Halep’e yolculuk, 4. Bölüm: Beyaz Miğferler'in gerçek yüzü / Suriye'nin gerçek sivil savunması kimler?

Halep’e yolculuk, 4. Bölüm: Beyaz Miğferler'in gerçek yüzü / Suriye'nin gerçek sivil savunması kimler?
Dört hafta boyunca Suriye’de kalmamın başlıca nedenlerinden biri, Beyaz Miğferler hakkında uzun süreli bir araştırmaya devam etmek istememdi. Bu grup, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, AB ve Japonya tarafından finanse edilip teçhizatlandırılıyor. Beyaz Miğferler eski İngiliz ordusu paralı askeri James Le Mesurier tarafından eğitiliyor ve gruptan çoğu zaman “Suriye Sivil Savunması” diye bahsediliyor.

 

Halep'e yolculuk, 4. Kısım: Suriye Sivil Savunması ve Halep Tıp Birliği, gerçek Suriyelilere yardım eden gerçek Suriyeliler

 

Vannessa Beeley

 

Mint Press News

 

 

Vanessa Beeley, ana akım medyanın Suriye'de gerçekte olanlar hakkındaki kamuoyu algısını çarpıtan yalanlarına daha fazla ışık tutan Suriye Sivil Savunması ve Halep Tıp Birliği üyeleriyle görüştü.  

 

 

 

Halep'te kan vermek

 

Batı Halep'teyken kan vermeye karar verdik. Bu, teröristlerin füzelerinin, patlayıcı mermilerinin ve havan toplarının ve gaz saldırılarının artan sayıda sivili yaralayıp sakat bıraktığını duyduktan sonra daha da kritik gibi göründü.

 

Suriye'deki kan bankaları, hastanelerde Halep'in batısında ve Suriye çapında hükümet kontrolündeki bölgelerin sivil alanlarına teröristler tarafından düzenlenen roket saldırılarındaki artışla baş etmeye yetecek kadar kan stoğunun her zaman bulunması için günlük kan bağışlarına dayanıyor.

 

Bize, Halep'e gelişimizden birkaç gün önce 250 öğretmenden oluşan bir grubun kan vermek için geldiği söylendi. Biz kan vermeyi bitirdikten sonra genç bir adam, kısa süre önce “ılımlı isyancıların” havan saldırısında ciddi şekilde yaralanan kardeşi için kan vermeye geldi.  Pek çok başka kişi gibi yaralı kardeş de hastaneye kaldırılmıştı ve hayatta kalmak için her gün kan verilmesine ihtiyaç duyuyordu.

 

Halep'ten bir arkadaş daha sonra bana, Halep'i savunmadaki kahramanlıklarının bir kabulü olarak kanının Suriye Arap Ordusu'na verilmesini istediğini anlattı. Ancak kendisine kesin olarak, kan bankasının bunu kabul etmeyeceği söylenmiş. Kan bankası çalışanları, kanun en acil ihtiyaç duyan kimse ona verileceğini ve bir imtiyaz olmayacağını belirtmiş.

 

Suriye'deki hayatın pek çok alanı gibi kan depolama birimleri de ABD ve AB yaptırımlarından kötü etkilenmiş. Halep'te plastik kan saklama çantaları kullanmışlar ve alternatif bir saklama sistemi geliştirmek zorunda kalmışlar – bu, Suriyelilerin bir krize kendilerini beceriklilik ve icatlarla uyarlamasının sayısız biçiminden biri.

 

Halep'te duyduklarımızın ve tanık olduklarımızın ışığında Suriye Amerikan Konseyi'nin açıklaması, Suriye halkının sefaletinin ve acılarının ABD, Avrupa Birliği ve NATO üyelerinin yeni-sömürgeci hedefleri gerçekleşinceye kadar son bulmamasını sağlayan propagandanın bir diğer örneği halini alıyor.

 

Beyaz Miğferler, Suriye Sivil Savunması değildir

 

Dört hafta boyunca Suriye'de kalmamın başlıca nedenlerinden biri, Beyaz Miğferler hakkında uzun süreli bir araştırmaya devam etmek istememdi. Bu grup, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, AB ve Japonya tarafından finanse edilip teçhizatlandırılıyor. Beyaz Miğferler eski İngiliz ordusu paralı askeri James Le Mesurier tarafından eğitiliyor ve gruptan çoğu zaman “Suriye Sivil Savunması” diye bahsediliyor.

 

İlk müdahale ekibi olduğu iddia edilen grup yalnızca, Nusra Cephesi ve Daeş (IŞİD) gibi terörist grupların kontrolündeki bölgelerde yerleşik halde.

 

Beyaz Miğferler, NATO'nun Suriye'ye yönelik uçuşa yasak bölge ve daha fazla yaptırımı hayata geçirme amacına kamuoyu desteği yaratılmasını kolaylaştırmak için Doğu Halep'te bir insani felaket resmi çiziyor. Nusra Cephesi ve Halep'teki çok sayıdaki terörist grup tarafından işlenen suçlar, Suriye hükümetinin ve silahlı kuvvetlerinin işlediği suçlar gibi betimleniyor.

 

Beyaz Miğferler 2013 yılında kuruldu ve tarafsızlık ve bağımsızlık iddialarına rağmen yalnızca ABD ve Birleşik Krallık'tan 50 milyon doların üzerinde finansman aldı.

 

Bununla birlikte Wikipedia'daki güncellenmiş bir giriş açık bir şekilde, ABD ve NATO'nun bu gölge devlet yapısı için multi milyon dolarlık finansman musluğunu açtığını gösteriyor. Bu sözde ilk müdahale birimi, ABD & NATO'nun finanse ettiği ve silahlandırdığı Suriye içindeki terörist tugayların arasına konuşlandırılmış olan ve yine NATO devletleri ve ABD tarafından finanse edilen bir icattan başka bir şey değildir. Varlıklarınını amacı uçuşa yasak bölge ve rejim değişikliği meydana getirmek, bunu meşru kılacak propaganda yapmak ve bir paralı askerler ve genetiği değiştirilmiş teröristler ordusunu desteklemektir. [Wikipedia'ya göre:]

 

“Suriye Sivil Savunması, bir dizi dış bağışçı hükümetin yardım kuruluşları tarafından desteklenmektedir. Başlangıçta Birleşik Krallık   Dışişleri Bakanlığı, o tarihte merkezi Hollanda'da olmakla birlikte İstanbul'da yerleşik olan, yeni kurulmuş yardım grubu Mayday Rescue üzerinden en büyük finansördü.[26] Şimdi finansörlerin arasında Alman hükümeti, [24] Japon Uluslararası İşbirliği Teşkilatı,[23] Amerika Birleşik Devletleti Uluslarası Kalkınma Ajansı (USAID),[27] Birleşik Krallık Çatışma, İstikrar ve Güvenlik Fonu (CSSF),[28] ve Hollanda Dışişleri Bakanlığı da vardır.[29] USAID şu anda en büyük bağışçı gibi görünmektedir ve 2013 yılında bu yana en az 23 milyon dolarlık katkı yapmıştır.”

 

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner, 27 Nisan tarihli bir basın brifinginde bakanlığın bu yardım faaliyetine USAID üzerinden 23 milyon dolar finansman sağladığını resmen kabul etti. Ancak brifingden bir hafta önce grubun lideri Raid Salih Nisan ayında İstanbul'dan Washington'a uçtuğunda ABD'ye girişi engellenmişti.

 

Toner'ın ABD'nin “Suriye Sivil Savunmasına” ait bir noktaya düzenlediği hava saldırısıı kınadığını açıklamasını ardından basın toplantısında bulunan bir gazeteci Toner'a “Temel olarak, onun [Salih'in] bir şüpheli olduğunu, grubunun ise olmadığını mı söylüyorsunuz?” diye sormuş, Toner'ın cevabı ise Dışişleri Bakanlığı'nın “grubu herhangi bir şekilde kınamadığı” olmuştu.

 

Medyada sınırlı yer bulan rahatsız edici bir gelişme olarak, Nisan ayında açıklanmayan nedenlerden ötürü sınır dışı edilmiş olan Salih'in ABD'ye girmesine bu ay izin verildi.

 

Aynı gün Dışişleri Bakanı John Kerry, halihazırda ABD, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği'nden bolca mali destek ve eğitim desteği alan Beyaz Miğferler grubuna destek tweet'i attı.  

 

Bu, ABD'nin “aşırıcı bağlantıları” olan şüpheli veya sorgulanabilir kişileri ağırlamasının ilk örneği değil. Aralık 2015'te, kendini “Ahrarüşşam'ın dış siyasi ilişkiler şefi” ilan etmiş olan Labib el-Nahhas'ın Amerika Birleşik Devletleri'ne girmesine izin verilmişti.

 

Amerika Birleşik Devletleri, Ahrarüşşam'ın Daeş ve El-Kaide ile olan bağlarının ifşa olmasını engelliyor ve bu şekilde grubun Suriye içinde kitle katliamı ve azınlıkların temizlenmesi politikasını gerçekleştirmesine olanak veriyor. Grup bunu yalnızca engelsiz bir şekilde değil, aynı zamanda ABD hükümetinin zımni desteğiyle yapabiliyor.

 

Mayıs 2016'da McClatchy için hazırlanan bir raporda Hannah Allam şunları yazmıştı:

 

“El Kaide'yle bağları bulunan bir Suriyeli isyancı gruptan üst düzey bir figürün kısa bir ziyaret için ABD'ye girmesine izin verilmesi, Obama yönetiminin çatışmada partnerler ararken ne kadar taviz vereceği konusunda soruları gündeme getirdi.”

 

Daha önce hazırladığım “Suriye'deki Beyaz Miğferler kimdir?” başlıklı çalışma, Toner'ın “Suriye Sivil Savunması” olarak adlandırdığı Beyaz Miğferler'in Batılı yeni sömürgeciler tarafından silahlandırılıp finanse edilen ve bir teröristlere destek grubu olarak faaliyet yürüten mezhepçi bir beşinci kol olduğunu ifşa ediyor.

 

Beyaz Miğferler'in gerçek Suriye Sivil Savunması olmadığını belirtmek gerekiyor. Ve bu gruptan bu şekilde bahsetmek, üyelerinin Suriye halkını korumak için her gün canlarını riske attığı gerçek Suriye Sivil Savunması'na hakarettir.

 

Suriye'de Beyaz Miğferler'e ulaşılabilecek bir kamu telefonu bulunmuyor. Gerçek Suriye Sivil Savunması'na ulaşmak için ise 113'ü tuşlamak yeterli.

 

 Gerçek Suriye Sivil Savunması

 

Batı Halep'in üniversite bölgesinde, gerçek Suriye Sivil Savunması'nın merkezlerinden birine uğradık. Halep Üniversitesi Ocak 2013'te teröristlerin roket saldırılarının hedefi olmuş, 87 kişi hayatını kaybetmiş, 160'ı aşkın kişi de yaralanmıştı. Bu, sınavların ilk gününde gerçekleşen ve azami zayiat verdirmek üzere tasarlanmış bir saldırıydı.

 

Gerçek Suriye Sivil Savunması'nın Halep merkezleri, çeşitli silahlı isyancı gruplarının fırlattığı havan topları ve füzelerin sık sık vurduğu bölgelerden biri olan Hamdaniye'de bulunuyor.

 

Bu birimin personeli tarafından karşılandığım zaman, yüzlerine yansıyan tükenmişlik, yıkık dökük yatakhaneleri, ekipman kıtlığı ve yerde bulunan, yahut itfaiye araçlarının kapılarından ve tamponlarından sarkan botların, çorapların ve ceketlerin yıpranmış, eski püskü halleri beni sarstı.

 

15 Ağustos günü sabah 11:30'dan öğlen 3:00'e kadar, teröristlerin bölgeye düzenlediği havan topu saldırıları nedeniyle bir plastik fabrikasında çıkan yangını söndürmeye çalışmışlardı.

 

Personel başlangıçta operasyonları hakkında veya Beyaz Miğferler hakkında fazla derinlere inme konusuda tereddütlüydü, ancak en sonunda konuyu açtılar.

 

Suriye Sivil Savunma örgütü 1953 yılında kuruldu. Halep personeli şu anda, arama kurtarmanın bütün boyutları hakkında kapsamlı eğitime sahip doktor yardımcıları olan 150 gönüllüden oluşuyor. Gönüllüler 25-45 yaşları arasında; ekibe katılım ve eğitim için asgari yaş ise 18.

 

Çalışanlar, 2 Ağustos günü Halep merkezindeki eski kaleye dönük ağır bir “cehennem topu” saldırısı sonrasında çağrıldıklarını söyledi. Olay yerine vardıklarında havada, Nusra Cephesi'nin zehirli gaz saldırısı düzenlediğine işaret eden keskin bir koku farketmişler.

 

Personel, hafif kağıt oksijen maskeleri takıyor. Suriye'ye dayatılan ABD ve AB yaptırımları nedeniyle bu kurtarma çalışanları, pek çok durumda hayat kurtarabilecek olan gelişkin gaz maskelerinin yenilerini edinemiyor.

 

Gazın yoğunluğu o kadar fazlaymış ki, ince oksijen maskeleri zehirli dumanın ciğerlerine gitmesini önleyememiş. Personel üyelerinden biri olan 36 yaşındaki Muhammed Ahmed Eibbiş, saldırıdan etkilenen bir binadaki bir kadını kurtarmaya çalışırken hayatını kaybetmiş.

 

Başka ekip üyeleri ve siviller de baş dönmesi, bulantı, yanıklar, spazmlar ve soluma zorluğu gibi gaz zehirlenmesi semptomları göstermiş. Bu saldırı sırasında dört kadın zehirli dumanları solumaktan hayatını kaybederken, 25 sivil de gazdan etkilenmiş ve hastaneye kaldırılmış.

 

Ana akım medya, “ılımlı isyancıların” düzenlediği bu kimyasal saldırıları aktarmak yerine, Halep'teki tek kimyasal fabrikasının 2012 yılında Nusra Cephesi'nin eline geçmesine rağmen suçu Suriye hükümeti ile Suriye Arap Ordusu arasında bölüştürmeyi tercih ediyor.

 

Ardından, çok gerçek ve hakiki anlamda kahraman olan Suriye Sivil Savunması'nın uzun tarihine ve devam eden faaliyetlerine rağmen kendilerini Suriye Sivil Savunması olarak betimleyen Beyaz Miğferler konusuna girdik.

 

Ekip üyelerinden biri bize, aralarında daha sonra Beyaz Miğferler üyelerine dönüşecek olanların da bulunduğu teröristler 2012 dolaylarında şehre gelmeye başladığında Doğu Halep'te bulunduğunu söyledi. Mevcut Suriye Sivil Savunması'nın bazı üyeleri kaçırılmış, bazıları da öldürülmüş. Bu ekip üyesi de, terörist grupların ondan, kendilerine katılmasını istediğini söyledi. Bir gece Batı Halep'e kaçmayı başarabilmiş, ancak üç oğlunu arkasında bırakmak zorunda kalmış.

 

Aynı terörist grubu, misilleme olarak bu kişinin o bölgede kalan evini yakmış ve adı, dönmesi halinde idam edilmesini sağlamak üzere, Doğu Halep'te aralarında Nusra Cephesi'nin de olduğu terörist gruplar tarafından kurulan bütün kontrol noktalarına verilmiş.

 

Grup üyeleri bana, terörist mevzilerine yakınlıklarından kaynaklı dev güvenlik riskleri nedeniyle, Suriye Sivil Savunması üyelerinin fotoğraflarını veya isimlerini yayınlayamayacağımı söyledi. Bu teröristlerin kendilerini suikast için işaretlediğini söylediler.

 

Bunlar, Beyaz Miğferler'in desteklediği, övdüğü ve aralarında yaşadığı terörist grupların ta kendisi. Ancak Beyaz Miğferler, sarhoş George Soros ve ABD hükümetinin manipüle ettiği propaganda aygıtları tarafından azizler ve kurtarıcılar diye övülüyor.

 

Ekip üyelerinin hepsi, Beyaz Miğferler'in Halep'te hiçbir kurtarma faaliyeti gerçekleştirmediğini, onların GERÇEK Suriye Sivil Savunması tarafından “teröristler” olarak tanımlanan, silah taşıyan paralı askerler olduğunu söyledi. Dr. Nebil Antaki'nin Be Curious TV'ye Mayıs ayında verdiği bir röportajda anlattığı gibi (röportajın İngilizceye çevrilmiş bir dökümü bu linkte bulunabilir), “isyancı” kelimesinin kullanılması, Suriyelilerin “Suriye'yi geliştirmek için Suriye'nin öldürülmesini” desteklemeyen çoğunluğu tarafından hakir görülüyor ve küçümseniyor.

 

Gerçek Suriye Sivil Savunması'nın üyeleri, Beyaz Miğferler üyelerinden bazılarının Halep'ten olduğunu, fakat bazılarının Halep dışından, hatta Suriye dışından getirildiğini söyledi.

 

2012 yılında gerçek Suriye Sivil Savunması üyelerinin gönderildiği, öldürüldüğü ve kaçırıldığı sırada, şehre gelen teröristler ve Beyaz Miğferler üyeleri, üç itfaiye kamyonu ve bütün ambulanslar da dahil olmak üzere, grubun elindeki ekipmanları da çalmış.

 

Ve ABD ve Birleşik Krallık hükümetleri Beyaz Miğferler'i kahramanlar diye överken, Netflix onların Hollywood tarzı  istismarları hakkında bir belgesel hazırlarken, ABD'nin eski Suriye büyükelçisi Robert Ford'un da üyesi olduğu Ortadoğu Enstitüsü bu grubu Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterirken, gerçek Suriye Sivil Savunması'nın üyeleri, sivilleri teröristlerin füze saldırılarından ve yurtlarının istila edilmesinden kurtarmak için kendi canlarını ve aile fertlerinin canlarını riske atıyor.

 

Gördükleri en kötü yaralar, çoğu zaman çocukların bedenlerine gelen ve kol ve bacaklarını parçalara ayıran cam ve metallerle yüklü “cehennem topu” denilen ateşli gaz kapsüllerinden kaynaklı yaralar.

 

Ekibin bir üyesi, bir kurtarma operasyonu esnasında hedef alınan bir binadan atlarken her iki bacağını kırmış. Bir diğeri bir “cehennem topu” saldırısında bir gözünü kaybetmiş.

 

24 saatlik vardiyalar halinde, genelde ara vermeksizin çalışıyorlar.

 

Gerçek Suriye Sivil Savunması'nın bir üyesi, bu gönüllü işe neden devam ettiği sorulduğunda şu yanıtı verdi: “Bu, ülkemiz için yapılan bir insani çalışmadır. Biz iyi zamanlarda oradaydık, şimdi kötü ve bize en fazla ihtiyaç duyulan zamanlarda buradayız. Bu bizim vazifemiz.”

 

Bunlar, Beyaz Miğferler denilen tiksindirici parodiye odaklanmayı tercih den dünyanın görmezden geldiğ kahramanlar.

 

İlk müdahale ekibi üyeleri, Suriye'deki savaşa olanak veren Amerika Birleşik Devletleri'ne, NATO üyesi devletlere ve onların müttefiki olan Körfez devletlerine ve İsrail'e ne diyecekleri sorulduğunda, şunları söyledi:

 

· İşlerini yapmaya devam edebilmeleri için, yaptırımlar kaldırılmalı;

 

· Teröristlerin Suriye'ye girişi durdurulmalı, onların finanse edilmelerine ve silahlandırılmalarına son verilmeli;

 

· Eğer teröristler Suriye'ye girmeye devam ederse bu, yalnızca Suriye'yi değil bütün dünyayı etkileyecek. Yeterince kan döküldü. Şimdi durması gerekiyor.  

 

 

“Kimse bizi dinlemiyor. Neden?”

 

Görüşmelerle dolu 36 saatin ardından, El-Aziziye ilçesindeki küçük parkta dolanmaya karar verdik.

 

Burada bizi, etraflarında devam eden savaştan bir nebze uzaklaşıp kısa süreliğine nefes alan mülteciler, aileler ve öğrencilerden oluşan bir topluluk karşıladı.

 

Torunlarıyla birlikte parkta olan bir adam bana, Avrupa'da ve ABD'de çok zaman geçirmiş olan bir İngilizce profesörü olduğunu söyledi. Adam şunları dedi:

 

Avrupa'daki insanlar, Suriye'de gerçekten neler olduğunu onlara anlattığımızda bize inanmıyor. Avrupa'dayken onların hâlâ, kıyafetlerimizin altında kuyruğumuzun olduğuna inandığını anladım. Burada bombalamalar daimi olarak devam ediyor ve kimse bizi dinlemiyor. Neden?”

 

Batı Halep sokakları, Suriye'nin çoğunda olduğu gibi kapıların üzerine boyanmış veya balkonlardan, yahut dükkanların önünden sarkan ve rüzgarda dalgalanan Suriye bayraklarıyla donanmış halde. Herhangi bir biçimde bayrağı göstermek, ABD destekli “ılımlı isyancılara” ve onların, Suriye halkının çoğunluğuna ve Suriye'yi terörist sadırıdan temizlemek için her şeyini veren Suriye Arap Ordusu'na bir saldırı olan yoz ulusal bayraklarına gururla meydan okumak anlamına geliyor.

 

Ertesi gün şafak vakti ayrıldık. Çantaları merdiven boşluğundan alt sokağa indirirken, yol boyunca neşeli bir şekilde sohbet eden iki kadın fark ettim. Halep'te hayat, inatla ve cesurca devam ediyor.

 

Yoldaki çöpleri arkamızda bırakıp önüne geldiğimiz kontrol noktasında bize “Geri durun. Havan topu atılma riski yüksek” denildi.

 

O günden sonra ana akım medyanın yalanları ve bilgiyi engellemesi gerçekten de can evimizden vurmaya başladı. NATO'nun kurduğu propaganda çadırına girmiş ve hakikati bulmuştuk, ve bunu propaganda imalathanesinden değil, Batı hükümetlerinin, NATO üyesi devletlerin ve onların müttefiki olan Körfez devletleri ile İsrail'in – hepsi de, arkalarında bıraktıkları kan gölünü pek de umursamaksızın, bölgede kendi jeopolitik gündemlerinin peşinde koşma niyetinde olan devletlerin – kendilerine dayattığı cehennemde yaşayan Suriye halkından bulmuştuk. 

 

Ben Suriye'ye, özel olarak da Halep'e, her hikayenin kökenlerine gidip hakikat olup olmadığını test etmek bizim gazeteciler, araştırmacılar, analistler olarak işimiz, yükümlülüğümüz, vazifemiz olduğu için gittim. Batılı ana akım medyanın bunu yaptığını ise göremedim. Onların sıklıkla yaptıkları şey, hükümetlerin dış politikasına, kaçınılmaz olarak hedefteki bir ülkenin üzerindeki basıncı arttıran refleks yanıtlar vermek. Kendilerinin yaydıkları propaganda da, çatışmaya barışçıl olmayan bir çözümün getirilmesini ve vekaleten veya doğrudan askeri müdahalenin tırmandırılmasını uygun şekilde meşrulaştırıyor.

 

Hiçbir zaman bunu tam olarak yapamayacak olsak da, hakikate olabilecek en fazla şekilde yaklaşmayı, bu yalanlardan doğrudan etkilenen ve zarar gören insanlara borçluyuz. Bu, Washington, Paris veya Londra'daki bir masada oturup Batı hükümetlerinin finanse ettiği kurumlardan ve aktivist, yurttaş gazeteci ve insani yardım görevlisi maskesiyle dolaşan derin devlet birimlerinden gelen raporlara dayanarak yapılmaz. Bu, Suriye'ye giderek ve çoğunluğu, haklı nedenlerle hükümet kontrolündeki bölgelerde yaşayan insanlarla konuşarak yapılır.

 

Propagandayı Adolf Hitler kadar iyi anlayan kimse olmamıştır; bu entelektüel kibir biçimini de Mockingbird ana akım medyasından daha iyi uygulayan kimse yoktur. Suriye halkı bundan daha iyisini hak ediyor. Seslerinin duyulmasını ve düşman medyadan, düşman yaptırımlardan ve ABD, NATO, Körfez devletleri ve İsrail'in desteklediği paralı askerlerin ve ve teröristlerin düşman işgalinden – hiçbir türden marka değişikliğinin veya Manhattan PR kampanyalarıın aklayamayacağı bir işgalden – özgür bir şekilde kendi geleceklerine karar vermelerine izin verilmesini hak ediyor.

 

Hitler, otobiyografisi ve Almanya'nın siyasi geleceği hakkındaki planlarının taslağı olan “Kavgam”da şunları yazmıştı:

 

Her türlü propaganda popüler olmalıdır ve entelektüel seviyesi, hitap ettiği insanlar arasındaki en sınırlı zeka seviyesine uygun olmalıdır. Sonuç olarak ulaşması hedeflenen kitle ne kadar büyük olursa, saf entelektüel seviyesi o kadar düşük olacaktır. Fakat eğer, bir savaş çıkarılmasına yönelik propagandada olduğu gibi amaç bütün bir halkı etkilemekse, kamuoyumuza yönelik aşırı boyuttaki entelektüel taleplerden kaçınmamız ve bu yönde çok fazla ihtiyat göstermememiz gerekir.” 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net