Hillary, çatışmalarla yarılmış bir Ortadoğu için İsrail’in Yinon Planı’nı yerine getiriyor

Hillary, çatışmalarla yarılmış bir Ortadoğu için İsrail’in Yinon Planı’nı yerine getiriyor
"Masasına uzandı. Bir kağıt parçası çıkardı. ‘Bunu bugün üst kattan – yani Savunma Bakanlığı’ndan – aldım’ dedi. Ardından şunu söyledi: ‘Bu, önümüzdeki beş yıl içinde yedi ülkeyi temizleyeceğimizi anlatan bir bilgi notu. Önce Irak, ardından Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve en sonunda İran.”

 

 

 

Hub Pages / Global Research

 

 

Wikileaks, bu tür hikayelerle dolu bir yılın belki de en az haberi yapılmış hikayesini açığa çıkardı: Hillary Clinton'un 30 yıl önce Ortadoğu'nun İsrail'e göre şekillendirilmesine ilişkin hazırlanan Oded Yinon planını esrarengiz bir şekilde yerine getirmesi. İsrailli etkili sağcı stratejist Yinon'un “1980'lerde İsrail için Bir Strateji” başlıklı metninde özetlenen plan, Arap aşiretler ve dini gruplar arasındaki çatışmalarla yarılmış, İsrail'in bölgesel hakimiyet tutkularına karşı çıkamayacak bir Ortadoğu öngörüyordu.

 

Yinon şunları yazmıştı:

 

“Bir taraftan petrol zengini olan, diğer taraftan ise içeriden parçalanmış bir Irak'ın İsrail'in hedeflerine aday olacağı kesindir. Irak'ın dağılması bizim için, Suriye'nin parçalanmasından daha da önemlidir. Irak Suriye'den daha güçlüdür. Kısa vadede, İsrail'e en büyük tehdidi oluşturan Irak'ın gücüdür. (…) Her türden Araplar arası çatışma bize kısa vadede yardımcı olacak ve daha önemli hedef olan, Suriye ve Lübnan'daki gibi Irak'ın da çeşitli isimlere bölünmesi hedefine giden yolu kısaltacaktır.”

 

Eski başkan adayı General Wes Clark 2011 yılında şok edici bir şekilde, Bush'un savunma bakanlığından çıkan ve Irak işgalinin yalnızca, Ortadoğu çapındaki çok daha kapsamlı bir “rejim değişikliği” planının başlangıcı olduğunu açığa çıkaran bir bilgi notu gördüğünü açıkladığında, Yinon'un “Araplar arası çatışma” kışkırtma arzusunu hatırlamamak elde değildi. Irak işgalinden önce bir Pentagon personeliyle yaşanan bir konuşmayı hatırlatan Clark, dinleyicilere şunları söylemişti:

 

“‘Yine mi Irak'la savaşa giriyoruz?' dedim. ‘Daha da kötüsü' dedi. Masasına uzandı. Bir kağıt parçası çıkardı. ‘Bunu bugün üst kattan – yani Savunma Bakanlığı'ndan – aldım' dedi. Ardından şunu söyledi: ‘Bu, önümüzdeki beş yıl içinde yedi ülkeyi temizleyeceğimizi anlatan bir bilgi notu. Önce Irak, ardından Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve en sonunda İran.”

 

Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı 30 Haziran 2010-12 Ağustos 2014 tarihleri arasındaki Clinton Arşivlerinden yakın zamanda açığa çıkarılmış olan bir e-postada Clinton, ABD'nin çıkarlarından değil, İsrail'in çıkarlarından hareket eden bir bakış açısıyla yazıyordu. Clinton şunları söylemişti:

 

“Esad'ı devirmek İsrail'in güvenliğine büyük bir iyilik olacağı gibi, İsrail'in nükleer tekelini kaybetme konusundaki anlaşılır korkusunu da teskin edecektir. Bu durumda İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri, İran'ın programının ne zaman askeri eylemi gerekli kılacak kadar tehlikeli olduğu konusunda ortak bir görüş geliştirebilecektir.”

 

İran'a yönelik bir saldırıyı meşrulaştıracak “ortak görüşün” önündeki engellerin üstesinden gelme niyetiyle yazılmış gibi görünen bu küstah ve şahin yazışma, Hillary'nin, istikrarlı Arap rejimlerini yıkmanın ve on yıllar boyu devam edebilecek kardeş katline dayalı iç savaşlara yol açmanın İsrail'in çıkarına olduğunu savunan Yinon'la aynı zihniyette olduğunu gösteriyor.

 

Dünya her gün Suriye ve Libya'dan gelen yaralı çocuk görüntüleri karşısında şok olurken, bu söylenenler, bu savaş bölgelerinde bugün görülen korkunçlukları ortaya çıkaran askeri eylemlerin en hararetli savunucusunun eski Dışişleri Bakanı olduğunu hatırlatmaya yardımcı olabilir. O çocuğun fotoğrafı gerçekten de yumuşak bir örnek. Hakiki kıyım, yayınlanabilir türden değil.

 

Huffington Post'ta yayınlanan “Hillary Clinton ve Suriye'deki kan gölü” başlıklı bir makalede, Harvard öğretim üyesi Jeffrey Sachs şunları yazıyor:

 

“Clinton Suriye krizinde bir figürandan çok daha fazlası oldu. Onun diplomatı olan Bingazi büyükelçisi Christopher Stevens, Libya'daki ağır silahları Suriye'ye gönderecek bir CIA operasyonunu yürütürken öldürüldü. Clinton da CIA liderliğindeki isyanı desteklemek için sözde ‘Suriye'nin Dostları'nın organize edilmesinde öncü rolü bizzat üstlendi.”  

 

Hillary'nin kendisini ateşkeslerin hazırlanmasına yardımcı olan “arabulucu” olarak betimlemesine öfkelenen Sachs, şunu söylüyor:

 

“Bu, Clinton'u Başkan olmak için uygunsuz biri haline getiren türden bir zoraki yanlış yorumdur. Clinton'un Suriye'deki rolü, ülkedeki kan gölünün kışkırtılmasına ve uzatılmasına yardım etmek oldu, onu sonlandırmak değil.”

 

Libya'ya gelince, Hillary yalnızca, Obama yönetimi içinde Kaddafi'yi devirmeyi amaçlayan askeri eylemin en ateşli destekçisi değildi. Şimdi, NATO müdahalesinin gerekçesinin – Kaddafi'nin sivil katliamının durdurulmasının – saf kurgudan ibaret olduğu açığa çıkmıştır. Boston Globe'da aktarıldığı gibi, İnsan Hakları İzleme Örgütü, 

 

“Libya'nın ikinci büyük şehri ve uzayıp giden çatışmalara sahne olan Misrata hakkında önemli veriler açığa çıkardı. Bu veriler, Muammer Kaddafi'nin kasten sivil katliamı yapmadığını, dar bir şekilde, hükümetine karşı savaşan silahlı isyancıları hedef aldığını ortaya koyuyor.”

 

National Interest'ten Charles Kubic, “Hillary'nin dev Libya felaketi” başlıklı yazısında şunları belirtiyor:

 

“Çatışmaların başlangıcında ‘Bingazi'deki kan gölünü' engelleyebilecek somut ateşkes fırsatlarına rağmen Dışişleri Bakanı Clinton müdahalede bulunarak, dış politikasını Müslüman Kardeşler'in ve Libya İslami Savaş Grubu içindeki bilinen teröristlerin öncülük ettiği devrim lehine şekillendirdi.”

 

Libya İç Savaşı'ndaki süregiden ölüm rakamları, Haziran ayında yayınlanan BM 49 nolu raporuna göre yüzbinlere ulaştı.

 

Buna sebep olan savaş köpekleri, önemli ölçüde Hillary tarafından salınmıştır. Clinton'un kendi politikalarının yol açtığı kaos karşısındaki ukala tutumunun rahatsızlık verici bir görüntüsü, kendisine Kaddafi'nin işkence edilip öldürüldüğü haberi geldiği zaman ortaya çıkmıştı. Clinton gülerek bundan espri çıkarmıştı: “Geldik, gördük, öldü.”

 

Tüm bunlara onun New York'tan Senatör olduğu dönemde Irak Savaşı'na verdiği, Bush'un kitle imha silahları hakkındaki bugün layıkıyla çürütülmüş olan yalanlarının defalarca tekrar edilmesini de içeren desteğini ve Hillary'nin halen ABD'nin Suriye'deki askeri rolünün arttırılmasından söz etmesini ekleyince, Donald Trump'tan korkanların, “biz bu yollardan geçtik” perspektifiyle Hillary'dan daha ürkütücü bir adayın nasıl olabileceğini söylemesi gerekir.   Hillary geçmişte İran'ı nükleer silahlarla “yok etmekle” tehdit etmiş ve bir keresinde James Baker III'le eninde sonunda İran'a saldırma düşüncesinden konuşurken çılgınca gülmüştür.

 

Vaziyeti en iyi özetleyen, Yeşiller Partisi'nin başkan adayı Jill Stein'ın alaycı gözlemidir:

 

“Trump çok korkutucu şeyler söylüyor: göçmenlerin sınırdışı edilmesi, büyük çaplı militarizm ve iklimin görmezden gelinmesi. Hillary ise, ne yazık ki, bütün bunları yapmış bir sicile sahip.”

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net