Suriye özeti: Savaşın sonu artık görünüyor

Suriye özeti: Savaşın sonu artık görünüyor
ABD destekli Kürt YPG güçleri, açıkça Suudi Arabistan’dan destek istemek gibi delice bir hata yaptı. Her zaman gururla feminizmlerini gösteren YPG’li anarko-marksistler, birden bire Vehhabi Ortaçağ kaçıklarının önünde boyun eğdi. Bu şekilde, ilerici solcu bir güç olma görüntüsünü yok ettiler. Bu adım, Türkiye ve Suriye’nin, Irak ve İran’ın kendilerine karşı olan husumetlerini daha da güçlendirecektir.

 

 

 

Moon of Alabama

 

 

Son günlerde yaşanan en önemli gelişme, Suriye hükümet güçlerinin ülkenin güneydoğusunda, Irak sınırına doğru ilerlemesi oldu (kırmızı bölgeler ve oklar). Başlangıçtaki plan biraz daha güneybatıda olan El-Tanf'ı geri alıp Şam-Bağdat otoyolunun oradaki sınır geçişini emniyete almaktı. Fakat El-Tanf, ABD, İngiltere ve Norveç istila güçleri ve onların vekil güçlerinden bazıları tarafından işgal edildi (mavi). Bu ülkelerin uçakları, yaklaştıkları zaman Suriye ordusuna ait konvoylara saldırdı. ABD'nin planı El-Tanf'tan kuzeye, Fırat Nehri'ne doğru ilerlemek ve bu şekilde Suriye'nin bütün güneydoğusunu ele geçirip kontrol altına almaktı. Ancak Suriye ve müttefikleri beklenmedik bir hamle yaparak bu planı engellediler. Şimdi Suriye hükümetinin batıdan doğuya doğru kurduğu ve Irak sınırında biten bir hatla, istilacıların Fırat Nehri'ne varışı kesildi. Irak tarafında, Irak hükümeti komutası altındaki Halk Seferberlik Birimleri unsurları, Suriye kuvvetleriyle buluşmak üzere sınıra doğru ilerliyor. 

 

ABD'li istilacılar şimdi El-Tanf civarındaki epey faydasız bir çöl parçasını orta yerinde oturuyorlar ve karşılarındaki seçenekler sıkıntıdan ölmek ve geldikleri Ürdün'e geri dönmekten ibaret. Rus ordusu, ABD'nin Suriye hattına saldırması ve daha fazla kuzeye doğru ilerlemesi halinde güç kullanarak müdahale edeceğini açıkça belirtti. Her şeyden önce ABD ve müttefiklerinin Suriye'de bulunma yetkisi yok. Onların herhangi bir Suriyeli birime saldırması için bir meşruiyet ya da yasallık zemini bulunmuyor. Şimdi onların tek seçeneği geri çekilmek.

 

ABD'nin El-Tanf'a doğru ilerlemesi, ABD'nin vekil güçlerinin Suriye'nin güneydoğusunda düzenlediği bir saldırının örtüsü altına girdi. El Kaide unsurlarını da içeren ve Ürdün'den besleme alan büyük bir “isyancılar” grubu, Deraa şehrini Suriye hükümetinin kontrolünden almaya yöneldi. Bu saldırının Suriye kuvvetlerini doğuya doğru olan ilerleyişlerinden saptırması umuluyordu. Fakat intihar bombacılarının kullanılmasına rağmen Deraa saldırısı Suriye kuvvetlerinin güçlü savunmasına baskın gelmeyi başaramadı. İhtiyaç duyulan saptırmayı getiremedi. Suriye kuvvetlerinin Deraa'daki pozisyonu, Şam'dan gelen ve şimdi ABD'nin vekil çetelerine saldıran birimlerle güçlendi. Bu yazının kaleme alındığı gün Deraa'nın güney banliyölerinde önemli ilerlemeler kaydedildi ve Suriye ordusunun hücumu muhtemelen, Ürdün sınırına varıncaya kadar devam edecektir.

 

ABD'nin Güney Suriye'deki – hem batı hem de doğudaki – planları şu an itibariyle başarısız olmuş durumda. Trump yönetimi çok daha büyük miktarda güç konuşlandırmaya ve Suriye hükümetine ve müttefiklerine karşı tamamen hukuk dışı bir açık savaşa girmeye niyetlenmediği müddetçe oradaki durum kontrol altında tutulacaktır. Suriye kuvvetleri, şu anda ABD'nin çeşitli vekil güçleri ve diğer terörist grupların elinde bulunan bütün güney bölgeleri (mavi renkli) zamanla geri alacaktır.

 

Kuzeybatıda, tekfirci “isyancı” gruplar İdlib civarında ve daha kuzeyde yoğunlaşmış durumda. Bu gruplar Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye parasıyla destekleniyor. Katar ve diğer Körfez devletleri arasındaki son kavga, İdlib'deki durumu daha büyük bir kaos içinde bıraktı. Suudi destekli gruplar şimdi Katar ve Türkiye destekli gruplarla savaşıyor. Bu çatışmalar, El Kaide çizgisindeki gruplar ile Ahrarüşşam çizgisindeki gruplar arasındaki husumetlerin de üstüne çıktı. Suriye hükümet güçleri vilayeti kuşatma altında tutuyor ve kuzeyde Türkiye, sınırı büyük ölçüde kapattı. İdlib'deki tekfirci “isyancılar” kendi kendilerini tüketecek ve en sonunda tümüyle ortadan kaldırılacaklardır. Eninde sonunda hükümet güçleri harekete geçecek ve onlardan geriye kalan ve varsa yok edecektir.

 

Haritanın ortasındaki Suriye ordusu (kırmızı) okları, şimdi doğuya doğru geri çekilmekte olan (siyah oklar) IŞİD güçlerinin elinde bulunan orta çöl bölgelerine yöneliyor. Kuzeyden, batıdan ve güneyden eş zamanlı olarak ilerleyen Suriye hükümeti güçleri hızlı bir ilerleme kaydediyor ve her gün birkaç kilometrelik alan geri alınıyor. Geçen ay 4 bin kilometrelik alan ve 100'ün üzerinde yerleşim birimi geri alındı. Birkaç hafta içinde Fırat Nehri hattına ve Suriye-Irak sınırına doğru giden yoldaki IŞİD kontrolündeki bütün (kahverengi) bölgeler geri alınacaktır.

 

Rusya'nın askeri köprü ekipmanları kısa süre önce Suriye'ye vardı. Bu ekipmanlar, Fırat'ın geçilmesi ve kuzeyindeki bölgelerin geri alınması için gerekli olacaktır.

 

Bu esnada ABD destekli Kürt güçler (sarı oklar) IŞİD'in elindeki Rakka şehrine saldırıyor. Rus askeri komutanlığı, Kürtler ve ABD'nin IŞİD'le, savaşçılarının Rakka'dan çıkıp güneye ve doğuya gitmesine izin verecek şekilde anlaşmaya vardığını iddia etti (video). Kürtlerin şehri almadaki hızlı ilerleyişi bu iddiayı güçlendiriyor. IŞİD örgütü pek bir direniş sergilemiyor gibi görünüyor.  

 

Suriye'de geriye kalan tüm IŞİD güçleri – hem Rakka'dan hem de çöl bölgelerinden gelenler – Fırat üzerinden doğuya, Deyrüzzor şehrine doğru ilerliyor. Orada sayıları 100 bini geçen hükümet destekçisi siviller ve Suriye ordusuna ait bir garnizon uzun zamandır IŞİD güçlerinin kuşatması altında. Kuşatma altındaki insanlara havadan beslemeler yapılıyor. Suriye ordusu garnizonu uzun zamandır saldıran IŞİD güçlerini uzakta tuttu. Fakat binlerce IŞİD unsurunun şehre gelmesiyle hükümet askerleri gerçek bir tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır ve yenik düşebilir. IŞİD'i uzakta tutmak ve çok büyük bir katliamı önlemek için şehre takviyeler gönderilmelidir. Çok daha iyi bir alternatif sahada bir yardım hattının kurulmasıdır. Fakat Suriye ordusunun şehre ilerleyişi, güneydeki ABD hilebazları tarafından engelleniyor. Şu anda hükümet güçleri tarafından Deyrüzzor'a doğru yeni ve büyük bir kara hamlesinin hazırlıkları yapılıyor. Umarız ki zamanında varabilirler.

 

Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin CIA tarafından yönlendirilen vekil güçleri, Suriye'ye ve halkına karşı altı yıl süren bir savaş yürüttü. Şimdi Katar ve Türkiye'nin Suudiler ve onların Amerikalı müttefikleriyle karşı karşıya gelmesiyle beraber, Suriye'ye saldıran güruh parçalanıyor. “İslam Devleti” hızla küçülüyor ve neredeyse yenilgiye uğratıldı. ABD taktik değiştirip Suriye'ye karşı kendi ordu güçleriyle büyük ölçekli bir saldırı başlatmadığı müddetçe, Suriye savaşı bitiyor demektir. Pek çok bölgenin halen Suriye kuvvetleri tarafından geri alınması gerekiyor. Ülke içindeki terörist saldırılar yıllar boyunca devam edecektir. Yaraların sarılması on yıllar alacaktır. Kuzeyde şimdi Türkiye veya ABD'nin (vekaleten) kontrolü altında olan bölgeler üzerinde müzakerelerin yürütülmesi gerekecektir. Yeni anlaşmalara varılması gerekecektir. Fakat Suriye'ye karşı yürütülen büyük ölçekli stratejik savaş şu an itibariyle bitmiştir.

 

Kimse bir şey kazanmadı. Bir süreliğine savaşın tek galibi gibi görünen Kürtler ise kazanımlarını berhava etti.

 

ABD destekli Kürt YPG güçleri, açıkça Suudi Arabistan'dan destek istemek gibi delice bir hata yaptı. Her zaman gururla feminizmlerini gösteren YPG'li anarko-marksistler, birden bire Vehhabi Ortaçağ kaçıklarının önünde boyun eğdi. Bu şekilde, ilerici solcu bir güç olma görüntüsünü yok ettiler. Bu adım, Türkiye ve Suriye'nin, Irak ve İran'ın kendilerine karşı olan husumetlerini daha da güçlendirecektir. Savaş boyunca “isyancılar” ve Suriye hükümeti arasında büyük ölçüde tarafsız kalarak elde ettikleri siyasi ilerlemeler şimdi risk altında. Bu adım çılgıncadır. Kürtlerin kontrolündeki bölge şu veya bu düzeyde düşman güçler tarafından bütünüyle kuşatılmış haldedir. Denize kapalı ve çevresi sarılı bir toprak parçasına verilen ABD veya Suudi desteği uzun süre boyunca sürdürülebilir değildir. Kürtler bu şekilde bir kez daha, (yarı) egemen bir Kürt devleti için verdikleri mücadelede en kötü düşmanlarının kendileri olduğunu gösterdiler. Başlangıçta bulundukları bölgelere geri itilecek ve yeniden Suriye devletinin içine alınacaklardır.  

 

[GÜNCELLEME:]

 

Önceki gün ABD Savunma Bakanı Mattis Kongre'de sorguya çekildi. Henüz buna dair bir döküm yok fakat orada bulunan bir Stars & Stripes gazetecisinin şu tweet'leri var:

 

Tara Copp‏ @TaraCopp - 3:11 PM - 13 Haz 2017

 

#SecDef Mattis, Güney Suriye'de #AlTanf üssü yakınlarına yönelen “rejim yanlısı” güçlerin aslında #Rus olduğunu söyledi 1/2 


#SecDef Mattis: "#Rusların oraya (Tanf yakınları) yöneleceğini öngörmüyordum... istihbaratımız için sürpriz olmadı."

 

ABD, El-Tanf'a doğru ilerleyen Suriye hükümeti çizgisindeki güçlerin “İran destekli” veya “İran öncülüğündeki” güçler olduğunu iddia etmişti. Şimdi Savunma Bakanı bunun yalan olduğunu söylüyor. Bunlar, Suriye hükümetinin müttefiki olan Ruslardı. Ruslar kuşkusuz İranlı generallerden emirler almaz. Şu halde Rus komutanlığının bu güçlere yönelik her türlü saldırıya karşı güçlü uyarılarda bulunması şaşırtıcı değildir.

 

Mattis aynı zamanda kendisinin stratejik düşünceden yoksun olduğunu da ortaya çıkarıyor. Rusların Suriyeli yoldaşlarına koruma sağlamak için El-Tanf'a yönelmeyeceğine gerçekten inanıyor muydu? Rusya'nın Suriye'nin her yerinde bulunmaya hazır olduğu aylardan beri açık. Suriye hükümetinin Mattis'i, Trump'ı ya da başkasını hoşnut edecek şekilde güçten düşmesine izin verecek değillerdir. Onlar için stratejik mesele açıktır ve bu bir süredir böyledir. Onlar savaşacaklar. Bunu söylediler. Başka türlüsüne inanmak son derece ahmakça olur.

 

El-Tanf taktik bir mesele fakat ABD ordusu onu stratejik bir mesele seviyesine yükseltiyor. Bunun elbette haklı gerekçeleri yok. ABD'nin boş çöldeki bu bölgeyi savunmaktan ne tür olası kazanımlar elde edebileceğini bir kez daha sormamız gerekir. Normalde bunun getireceği böyle bir kazanım yok, fakat burayı “ilkesel” olarak savunmak, şüphesiz çok daha büyük bir savaş başlatabilir.

 

“Tanf garnizonu düşman güçlerle çevrili durumda. Bölgedeki ABD güçlerinin Ebu Kamal'a ulaşmak için rejim mevzileri üzerinden çatışmaya girmesi gerekir ve bu gerilimi daha tırmandırma riski taşıyor.

 

Şimdi ne olacak? Amerika Birleşik Devletleri bu güçleri ebediyen korumaya mı hazırlanıyor? ABD, 55 kilometrelik alanın dışındaki rejim müttefiki güçlerle doğrudan çatışmaya giren unsurlara hava desteği mi sağlayacak? Önceki üç saldırı ABD'nin çıkarlarını zayıflatan bir karşı tırmanışa yol açtı mı? Ne yazık ki son sorunun cevabı evet.


...


Suriye'deki İran destekli unsurlarla mücadele söz konusu olduğu zaman strateji taktiğe yön göstermelidir, tersi değil.


...


Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye çölündeki bir garnizonu savunacak gücü vardır. Ancak bunun yapılmasının sebepleri her tür amaçtan yoksundur ve basit bir fayda-maliyet analizinin yapılmasını tümüyle imkansız hale getirmektedir.”

 

Bu bakış açısı elbette henüz ABD Savunma Bakanlığı'na ve sahadaki ABD komutanlığına ulaşmadı. Yerel ABD komutanı, ABD'ye ait bir HIMARS uzun menzilli roket sistemini Ürdün'den El-Tanf'a taşıdı. HIMARS, 300 kilometre menzilli bir sistem. Taktiksel bir perspektiften bakılınca, Ürdün'den veya sınır çizgisinin 12 kilometre ötesinde Suriye'deki El-Tanf'tan fırlatılması arasında bir fark yok. Bu, El-Tanf'ta “bayrak gösterme” yönünde sembolik bir adım, ancak sistemi Suriye, Rusya ve İran kuvvetlerinin meşru bir saldırısına açık hale getiriyor.  

 

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un yerinde bir şekilde söylediği gibi: ABD'nin Suriye, İran ya da Rusya kuvvetlerine saldırma konusunda hukuki bir yetkisi yok. Hiç yok. Bu, meşru bir sebep olmaksızın Suriye'yi istila etmektir. Suriye ise ABD birliklerini dışarı atma konusunda hukuki yetkiye sahip.

 

HIMARS sistemini El-Tanf'a taşımak tümüyle ahmakça bir adımdır. Washington'un bu tür saçmalıkları durdurmasının zamanı geldi de geçiyor.

 

 

www.medyasafak.net