Yemen'in yeni stratejisi: Tepkiden aktif eyleme geçiş

Yemen'in yeni stratejisi: Tepkiden aktif eyleme geçiş
Son günlerde Marib ve Necran kentlerinde gerçekleşen balistik sıçrayış, yeni bir askeri realiteyi kanıtlıyor. "Abrams mezarlığı" olarak bilinen tank hurdalığında yığılan askeri araçlar ve sınır arkasındaki Suudi cephesinde bir hafta içerisinde 20'ye varan ölü sayısı bu sıçramayı kuvvetlendiriyor.

 

 

Alwaght

 

 

Suudi Arabistan ordusunun Yemen'e müdahale etmek için ülkeyi absorbe ettiği dönem artık geride kaldı. Bir takım ulusal güçlerin sağladığı siyasi anlaşma ile yeni bir aşamaya adım atan Yemen siyasetinde, önemli atılımlar gerçekleşiyor. 

 

Yemen'deki krizin çözümü için Kuveyt tarafından yürütülen başarısız müzakerelerin ardından gelen yeni aşama, kapsamlı, bütüncül ve bölücü olmayan bir çözümün kapılarını araladı. Söz konusu yeni aşama, şimdiye kadar "stratejik sabır" yolu ile tepki gösteren Yemen'in, artık tepkiden eyleme doğru harekete geçtiğini gösteriyor.

 

Politik cephede, yurt içi ve yurt dışında Yemen'i temsil eden Ensarullah, Halk Kongresi Partisi ve müttefikleri arasında imzalanan anlaşma ile konsey kuruldu.

 

Sahada ise, son günlerde Marib ve Necran kentlerinde gerçekleşen balistik sıçrayış, yeni bir askeri realiteyi kanıtlıyor. "Abrams mezarlığı" olarak bilinen tank hurdalığında yığılan askeri araçlar ve sınır arkasındaki Suudi cephesinde bir hafta içerisinde 20'ye varan ölü sayısı bu sıçramayı kuvvetlendiriyor. Öte yandan tüm bu realite, Yemen Ulusal Güç Heyetinin Kuveyt'te yürütülen müzakereleri sürdürmesine engel olmadı. Bu yeni aşama ile, bir seneyi aşkın süre boyunca kapsamlı bir darbeyi absorbe eden Yemen ordusunun, artık harekete geçtiği ve kendilerine yönelen güce karşı bir darbe vurmaya hazırlandığı açık bir şekilde görülüyor.

 

Hiç şüphe yok ki, Ulusal Gücün yeni bir realiteyi kuran siyasi konsey oluşturma kararı, Ensarullah ve Genel Halk Kongresi Partisinin arasında bir ayrılık girişiminin yolunu tamamen kapattı. Bu tarihi koalisyonun ardından bölgenin haritası ve denklemleri tamamen değişeceğe benziyor. Gelişmeleri birkaç madde ile değerlendirebiliriz;

 

Birincisi; Suudi Arabistan'ın saldırı yürütmek konusundaki ısrarı "Vuruyorum, öyleyse varım" düşüncesi çerçevesindeydi. Sınırdaki anlaşmaların tamamı düşerken, belki de sınır ötesinde yaşanan son çarpışmalar Yemen ordusunun ve Halk Komitesinin düşmanı durdurmak için silah gücüyle askeri çıtayı yükseltme amacını vurguluyor.

 

İkincisi; Yaşanan gelişmeler sadece meydanlar ile sınırlı kalmadı, siyasi güç bu anlaşma ile ülkeyi yönetmek için sağladığı "en büyük siyasi zafer"ini elde ederek düşmanın tabutuna son çiviyi çaktı. Bu durum, Körfez ülkelerinin histerik duygularını uyandırdı. İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Abdullatif el-Zeyani, bir açıklamasında, "Siyasi konseyin oluşturulduğu anlaşma, Arap Birliğinin ve İslam İşbirliği Teşkilatının aldığı kararların açık bir şekilde ihlalidir. Anlaşma aynı zamanda Güvenlik Konseyinin 2216 sayılı kararının, ulusal diyalogların, Körfez girişimleri ve yürütme mekanizmasının da ihlalidir" sözlerini kullandı.

 

Üçüncüsü; Birleşmiş Milletler elçisinin Suudi Arabistan tarafında yer almasının ardından gelen siyasi anlaşma, ulusal güçlerin siyasetten çekip çıkarılması için yapılan girişimi engelledi. Suudi Arabistan bunu meydanlarda elde edemedi. Yemenli ulusal heyet, bu durumu şu şekilde yorumladı; halkımızın iradesi kapsamlı tam ve acil bir çözüme yönelmiştir, herhangi bir eksik çözümü kabul etmiyoruz. Heyet buna ilaveten; "Biz ancak ulusal egemenliği ve haysiyetimizi etkilemeyen onurlu bir barışı kabul ederiz" açıklamasında bulundu. Ensarullah lideri Seyyid Abdulmelik el-Husi de aynı şekilde görüşünü beyan etti.

 

Dördüncüsü; Öyle görünüyor ki Yemen cephesi, ülkenin eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in çağrısına kulak vererek, gelecek aşamada Suudi Arabistan ile doğrudan müzakereleri yürütmek için ısrar edecek.

 

Beşincisi; Halk komiteleri ve askeri güçler, kendi kontrolleri altındaki illerde güvenliği sağladı ve San'a savaşı çıktığı toprağa geri gömüldü. Suudi Arabistan'ın baskınlarına karşı sert bir cevap verme fırsatını arttıran bu durum, Suudileri siyasi çözüme boyun eğmek zorunda bıraktı. Çünkü yeni askeri realite, artık kendi çıkarlarına hizmet etmiyor. Geçmişte, her durumda kayıp veren taraf hep Yemen iken, bugün ise sınır ötesindeki cephenin tutuşması ile Suudi Arabistan'da büyük ölçüde kayıplar veriliyor.

 

Riyad yönetimi, Kuveyt'teki heyetine önümüzdeki hafta yürütülecek olan müzakerelerde bir takım tavizler vermesi konusunda dayatmalar uygulayacak gibi görünüyor. Özellikle "Riyad Heyeti"nin vereceği bir tavizin Riyad yönetiminin tavizine göre daha az kayıplara sebebiyet vereceği göz önünde bulundurulursa bu ihtimal uzak görünmüyor.  

 

 

Çev: Merve Soydaş Gök

 

 

www.medyasafak.net