Erdoğan Batı’ya “kendi işinize bakın” diyor / Batı Türk-Rus doğalgaz boru hattından niçin korkuyor?

Erdoğan Batı’ya “kendi işinize bakın” diyor / Batı Türk-Rus doğalgaz boru hattından niçin korkuyor?
Öte yandan Türk Akımı Türkiye’nin kendi enerji güvenliğini arttırdığı gibi, jeostrateji yönünden Rusya için taşıdığı önemi de arttırıyor. Buna ilave olarak da Türkiye’ye kendisini Avrupa için bir enerji göbeği olarak konumlandırma imkanı veriyor (bu ise Türkiye’nin AB’yle olan çetrefilli üyelik müzakerelerinde kullanabileceği bir koz).

 

Erdoğan Batı'ya yüksek sesle “siz kendi işinize bakın” diyor

 

 

Salman Rafi Sheikh

 

 

New Eastern Outlook

 

 

Bugün Türkiye'nin çok sayıda üst düzey yetkilisi ile hemen hemen bütün partilerden politikacıların Batı'ya Erdoğan liderliği altında “güçlü” bir Türkiye görmeyi istememesi veya becerememesi nedeniyle sitem ettiği ve dahası, Batı'yla ittifakın Türkiye'ye maliyetinin büyük olduğunu savunduğu görülüyor. Öte yandan 16 Temmuz'dan beri Türkiye'de geceleri yapılan kutlamalar ve bu kutlamaların “devrimci” ruhunun yalnızca Erdoğan'ın krizin ertesinde sağladığı güçlü kontrol hakkında değil, aynı zamanda Türkiye'nin politikasındaki olası bir değişim hakkında konuşmalara sahne olduğu aktarılıyor. AKP'nin “darbecilere” karşı zaferi, Erdoğan'ın Batı'ya soğuk bir ikazda bulunmasını ve AB ile ABD'den Rusya'ya doğru olası bir politika kayması için için yolu döşemesini sağladı.

 

Bu yaşanırken ve yaşanmaya devam ederken, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thornjorn Hoagland, AB ile kırılan bağları onarmaya çalışmak üzere Türkiye'ye geldi. Erdoğan ve pek çok Türk, Batı'nın darbe sonrası siyasi müdahaleler için kaygı duyarken, isyankar askerlerin parlamentoyu bombalayıp köprüleri tanklar ve helikopterlerlerle işgal ettiği kanlı olayların kendisinde 230'u aşkın insanın hayatını kaybetmesine kayıtsız kalması olarak gördükleri şeye karşı öfke duyuyor. İlişkiler o denli hasar gördü ki, bu hafta Almanya Dışişleri Bakanı tartışmalar için zemin olmadığını söyledi ve “birbirimizle iki farklı gezegenden temsilciler gibi konuşuyoruz” dedi. Avusturya şansölyesi Türkiye'nin AB üyeliği müzakerelerinin askıya alınmasını önerdi.

 

Görülmesi önemli olan bir nokta, Hoagland'ın tam da Erdoğan'ın 9 Ağustos'ta Rusya lideri Vladimir Putin'le görüşmesinden hemen önce gelmiş olması. Önemle not etmek gerekir ki bu, 15 Temmuz'dan bu yana Batı'dan gelen tek resmi ziyaret ve bu durum, AB yetkililerinin ve diplomatlarının Türkiye-Rusya yakınlaşması karşısında endişeli olduğunun ve bu yakınlaşmayı “dikkatle izlediğinin” önemli bir göstergesi.

 

Koşulların gösterdiği üzere yakınlaşma, yalnızca Suriye çatışmasının bitirilmesi temelli olmayıp, aynı zamanda ve belki de daha önemli olarak, muhtemel bir doğalgaz boru hattı olan Türk Akımı ile ilintilidir. Türkiye ve Rusya taraflarından gelen bir dizi açıklama, Rusya'dan Türkiye'ye daha fazla gaz taşıyacak olan Türk Akımı projesinin başlatılması yönündeki bir hükümetler arası anlaşmanın nihayet görüş alanı içinde olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için 16 bcm taşıyan tek bir hatta ihtiyaç duyuyor, ama Rusya'dan Güney Avrupa'ya yapılacak tedarikler için bir transit ülke olmaya rıza göstermeye de ikna olabilir.

 

Hoagland'i Türkiye'deki krizi anlamakta yeterince “hızlı” olunmaması nedeniyle resmi olarak özür dilemeye yönelten şey Türkiye'yi “temel önemde bir NATO ülkesi” olarak tutma meselesinden ziyade, bu özel gelişmedir. Hoagland, geçtiğimiz Çarşamba günü (3 Ağustos 2016) Ankara'da Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştükten sonra “Bu yaşananların (darbe girişiminin) Türkiye'deki demokratik kurumlara ve devlet kurumlarına yönelik ne tür meydan okumalar getirdiği konusunda Avrupa'da çok az anlayışın olduğunu söylemek isterim” demişti.

 

AB'nin bu özgün – ve birdenbire değişmiş – yaklaşımının sebebi, Türkiye ve Rusya arasındaki doğalgaz anlaşmasının geniş jeopolitik içerimleri ve Rusya'nın Avrupa'da güçlü bir tutunma noktasına sahip olacak olmasıdır. Zira bu, ABD ve AB'nin uzun zamandır peşinde koştuğu şeye – NATO'ya stratejik bir avantaj sağlamak için Rus tedariklerine asgari bağımlılık – keskin bir zıtlık oluşturuyor. Mevcut durumda eğer Türkiye Rus gazı için bir transit ülke haline gelirse, bu proje, Rusya'yı devre dışı bırakan ve doğrudan Avrupa'ya ulaşan Trans-Hazar gaz projesinin hemen hemen sonunu getirecektir.   Dahası bu anlaşma aynı zamanda Ukrayna'yı Rusya'dan Avrupa'ya gaz sevkiyatı açısından neredeyse anlamsız kılacaktır. Bu yüzden de Batı, Rusya'ya yaptırım uygulamak için “Ukrayna mazeretini” kaybedecektir. Öte yandan Türk Akımı Türkiye'nin kendi enerji güvenliğini arttırdığı gibi, jeostrateji yönünden Rusya için taşıdığı önemi de arttırıyor. Buna ilave olarak da Türkiye'ye kendisini Avrupa için bir enerji göbeği olarak konumlandırma imkanı veriyor (bu ise Türkiye'nin AB'yle olan çetrefilli üyelik müzakerelerinde kullanabileceği bir koz).

 

Daha geniş bir jeopolitk bağlam içinde düşünüldüğünde Türk Akımı aynı zamanda bütün bir Suriye krizini de anlamsız kılacaktır – bu kriz potansiyel olarak, Katar'ın Türkiye üzerinden Avrupa'ya gaz tedariğinde bulunmasını emniyete almak için Suriye'yi “Şii” unsurlardan temizleme için başlamıştı. Katar'ın 2009 tarihli, Rus tedariklerinin yerini alacak ve aynı zamanda gelecekte İran'ın Batı'ya yapacağı gaz ihracatının önüne geçecek olan, Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden geçip dev Kuzey Pars gaz sahalarını Avrupa pazarıyla birleştirecek bir boru hattı kurma yönündeki meşhur planı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından engellenmiş, bu ise son kertede onu devirme amaçlı bir “rejim değişikliği” gündemine, IŞİD'in ve öteki “terör” gruplarının ortaya çıkmasına Ortadoğu'da sayısız can ve mal kaybına yol açmıştı.

 

Bu bağlam içinde, Türkiye ve Rusya arasındaki ayrılık, Batı'nın çıkarlarının emniyette kalması ve Avrupa'nın Rus gazına olan bağımlılığının belli bir noktayı aşmaması açısından son derece büyük önem taşıyordu. Bu haliyle darbe girişimi, tam da bir yakınlaşmanın gerçekleştiği ve Türkiye'nin Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle resmen özür dilediği bir sırada oldu. Bu yakınlaşma ve Türkiye'nin Rus projesine katılması kuşkusuz Batı'nın gaz projelerini nötralize edecek ve Rusya'nın kendi stratejik üstünlüğünü tesis etmesini sağlayacaktır – bu, hem ekonomik hem de askeri açılardan oldukça geniş kapsamlı sonuçları olacak bir durumdur.

 

Türkiye'nin doğalgaz ihtiyacının yaklaşık %50'si için Rusya'ya bağımlı olması nedeniyle, iki ülke arasında bir ittifak doğaldır. Bunun dışında Ankara, kendi sınırları içinde bir Kürdistan adasının kurulmasını engellemede Rusya'nın belirleyici bir yardım sağlayabileceğinin farkında. Bu ise Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından dev sonuçları olan bir mesele.

 

Türkiye'nin Rusya'ya doğru yönelmesi kuşkusuz, Batı'nın artık onu, Rus uçağının düşürülüğü Kasım 2015'te olduğu gibi “tuzağa düşürecek” bir durumda olmaması sonucunu getiriyor. Her ne kadar Türkiye yine de NATO üyesi olarak kalacak olsa da, Batı artık Türkiye'nin bunda merkezi bir rol oynamamasıyla, Ortadoğu'daki ve ötesindeki ekonomik ve stratejik çıkarlarını somutlaştıramayacaktır. İşte bu yüzden Erdoğan Batı'ya “siz kendi işinize bakın” mesajını verirken Türkiye de kendi işine bakıyor ve Rusya'ya doğru büyük bir sıçrama için hazırlanıyor.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net