Trump hükümetinin Batı Asya stratejisi

Trump hükümetinin Batı Asya stratejisi
İranlı Batı Asya Uzmanı Hadi Muhammedi, ‘Basiret’ sitesine verdiği mülakatta Trump yönetiminin bölge politikasını değerlendirdi.

 

 

 

İranlı Batı Asya Uzmanı Hadi Muhammedi, ‘Basiret' sitesine verdiği mülakatta Trump yönetiminin bölge politikasını değerlendirdi.

 

 

- Trump yönetiminin Batı Asya stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

- Trump yönetiminin bölge düzeyindeki stratejisi 7 boyutta değerlendirilebilir:

 

Birinci boyut: Trump'ın bölge düzeyindeki stratejisi, özellikle de Batı Asya stratejisi, İran eksenli olarak değerlendirilebilir. Trump'un politikası ve stratejisi, Amerika'nın Batı Asya'daki ihtiyaçlarına göre düzenlendi. Bunun dört ana katmanı var:

 

Birinci katman: Trump'ın Amerika'sının Siyonist rejim için yeni bir güvenlik inşa etmesi gerekiyor.

 

İkinci katman: Trump'ın Amerika'sının kendi durumunu yeni bir denge içinde değiştirebilmesi için coğrafi araçları ele geçirmesi gerekiyor.

 

Üçüncü katman: Trump'ın Amerika'sının bölgesel ortaklarından oluşan ağı yeniden inşa etmesi ve güçlendirmesi gerekiyor.

 

Dördüncü katman: Trump'ın Amerika'sının bölge sermayesine ve enerjisine el atması gerekiyor.

 

Bu strateji bu dört varsayımla birlikte Amerikan stratejisinin temel ihtiyaçlarıdır ve bu aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır:

 

Birinci bölüm: Trump, stratejisinin temelini yeni bir İran fobisi dalgasıyla başlattı. Bizim ulusal ve bölgesel özelliklerimize odaklanarak Amerika'nın yeni ambargo stratejisini, ambargoların ana yasası olarak adlandırılan S722 yasası çerçevesinde yürütüyor.

 

İkinci bölüm: İçerideki alanda Trump son derece açık bir şekilde İran'daki liberal akımlara odaklanarak açık bir yönetim devirme politikası izliyor. Nitekim bunu onların dışişleri bakanının ağzından duyduk.

 

Üçüncü bölüm: Bölgesel düzeyde etnik ve mezhebi savaş peşinde, hatta bunu daha da yaygınlaştırıp bu yolla İran'la ilgili olarak terörizm, insan hakları vs. gibi suçlamaları söz konusu etmeyi hedefliyor.

 

Trump, bölge düzeyinde İran'a karşı bir çeşit bölgesel cephe oluşturmaya çalışıyor. Bunun örneğine Riyad toplantısı çerçevesinde tanık olduk. Bu, Arap-İbrani mahiyetiyle Arap-İsrail NATO'su olarak biliniyor.  Amerika, bölgesel güç dengesi içerisinde İsrail'in yerini düşman olmaktan çıkarıp İsrail'i Arapların dostu olarak tanıtmaya çalışıyor.

 

Dördüncü bölüm: Filistin konusunda yeni bir zemin oluşturmaya ve bunu uygulamaya çalışıyor. Bu, Trump'ın işgal altındaki topraklara gidip Netanyahu ile yaptığı konuşmada duyuldu. ABD Başkanı, İsrail ve Filistin taraflarının müzakereleri için yeni temsilcileri gündemine aldı. Böylece yeni bir ortam ve yeni bir içerikte sözde barış projesini hayata geçirmek istiyor.

 

İkinci boyut: Amerikan stratejisi, Suriye ve Irak planlarını içeriyor. Trump, özellikle Suriye'de bir çeşit coğrafi işgal hilali oluşturmak istedi. Ayrıca Amerikalılar Kürtlerle birlikte Rakka ekseninde operasyon halindeler. Suriye'nin kuzeyinde bölgeler işgal eden Amerika, IŞİD'le mücadele bahanesiyle Suriye'nin kuzeyinde büyük bir coğrafyayı ele geçirmeye; konumunu sağlamlaştırıp bu bölgeyi Amerikan hareketliliği için güvenli hale getirmeye ve havaalanı ve üs kurmaya çalışıyor.  Suriye'yi içeren bu bölge Trump için çok önemli. Amerikalılar Suriye'nin yanı sıra Suriye-Irak sınırını da gündeme almıştı. Irak'ta Haşd Şabi'nin, Suriye'de de Suriye ordusu ve müttefiklerinin attığı adımlar sonucu bu akamete uğradı. Fakat gelen raporlara göre Amerikalılar Suriye'nin güneyindeki çok sayıda aşiret gücünü eğitiyor ve bunlar aracılığıyla tıpkı kuzey Suriye projesi gibi güney bölgelerinde de bir coğrafyayı ele geçirmeye çalışıyor.

 

IŞİD'in Irak'taki varlığı konusunda geri sayımın başladığı ve bu örgütün Irak sahnesinden silinmekte olduğu dikkate alındığında, Amerika, Irak'taki siyasi süreçler ve seçimlerle bağlantılı olan güvenlik ve siyaset araçları yoluyla Türkiye'nin de yardımıyla yeni bir oluşum kurmaya çalışıyor. Iraklı Sünni grupların liderlerinin, son aylarda İstanbul'da yaptıkları toplantılarla bu yeni hareketin temelleri oluşturuluyor.

 

Amerikalılar bununla Irak'ta parlamento ve kabinede de etkili olabilecek ve kendileriyle uyumlu bir Sünni bir blok meydana getirmek, kendileriyle Iraklılar arasındaki stratejik işbirliği yasasını değiştirmek ve Irak içindeki konumlarını güçlendirmek istiyorlar. Irak ve Suriye'ye yönelik bu proje, birçok alanda aksadı ve başarısız oldu. 

      

Üçüncü boyut: Trump, Yemen'deki bunalımın sürmesine ağırlık vererek buradaki stratejik bölgeleri işgal etmek ve el-Kaide ile mücadele bahanesiyle Yemen'deki askeri operasyonlarını genişletmek istiyor. Yemen projesinde, Birleşik Arap Emirlikleri ile Suudiler arasındaki rekabet sebebiyle Amerikalılar birçok sorunla karşı karşıya geldi. Amerikalılar son olarak Suudilere daha önce yaptıklarının aksine kuzey bölgelerinde el-Kaide'ye yardım etme ve Ensarullah üzerindeki baskıyı arttırma talimatı verdiler. Böylece ağır ekonomik abluka, yoksulluk ve açlık ile kuzey bölgelerini Amerika'nın Yemen'le ilgili taleplerine teslim olmaya zorluyorlar.

 

Trump'ın Yemen'deki projesi, öngörülebilir nitelikte değil; ancak şurası kesin ki Yemen krizinin sürmesi Trump'ın gündemindedir ve burası İran'ın nüfuz alanı olarak tanımlanmıştır.

 

Dördüncü boyut: Trump, müttefikleriyle bir ağ kurmaya veya onları yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Böylece bölgedeki diktatörlere mutlak destek için yeni bir süreç başlatılmak isteniyor, kendi müttefiklerine karşı hücuma dayalı ve son derece aktif bir politika oluşturulmak isteniyor.

 

Trump'ın politikasının bu boyutunun yeni bir mantığı var. İlan da edilen bu mantık şudur: ‘'Bizim bu diktatörlüklerin güvenliğini korumamız için onların da bunun mali bedelini ödemesi gerekir.''Trump'ın katıldığı Riyad toplantısında yüz milyarlarca dolarlık anlaşmalar yapıldığına tanık olduk. Bu rüşvet Amerika'nın müttefiklerinin önünü açtı. Suudi Arabistan şu an bölgenin jandarması olarak bile niteleniyor. Bu mantık ile Katar ile Arabistan arasındaki yeni süreçleri yönetmek istiyorlar.

 

Beşinci boyut: Trump, Rusya'nın bölge düzeyindeki potansiyelini mümkün olabildiği ölçüde azaltmak istiyor. Bizatihi bu durum da gösteriyor ki Trump, Ruslarla barışçı bir çizgide ilerleyeceğine dair sözlerine rağmen Pentagon ve Amerikan güvenlik sistemi dünyada Ruslarla bir güç dengesi kurmaya çalışıyor. Bu sebeple Amerika'nın Batı Asya'da politikasının Ruslarla gerilim dolu bir çizgide geçmesi bekleniyor. Nitekim buna ilişkin bazı somut durumlara Suriye sahnesinde tanık oluyoruz.

 

Altıncı boyut: Trump hükümeti, bölge ülkeleri aracılığıyla yeni bir vekâlet savaşı uygulamak istiyor. Bunun sebebi, terörist projede IŞİD, el-Kaide, Nusra Cephesi vs. gibi örgütlerle hedefine yaklaşamamış olmasıdır. Amerika bugün olabildiği ölçüde bu örgütlerin potansiyelini korumaya ve onların tümüyle ortadan kaldırılmasına izin vermemeye çalışıyor. Yani eğer onları dünyanın başka coğrafyalarına nakledebilirse… Nitekim bunların Orta Asya, Afganistan, Afrika'nın kuzeyi ve Yemen'e taşındığına dair haberler de mevcuttur. Vekâlet savaşındaki terörist gruplar, bölgedeki bağımsız ülkeler karşısında zayıftır; Amerika bu sebeple bazı Arap ülkeleriyle açtığı bu cepheyi güçlendirmeye çalışıyor. Suudi yetkililerin geçtiğimiz aylarda İran'a yönelik küstahça tehditlerini uygulamaya geçirmesi bunu gösteriyor. Yani Amerika'nın Arap ülkeleri aracılığıyla bir çeşit ‘vekâlet gerginliği' söz konusu olmuştur. Bu, Muhammed bin Salman ve Suudi yetkililer tarafından savaşın İran topraklarının içine yayılması şeklinde ifade edilmiştir.

 

Yedinci boyut: Bölgedeki ekonomi ve enerji kaynaklarına hâkimiyet stratejisi, bölünme talepleri yoluyla olmaktadır. Amerika'nın bölgeyi bölmeye yönelik 2025 projesi bulunmaktadır ve Kürtler için gizli tahrikler söz konusudur. Bölgeyi bölme projesini Kuzey Irak'taki Kürtlerin kapasitesiyle ve burayı Suriyeli Kürtlerle bağlama boyutuyla ve belki de gelecekteki yıllar içinde Türkiye'nin güneyindeki Kürtler yoluyla tamamlamak istiyorlar.  Bu yedinci boyut, birçok sorun ve engellerle karşı karşıyadır. Amerika ayrıca bölgedeki enerji kaynaklarına hâkimiyetini Trump döneminde yaygınlaştırmak istiyor.

 

Trump'ın yeni stratejisinde bölgesel programda İngilizlerle iş paylaşımını da öngören bir ek bulunuyor. İngilizler Brexit sonrasında bölgesel çıkarlar konusunda elde ettiklerinin kendi oyunculuk düzeyi ile uyumlu olmadığını düşünüyorlar. Bu sebeple de bölgesel düzeyde çok etkin olmak ve bölgesel servetten ciddi bir pay kapmak için güçlü bir motivasyon taşıyorlar.  

 

Bu sebeple görüyorsunuz ki Katar'la Arabistan arasındaki krizde İngiliz tarafındaki Kuveyt, Ürdün ve Umman gibi bölge ülkeleri, gizli ve dolaylı bir şekilde Suudi Arabistan politikalarıyla uyumlu olmayan bir çizgi izliyorlar. Arabistan'ın yanında yer almalarına rağmen bağımsız bir çizgi izlemeye çalışıyorlar. Bu durum, Suudi yetkililerin “Kuveytliler, Suudi Arabistan'ın yanında dostça bir çizgi izlemiyorlar” demesine neden oluyor. Bu durum bu politikadaki İngiliz mahiyetini ortaya koyuyor.

 

İngilizler, Yemen, Irak, Suriye, İran ve Bahreyn konularında bölge servetlerinden pay alabilmek için kendisine Amerikan davranışlarından farklı ve bağımsız bir rol tanımı yapmaya çalışıyor.  

 

- Amerika'nın bu stratejilerine ulaşmak için ne tür programlar ve taktikler uyguladığını düşünüyorsunuz?

 

 

- Yeni stratejideki Amerikan programının birkaç özelliği var:

 

Birinci özellik: Trump'ın Amerika'sı, etkin bir askeri varlık göstermeye çalışıyor.

 

İkinci özellik: Obama yönetiminin aksine sınırlı askeri müdahaleler yapıp, Obama döneminden farklı olduğunu göstermeye çalışıyor. Suriye'nin Şaayrat hava üssüne saldırı, Suriye'nin kuzeyinde askeri üs kurma ya da Suriye'nin güneyinde ve Tenef'te askeri varlık bulundurma buna ilişkin örneklerdir.

 

Üçüncü özellik: Hızlı ve hacimli silah satışı, bölgede silahlanma yarışını körükleyecektir. Bu sebeple de bölgede yoğun bir askeri ve güvenlik ortamı oluşacaktır.

 

Dördüncü özellik: Amerikan programının bir diğer özelliği de şudur: Amerika, İran ve Rusya gibi bölgedeki rakiplerini ya da karşısında gördüğü diğer ülkeleri, yaptırım ve yoksullaştırma politikalarıyla cezalandırmaya ve onların manevra araçlarını ellerinden almaya çalışmaktadır. Bunu, petrol fiyatlarıyla oynayarak ya da yaptırımlarla rakip gördüğü ülkelerin ulusal politika bünyelerini yıpratarak uygulamaya çalışıyor.

 

Beşinci özellik: Amerika'nın yeni stratejisinde İran'la ilgili çeşitli özellikleri bulunan bir ana başlık bulunuyor.  Örneğin nükleer anlaşma sonrasındaki İran'ın muhtemel ekonomik kapasitesini sıfıra indirmeye çalışıyor. Bu konuda da nükleer anlaşmanın yürürlüğünün durmasından ya da tamamen başarısız olmasından da kaygı duymuyor.

 

Ayrıca nükleer alanla ilgili olmayan yaptırımlarını ağırlaştırarak, gayri resmi yaptırımlarla, diplomatik baskılar, basın, güvenlik, ekonomi vs. gibi alanlardaki baskılar aracılığıyla İran üzerindeki tazyiki şiddetlendirmeye çalışıyor.

 

- Size göre Amerika bu stratejilerinde ve programında ne ölçüde başarılı veya ne ölçüde başarısız olabilir?

 

- Bu stratejinin birçok zayıf noktası var. Bölgede son 20 yılda yaşanan tecrübe gösterdi ki Amerikalılar, bölgede İran veya İran ekseni karşıtı çabalarını şiddetlendirdikleri ve stratejik araçlarını telafi etmeye çalıştıkları ölçüde stratejik zararlara da uğradılar.

 

Ayrıca Amerika'nın bölgedeki müttefikleri de son derece kırılganlar. Türkiye'den, Suudi Arabistan'a, Katar'a, Emirliklere vs. kadar tüm ortakları geçen 6 yıl boyunca sürekli yenilgi şartları altında bulunuyor. Onların durumları daha önceki yıllara göre daha zayıftır.

 

Amerika'nın ortakları geçen yılların aksine kendi aralarında eylem birliği içerisinde değiller. Her birinin farklı bir çizgisi veya önceliği bulunuyor.

         

Trump stratejisinin zayıf noktalarından biri de bölgenin ekonomik servetlerini yağmalamaya odaklanmasıdır. Bu, kısa vadede Trump için ciddi bir kazanç getirebilir; ama uzun vadede Amerika'ya olan güveni azaltacaktır. Çünkü Amerika, kendi askerlerini bölgedeki müttefiklerinin güvenliği için kullanmaya hazır değildir. Bu durum Trump'ın stratejisinin ne ölçüde köklü ve derin olduğunun sorgulanmasına neden olmaktadır.

 

Öte yandan Amerika'nın yeni stratejisi, işlevsellik konusunda çok sınırlı bir fırsata sahiptir. Bu da bu stratejinin başarı düzeyini tartışmalı kılmaktadır. Çünkü diğer güçler Amerika'ya karşı daha etkin bir rekabete girişecektir. Mesela Rusya, ayrıca işaretlerine tanık olduğumuz Çin ve hatta Amerika ile Avrupa arasında bulunan çatlaklar, bu stratejinin işlevselliğini veya başarı düzeyini tartışmalı kılıyor.

 

Özellikle Batı Asya'da bölgesel düzeyde yeni güçler konumlarını sağlamlaştırıyor ve bu durum da Amerikan stratejisinin işlevselliğini azaltacaktır.

 

Amerika, büyük savaşlara ya da kontrol edilemez güvenlik gerilimlerine girebilecek bir güce sahip değil. Bizatihi bu durum bu stratejinin zayıflığını artıracaktır. Ayrıca Amerika'nın kendi içinde de Trump'la ilgili olarak birçok sorun bulunmaktadır. Örneğin yargı, başkanlıktan azledilme meselesi ve ekonomik sorunlar Trump'ın stratejisinin işlevselliğini ve başarısını tartışmalı kılıyor.

 

- Teşekkür ederiz.

 

 

Söyleşi: Vahid Kasımi

 

 

Çeviren: Hüseyin Mahir

 

 

www.medyasafak.net