James Petras: İran’ın Washington-İsrail Mihveri Üzerindeki Stratejik Diplomatik Zaferi

James Petras: İran’ın Washington-İsrail Mihveri Üzerindeki Stratejik Diplomatik Zaferi
"Bağlantısızlar Hareketi, İran için stratejik bir siyasi bir zafer olduğu kadar ABD, İsrail ve AB için de büyük bir yenilgi olmuştur. ABD-İsrail-AB ittifakının son on yılda İran’ı izole etmek ve küçük düşürmek için ortaya koydukları bütün diplomatik atak ve propaganda çabaları paramparça oldu."


 

İran’ın Washington-İsrail mihveri üzerindeki stratejik diplomatik zaferi: Geniş politik sonuçlar

Prof. James Petras


Global Research


Giriş
 


İran, 120 farklı ülkeden gelen, 31 devlet başkanı ve 29 dışişleri bakanın bulunduğu heyetlerin katıldığı Tahran’daki Bağlantısızlar Hareketi toplantısına önderlik yaptı, ev sahipliği etti ve onu canlandırdı. Washington’un tanınmış avukatı BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon bile, ABD Dışişleri Bakanlığının ve İsrail’in itirazlarına rağmen BM’ye üye ülkelerin üçte ikisinin katılımıyla düzenlenen forumda konuşma yapmak zorunda kaldı. Toplantıya ilişkin objektif bir değerlendirme, buraya yönelik katılım, kararlar ve siyasi etki bizi tek bir yüce sonuca götürür: Bağlantısızlar Hareketi, İran için stratejik bir siyasi bir zafer olduğu kadar ABD, İsrail ve AB için de büyük bir yenilgi olmuştur. ABD-İsrail-AB ittifakının son on yılda İran’ı izole etmek ve küçük düşürmek için ortaya koydukları bütün diplomatik atak ve propaganda çabaları paramparça oldu.

Katılım politikaları

120 farklı ülkeden temsilcilerin katılımı, İran’ın parya devlet olmadığını, uluslararası toplumun makbul bir üyesi olduğunu gösterir. 60 liderin ve dışişleri bakanın toplantıda hazır bulunması, İran’ın, izole edilmesi gereken terörist bir ülke değil kayda değer ve önemli bir politik aktör olduğunu ortaya koymuştur. İranlı liderlerle katılımcı heyetler arasında meydana gelen tartışma, görüş alışverişi ve irtibatlar, İran’a uluslararası çatışmalar ve anlaşmazlıkların çözümünde makul diyaloga öncelik verildiğini gösterir.

Gerek içerik gerekse şekil olarak Bağlantısızlar Hareketi, İran’ın Washington’un kavgacı tutumuna karşı kurduğu diplomasisinin üstünlüğünü vurgularken ABD’nin sahte ve oyalayıcı taktiklerini ifşa etmiştir. İran’ın yönetici olarak seçildiği Bağlantısızlar Hareketi’nin 3. oturumunda İran’ın demokratik dış politika çizgisiyle uyum içerisindeki alınan kararların ve programın büyük bir bölümünün Washington’un politik iflasını ve bir çok konuda uluslararası toplumla ters düştüğünü göstermiştir. Siyonistlerin bölgesel güç konfigürasyonunun simsarlığını yapmak, her zaman uluslararası arenada ağır bir bedel getirmiştir. 

Bağlantısızlar hareketi kararları: İran, İsrail-Washington’a karşı

ABD ve İsrail’in strateji politikalarının en önemli parçası, İran’ın nükleer programının uranyum zenginleştirmek de dahil olmak üzere İsrail’e ve Körfez ülkelerinin yanı sıra dünya barışına da tehdit teşkil ettiği iddiasıdır. Bağlantısızlar Hareketi toplantısı, bu tutumu kabul etmemiş, İran’ın barışçıl nükleer program geliştirme ve uranyum zenginleştirmesinin onun en doğal hakkı olduğunu teyit etmiştir. BH, İran’a ve diğer ülkelere yönelik Batılı yaptırımları reddetmiştir. Hindistan da dahil önde gelen bir çok üye ülke, yeni ekonomik kontratlar imzalanması için yetkili heyetleri Tahran’a getirmiştir.

BH, nükleer çalışmaların serbest olmasına destek vererek Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız ve 1969 sınırları çerçevesindeki bir Filistin Devleti’ni kabul ederken, Washington’un nükleer silahlı Yahudi Devleti’ne yönelik koşulsuz desteğini reddetmiştir.

BH ayrıca Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Suriye’yi istila eden silahlı ve Batı destekli paramiliter grupların desteklenmesi yönündeki teklifini reddetmiş, çoğunluk Washington’un bu ülkede bir rejim değişikliğini sağlamak için elde etmeye çalıştığı uluslararası desteğe yönelik çabalara darbe indirmiştir. BH, ABD’nin emperyal pozisyonuna doğrudan karşı çıkarak, bu kuruluşun anti emperyalist ilkelerini vurgulayan bir çok kararı ittifakla onaylamıştır. Küba’nın ABD tarafından bloke edilmesini reddetmiş, Arjantin’in (Anglo-Amerikan ittifak tarafından Falkland Adaları olarak isimlendirilen) Malvinas Adalarındaki egemenliğini teyit etmiştir. BH, Paraguay’daki darbeye karşı çıkmış, Devleti’nin Assange’ı himaye etme noktasında İngiltere ile yaşadığı anlaşmazlıkta Ekvador’u desteklemiş, Venezüela’yı bir sonraki toplantısının merkezi olarak seçmiş, devlet destekli versiyonu da dahil terörizmi bütün şekil ve modelleriyle dışlamıştır.

Batılı Medya Propagandası: Kendine hizmet eden saptırmacalar

BH’nin İran ev sahipliğindeki diplomatik başarısının yankısı, Batılı medya tarafından bastırılarak dikkatleri başka yöne çevirme çabasıyla göğüslenmeye çalışılmıştır. Financial Times ve Newyork Times, BBC ve Washington Post, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Suriye’yi istila eden paralı askerlerin desteklenmesi için yaptığı Batı destekli çağrısını ön plana çıkarmıştır. Batılı medya sayfalarında ve ekranlarında, hiçbir üyenin onun bu teklifini kabul etmediğine yer vermemiştir. BH, sadece Mursi’yi görmezden gelmekle kalmamış, ittifakla Batılı müdahaleye karşı çıkan bir karar almış ve açıkça Suriye’nin durumuna uygulanacak şekilde self-determinasyon hakkını vurgulamıştır.

BH, İran’ın kendi barışçıl nükleer programını geliştirme hakkını savunurken, medya, İran’ın bu kurumun ilkelerine uyup uymadığını sorgulayan ABD çizgisindeki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) başı olan Yukiya Amano’nun hazırladığı şüpheli raporu yaymaya çalışmıştır. Sürpriz olmayan bir şekilde Amano’nun raporunun 130 delegasyonun düşünceleri üzerinde herhangi bir etkisinin olmaması, onun ABD-İsrail’in savaş yanlısı propagandasının militanı olan bu adamın kötü şöhretini bir kez daha ortaya koymuştur. Kitlesel medya araçları, ABD-İsrail ve AB ile uluslararası toplumun ezici çoğunluğu arasında bulunan politik uçurumu ört bas etmek çabası içerisinde  BH toplantısında alınan kararları, diyaloğu ve demokratik prosedürü görmezden gelmiştir.

BH konferansının politik etkisi

BH, ciddi bir şekilde ABD’nin politika yapıcılarıyla onun AB ve Körfez ülkelerindeki havarilerinin planladığı Ortadoğu’daki çatışmalara ilişkin oluşturulmuş imajı sarsmıştır: Toplantı sonuçlarında ABD olarak ortaya çıkan politik gerçeklik. İsrail ve AB ise uluslararası toplumun dışında kalırken, ABD ve AB, sömürgeci savaşlarında müttefiksiz kalmışlardır. Gerçek anlamda meşruiyete sahip olan İran’ın nükleer programıdır, İsrail’in nükleer silah deposu değil. İran liderliği, uluslararası diyaloğa açıklığıyla prestij elde etmiştir. Buna karşın ABD’den aldıkları milyarlarca dolarlık silahlara güvenen Körfez ülkelerindeki rakipleri ise tersine gözden düşmüş ve lekelenmiştir.

İran’ın BM’nin yapısında, gelişmekte olan ülkelere daha fazla fırsat vererek daha demokratik bir yapıya kavuşması ve ABD ile AB’nin daha az enstrümanı olması yönündeki teklifi konferans boyunca yankılanmıştır. Serbest ticarete yapılan vurgu, ABD-İsrail-AB yaptırımlarına meydan okuyan anlaşmalar imzalamaya hazır ekonomik heyetlerin bir manifestosuydu.

Sonuç

Şimdilik BH konferansı, BM Genel Kurulu’nun üçte ikisini görmezden gelen bir tutumun politik maliyetini göstermesi bakımından İran’a karşı en azından ABD ve AB tarafından yapılacak askeri bir harekat tehdidini azaltmıştır. Bununla birlikte BH, İsrail’in total izolasyonunu (ve uluslararası toplumdan dışlanmış konumunu) ortaya koyarak, İsrail liderliğinin patolojik paranoyasını yükseltirken onun tahripkar bir savaşa girmeye yönelik hareketinde iki ayağını bir pabuca sokmuştur.

BH kararlarının takibi, kalıcı bir organizasyon ile krizlere hızlı bir şekilde karşılık verme ve acil durumlarla uyum sağlamasına yönelik en alt düzeyde bir koordinasyonu sağlayacak bir sekreterya kurulumunu gerektirmektedir. Aksi taktirde diyalog aracılığıyla barışı arzulayan iyi niyetler ve olumlu adımlar  sonuçsuz kalacaktır.

BH üyelerinin BM Genel Kurulu’nda seferber edilmesi, Batılı güçlerin ABD yaptırımlarıyla, askeri darbeleri ve müdahalelerine yönelik hayati nitelikteki oylamalarda şantaja, rüşvete, tehditlere ve yolsuzluklara karşı direnebilmek açısından kritik bir rol taşımaktadır. İsrail ile yapılan ticaret, yatırım ve kültürel ilişkilerin boykot edilmesi, Yahudi Devleti ve onun Filistin’i işgali sona erene kadar desteklenmesi zorunludur. Açıkça İran, BH’nın yeni seçilen lideri olarak, hareketin 2012 yılındaki toplantısıyla yeniden canlandırılmasının üssü haline gelmesinde önemli bir rol oynamıştır.  İran, BH’nin anti-emperyalist karakterdeki ilkelerine dayalı çoğulcu yapısını destekleyerek yapıcı bir liderlik inşa edebilir. 

medyaşafak