Horasan’ın Siyah Bayraklıları: Sağduyulu bir yorum

Horasan’ın Siyah Bayraklıları: Sağduyulu bir yorum
Bukka Kampı Horasan’dan çok uzak. Ve DAİŞ de otantik bir Müslüman ordu olmaktan çok uzak. Ayrıca Şeyh İmran’ın ifadesine göre, ahir zaman denilen zamanın sonuna yaklaşmış durumdayız. Horasan’ın kurtarıcı ordusunun çok yakında gelmek üzere. Bu nasıl bir ordu olabilir?

 

 

 

Crescent International

 

 

Kevin Barret

 

 

Son zamanlarda Tahran'da toplam beş gün geçirdim, ikisi Filistin İntifadası hakkındaki Altıncı Uluslararası Konferansındaydı. Konferans, parlamento ve diğer üst düzey yetkililerin de aralarında bulunduğu 80 ülkeden yaklaşık bin kişiyi bir araya getirdi.

 

Bütün Filistinli gruplar üst düzey temsilciler göndermişti. Hamas, İslami Cihad, Fetih ve FHKC gibi gruplar vardı. Bu tür farklı sesler geçtiğimiz aylarda Filistin özgürlük savaşçılarının ana gruplarını biraraya getiren İranlıların gösterdiği çabaya teşekkür için ortak bir çerçevede az ya da çok yer aldılar. Hizbullah ve Lübnan'da İsrail işgalinin yanı sıra IŞİD'a karşı savaşan gruplar da ayrıca temsil edildiler. 

 

Ayetullah Hamaney, konferasta sorunu özetleyen güçlü bir açılış konuşması yaptı: “Siyonist yapı ve kimliği, Filistin'in kimliğini ve toplumsal yapısını tedrici olarak tahrip etmeye bağlıdır.” Bir başka ifadeyle Siyonizm eşittir soykırım. İranlı lider Siyonizmi “kanser uru”na benzeterek çözümün korkusuz bir şekilde direnmekten geçtiğini, direnişin aşamalı olarak İsrail'i savunmasız bir durumda bırakacağını, bu durumun da Siyonist saldırılara, kaynakların ve toprağın topyekun gaspına ve Yahudi üstünlüğüne dayalı apartheid rejimine barışçıl bir şekilde son vermeye götüreceğini söyledi.

 

Konferans, Filistin'i özgürleştirmek için mücadele veren bütün bu grupları, -özellikle de Siyonistlerin ön ayak olduğu “Medeniyetler savaşı”nın asli kurbanlarını- bir araya getirmeyi amaçlamaktaydı. Katılımcılar, Siyonistlerin İslam ümmetine karşı böl-yönet stratejisi güttüğünü belirtti ve bu nedenle de İslami birliğin, tek çıkar yol olan Filistin'in özgürleştirilmesi üzerine odaklanması gerektiğini kaydetti.

 

Tahran'dayken Müslüman dünyanın iki önemli düşünürüyle buluşma imkanı bulacak kadar şanslıydım. Geleneksel İslami ilimlerde ün kazanmış alim Şeyh İmran Hüseyin ve Siyonist ve Mesiyanik Eskataloji üzerine yaptığı çalışmaları çok daha geniş bir çevrede ses getirmeyi hak eden Fransız-Fas orjinli entellektüel Yusuf Hindi. Hüseyin ve Hindi ile yaptığım  mülakatlar, son zamanlarda daha fazla dikkat çeken meşhur “Horasan'ın siyah bayraklıları” hadisini yeniden düşünmeme ilham verdi.  

 

Ebu Hüreyre'den rivayetle, Peygamber (s.a.a) şöyle dedi: “Siyah bayraklar (taşıyan ordular) Horasan'dan gelecek. Hiç bir güç onları durduramayacak, ve sonunda Kudüs'e ulaşacak ve sancaklarını oraya dikecekler.” (Tirmizi) 

 

Bu ve benzeri hadisler, DAİŞ ya da diğer tekfirci terörist gruplar tarafından taraftar ve militan kazanma yöntemi olarak kullanılmaktadır. DAİŞ, maalesef, -özellikle de masumlara kitlesel infazlar yaparak, uyuşturucu bağımlısı vahşiliği, düşman askerlerinin iç organlarını yiyerek, -özellikle de Kudüs'ü özgürleştirmek isteyen- Müslümanları hedef alarak bu siyah bayrak sembolizmini kirletti.

 

DAİŞ'in bayrağı yanıltıcı bir bayraktır. Belki de DAİŞ'in bu bayrağı, aynı Siyonist psikolojik savaş uzmanlarının ve diğer İslam aleyhtarı PR ustalarının arkasında dizayn edilmiştir. Buna belki de 11 Eylül'le birlikte başlayan Batı karşıtı bir çok sembolik “terör saldırıları” da dahildir.  “Horasan'ın siyah bayrakları” konsepti, Siyonistleri korkutmakta. Siyonistler, bunun sahtesini ortaya çıkartarak ona zıt anlamını  yüklemek için “aşırılık yanlısı İslamcı grup” DAİŞ'in sahte bayraklarını yaratarak karşılık verdi. Ve böylelikle DAİŞ'ten tiksinen Müslüman dünyanın %95'i, bir gün Filistin'i özgürleştirecek olan  siyah bayraktan da nefrete koşullanacaktı. Horasan hadisini etkisiz hale getirmek ve “kendini gerçekleştirmesi”ni engellemek için en güzel yol nedir?

 

Basit bir sağduyu, bize DAİŞ'in -ki o İsrail'in müttefiki olup savaşçıları İsrail hastanelerinde tedavi edilmekte ve Netanyahu tarafından ziyaret edilmektedir- Filistin'i özgürleştireceği müjdesi verilen Horasan ordusu olmadığını bize söyler!  Dahası, DAİŞ Horasan'dan bile değildir. (Amerikan ve Siyonist işbirlikçilerinin gözünün önünde) Irak'taki Bukka kampında, halifeliği kendinden menkul sahte Halife El Bağdadi tarafından ihdas edilmiştir.

 

Bukka Kampı Horasan'dan çok uzak. Ve DAİŞ de otantik bir Müslüman ordu olmaktan çok uzak.  Ayrıca Şeyh İmran'ın ifadesine göre, ahir zaman denilen zamanın sonuna yaklaşmış durumdayız. Horasan'ın kurtarıcı ordusunun çok yakında gelmek üzere. Bu nasıl bir ordu olabilir?

 

Horasan neresi sorusunu soralım. Bugün başkenti Meşhed olan İran'ın önemli bir eyaletidir ve Meşhed ülkenin ikinci büyük kentidir. Ayrıca İmam Rıza'nın kabrinin bulunduğu yerle şöhret bulmuş bir eyalettir. Horasan adı Afganistan'ın büyük bir bölümünü ve İran'ın doğusunu içine alan daha geniş bir bölge için de kullanılmakta.

 

Horasan'ın bu iki anlamı, -İran eyaleti ve Afganistan'daki geniş bir bölge- bizlere “Siyah Bayraklar” hadisinin anlamına ilişkin önemli bir ipucu sağlayabilir. Horasan, 1979'da ortaya çıkan ve Kudüs'ü kurtarma görevini kendisine hedef olarak belirlemiş, zamanımızın en önemli iki İslami ordusunun doğumuna şahit olan yerdir. İran'da Şah'ın kukla rejimini deviren ve İslami uyanışı ateşleyen İslam Devrimi Güçleri ile Rus komünistleri ülkeden çıkartmak için özgürlük mücadelesi veren Afgan özgürlük güçleri. Afganlılar Sovyet İmparatorluğu'nun ve ona hayat veren komünist ideolojinin kalbine hançer sokmuştur.

 

Horasan'ın bir tarafında ABD kapitalist imparatorluğuna ciddi bir darbe indiren İranlı devrimciler, diğer yandaysa Rusya'nın Komünist İmparatorluğu'na ciddi bir darbe indiren Afgan özgürlük savaşçıları. Birlikte ele alındığında bu olaylar, 19. ve 20. yüzyılın iki büyük Batılı emperyal ideolojilerinin gerilemesi ve çöküşüne işaret etmektedir. Bu yüzden Horasan hadislerinin en basit ve açık yorumu, Kudüs'ü kurtaracak Müslüman orduların 1979 yılında Horasan'ın her iki yakasında eşzamanlı olarak ortaya çıkan İslami uyanışın birleşik orduları olduğunu bizlere söyler.

 

1979 İran İslam Devrimi'nin işaretlerine dair bir önseziye sahip olan Batılı entellektüellerden biri de Michale Foucault'ydu. Bunu Batı'nın çöküşünün bir ürünü ve örneği olarak ve tam da bu nedenle onu gayet güzel bir şekilde fark ve analiz eden biri olarak Foucault, kutsalın devrimci dönüşünün dünyayı sarsan bir düşünce olduğunu düşündü. Foucault'un içgörüsüne uzandığımızda, 1979 yılında Horasan civarındaki  karışıklıkların ardından her ikisi de temelde tanrıtanımaz, sapkın-Satanist-Masonik-Yahudi Mesiyanizminin materyalist manifestosu olarak dünyanın iki dominant ideolojisinin parçalanmakta olduğunu ve buna karşın merkezinde İslam'ın bulunduğu din temelli yeni bir kültürün yükselerek onun yerini aldığını söyleyebiliriz.

 

Öyleyse Horasan dışındaki bu ordular neden Kudüs'ü bir an önce kurtarmıyor ve gezegenimizin merkezî bir dini ve kültürü olmasının yanında diğer semavi dinlerin de koruyucusu olarak İslam'ı yeniden inşa etmiyor?  Bunun tek kelimelik karşılığı bölünmüşlüktür.

 

İran İslam Cumhuriyeti'ni izole etmek ve onu Müslüman komşularından koparmak için Batı, vahşi bir kuşatma stratejisi uyguladı. Batı, benzeri bir Böl-Parçala-Yönet stratejisini, en aşırı ve en hoşgörüsüz grupları finanse ederek ve onları silahlandırarak Afganistan'da uyguladı. Amaç doğma ihtimali başgösteren herhangi bir İslami birleşmeyi engellemekti.

 

Bugün, “Batı Horasan” (İran İslam Cumhuriyeti ve müttfeikleri) ve Doğu Horasan (Afgan özgürlük savaşçıları ve müttefikleri) bölünmüş durumda. Bana göre bunun nedeni, Siyonistlerin Müslümanları aldatmak, İran ve Şia aleyhtarlığını pompalamak için Vehhabiliği ve diğer gerici yaklaşımları kullanmadaki başarısında yatmaktadır.

 

 

Çev: Hüseyin Şahin

 

 

www.medyasafak.net