CIA’in “derin devlet”i, Donald Trump ve onun “terörizme karşı savaş”ı

CIA’in “derin devlet”i, Donald Trump ve onun “terörizme karşı savaş”ı
Priebus, Trump’ın arkasındaki isimler arasında incelenmeyi hak eden tek figür de değil. Bütün bir Trump yönetimi neo-con’lar ve “eski” neo-con’larla dolu. İçlerinden kaçının Langley ile bağlantısı var? Trump, hem yönetim içinde hem de dışında düşmanlarla çevrili halde.

 

 

 

Larry Chin

 

 

 

Global Research

 

 

 

 

Donald Trump'ın başkan olarak ilk icraatı, Langley-Virginia'daki CIA merkezlerini ziyaret edip orada toplanan CIA çalışanlarına hitap etmek oldu. “Bataklığa” yaptığı doğrudan ziyaret, onun göreve gelmesinden neredeyse hemen sonra gerçekleşti ve besbelli ki acil bir ilk öncelikti.

 

Langley'de serenat

 

CIA, Derin Devlet'in ve Gölge Hükümet'in merkezidir. Suçların, Bush'ların ve Clinton'ların ve dünyayı yöneten elitlerin buluşma noktasıdır. CIA, tam anlamıyla sınırsız bir kara bütçeye ve kanunun erişiminin ve Beyaz Saray'ın kontrolünün ötesine giden, tam anlamıyla sınırsız bir güce sahiptir.  

 

Ancak Trump buraya geldiğinde, John Brennan eliyle (Hillary Clinton ve Bush'lar adına) kendisini yıkma yönünde eşi görülmemiş çabalara aktif bir şekilde girmiş olan kuruluşa kendini şirin gösterip kuruluş hakkında tatlı sözler söylüyordu.

 

Trump, hasta derecede yalakalık yapan bir tarzda kendinden geçti:  

 

“CIA ve istihbarat topluluğu konusunda kendisini Donald Trump kadar güçlü hisseden kimse yoktur. Kimse. Sizin bu denli arkanızdayım. Siz bu denli destek göreceksiniz, ‘lütfen Sayın Başkan, bize bu kadar çok destek vermeyin' diyeceksiniz. Büyük işler yapacağız. Biz sahip olduğumuz gerçek yetenekleri kullanmadık, kısıtlandık. IŞİD'den kurtulmamız gerekiyor. Radikal İslami terörizm yeryüzünden silinmelidir. O bir şeytandır. Hiç görmediğimiz bir şeytanlık düzeyidir. Fevkalade çalışmanız gerekecek, ama sonunda bitireceksiniz. Burası, bizi emniyetli kılmaya, bizi yeniden kazananlar yapmaya, bütün sorunları, bu hasta insanlar topluluğunun sebep olduğu karışıklık ve korkuyu bitirmeye yönelen en önemli gruplardan biri olacak. Ben yüzde bin sizinleyim! Sizi seviyorum, size saygı duyuyorum, ve siz bu görevin en önünde olacaksınız.”

 

Trump naif mi, bilgisiz mi, yoksa bir tür Orwell'cılık mı oynuyor?

 

Konuşmasına katılan insanların, onun “görevin en önünde” olmasını beklediği insanların içinden kim bilir kaçı gerçekte bu terör varlıklarının kilit yöneticileri – tam da IŞİD'in kurucuları ve yöneticileri – acaba?  

 

CIA gerçekte, uluslararası terörizmin ve kelimelerle anlatılmaz vahşetlerin sorumlusu olan “bu hasta insanlar topluluğu”nun ta kendisidir. Trump, “sevdiği ve saygı duyduğu” kurum, aynı zamanda bu “korku ve karışıklığı” kışkırtan ve devam ettiren kurum iken, CIA'in terörizmi “bitirmesini” nasıl planlıyor?  

 

Trump CIA'in, dünyada terörizmin önde gelen yöneticisi olmaya ilave olarak aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin propaganda bakanlığı olduğunu biliyor mu? Trump, CIA'in kendisine gece gündüz, acımasızca ve vahşice saldıran ana akım şirket medyasını kontrol ettiğini  ve sıcak bir şekilde ellerini sıktığı kişilerden çoğunun, kendisine ve başkanlığına karşı yönelen çirkin propagandayı ve süregiden darbe girişimlerini düzenleyenlerle aynı kişiler olduğunu anlıyor mu?

 

Trump'ın yalakaca konuşması teslim olmanın kabulü müydü? Ve hiçbir şeyin değişmesinin gerekmediğine inandığı için en üst düzey yönetim (Brennan'ın yerine Mike Pompeo'nun getirilmesi) dışında hiçbir şeyi değiştirmeyecek mi?  

 

CIA'in “kısıtlandığını” söylerken neyi kastediyordu? Bugün, berbat tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar güçlü ve saldırgan olan CIA, hangi bakımdan “kısıtlanıyor”? Terörizm, şiddet, suç ve savaşın büyüklüğü, eşi görülmemiş seviyelere, dünya savaşının eşiğine geldi. O halde CIA'e, Pompeo ve Trump'ın yönetimi altında, daha da fazla terörizme, yanıltma harekâtlarına, rejim istikrarsızlaştırmalarına ve darbelere, suikastlara, uyuşturucu kaçakçılığına, mali hileye, yolsuzluğa, medya kontrolü ve dezenformasyona – daha da “kısıtlanmayan” bir ölçekte – girişmesine izin mi verilecek? 

 

Trump, gelişmiş sorguyu ve işkenceyi destekliyor, yani CIA'in kullandığı ve mükemmelleştirdiği yöntemleri açıkça destekliyor. Siyasi baskının önüne geçmek için, işkenceye karşı olan Savunma Bakanı Mattis'in kendisini “yetkisiz bırakmasına” ve tutuklulara işkence yapılıp yapılmayacağına her bir tekil vaka bazında karar vermesine izin vereceğini söylüyor. Trump'ın özür dilemeksizin duyduğu işkence coşkusu, “kısıtlanmayan” yetenekler ve CIA'in sergileyeceği “büyük işler” hakkındaki beklentilerinin bir örneği mi?  

 

Eski bir CIA çalışanı olan Victor Marchetti'nin CIA ve İstihbarat Kültü başlıklı klasik ifşa çalışmasında söylediği gibi, CIA “temel olarak merkezi bir kliring odası ve hükümete yönelik ulusal istihbarat üreticisi olarak işlev görmez”. Temel misyonu, “yasadışı operasyonlar, özellikle de örtülü eylem – başka ülkelerin içişlerine gizlice müdahale – misyonudur. CIA müdürü de, yönettiği varsayılan istihbarat topluluğunun idaresinde hakim – yahut buna çok ilgili – bir figür değildi. Daha ziyade onun temel kaygısı, tıpkı seleflerinin çoğu ve teşkilatın şimdiki direktörü gibi, CIA'in yasadışı faaliyetlerini denetlemekti.”

 

Aynı zamanda, gizli banka hesaplarındaki ve paravan şirketlerdeki yağmalanmış ve aklanmış trilyonları da içeren yerleşik CIA işlerinin yönetimi ve CIA'in Washington ve şirket dünyasının her yerindeki siyasi varlıklarının oluşturduğu geniş ağın yönetimi işleri de var. Peki mesela Trump, kendisine sert bir şekilde karşı çıkan Bush/Clinton ağının kontrolünde kalmaya devam eden dev CIA işletmesi hakkında ne yapmak niyetinde?

 

CIA'in suç faaliyetlerini desteklemeyen eski ve muvazzaf ajanlar ve çalışanlar olabilse de,  bu alt kademe görevliler, kuruluşundan beri CIA'in politikalarını yönlendiren kişiler olmadı. Bu “iyi çocuklar” azınlığı teşkil ediyor ve onların reform ve muhbirlik çabaları büyük ölçüde boşa gitti ve ölümcül güçle karşılaştı.  

 

Trump ve Pompeo'nun CIA'i reforme edip kendi hükümetine hesap veren bir kurum haline getirme arayışında olduğunun bir göstergesi var mı?  Yahut Trump ve Pompeo, bu kanun üstü aygıtı bir biçimde yürütüp, onun en kötü unsurlarını koruyup, bunu sadece (her neyse artık) kendi tasarımları için yapmak niyetinde mi?

 

Trump'ın “terörizme karşı savaş”ı: kendi kendisine karşı savaş yürütmek?

 

Trump, IŞİD'e karşı topyekün savaş vaadinde bulunuyor.

 

Trump, “en büyük hayranı” olduğu, “yüzde bin desteklediği” kuruluş terörizmin Anglo-Amerikan jeopolitiğinin askeri-istihbari varlıkları olarak yaratılmasından ve süregiden kullanımından sorumlu iken buna karşı nasıl topyekün savaş yürütecek? Trump,  CIA'in IŞİD, El Nusra ve El Kaide'yi finanse ettiğinin ve silahlandırdığının farkında mı?  

 

Trump CIA'in 11 Eylül de dâhil olmak üzere on yıllardır gerçekleştirilen yanıltma harekatlarından sorumlu olduğunu anlıyor mu? (11 Eylül konusunda Trump, teröristleri suçlamanın yanı sıra, Suudileri ve George W. Bush'u da Usame Bin Ladin'i öldüremediği için suçlayan, üzerinde konsensüse varılmış resmi anlatının bir varyasyonu olan anlatıya inanıyor gibi görünüyor. Yani CIA suçsuz. Bu görüşü, resmi hikayeye ters düşen ilk elden deneyimine rağmen savunuyor.)

 

Trump'ın “terörizme karşı topyekün savaş”ı, şu anda Ortadoğu çapında istikrarsızlaştırma operasyonlarının içinde yer alan CIA varlıklarının oluşturduğu geniş ağa karşı savaşı da içeriyor mu? Birer CIA cephesi olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve El Nusra hakkındaki planı nedir?

 

Mevcut ağlar, felaket olmadan nasıl yerinde kalabilir? Trump, ABD'nin resmen yetkilendirilmiş askeri kuvvetlerini, Obama yönetiminden gelen talimatlarla çalışan CIA vekilleriyle karşı karşıya mı getirecek?

 

Trump, bölge çapındaki süregiden askeri ve istihbari operasyonları sonlandıracak mı? Teröristlerin finansmanını (Washington ve CIA'i, Suudi Arabistan, Katar ve İsrail'i de içine alan kaynakları) nasıl kesecek? Yüzlerce özel hücreye ve CIA çizgisindeki yabancı istihbarat ağlarına ne olacak?

 

Pek çok kişi Trump'un iddia edilen mevcut yapı karşıtı amaçlarını, Başkan John F. Kennedy'nin Derin Devlet'i ve CIA'i dize getirme yönündeki ölümcül çabalarıyla karşılaştırıyor. Daha özel olarak, eğer Trump CIA'i ve Soğuk Savaş'ın bitiminden beri uygulanmakta olan dış politikayı dağıtma cüreti gösterirse, kendisini JFK'nın Küba'ya karşı yürüten Domuzlar Körfezi operasyonu esnasında bulunduğu tehlikeli konumda bulacaktır. JFK, CIA'in oyununu bozmanın bedelini canıyla ödemişti. Trump Ortadoğu'nun ve Orta Asya'nın fethine son verirse, bunun kendisi için getireceği sonuçları hayal edin.

 

Yetersizlik mazereti

 

Trump'ın tutarlı bir şekilde tutarsız olan retoriği temelinde planının ne olduğunu öngörmek güç. Kendi web sitesine göre Trump'ın Bush/Cheney/Obama/Clinton/Biden'ın (McCain) Ortadoğu programına ilişkin birinci meselesi, seleflerinin fırsatları düşüncesizce tükettiklerine ve farkında olmadan veya ahmaklıkla IŞİD'in ortaya çıkmasına izin verdiklerine inanması. Trump'a göre (bir yanıltma harekatı değil, bir dış düşmanın eylemi olan) 11 Eylül'ün intikamını almak için Afganistan'a girmek doğruydu, ama Irak'a girmek yanlıştı.  Bununla birlikte Trump'a göre, Irak'a bir kez girildikten sonra ABD petrolü almalı, petrolün IŞİD'e gitmesini engellemeli ve IŞİD'in yükselişini engellemek için daha iyi işler yapmalıydı

 

Benzer şekilde, göründüğüne göre Trump,  (1) Libya'nın Clinton ve Obama tarafından gereksiz yere yıkıldığına ve Kaddafi'nin daha titiz bir şekilde, teröristlerin ortalığa salınmasına izin vermeden devrilmesinin mümkün olduğuna ve (2) Suriye yönetiminin bunu yapma “cesareti olmayan” Obama tarafından daha titiz bir şekilde devrilebilecek olduğuna inanıyor. Burada da Trump'ın anlatısı, hataların IŞİD'in yayılmasına olanak verdiği şeklinde. Ancak şimdi Suriye epey karmaşa içinde ve farklı şekilde temizlenmeli. 

 

Trump'ın sınırlı bakış açısında hayati sorun yine, “hataların” güç boşluklarına yol açtığı ve Obama/Clinton'un yetersizlikleri nedeniyle IŞİD'in bu boşluklar içinde başıboş kaldığı düşüncesi.

 

Trump'ın bu anlatısının hiçbir yerinde CIA'in, dünya çapındaki Anglo-Amerikan çıkarları adına – El Kaide ve IŞİD örgütünün bütün cepheleri dahil – terörizmi yaratmasından ve halen yönetmesinden bahsedilmiyor. Terörizmin gerçekte, Amerikan jeostratejisinin temel bileşeni olduğuna dair hiçbir ipucu yok.

 

Eğer Trump, bolca belgelenmiş olan bu gerçeklerin herhangi bir boyutunu kavrıyorsa, şu ana kadar bunu gösteren herhangi bir şey ortaya koymuş değil. Naif mi, bilgisiz mi, titizce önyargılı mı yoksa güvendiği çok sayıda danışman onu yanıltıyor ya da manipüle mi ediyor bilmiyoruz. Belki de henüz açığa çıkmamış olan bir planı vardır.  

 

Dezenformasyon bakanlığı kendi kendini mi durduracak?

 

Trump, radikal İslam'a karşı ideolojik ve kültürel temelde savaş verme vaadinde bulunuyor. Bu, Trump ve Pompeo'nun aşırıcılığa karşı-propagandayla yanıt vereceğine işaret ediyor.

 

Ancak bu durum, bizzat CIA'in bu düşüncenin önde gelen bir yayıcısı olduğunu görmezden geliyor. CIA ve uluslararası vekilleri, medya ve internet üzerinden yayınlanan materyaller de dâhil olmak üzere, aşırıcı retorik ve propagandanın arkasındadır. Trump IŞİD'in bir sebep değil, bir semptom olduğunu kavrayamıyor gibi görünüyor. Salt bir araç olduğunu ve (ahlaksız ve dinle ilgisi de olmayan) dünya elitlerinin jeopolitik gündemini gerçekleştirmek amacıyla kullandığı bir silah olduğunu da.

 

Gerçek düşman din değil, savaş amaçları için dini manipüle eden ve çarpıtanlardır. Bu yüzden gerçek düşman bir kez daha CIA'in kendisi ve onun propagandasıdır.

 

CIA'in bir yandan onlara karşı “savaşırken” diğer yandan da IŞİD teröristlerini silahlandırmaya, finanse etmeye ve onlara rehberlik etmeye devam etmesine izin vermek ne kadar ahmakçaysa, Langley teröristlerin kullandığı aşırıcı retoriğe halen yön verirken CIA'e aşırıcı karşıtı propaganda yaptırmak da o kadar ahmakçadır.

 

Eğer Trump CIA'in bizzat kendisini ve onun propaganda dâhil bütün bir “terörizme karşı savaş”ını durduramazsa, hiçbir şeyi durduramaz.

 

Trump'ın kaynak savaşçıları

 

“Terörizme karşı savaş” ve Büyük Satranç Tahtası'nın fethi, özü itibariyle, petrol ve doğalgaz tedariki ve petrol ve doğalgaz dağıtımı yolları – boru hatları, deniz taşımacılığı, vs. – dâhil olmak üzere coğrafya üzerinde yürütülen bir kaynak savaşıdır. Trump bunu sürdürecek mi ve bu nasıl olacak?

 

Trump'ın Rex Tillerson'u Dışişleri Bakanı olarak seçmesi çok şey anlattığı gibi, kaygı verici bir nitelik de taşıyor. Tillerson'un ExxonMobil'i, “terörizme karşı savaş”tan büyük faydalar sağladı ve 11 Eylül ve arkasından gelen tüm çatışmalarla bağlantılı enerji anlaşmalarında önemli bir oyuncu oldu.  

 

Tillerson, ExxonMobil Development Company firmasının yürütme kurulu başkan yardımcısıydı ve firmanın Hazar Denizi'ndeki holdinglerinin çoğunu destekliyordu.

 

ExxonMobil, Dick Cheney'nin gizli görev gücü ABD Ulusal Enerji Politikası Geliştirme Grubu'nun (NEPDG) bir üyesiydi. Mike Ruppert'in Crossing the Rubicon [Dönüşü olmayan yoldan geçmek] kitabında kapsamlı bir şekilde ayrıntıları ortaya konulduğu gibi, NEPDG'nin Ortadoğu ve Orta Asya'daki enerji sahalarını hedef alması, “terörizme karşı savaş” için fiilen bir muharebe haritası işlevi gördü ve 11 Eylül'ün arkasındaki başlıca saik oldu

 

İlave olarak, Ruppert'in “Oturma Odasındaki Fil” makalesinde (From the Wilderness, 30 Mart 2002) ortaya koyduğu ayrıntılara göre ExxonMobil, rüşvet işlerine de girdi. ExxonMobil ve BP Amoco tarafından, Kazakistan'ın o dönemki cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'e, 1990'lar boyunca kendilerine Kazak petrol sahalarında özkaynak hakları verilmesi için toplamda 1 milyar doları bulan rüşvetler verildi. O dönemde Halliburtan CEO'su olan Dick Cheney, Kazak devlet petrolleri danışma kurulunun üyesiydi. Cheney'nin NEPDG'sinin faaliyetleri ve sayısız rüşvet skandalı, saldırganca örtbas edildi.    

 

Tillerson şüphesiz bütün bunları biliyor olmalı. Peki ya Trump? Kendisinin ve ulusal güvenlik ekibinin yöneldiği dış politika türü bu mu? Eğer öyleyse bu, en açgözlü türden saf globalizmdir.

 

İlave sorular

 

Trump Rusya'yla daha iyi ilişkiler istiyor. Trump ve Putin arasındaki işbirliği, Suriye üzerindeki süper güçler çatışmasını 3. Dünya Savaşı'na doğru yönelmekten geçici olarak alıkoydu. Başkanlığı Hillary Clinton kazansaydı bu çatışma ciddi ciddi patlak verecekti.

 

Fakat Rusya'yla daha iyi ilişkiler, jeostrateji ve enerji açılarından ne anlama gelir? Rusya'nın kendi zengin enerji kaynaklarıyla Orta Asya ve Ortadoğu geneline dâhil olduğunu akılda tutun. Rusya, Afganistan ve Irak fetihlerinde Bush/Cheney yönetimleriyle tereddüt içinde işbirliği yaptı. Anlaşmalar imzalandı. Rusya Bush/Cheney'ye askeri olarak karşı çıkabilirdi, ama çıkmadı.

 

Trump benzer bir şeylere mi dönecek? Burada kendisi ve (Rusya dâhil bütün ülkelerin devlet başkanlarıyla geçmişten beri bağları olan) Tillerson Rusya'yla anlaşmalara mı girecek – Suriye'de ve Büyük Satranç Tahtası'nın geri kalanında süper güçler arası işbirliğine dayalı bir “idareye” mi gidilecek?

 

Trump'ın İran, Suudi Arabistan, Yemen, vs. hakkındaki planları neler?

 

Trump Rusya ve İsrail'in birbiriyle rekabet eden çıkarlarını nasıl dengeleyecek? Trump ve Pompeo Mossad'la nasıl ilişki kuracak?  İsrail ve Netanyahu, agresif bir şekilde hem Suriye hem de İran'da rejim değişiklikleri talep etti ve bu iki ülke hükümetlerini tepki vermeye zorlayacak provokatif eylemlere devam ediyor. Trump sıkı bir şekilde İsrail yanlısı. Bu durum ve İsrail lobisini karşısına almaması nedeniyle, Suriye'de Tel Aviv'in taleplerine tamamen ters düşen bir politika izleme şansı ne kadardır?

 

Peki Trump'ın Çin'in Ortadoğu, Orta Asya, Afrika dâhil dünyanın pek çok bölgesinde Rusya'yla yaptığı çok sayıdaki işbirliği anlaşması hakkındaki görüşleri neler? Trump bir yandan Pekin'e karşı daha agresif bir politika benimserken diğer taraftan Moskova'yla daha sıcak ilişkileri nasıl kuracak?

 

Yalnız bir makul ses

 

Seçilmesinden kısa süre sonra Trump, Kongre üyesi Tulsi Gabbard'la (Demokrat-Hawai) görüştü. Irak gazisi bir kadın olan Gabbard, Suriye'de rejim değişikliğine sağlam ve cesur bir şekilde karşı çıkıyor. CIA'in bütün selefi teröristleri doğrudan veya dolaylı olarak silahlandırmasını ve finanse etmesini güçlü ve açık bir dille eleştiriyor ve aynı zamanda teröristleri destekleyen ülkelerin desteklenmesine karşı çıkıyor. Gabbard, Suriye çatışmasını durdurulması gereken yasadışı bir savaş olarak adlandırıyor.

 

4 Ocak 2017 günü Gabbard, “Amerikan hükümeti fonlarının El Kaide, Şam'ın Fethi Cephesi ve Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütlerine ve bu örgütleri destekleyen ülkelere destek sunmak için ve benzer amaçlarla kullanılmasının yasaklanmasını” öngören, 258 sayılı ve Teröristlerin Finansmanının Durdurulması Tasarısı başlıklı yasa tasarısını gündeme getirdi. Bu tasarı doğrudan ve cesur bir şekilde CIA'i hedef alıyor.

 

Daha yakın bir zamanda Gabbard Suriye'yi ziyaret etti ve Esad'la görüştü. ABD politikasının gidişatını değiştirmek için bütün taraflardan siyasi eleştiriler almak istiyordu. Aynı zamanda gazi aileleriyle ve Suriye çatışmasından etkilenen diğer Amerikan vatandaşlarını ziyaret etti.

 

Gabbard şunları söylüyor: “Suriye ziyaretim bir şeyi yeterince açık hale getirdi: Karşı sonuçlar doğuran rejim değişikliği politikamız Amerika'nın çıkarlarına hizmet etmiyor ve kesinlikle Suriye halkının çıkarına da değil. Ülkenin pek çok yerinde insanları ziyaret ettiğimde, bu savaşın onların hayatlarını nasıl yıkıma uğrattığına dair yürek parçalayan hikayeler dinledim. İnsanlar bana ‘Neden Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri El Kaide'ye ve Suriye'yi ele geçirmeye çalışan diğer terörist gruplara yardım ediyor? Suriye ABD'ye saldırmadı. Ama El Kaide saldırdı' diye soruyorlardı. Verecek cevabım yoktu.”

 

Bir noktada kabinedeki bir mevki için düşünülmüş olabilecek Trump'ın mazereti yoktu: CIA'i ve onun terör vekillerini kullanmasını derinden eleştiren birinin güvenilir bakış açısından tavsiyeler aldı.  

 

Trump Gabbard'la aynı fikirde mi yoksa değil mi?

 

CIA bataklığını kurutmak ya da kurutmamak

 

Onun retoriğinde hiçbir şey, “terörizme karşı savaşa” karşı olduğunu göstermiyor. Bilakis buna, büyük bir keyifle, dünden hazır. Yalnızca, bunun nasıl yapılması gerektiği konusunda kendi fikrine sahip. Trump'ın 1970'lerden beri emperyal politikanın köşe taşı olmuş merkezi jeostratejik gündemi tersine çevirebilecek olması ise pek muhtemel görünmüyor.

 

Trump'ın, 2. Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana kendi üstünlüğüne yönelik her türlü meydan okumayı ortadan kaldırmış olan ulusal güvenlik aygıtındaki suç unsurunu ortadan kaldırabilecek olması da muhtemel görünmüyor. Langley, başlangıcından bu yana başarılı bir şekilde temizlenmedi ve reforme de edilmedi. Eğer yalakalık yapan sözleri olduğu gibi alınacak olursa Trump CIA'e aşık, CIA'in de onu sevmesini istiyor. En azından, onları kazanmak için aşırıya kaçıyor.

 

Eski CIA ajanı Robert Steele, Trump'a CIA'in şimdiden nüfuz ettiğini savunuyor ve köstebek olarak Beyaz Saray Personel Şefi Reince Priebus'un adını veriyor. Trump ise, seçimden bu yana “süperstarı” Priebus için heyecandan başka bir şey göstermedi. Priebus, Trump'ın arkasındaki isimler arasında incelenmeyi hak eden tek figür de değil. Bütün bir Trump yönetimi neo-con'lar ve “eski” neo-con'larla dolu. İçlerinden kaçının Langley ile bağlantısı var? Trump, hem yönetim içinde hem de dışında düşmanlarla çevrili halde. Onları ortaya çıkarmakta zorlanıyorsa bile kendisini bütün bu kişilerden korumalı.  

 

Fakat “terörizm”in gerçek kaynağını – CIA'in kendisini ve teröristleri kullanıp kontrol eden bütün askeri-istihbari kuruluşları – ortadan kaldırmaya isteksiz, yahut ortadan kaldıramaz gibi göründüğü için, dünya sonu gelmeyen, ama hiçbir sonuç da getirmeyen bir “anti-terörizm” geleceğiyle karşı karşıya, zira sürreel ve ahmakça bir kaynak ve can kaybı döngüsü içinde CIA, şiddet ve cinayet işlemek üzere teröristleri göndermeye devam ediyor, başkomutan da CIA'i onların peşinden koşmaya gönderiyor.  

 

Burada açık olan tek şey şu:

 

Eğer Trump CIA bataklığını kurutmazsa, bu terörizme son veremez, globalizmi de dağıtamaz. Amerika'yı büyük yapmayı başaramaz. Eğer “terörizme karşı savaş”ı bütünüyle sonlandırmazsa, bizzat insanlık, büyük bir tehlike içinde kalır.

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net