"Suriye Krizinin Perde Arkasında Rusya’ya Karşı Savaş mı Var?"

"Suriye Krizinin Perde Arkasında Rusya’ya Karşı Savaş mı Var?"
Soğuk Savaş sırasında Moskova, müttefiki haline gelen pek çok Arap ve Müslüman ülkeyle sağlam ilişkiler kurdu. Bununla birlikte Suudi Arabistan ve bazı diğer ABD destekli rejimler, 1980’lerde, komünist rejimin “İslamcı isyancılar” tarafından düşürülmesini engellemek için Afganistan’a asker gönderen Sovyetler Birliği’ne karşı küresel savaş başlattı.
Suriye Krizinin Perde Arkasında Rusya’ya Karşı Savaş mı Var?

Yusuf Fernandez

El Menar


Soğuk Savaş sırasında Moskova, müttefiki haline gelen pek çok Arap ve Müslüman ülkeyle sağlam ilişkiler kurdu. Bununla birlikte Suudi Arabistan ve bazı diğer ABD destekli rejimler, 1980’lerde, komünist rejimin “İslamcı isyancılar” tarafından düşürülmesini engellemek için Afganistan’a asker gönderen Sovyetler Birliği’ne karşı küresel çapta bir “cihad” kampanyası başlattı. Eş zamanlı olarak Müslümanları, “Rusların” İslam’ın aktif düşmanları olduğuna ikna etmek için güçlü bir propaganda kampanyası yürüttüler.


Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasından sonra ABD, uydurma bir bahaneyle, olmayan kitle imha silahları gerekçesiyle Irak’ı işgal etti. Irak savaşı Rusya için, bir diğer müttefikini kaybetmek ve Arap ve Müslüman dünyasındaki etkisinin daha da azalması anlamına geliyordu.

Diğer yandan Rusya, bu eğilimi tersine çevirmek için çabaladı ve 2000’lerin sonlarında Arap dünyasında bir diplomatik hücum başlattı. Ardından Moskova, Suriye ve Mısır’a nükleer güç istasyonları önerdi ve Suriye’nin Tartus limanına deniz kuvvetlerini yeniden yerleştirdi. Ayrıca Gazze Şeridi’ni yöneten Filistinli İslami hareket Hamas ile ilişki kurdu. Ortadoğu Dörtlüsü’nün (AB, ABD ve BM ile birlikte) bir üyesi olarak Rusya, İsrail’in uluslararası hukuka uyması ve barış görüşmelerinin devam etmesinin koşulu olarak Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yasadışı yerleşim birimlerinin genişlemesini durdurması konusunda ısrarcı oldu.

Rusya, farklı alanlarda – enerji, savunma, ticaret, vb – Mısır, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’la işbirliği yapmaya başladı. Bu, Rusya’nın tüm bu ülkelerle ilişkilerini genişletmesi halinde Ortadoğu’nun bütünüyle farklı bir görünüm alacağını anlayan ABD ve Suudi Arabistan’ı alarma geçirdi. İşte bu yüzden geleneksel olarak Suriye’nin müttefiki ve ticaret ortağı olan iki rejimi devirerek bölgedeki Rus varlığını daha da zayıflatma yolunu seçtiler.

Libya hatası

Rusların çoğu, o tarihte Rusya Devlet Başkanı olan Dimitri Medvedev’in yaptığı en büyük hatalardan birinin, Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki temsilcisine, Libya’da uçuşa yasak bölgeler oluşturma yönündeki Batı destekli kararı veto etmeme emri vermesi olduğunu düşünüyor.

Rusya, Libya üzerinde uçuşa yasak bölgeler oluşturulmasına naif bir şekilde izin vermek yoluyla, ABD, İngiltere ve Fransa’ya Muammer Kaddafi rejimine karşı açıkça güç kullanmak için aradıkları bahaneyi vermiş oldu. Bu ülkeler, Arap monarşileri tarafından fon sağlanan fiili bir rejim değişikliği kampanyası başlattı ve sonunda Libya hükümeti devrildi.

Batı propagandasının “insani müdahale” olarak sunduğu şey, NATO’nun stratejik çıkarlarına uygun ve Rusya’nın Arap dünyasındaki konumuna zarar veren bir sonuç getirdi. Moskova, eski bir müttefikini ve ticaret ortağını kaybetti ve Libya’yla olan 4 milyar dolarlık anlaşmasına bu ülkenin yeni yöneticileri uymadı. Rus uzmanlar, Libya hatasının kesinlikle tekrarlanmaması gerektiğini söylüyorlar.

Batı listesindeki bir sonraki aşama, Rusya’nın en iyi müttefiklerinden birisi ve önde gelen silah müşterilerinden biri olan Suriye’ydi. Geçtiğimiz yıllarda Suriye, bu ülkeden silah alımlarını arttırdı. 2007’den 2010’a kadar Rusya ve Suriye arasındaki silah anlaşmaları ikiye katlanarak 2,1 milyar dolardan 4,7 milyar dolara çıktı.

Rusya aynı zamanda Kuzey Suriye’deki Tartus’da bir deniz üssüne sahip ve bu, eski Sovyet toprakları dışındaki tek askeri bölgesi. Bölge, gerçek bir deniz üssünden ziyade yiyecek ve su ikmali ve bazı gerekli onarımlar için kullanılıyor. Bununla birlikte, Rusya deniz kuvvetlerinin Akdeniz’deki varlığını sürdürmesini sağlıyor ve bir roket kruvazörü ve nükleer denizaltıları içine alabilecek kadar büyük.

Rusya deniz kuvvetlerinin başkomutanı Koramiral Viktor Çirkov, Rus haber ajansı RIA-Novosti’nin aktardığına göre şunu söylüyor: “Bu üs bizim için temel önemdedir, uzun zamandır faal ve faal olmaya devam edecektir.”

Rusya ve Suriye arasında pek çok başka ekonomik ve kültürel bağ var. Pek çok Rus firması, bu Arap ülkesinde petrol ve doğalgaz çalışması yapıyor. Devlete ait nükleer enerji devi Rosatom, burada bir güç tesisi inşa etmeyi kabul etti. Diğer Rus firmalarının da tarım, eczacılık, altyapı ve telekomünikasyon gibi sektörlerde çıkarları var.

Bu şekilde, bir dizi Batı ve Avrupa devletinin Suriye’de şiddeti arttırma ve kendi etkileri altında yeni bir rejim kurma girişimleri, Rusya’yla bu ülkeler, özellikle de Suudi Arabistan ve Katar arasında gerilimin yükselmesine neden oldu.

Bölgesel müttefiki Katar’la birlikte Suudi Arabistan, Suriye’deki silahlı muhalif gruplara para ve silah tedarik ediyor. Bu rejimlerin Suriye’ye olan düşmanlığının “demokrasi” ile hiçbir ilgisi yok – Suudi Arabistan dünyadaki en baskıcı ve geri rejimlerden birisi – ve her şey Şam’ın Moskova ve Tahran ile olan ittifakından kaynaklanıyor. Suudi Arabistan, bir dizi İran karşıtı devlet yaratıp, Rusya’yı da bölgedeki temel müttefikinden yoksun bırakmak yoluyla Ortadoğu’dan çıkarmaya çalışıyor.

Öte yandan Suudi yöneticileri, Rusya ve Çin vetolarının Suriye’ye askeri müdahale girişimlerini başarısızlığa uğratmış olmasının hayal kırıklığını yaşıyor. Riyad, Moskova’yı sözde “Sünni dünya”yı karşısına almak ve varsayılan “Şii” ekseniyle ittifak kurmakla itham etti. Rus Dışişleri Bakanı ise 2 Mart’ta bir açıklama yayınlayarak, Suudi Arabistan’ı Suriye’de terörizmi desteklemekle suçladı.

Rusya’nın İnsan Hakları Komisyonu’ndaki temsilcisi Konstantin Dolgov da kısa süre önce, Suudi güvenlik güçleriyle barışçıl göstericiler arasında yaşanan ve çok sayıda kişinin öldüğü, onlarcasının da yaralandığı ve tutuklandığı çatışmalar sonrasında Suudi Arabistan’ın Doğu bölgesindeki durumdan “büyük kaygı” duyduğunu ifade etti.

Suriye’de ve Kuzey Kafkaslar’daki “cihadçı” savaş

Ortadoğu’daki rolünün dışında Rusya, Suriye’deki Suudi ve Katar destekli cihadçı grupların zaferinin, “Vahhabi isyanı”nın yaygın olduğu Kuzey Kafkaslar’da, özellikle de Çeçenya ve Dağıstan bölgelerinde olumsuz bir etki yaratmasından korkuyor.

Moskova, Vahhabilere veya Selefilere olan desteği nedeniyle Suudi Arabistan’a güvenmiyor. Gerçekten de Kuzey Kafkaslar\'daki isyan, Suudi özel kuruluşları ve bireyleri tarafından finanse ediliyor. Aynı zamanda Rusya, İran’ı ve Suriye’yi, Vahhabi aşırıcılığının Rusya’nın Kuzey Kafkas bölgesine yayılmasını engelleyecek iki dalgakıran olarak görüyor.

Suriye’nin Kuzey Kafkaslar’la bağlantısı olan önemli bir Çeçen topluluğunu da barındırdığını, fakat bu topluluğun hiçbir zaman Moskova için sorun yaratmadığını belirtmekte fayda var. Ancak isyancılar Esad rejimini devirirse, bu durum değişebilir. Suriye bundan sonra Rusya karşıtı faaliyetler için bir barınak ve Rusya topraklarındaki terörist faaliyetler için bir finansman kaynağı haline gelebilir.

Bazı medya kuruluşları hâlihazırda Rusya’lı cihadçıların Suriye’ye geldiğini bildiriyor. Köktenci bir Çeçen sitesi, kısa süre önce Rüstem Galiyev’in – Rusya karşıtı savaşa katılan eski ayrılıkçı Çeçen lider Ruslan’ın oğlu – Halep sokaklarında öldürüldüğünü yazdı. Rüstem, iki grup gönüllüyle birlikte yaz başlarında Suriye’ye gelmişti. 11-13 Ağustos aralığında öldürüldü. Cenazesi 17 Ağustos’ta ülkesine gönderildi.

medyaşafak