Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (5)

Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (5)
Medya Şafak olarak, Nasr TV'de yayınlanmış olan "Selefiliğe 100 Soru" programlarının tam çevirisini sırayla sunuyoruz.

 

 

Nasrtv.com

 

 

1968'de Yemen'de dünyaya gelen İsam el-İmad, Suudi Arabistan üniversitelerinde tahsil görmüş ve Bin Baz gibi önde gelen Selefi ulemasından ders almış bir Vahhabi âlimi iken, Şia ile tanışmasının ardından bu mezhebe geçmişti. 1989 yılından beri Kum'da tahsilini sürdüren Dr. İsam el-İmad pek çok kitap kaleme almış önemli bir muhakkiktir.

 

Medya Şafak olarak, Nasr TV'de yayınlanmış olan "Selefiliğe 100 Soru" programlarının tam çevirisini sırayla sunuyoruz.

 

 

 

18. mesele: Hz. Fatıma'nın (a.s) hâşâ cehaletle itham edilmesi!

 

 

Gizli nasıbiliğin alametlerinden biri de, Seyyide Fatıma'nın itham altında bırakılmasıdır. İbn Teymiyye'nin yolunda bize Hz. Fatıma'nın (a.s) hâşâ cahil olduğu söylenmiştir daima! "Minhac es-Sünne" kitabında şu ifade kullanılıyor, "Fatıma, eğer İslam'ın hükümlerini bilseydi, halife'nin onun namazını kılmasına izin verirdi. O cahildi, çünkü cenaze namazı kılınmasının sevap olduğunu bilmiyordu." Dünya kadınlarının efendisi olan Hz. Fatıma, cehaletle suçlanıyor. Bu Ehl-i Beyt düşmanlığı değil midir?

 

Dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir Vehhabi, Aişe'nin cehalet ile suçlanmasına izin verir mi? Yeryüzündeki tek bir Vehhabi bile, Hafsa binti Ömer bin Hattab'ı cehalet ile suçlar mı? Öyleyse Muhammed'in (s.a.a) kızı neden cehalet ile suçlanıyor? İslam Peygamberinin kızının cahil olmadığını savunan herkesi Rafızi olmakla suçluyorlar! Ömer bin Hattab'ın ya da Ebubekir'in kızını savunmak Muhammed'in (s.a.a) kızını savunmaktan evla mıdır? Bu adalet midir? Fatıma (a.s) hâşâ İslam'a kötülük mü etti ki cahil olmakla suçlanıyor?

 

Bununla da yetinmiyor, Fatıma'yı bir de sabırsızlık ile suçluyorlar. İslam tarihi kitaplarında Hz. Fatıma'nın Rasulullah'ın vefatından sonra daru'l ehzan'da (hüzün evi) ağladığı naklediliyor. Bunu bile O'nu suçlamak için kullanıyorlar! Nasıl olur da, babasının ölümü için ağlar, nasıl kendini tutmaz, nasıl sabretmez?  İşte bununla bile Fatıma'yı (a.s) suçladılar! Şiddetle esef ki biz; Aişe, İmam Ali'nin karşısına çıkıp savaştığında, onun aklının kamil olduğunu söylüyoruz! Ancak Fatıma (a.s) Ömer bin Hattab'ın karşısına çıkınca, "O kadındır, aklı eksiktir" diyoruz! Öyleyse niçin Aişe'ye de aynı şeyi söylemiyorsunuz? O da kadın değil miydi? Hz. Rasulullah'ın (s.a.a) kızına zulmünüz nedeniyle Allah'tan korkun!

 

 

19. mesele: Bize İmam Ali'nin (a.s) komplocu olduğunu öğretiyorlardı!

 

 

Üzerinde durmak istediğim bir diğer mesele, İbn Teymiyye'nin eserlerinde ve bazı Ehl-i Sünnet kitaplarında nakledilen şeylerden kaynaklıdır. Mesela İmam Buhari'ye ait bir ibare: "Fatıma (a.s) vefat ettiğinde Hz. Ali biat etti (Ebubekir'e), çünkü insanların yüzünü görmek istemiyordu! (insanlar O'nu kınıyordu)" Bu ne demek? Ben, Vehhabi biri olarak, tam olarak şu şekilde tahayyül ediyordum. Bize öğretilene göre, Fatıma'nın (a.s) vefatı İmam Ali için hüzün günüydü; çünkü O, Hz. Fatıma'yı sömürüyor, Muhammed'in (s.a.a) kızı olmasını ve makamını kullanıyordu!

 

Hz. Ali'nin Hz. Fatıma ile, akrabalıkta Hz. Muhammed'e kendisinden daha yakın olması nedeniyle evlendiğini zannediyorduk. Ali (a.s) Peygamberin amcasının oğlu, Fatıma (a.s) ise kızıydı. Ali'nin bu evlilik ile hilafeti, liderliği ve reisliği amaçladığını söylüyorduk! Çünkü bize göre o makyavelistti (amaca ulaşan yolda  her şeyi mubah gören kişi) ve Hz. Fatıma'yı amacına ulaşmak için kullanıyordu! Hz. Fatıma'yı harekete geçiriyor ve O da arkasından geliyordu! Biz İmam Ali'nin komplocu olduğuna inanıyorduk! Şu Buhari'nin ibaresidir: "Fatıma (a.s)  öldüğünde Ali (a.s) biat etti." Niçin biat etti? Çünkü insanlar O'nu kınıyordu. Çünkü O'na makam verilmemişti, O'na şahsiyet verilmemişti!

 

 

20. mesele: Hz. Fatıma niçin Hz. Ali'nin hilafet hakkını savunmuştu?

 

 

Bu bölümde de, Âl-i Muhammed hakkında haddin aşılması konusu ile devam edeceğiz. Bizim hala araştırdığımız önemli bir mevzu var: "İmam Ali'yi kınayan kişiler." Ben Vehhabi mezhebinden ayrıldıktan sonra, şunu fark ettim. Hz. Ali için Fatıma'nın (a.s) ölümü, tıpkı Rasulullah (s.a.a) için Ebu Talip'in ölümü gibidir. Bunu daha önce anlayamamıştım. Muhammed (s.a.a) Mekke'de güçlü ve cesurdu. Ebu Talip'in gücü ile himaye altındaydı. Ebu Talip öldüğünde, Kureyş Muhammed bin Abdullah'a (s.a.a) karşı cesaretlendi. Aynı şekilde, İmam Ali de Hz. Fatıma tarafından himaye ediliyordu.

 

İmam Buhari de, Hz. Ali'nin Fatıma'nın (s.a) şahsiyeti ile himaye edildiğini ve güçlendiğini, Fatıma vefat ettiğinde ise insanların artık Hz. Ali'yi küçük görmeye başladıklarını söylüyor. Buhari'nin açıklaması, üzerinde düşünmeyi gerektiren çok önemli bir noktadır. Niçin insanlar İmam Ali'yi küçümsediler? İmam Ali ne yaptı? Peki, dünya kadınlarının efendisi Hz. Fatıma (a.s), -Vehhabi âlimlerinin icma (görüş birliği) ettikleri üzere- niçin İmam Ali'yi korudu ve savundu? Bunlar çok ciddi sorular. Bizim İmam Ali'nin Peygamber (s.a.a) damadı olmaktan başka bir makamı yok dememize ve sürekli O'na iftira atmamıza rağmen, Resulullah'ın kızı Fatıma (a.s) niçin Ali'nin imam olması gerektiğini savundu? Ya da Fatıma niçin Ebubekir'e biat etmedi? Bunlar üzerinde derince düşünmemiz gereken kritik öneme sahip sorulardır.

 

 

Çeviri: Merve Soydaş Gök

 

www.medyasafak.net