"NATO Destekli Ölüm Mangaları Suriye’de Şiddeti Körüklüyor"

"NATO Destekli Ölüm Mangaları Suriye’de Şiddeti Körüklüyor"
Barış planının ana sorunu, problemin geçen yıldan bu yana ülkeye sokulan NATO destekli ölüm mangalarının ve rejimin müzmin karşıtlarının bir araya getirilmesinden kaynaklandığını kavrayamamasıdır.
NATO Destekli Ölüm Mangaları Suriye’de Şiddeti Körüklüyor

Türkiye’deki muhalifler mevcut rejim değişikliği çalışmalarının başarıya ulaşması ihtimaliyle geçici hükümet kurmaya çalışırken, Şam ülkedeki karışıklıkları giderme amacıyla oluşturulmuş BM-Arap Birliği tarafından oluşturulan planı kabul etti.

Altı maddenin barış için kilit konumda olduğunu vurgulayan Kofi Annan, Suriye’nin işbirliği yapmasını memnuniyetle karşıladı. Kofi Annan, bu ayın başında Başkan Esed ile ülkedeki şiddeti değerlendirdikten sonra Suriye’den ayrılmıştı.

Bu arada, Esed, merkez kenti Hums’u ziyaret ederek orduyla silahlı çeteler arasında ağır çatışmaların yaşandığı bölgelere uğradı. Aynı zamanda askerler ve bölge halkıyla bir araya geldi. Kalabalık halk kitlesi ve ordu mensupları Suriye ve Esed’i her türlü zarardan koruyacaklarına söz verdiler.

Suriye geçen yıldan beri şiddet olaylarıyla boğuşmakta. Karışıklarda binlerce insan öldürüldü. Şam şiddetin sorumlusu olarak yabancı güçler tarafından desteklenen silahlı çeteleri gösteriyor.

Aşağıda sizlere Press TV’nin Washington’dan tarihçi yazar Webster Griffin ile gerçekleştirdiği söyleşiyi sunuyoruz:

Suriye Kofi Annan barış planını kabul etti. Ancak bu plan Suriye’deki krize ne kadar uygun düşmekte?

Barış planının ana sorunu, problemin geçen yıldan bu yana ülkeye sokulan NATO destekli ölüm mangalarının ve rejimin müzmin karşıtlarının bir araya getirilmesinden kaynaklandığını kavrayamamasıdır.

Dahası, müzakere edilecek hiç kimse yok ve problem de burada. Esed kiminle müzakere edebilir ki? Şimdi de uğursuz bir şekilde her şeyin arkasında olan şu sözde “Suriye’nin Dostları” konferansı gelecek Pazar toplanıyor. Tunus’taki birincisinin başarısızlığa uğramasından sonra bu sefer İstanbul’da toplanıyor.

Şimdi ikinci bir girişimde bulunuyorlar ve birincisi gibi bu seferkinin de başarısızlığa uğramayacağından emin olmak istiyorlar. Tüm bunları Beyrut kaynaklı Al Akhbar gazetesinin sütunlarında okuyoruz.

Tampon bölge yani Türk jandarmasının Kuzey Suriye’nin bir bölümünü işgal etmesi planlanıyor, bu şekilde ölüm mangalarına güvenli bir cennet yaratılacak ve orada tekrar birleşip, Suriye’deki saldırılarına devam etmeleri sağlanacak.

Şu İstanbul’daki konferansa bir bakın. Geçen on yıllık dönemde Irak’a saldırmak için toplanan bir koalisyon görüntüsü taşıyor. Bu seferki daha çok 1938’de Hitler, Mussolini, Chamberlin ve Daladier tarafından düzenlenen Münih Konferansı’na benziyor.

O dönemki hedef Çekoslovakya’yı haklamaktı, şimdiki hedefse Suriye. O günlerde tampon bölge Sudetenland olarak adlandırılıyordu bugünse İdlib şehri etrafındaki kuzey bölge. Rusya o zamanki konferansa davet edilmemişti, bu konferansa da davet edilmiyor.

Şimdilerde Türkiye halkı Erdoğan’dan pek mutlu değil. Bence Başbakan Erdoğan krizdeki acemi yönetimi sebebiyle yerinde pek rahat değil.

Türk medyasına göre aslında Erdoğan, Obama tarafından kandırılmış. Obama ile Erdoğan’ın sık sık telefonda görüştüklerini duyuyoruz. 

Obama birkaç ay önce Esed’in Baas Partisi yönetiminin devrilmek üzere olduğunu söyleyerek kandırdı Erdoğan’ı. Şimdiyse öyle bir şey olmadığı görülüyor. Türkiye’deki siyasi partiler, CHP ve diğerleri Esed’in devrilmek üzere olmadığını anladılar ve dahası Erdoğan saçma kararının sonucu olarak tüm çıkış yollarını tüketmiş durumda.

Aynı şekilde, ana muhalefet partilerinden MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iki-üç gün önce Güney Kore’de Obama’yla Suriye konusunda %100 aynı fikirde olduğunu dile getirdiği görüşmesini dile getirdiğini de biliyoruz. Bu da çok kaygı verici.

Devlet Bahçeli, Suriye’nin işgali için gizli bir planın mevcut olduğunu, ülkenin parçalanmasının daha sonra Türkiye için büyük bir probleme dönüşeceğini, bu planın peşmerge olarak adlandırdığı Kuzey Suriye’deki Kürtlerle alakalı olduğunu çünkü Kuzey Irak’ta fiili bir Kürt varlığının mevcudiyetini ve buna Suriye’nin de eklenmesi durumunda birleşebileceklerini, daha sonrasında da Türkiye’nin bölünmesinin gündeme getirileceğini, Erdoğan’ınsa bunu sağlamaya çalışanların başında olduğunu dile getirdi.

Bir de Esed’in yaptığı ve ABD’nin kendisinin Suriye’de barışın sağlanması için güzel bir adım olarak tanımladığı reformları engellemeye çalışan muhalif cephe hakkında konuşalım. Sizin bahsettiğiniz Türkiye’deki yabancı güçler tarafından desteklenen muhalefet ile birlikte. Muhalifler mevcut rejim değişikliği çalışmalarının başarıya ulaşması ihtimaliyle geçici bir hükümet kurmaya çalışıyor? Siz rejimi değiştirme çabalarının başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Hayır, hiç sanmıyorum çünkü sözde Suriye Ulusal Konseyi kötü bir şakadan ibaret. Onlar bölünmüş durumda, her hafta bir parçaya bölünüyorlar. Kofi Annan planını kabul etmeye çağrıldılar, tüm emperyalistler bu planı kabul etmelerini istiyor ama onlar reddediyorlar.

Hatta yapmacık olarak bile Esed ile müzakere etme fikrini göstermiyorlar. Bunun için çok geç olduğunu söylüyorlar. Şimdi daha geniş olarak, Suriye hükümeti, bence de çok doğru bir şekilde, hükümet bir ateşkes ilan ettiğinde bu ölüm mangalarının ve destekçilerinin ateşi keseceğine dair güvence nedir sorusunu soruyor.

Böyle bir güvence yok. İkinci soru da şu: siz durumu yatıştırdığınızda, Suriye içindeki silahlı asilerin, terörist grupların silahsızlandırılmayı kabul edeceğine ve 7 Mayısta yapılması planlanan meclis seçimlerindeki yerlerini alacaklarına dair bir güvence var mıdır? Bunun da bir garantisi yok.

Hilary Clinton’ın Suriye ordusunun şehirlerden çekilmesi gerektiğini dile getirmesi, tamamen tek yönlü bir açıklamadır, bu Batı’nın her daim sahip olduğu Orwellci yaklaşımın bir ürünüdür. Bu basitçe ölüm mangalarının varlığını ve onları oraya koyanın NATO olduğunu reddetmektir.

Presstv.ir’de yayınlanan bu röportaj Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için çevrildi.