleri kullanmak yoluyla İran ekonomisini, Batı yaptırımları ve küresel mali krizler de dahil olmak üzere bütün dış ekonomik şoklara uzun vadede dirençli kılmayı amaçlıyor. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?

 

PK: Temel olarak kendi kendine yeterlilik üzerine kurulu bir ekonomi olan ‘Direniş Ekonomisi' mükemmel bir fikirdir. İran'ın dışarıdan dayatılan yaptırımlardan kurtulmasına yardım ettiği gibi, aynı zamanda ülke içi kapasitelerin ilerlemesine yardım etmekte, ülke içinde istihdam ve katma değer yaratmaktadır ve son kertede İran, küreselleşmiş Batı ve Dünya Ticaret Örgütü kontrollü dünya ticaretinde yapabileceğinden çok daha fazla ihracat yapabilecektir. Bir direniş ekonomisi, daha önce izah ettiğim gibi, Bay Putin'in yerel tarım ve sanayinin kalkınmasını yoğunlaştırarak, ithalat bağımlılığını azaltarak ve elbette Rusya'yı tamamen yasadışı olan yaptırımların etkisinden sıyırarak uyguladığı şeydir.

 

Direniş Ekonomisi büyük ölçüde, yerel kapasiteleri ithalat karşısında geliştiren ve “ithal ikamecilik” adı verilen bir kavramın büyük ölçüde eş anlamlısıdır. Önceden ithal edilen ürünler ve hizmetler yerel düzeyde mevcut hale geldikten sonra, ulusal ekonomilere, bu örnekte İran ekonomisine büyük avantajlar sağlar. Örneğin ham hidrokarbon ihraç etmek yerine bir petro-kimya endüstrisi kurulur, ülkede istihdam, teknoloji ve katma değer yaratılır. Belki de en önemlisi, Direniş Ekonomisi'nin ithalatı yerel üretimle ikame etmesi, ABD'li şirketlerin yönlendirdiği menfur küreselleşmeye bir darbedir.

 

İran'ın ekonomisinin ithalatın geri kalan her şey karşısındaki “mukayeseli avantajlarına” odaklanacak şekilde yeniden yapılandırılması gerektiği yönündeki neo-liberal argüman kolaylıkla çürütülebilir. Bu açıkça, küreselleşmeyi savunan ve bir ülkeyi her türden ekonomik “yaptırım” karşısında savunmasız hale getiren bir neo-con argümanıdır. “Mukayeseli avantajlar”ın bir ülkede içkin olarak bulunabilir bir şey olduğu pek de söylenemez, ancak bunlar özellikle kriz dönemlerinde planlanıp inşa edilebilir – tamamen Batı'nın hakim olduğu bir para sisteminden kaynaklı olarak yasadışı “yaptırımlar”la cezalandırılan ülkeler için olan da budur. Bu, defalarca kanıtlanmıştır.

 

İlk örneklerden biri Çin'dir; bu ülke gıda, sağlık ve eğitim alanlarında kendi kendine yeterliliğini ilan edinceye kadar sınırlarını kapalı tuttu. 1980'lerde bu ilan edilince Çin sınırlarını açtı ve tahıl ihracına başladı. En yeni örneklerden biri ise, daha önce bahsedildiği gibi, yerel pazarlar ve ilişkili oldukları, kendilerine benzer zihniyete sahip ülkelere, temel olarak da Çin, Şangay İşbirliği Örgütü ve BRICS ülkelerine yönelik ihracat için üretim yapan Rusya'dır. Aynı zamanda para sistemlerini ve uluslararası transfer sistemlerini dolarsızlaştırmaları da, onları Batı'dan gelen yasadışı ve ahlaksız yaptırımlardan özgürleştiriyor. Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olmakta olan İran doğru yolda.

 

Ayetullah Hameney'in deyimiyle, “Direniş Ekonomisi, İslami ekonomik sistemin esin verici bir modeli ve bir ekonomik destan yazmak için iyi bir şanstır.”

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net