Suudi kraliyet ailesi ateşle oynuyor

Suudi kraliyet ailesi ateşle oynuyor
Suudi Arabistan toplumu son 30 yıl boyunca üç ayrı süreç geçirdi. Bunlardan en az biri, Suudi toplumunda, rejimin istikrarını derinden sarsacak radikal bir değişimin meydana gelme olasılığını içeriyor.

 

 

 

El Meyadin

 

 

Suudi Arabistan toplumu son 30 yıl boyunca üç ayrı süreç geçirdi. Bunlardan en az biri, Suudi toplumunda, rejimin istikrarını derinden sarsacak radikal bir değişimin meydana gelme olasılığını içeriyor.

 

Bu adımlardan ilki; modernitedir. Suudi Arabistan'da, Batı'da akademik eğitim gördükten sonra ülkelerine geri dönen yerli modernite aracıları ve toplumsal iletişim yolları sayesinde, geçmişten çok daha fazla oranda globalleşmeye açıklık dikkat çekiyor. Ataerkil Suudi yönetimine damgasını vuran, Batı modeli ve geleneksel model arasındaki açmaz, geçmişte çeşitli yollarla birbiri ile eşitlenmişti. Maddeci modernitenin yanı sıra, muhafazakâr dindarlık metodu bu yollar arasındadır. Bu ikilem, son yıllarda şiddetini arttırdı ve genç nesil, bazen isyankâr bir şekilde çağdaş değerleri benimsedi. Kabilesel değerlere, yönetici kurumun muhafazakâr yaklaşımına ve kraliyet ailesine gençler tarafından isyan baş gösterdi. Bunun neticesinde, kraliyet rejiminin devleti başarılı bir şekilde yönetebilme gücü hakkında şüpheler günden güne artmaya başladı.

 

İkinci adım ise, aşırıcılık oldu. Suudi Arabistan krallığı, Sünni dünyasında radikal İslamcılığın en büyük kaynağıdır. Krallık son on yıllarda Vahhabi inancının (Özellikle de 4 mezhep arasında en radikal olan Hanbeli mezhebinin olduğu bölgelerde olmak üzere) Müslüman coğrafyasında egemen inanç haline gelmesi için yaklaşık bir milyar dolar değerinde yatırım yaptı. Projelerini Batı dahil olmak üzere her yerde yürüttüler.

 

Bunun ve Suudi rejiminin makûs talihi neticesinde, ülke içinde gençler arasında dinde aşırıcılık durumu artarak yayılmaya başladı. Bu gençlerin büyük kısmı ise, şu an kraliyet rejimini ikiyüzlülükle suçluyor. Çünkü dinin salahiyeti için yönetimin çağrıları yaptığı şeylere, başta kraliyet ailesi uymuyor. Suudi gençler dini kurumları da, yozlaşmış elit sisteme aracı olmakla suçluyor. Bunun da ötesinde on binlerce genç, kraliyet ailesine başkaldırıya çağıran farklı cihatçı örgütlere katılıyor.

 

Bunun beraberinde, Suudi Arabistan veliaht prensi ve içişleri bakanı Muhammed bin Nayif, bu girişimlere karşı hapis, işkence ve idam gibi önleyici adımlar uyguluyor. Bunun yanı sıra din adamları ve hatipler mescitlerde bir araya getirilerek aşırılıkla mücadele konusunda eğitim alıyorlar. Tüm bu adımlar şiddet belirtilerinin azaltılması gibi bir takım konularda başarılı olsa da, gençlerin içindeki kor halinde olan aşırı duyguları bastırmanın üstesinden gelemediler. Gençler arasında yaygın olan siyasi dini model, yönetim tarafından belirlenen standartlara uygun değildi. Birçok din adamı, kârlı iş fırsatlarını bir kenara bıraktıklarının farkında olmalarına rağmen, iktidarı reddeden aşırılıkçı gençleri seçti.  Bu din adamları birçok gencin gözünde gayrı resmi manevi bir otorite oluşturdu.

 

Modernlik ve aşırıcılık birbirine temas eden iki eylemdir. Çünkü bu ikisi, kontrol edilmesi zor olan toplumsal modern teknikleri kullanma ayrıcalığına sahip. Bu adımları denetleyen kilit oyuncular, gözlerini şimdiki mevcut devleti başka bir devlete dönüştürmeye diktiler: Birçok ülkeden daha özgür, daha iyi ve tavizsiz ve tüm aşırıcılara şeriat hükümlerini uygulayan bir ülke.

 

Suudi Arabistan Savunma Bakanı ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman, bu iki adım karşılığında cesur bir sentez yapmaya çalışıyor: Kültürlü ve ılımlı genç nesile dayanan modern kurumsal devlet. Veliaht prens 2016 yılında yaptığı bir halk konuşmasında 2030 planını halka sundu. Bu plan, ağırlıklı olarak çağdaş toplumsal anlaşmaya dayanıyor. Buna göre devlet daha az cemaatlere, daha fazla vatandaşlara bağlanıyor. Eğer bu düşünce gerçekleştirilirse, bu egemen kraliyet ailesinin önemini büyük ölçüde azaltacaktır. Ayrıca Suud ailesinin dini kurumlar ve aşiretler ile sağladıkları tarihi ittifaklara bağlı olan gücünü de elinden alacaktır.

 

Tüm bunlara ilaveten, çağdaş ekonomi sistemine geçiş, orta sınıfta yer alan vatandaşların ve aydınların konumunu önemli derecede arttıracaktır. Böylece bu sınıf seçkin kabileler, gelenekselciler, birtakım cemaatler ve kraliyet rejiminin karşısında, güç odaklarını yakalayabilmek için bir rekabete girebilecekler. Bir hatırlatma; Mısır ve Libya'daki hanedanlık rejimleri, Suudi Arabistan'dakine benzer pek çok sebepten ötürü çöktüler. Öyle görünüyor ki, Suud, kraliyet ailesi Arap yarımadasındaki diğer kraliyet aileleri gibi, benzer senaryoları engelleyecek gücü olduğuna inanıyor. 

 

 

Çeviri: Merve Soydaş

 

 

www.medyasafak.net