Halep: Batı medyasının aktarmayı reddettiği gerçek

Halep: Batı medyasının aktarmayı reddettiği gerçek
Suriye Ordusu’nun yaptığı katliamlar hakkındaki hikayelerin dünya çapında manşet olduğu düşünülünce, pek çok uluslararası medya kuruluşunun birimleri Halep’te olduğuna göre, neden tek bir uluslararası medya kuruluşu Kayıt Merkezi’ne gelip mültecilerin kendisiyle konuşmuyor? Orada sadece biz vardık. Bu süreçleri yaşamış insanlar konuşmaya hevesli, ancak medya, hayli şüpheli kaynaklardan gelen teyitsiz iddiaları doğru kabul ediveriyor.

 

 

 

Andrew Ashdown

 

 

 

Talfanzine.info

 

 

 

Bu sabah Cibrin'de bulunan, Doğu Halep'ten gelen ülke içi yer değiştirmiş kişiler için kurulan ana kayıt merkezini ziyaret ettik. Bu kişiler insani nedenlerle buraya kaydolup hizmetlere erişim sağlıyorlar, bundan sonra da eğer varsa (çoğunun var) Suriye'nin başka bölgelerindeki yakınlarına veya kendilerine barınma, gıda ve başka hizmetler sağlanan öteki kabul merkezlerine gidiyorlar. Geride bıraktığımız iki hafta içinde bu merkezler 95 bin mülteci kaydetti, ancak kaydolmamış 10 bin kişinin daha olabileceğini tahmin ediyorlar. Son birkaç gün içinde binlerce kişi buraya geldi. Bu ziyareti bir taksiyle, hükümet veya ordunun eşlik etmesi olmadan ve önceden bildirmeden gerçekleştirdiğimizi belirtmeliyim. Gelişimiz beklenmiyordu.

 

Merkez, gayet iyi organize olmuş. Suriye Kızılayı'nın, bütün mevcut sosyal yardım hizmetleri hakkında bilgi veren çadırları var ve burada bedava tıbbi hizmet veriliyor. Acil durumlarda hastaları hastaneye taşımak üzere ambulanslar hazır bekliyor. Suriye Kızılayı ve Suriye Ordusu tarafından ücretsiz gıda dağıtılıyor; yardım getiren Rus kamyonlarından oluşan bir konvoy da gördük. Alanda aynı zamanda anlık tıp hizmeti sağlayan bir Rus sahra hastanesi bulunuyor.

 

Binlerce mülteci arasında rahatlama hissi somut olarak görülebiliyor. Herkes konuşmaya hevesliydi ve dün ve bugün gelmiş birkaç kişiyle röportaj yaptık. Hepsi aynı şeyi söylediler. Daha önce korku içinde yaşadıklarını söylediler. Savaşçıların herkese, Suriye Ordusu'nun şehrin batı tarafına kaçan herkesi öldüreceğini söylediğini, fakat bizzat kendilerinin, kaçmaya çalışan pek çok insanı – erkek, kadın ve çocuğu – öldürdüklerini aktardılar. Bir kadın, oğullarından birinin birkaç gün önce isyancılar tarafından öldürüldüğünü, diğerinin de kaçırıldığını söylerken gözyaşlarına boğuldu. Hükümeti destekleme emaresi gösteren herkesi de öldürmüşler. Mülteciler, “isyancıların” kendilerine, yalnızca onları destekleyenlerin “gerçek Müslüman” olduğunu, geri kalan herkesin “kafir” olduğunu ve ölmeyi hak ettiğini söylediklerini anlattı. 

 

Bize, o günlerde kendilerine çok az yiyecek verildiğini, bölgeye ulaşan yardımlardan çoğu zaman mahrum kaldıklarını veya bu yardımların kendilerine fahiş fiyatlardan satıldığını söylediler. (Haftalar boyunca mültecilerle çalışan bir doktor bana dün gece, kısa süre önce kurtarılmış olan bir bölgede, yepyeni ve uluslararası markalı ilaçlarla dolu bir antrepo keşfedildiğini söyledi.) Mültecilerin çoğu, aile fertleri arasında isyancılar tarafından öldürülenlerin olduğunu söyledi ve devamlı olarak, isyancıların yaygın bir şekilde gerçekleştirdiği cinayet, işkence, tecavüz ve kaçırma eylemlerinden söz etti. Birinin evini terk etmesi halinde, mallarına ve eşyalarına el konulduğunu ve bunların çalındığını söylediler.

 

Rus sahra hastanesinde bedava tıbbi hizmet sağlanan, tekerlekli sandalyedeki bir yaşlı adam, üç yıl boyunca istemesine rağmen kendisine tedavi imkanı sağlanmadığını söyledi ve “Allah'a şükürler olsun ki şimdi özgürüz. Artık yiyeceğimiz var. Hayatımızı yaşayabiliyoruz. Allah Suriye Ordusu'nu korusun” şeklinde konuştu. Hepsi, bölgeden çıkmış oldukları ve özgür oldukları için mutlu olduklarını söyledi. İstisnasız bütün mülteciler açıkça ve gözle görülür şekilde rahatlamıştı ve özgür oldukları için mutluydu. Bir kadın, “Bizim yaşadığımız şeyle karşılaştırınca burası cennet” dedi. Suriye Ordusu'nun kimseye kötü muamele yapıp yapmadığını sorduk. Asla yapmadığını söylediler. Bir başka kadın, “Bizim kaçmamıza yardım ettiler ve bize yiyecek ve yardım sağlıyorlar” dedi.

 

Bu yüzden çok önemli iki sorum var:

 

1. Şu anda Doğu Halep'ten kaçmış olan on binlerce kişiye yalnızca Suriye Kızılayı, Suriye Ordusu ve Ruslar insani yardım sağlıyor. Neden uluslararası kuruluşlardan hiçbiri onlara şu an yardım sunmuyor?

 

2. Suriye Ordusu'nun yaptığı katliamlar hakkındaki hikayelerin dünya çapında manşet olduğu düşünülünce, pek çok uluslararası medya kuruluşunun birimleri Halep'te olduğuna göre, neden tek bir uluslararası medya kuruluşu Kayıt Merkezi'ne gelip mültecilerin kendisiyle konuşmuyor? Orada sadece biz vardık. Bu süreçleri yaşamış insanlar konuşmaya hevesli, ancak medya, hayli şüpheli kaynaklardan gelen teyitsiz iddiaları doğru kabul ediveriyor. Küresel önem taşıyan bir bağlamda, her türden güvenilir araştırmacı gazeteciliğin çöküşü, bütünüyle şok edici.

 

Bugün, 4 bin savaşçının Halep'ten ayrılmasıyla ilgili anlaşmanın, savaşçılar bunu yerine getirmeyi reddettikten sonra çöktüğü aktarılıyor. (Detayları bilmiyorum ama üzerine düşünüyorum… Suriye hükümetinin, şehrin tamamen özgürleştirilmesi sonucunu getirecek olan bu anlaşmanın bozulmasını istemesi için hiçbir sebep yok!) Savaşçıların ayrılmayı veya sivillerin ayrılmasına izin vermeyi reddettiği aktarılıyor.

 

Batı medyasının tarafsız haber yapmayı, yahut Doğu Halep'ten gelen ve hikayelerini anlatmaya hevesli insanlardan bilgi almayı reddetmesi, diğer taraftan da iddiaları hakkında sahadan hiçbir teyit edilebilir bilgi getirmeyen teröristlere tam itibar göstermesi, ahlak dışı bir davranıştan başka bir şey değildir.

 

Halep'te, doğudan ve batıdan gelen, bütün topluluklardan insanlardan gördüğüm ve duyduğum her şey; doktorlarla, inanç topluluklarıyla ve Ordu'dan insanlarla konuşurken duyduklarım ve her iki taraftaki bombardıman tanıklıklarım beni, Batı medyasındaki haberlerin, “isyancıların” kontrolündeki bölgelerde meydana gelen korkunçluklar hakkındaki çarpıtılmış fabrikasyonlar olduğuna ikna ediyor. Buna rağmen medya, bizzat bu insanların tanıklıklarını dinlemeyi reddediyor.

 

Hamiş: Suriye'de Noel yaklaşıyor. Bütün inançlardan insanların özgürce ibadet edebildiği, kiliseler ve camilerin yan yana olduğu ve kafe ve restoranlarda Noel şarkılarının çaldığı bir ülke ve şehir burası. Lakin dünya, Halep'te Müslümanların ve Hristiyanların ibadet yerlerini yok eden ve kendi bağnaz ideolojilerini izlemeyen herkesi katleden aşırıcıların yenilgisinin yasını tutuyor.

 

Andrew Ashdown Suriye'deki Hristiyan-Müslüman ilişkilerini izleyen bir İngiliz Kilisesi rahibidir. Son günlerde Doğu Halep'i ziyaret etmiştir. Bu yazı, bölgeye geçtiğimiz gün (14 Aralık) yaptığı ziyaret hakkında hazırladığı ve facebook sayfasından yayınladığı rapordur. 

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net