Elijah J. Magnier: Rusya Hizbullah’tan Suriye’den çıkmasını mı istedi?

Elijah J. Magnier: Rusya Hizbullah’tan Suriye’den çıkmasını mı istedi?
Tahran’dan Bağdat’a, oradan da Şam ve Beyrut’a uzanan “Şii Hilali”, bazı kaynakların tahayyül ettiği gibi şu ya da bu başkent üzerinden uzanan belli bir coğrafi çizgi değildir. Gerçekte, ABD’nin 2003’teki Irak işgali ve IŞİD’in 2014’teki Musul işgali sonrasında somutlanmış bir “proje”dir. Bu olaylar bu sanal bağı zerre kadar zayıflatmamış, bilakis güçlendirmiştir.

 

 

Rusya Hizbullah'tan Suriye'den çıkmasını mı istedi?

 

 

Elijah J. Magnier

 

 

Eliajahjm.wordpress.com

 

 

 

Rusya'nın Lübnan Hizbullah hareketinden Suriye topraklarından çıkmasını istediğini iddia eden çok sayıda medya haberi yayınlandı ve Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın, Arsel şehrinin etekleri hariç olmak üzere adamlarının Lübnan sınırından çekileceğini duyurmasının ardından spekülasyonlar başladı. Nasrallah Lübnan ordusundan Lübnan tarafındaki boşluğu doldurmasını istedi (Hizbullah Suriye tarafından ayrılmayacak) ve bu, bazı medya kuruluşları ile analistlerin, Moskova'nın artık Hizbullah'ın Levant bölgesinde kalmasını istemediği değerlendirmesini yapmasına yol açtı. Bu teori gerçeğe yakın mı?

 

Lübnan ve Suriye arasındaki, Hizbullah ve Suriye ordusu kontrolünde bulunan sınır bölgesi, Hizbullah'ın yeni üssünü ifade ettiği için İsrail'in gözünü diktiği bir bölge. Burası, Hizbullah'ın “El Rıdvan” elit birliklerine ev sahipliği yapıyor ve stratejik füze depoları, 130 kilometrelik sınır bölgesi boyunca dağlara kazılıp mağaralarda sağlamlaştırılmış halde. Bölge Hizbullah'ın askeri aygıtı üzerinde ağır bir yüktü ve hareketi yeni yollar kurmaya, onlarca alanı takviye etmeye ve dağların içinde stratejik füzeleri için –  M 600 füzeleri ve İran yapımı “El Fetih” füzelerinin yeni versiyonu – uygun sığınaklar bulmaya zorladı. Dahası Hizbullah son 3 yıl içinde yaz-kış bölgede, hatta 2,500 metre yükseklikte bile faaliyet yürüttü ve bu durum, zaten yüksek olan aylık bütçesinde ciddi bir boşalmaya sebep oldu.

 

Aynı bölgede, IŞİD varlığı dışında 500'den fazla El Kaide üyesi ve isyancı savaşçı da konuşlanmıştı. Bu gruplar Hizbullah'ı bu bölgeye en az 5 bin savaşçı konuşlandırmaya zorladı. İlave olarak Hizbullah, düşmanlarını avlamak ve epey zorlu bir coğrafi bölge üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmak için insansız hava araçları kullandı, onlarca tuzak kurdu ve el yapımı patlayıcılar yerleştirdi.

 

Savaşla geçen bunca yılın ardından Hizbullah, bölgenin geniş bir kısmını kontrol altına almayı başardı: bu, El Kaide, IŞİD ve isyancıların bölgede kalmaya karar vermesi halinde hiçbir askeri kazanım elde edemeyeceği anlamına geliyordu.

 

Suriye'nin Lübnan sınırındaki bölgelerin çoğu – temel olarak Kalamun ve Zabadani – Şam'daki Suriye yönetimiyle bir anlaşmaya vardığında ve (Suriye'de isyancı tarafların anlaşmasının akabinde) Rusya, Türkiye ve İran'ın himayesinde “çatışmanın durdurulması ve bölgenin terk edilmesi” konusunda anlaşma sağlandığında (yalnızca İdlib'e gitmek isteyenler ayrılırken pek çok Suriyeli şehirlerinde kalmayı tercih etti) isyancıların ve cihadçıların savaşı sürdürmesi artık mümkün değildi.

 

Bu, Moskova'nın Hizbullah liderliğinden “Rıdvan” güçlerinin sayısını arttırmasını ve bu adamları Suriye'nin yarı çöl steplerine itmesini istemesiyle kesişiyor: bu durum, Hizbullah için sınır bölgesindeki askeri operasyonun sona ermesinin ardından mümkün oldu.

 

Hizbullah'ın doğu zincirindeki askeri faaliyetleri zorlu ve sıkıntılı oldu. Savaşçıların bölgede faaliyet yürütüp savaşmasına olanak vermek için dev bütçeler ayrıldı. Ancak bugün bu tehdit hemen hemen sonlanmış durumdadır. Hizbullah güçlerinin çoğu Suriye içindeki öteki bölgelere gitmiştir. 

 

“Rıdvan” birliğinden Hizbullah güçleri, Rusya özel kuvvetlerinden, Suriye ordusundan ve vekil güçlerinden yüzlerce kişiyle birlikte şimdi, (Suriye'de Rusya tarafından işletilen) petrol sahalarını geri almak ve ABD, İngiltere ve Ürdün'ün, Süveyde ve Deraa'dan Irak sınırına, Deyrüzzor'dan Palmira ve Suhna'ya uzanacak bir “tampon bölge” kurma projesini durdurmak için mücadele ediyor.

 

Suriye'nin kuzeydoğusunda Kürtlerin liderliği altında, Kürtlerden ve Arap aşiretlerden oluşan “Suriye Demokratik Güçleri”nin (SDF) ilerlemesini destekleyen ABD'nin, vekil güçlerini IŞİD kuşatması altında olan Deyrüzzor şehrine doğru yönlendirmeye hazır olmadığı açıktır. IŞİD gerçekten de Irak ve Suriye'de ciddi bir çatırdama yaşıyor, ancak Deyrüzzor vilayetinde, özellikle de Suriye çölünde henüz o kadar da zayıf değil.

 

Rusya, Şam ve müttefikleri, ABD ile onun vekil gücü olan isyancı güçlerin Suriye steplerini ve (Suriye ordusundan çok sayıda subay ve askere, yanı sıra da Hizbullah özel kuvvetlerine ev sahipliği yapan) Deyrüzzor şehrini kontrol etme planlarından bağımsız olarak bu şehre doğru ilerliyor. Dahası Şam, Amman'a açık bir mesaj göndererek, ABD ve Suriye'deki vekillerine destek olarak Suriye toprağına ayak basmaları halinde Ürdünlü güçleri düşman olarak kabul edeceğini söyledi. Bu açık ve doğrudan tehdit, Amerikan-İngiliz-Ürdün ilerlemesini durdurdu ve bu güçleri Şam otoriteleriyle uyumsuz bir hale getirdi.

 

Bu yüzden Hizbullah'ın “Rıdvan” Özel Kuvvetleri, bu şehirler civarındaki bölgenin kontrolünü geri almak, ancak daha önemlisi ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusunu işgal etme planlarını bozmak için Deyrüzzor, El-Suhna, Rakka ve Deraa muharebelerine yöneldi.

 

Rusya'ya gelince, bu ülkenin kuvvetleri ve generalleri, Suriye'deki muharebeleri, özellikle de Lübnan Hizbullah hareketi tarafından yürütülenleri yakından izliyor. Rus subayları, özellikle Hizbullah'ın İsrail'le uzun bir savaşta edindiği birikmiş deneyimler ve bir dizi gelişkin metoda ve ideolojiye sahip güçlerle karşılaştığı Suriye'de yürüttüğü çok katmanlı savaşlar sonrasında “Rıdvan” özel kuvvetlerinin performansından ve kullanılan silah ve taktiklerin kalite ve etkililiğinden askeri dersler ve teknik bilgiler çıkardı.

 

Rusya tarihte hiçbir zaman benzer bir savaş vermemişti, bu yüzden de bütün cephelerde uzmanların yoğun bir şekilde bulunması kendisine geniş çıkarlar sağlıyor. Bunun parçası olarak hava desteği ve çatışmalara katılım sağlandığı gibi, aynı zamanda çatışmalar yakından izleniyor da.

 

Hizbullah, Rusya ve Suriye hava kuvvetleriyle birlikte Suriye'deki denklemi değiştirmeyi başardı ve pek çok büyük muharebeye girdi. Bunların içinde en önemli olanları Halep, Humus ve Hama'daki muharebeler ile Suriye-Lübnan sınırlarında, (Kalamun ve Zabadani), Kuseyr, Lazkiye civarlarındaki çeşitli bölgeler, Şam civarları ve Kabun, Barza, Vadi Barada ve Medaya'daki muharebeler oldu.

 

Suriye-Lübnan sınırındaki askeri operasyonların sonu yakın olduğundan, Hizbullah 20 binden fazla askerini içerideki, ancak stratejik konumdaki başka cephelere yöneltebildi. Şam ve Zabadani civarındaki cepheler aynı zamanda 10 binden fazla Suriye askerinin “daha sıcak” bölgelere gönderilmesine olanak verdi.

 

Suriye'deki karar alıcılarla bağlantılı kaynaklar, Hizbullah'ın, savaş gücüne eşlik edecek dev lojistik besleme hatlarıyla desteklenecek şekilde eşi görülmemiş bir düzeye ulaşmak için Suriye'de daha da büyük bir güç inşa ettiğini teyit etti. Arsel şehri civarındaki El Kaide ve IŞİD militanlarının varlığına son vermek için önümüzdeki Ramazan ayı sonrası için önemli askeri planlar yapılıyor. Bu militanlara iki seçenek sunulacak: ya çıkıp İdlib'e gidecekler ya da Astana müzakerelerinin dışında bırakılan bir bölge olan Suriye-Lübnan sınırında yok oluncaya kadar savaşacaklar.

 

Hizbullah Lübnan sınırından çekilse bile, statik mevziler, askeri eğitim merkezleri ve İsrail'le gelecekteki bir savaşta kullanılacak silahlar için depo alanları kurduğu sınırın Suriye tarafından ayrılmayacak. Suriye, Hizbullah-İsrail arasındaki çatışmaya doğrudan müdahil oldu. Hizbullah da ideolojisine “Suriye direnişi” kavramını kattı: bu, İsrail'in Suriye'deki savaşın sona ereceği yakın bir gelecekte görmezden gelmekte zorlanacağı bir gerçekliktir.

 

Tahran'dan Bağdat'a, oradan da Şam ve Beyrut'a uzanan “Şii Hilali”, bazı kaynakların tahayyül ettiği gibi şu ya da bu başkent üzerinden uzanan belli bir coğrafi çizgi değildir. Gerçekte, ABD'nin 2003'teki Irak işgali ve IŞİD'in 2014'teki Musul işgali sonrasında somutlanmış bir “proje”dir. Bu olaylar bu sanal bağı zerre kadar zayıflatmamış, bilakis güçlendirmiştir. Bu, bölgede uzun vadeli istikrarı mümkün kılmanın tek yolunun Ortadoğu çatışmalarını sonlandırmak olduğunu göstermektedir. Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye'de ABD işgal güçlerinin varlığı yalnızca daha fazla çatışma getirecektir ve herkese Mezopotamya'daki Irak isyanını hatırlatmaktadır. Besbelli ki ABD ya tarihten ders çıkarmak istemiyor ya da çıkaramıyor.

 

 

Çeviri: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net