Ortadoğu’dan rapor: ABD’nin bütün takviyeleri İran için

Ortadoğu’dan rapor: ABD’nin bütün takviyeleri İran için
Şaban, “Son yarım yüzyıllık tarihte, Suriye ve Irak’ın birbirine yaklaşması, koordinasyon kurması her zaman engellendi. (Eski Suriye Devlet Başkanı) Hafız Esad ve (eski Irak Devlet Başkanı) Ahmed Hassan el-Bekr kapsamlı bir anlaşmaya varmak üzereyken Saddam Hüseyin bir darbe yaptı ve Suriye’yle yakınlaşma isteyen bütün subayları idam etti” diyor.

 

 

Şermin Nervani

 

 

The American Conservative

 

 

Suriye ve Irak arasında bir Amerikan hançerine ihtiyaç duyuluyor.

 

 

ŞAM – IŞİD'i Suriye ve Irak'ta elinde kalan topraklardan çıkarma çabaları hızla ilerlerken, ABD ve müttefiki olan güçler kendilerini Suriye'nin güneydoğusundaki sınır kasabası El-Tanaf'ta emniyete alarak Şam'ı Bağdat'a bağlayan ana otoyolu kesti.

 

IŞİD'in yenilgiye uğratılması, Washington'un Suriye içindeki ifade edilen askeri hedefinden ibaret. O halde Amerikan askerleri orada, terörizme karşı kendi savaşlarını veren iki müttefik Arap devletini birbirine bağlayan hayati önemdeki bir arteri bloke ederek ne yapıyor?

 

IŞİD'e karşı yürütülen ABD öncülüğündeki kampanya olan Doğal Kararlılık Operasyonu Birleşik Ortak Görev Gücü'nün (CJTF-OIR) sözcüsü Albay Ryan Dillon, telefonda, “El-Tanaf'taki varlığımız geçici” diyor:  “Orada bulunmamızın başlıca amacı, başka yerlerde IŞİD'e karşı verilecek potansiyel savaşlar için o bölgedeki partner güçleri eğitmek… ve o sınır bölgesinde emniyeti sağlamak.”

 

Dillon vurgulamak için ekliyor: “Bizim kavgamız (Suriye'deki) rejimle değil.”

 

Fakat ABD uçaklarının El-Tanaf'a yaklaşan Suriye kuvvetlerini ve araçlarını vurduğu 18 Mayıs tarihinden bu yana Amerikan güçleri Suriye ordusuna ait iki insansız hava aracını düşürdü ve birkaç kez müttefik Suriye birliklerine ateş açtı, her defasında da “nefsi müdafaadan” bahsetti. Ancak aynı dönemde El-Tanaf'ta bulunan ABD destekli militanlar IŞİD'le çatışmaya bile girmemiş gibi görünüyor.

 

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın siyaset ve medya danışmanı Buseyna Şaban, bu retorik karşısında şaşkın: “Suriye'nin güneyinde ne yaptıkları sorulduğunda, kendi ‘ulusal güvenlikleri' için orada olduklarını söylüyorlar, peki o zaman Suriye ordusunun Suriye içindeki hareketlerine neden itiraz ediyorlar?”

 

Şaban yerinde bir soru soruyor. Uluslararası hukuka göre, egemen bir devlet içindeki herhangi bir yabancı asker varlığı, tanınmış hükümet otoritesinin – bu örnekte, BM Güvenlik Konseyi'nin tanıdığı tek Suriyeli otorite olan Esad hükümetinin – daveti olmadığı müddetçe yasadışıdır. Davet edilmemiş ordular, Suriye'nin IŞİD'le ve onun ortaya koyduğu uluslararası güvenlik tehdidiyle savaşmada “yetersiz veya isteksiz” olduğunu iddia ederek hukuku savuşturmaya çalışıyor. Fakat “isteksizlik ve yetersizlik” bir kanun değil yalnızca bir teoridir ve Ruslar Suriyelilerle birlikte IŞİD'e karşı savaşmak üzere Suriye'deki askeri sahaya girdiğinden beri bu argüman kayda değer düzeyde zayıflamaktadır.

 

Albay Dillon bu noktayı kabul ediyor, ancak Suriye ordusunun “bölgede yalnızca yakın zamanda kendini gösterdiğini” iddia ediyor ve “Eğer IŞİD'le savaşabilir ve onu yenebilir olduklarını gösterebilirlerse bizim orada olmamıza gerek kalmaz ve işimiz azalır, bu da bizim olumlu karşılayacağımız bir şey olur” diyor.

 

ABD'li hakimlere böyle bir kararı kimin aldırdığı belli değil. Suriye'nin IŞİD'e karşı savaşı son aylarda - Astana'da Rusya, Türkiye ve İran arasında Mayıs ayında yürütülen müzakereler esnasında “çatışmasızlık bölgesinin” kurulmasından bu yana - kayda değer düzeyde ilerledi. Hükümet güçleri ile bu bölgelerdeki bazı militan gruplar arasındaki uzlaşı anlaşmaları – ve başka militanların kuzeydeki İdlib vilayetine taşınması – Suriye müttefik güçlerinin dikkatlerini batıdaki stratejik bölgelerden uzaklaştırabilmesi ve ülkenin doğusunda IŞİD'le mücadeleye yoğunlaşabilmesi anlamına geliyordu.

 

İngiltere'nin önde gelen güvenlik ve savunma tedarikçisi IHS Markit tarafından Nisan 2017'de yayınlanan bir rapor, son 12 ayda “İslam Devleti” örgütünün Suriye hükümet güçleriyle bütün diğer karşı unsurlardan daha fazla savaştığını ortaya koyuyor. Kuruluş, “1 Nisan 2016-31 Mart 2017 arasında İslam Devleti'nin Suriye'de girdiği çatışmaların %43'ü Başkan Esad güçlerine, yüzde 17'si ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG), yüzde 40'ı ise rakip Sünni muhalefet gruplarına – özellikle de Türkiye destekli Fırat Kalkanı koalisyonunu oluşturanlara – karşıydı” bilgilerini veriyor.

 

Bir başka deyişle, bu örgütün toprak kayıplarının en fazla olduğu dönemde Suriye hükümet güçleri, IŞİD'le, ABD destekli güçlerin savaştığından iki kat fazla savaştı.  

 

Suriye ve Irak arasında bir Amerikan hançeri

 

Şu halde, IŞİD varlığının bulunmadığı ve Suriye ordusu ile müttefiklerinin militan muarızlarına karşı dev ilerlemeler kaydettiği bir bölge olan El-Tanaf'taki devam eden ABD varlığı ne anlama geliyor?

 

Yazar tarafından hazırlattırılan haritaya bakarsanız, Suriye'deki ana merkezleri Irak'a bağlayan yaklaşık üç ana otoyol bağlantısı olduğunu görürsünüz. En kuzeydeki sınır otoyolu şu anda, Batı Kürdistan adı verilen bağımsız bir devletçik oluşturmaya çalışan ABD destekli Kürt grupların kontrolü altında.

 

Haritanın ortasındaki Humus-Bağdat otoyolu, IŞİD'in 2014 yılında etrafına saldırmasından bu yana 120 bine yakın sivilin 10 bin kadar Suriye askeri tarafından korunduğu, IŞİD kuşatması altındaki Deyrezzor'dan geçiyor. Irak'a giden sınır noktası şu anda terörist grup tarafından bloke edilmiş olsa da, Suriye hükümet güçleri bölgeyi IŞİD kontrolünden geri almak için batıdan, kuzeyden ve güneyden hızla ilerliyor.

 

Ülkenin güneyinde bulunan ve müttefik Suriye güçlerinin militanlardan büyük ölçüde geri aldığı Şam-Bağdat otoyolu, kolaylıkla, Suriye ve Irak arasındaki ilk engelsiz yol haline getirilebilirdi. Elbette, ABD öncülüğündeki güçler El-Tanaf'a yerleşinceye ve o yolu kapatıncaya kadar. 

 

Suriyeliler bu yıl otoyolun çoğunu temizledi, fakat ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin tek taraflı olarak ilan ettiği bir “çatışmasızlık bölgesi” nedeniyle sınıra ulaşmaları engellendi.

 

CJTF sözcüsü Dillon, “Bunun bir çatışmasızlık bölgesi olduğu konusunda Ruslarla anlaşmaya varıldı” diyor.

 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise aynı fikirde değil: “Bu tip bölgeler hakkında herhangi bir şey bilmiyorum. Bunlar, koalisyonun tek taraflı olarak ilan ettiği ve muhtemelen tek başına eyleme girme hakkına sahip olduğuna inandığı topraklar olmalı. Biz bu tip bölgeleri kabul edemeyiz.” 

 

Suriye'deki rejim değişikliği planlarını çökmesinden bu yana, Beltway şahinleri Suriye'nin en az üç nüfuz bölgesine ayrılmasını savunuyor: güneyde İsrail ve Ürdün için bir tampon bölge, kuzey ve kuzeydoğuda ABD yanlısı bir Kürt oluşumu ve Suriye-Irak sınırı üzerinde kontrol.

 

Fakat El-Tanaf yolu üzerinde Suriye hükümet güçleriyle yaşanan çatışmalar şimdi, ABD'nin sınır planları açısından “istenmeyen bir sonuç” yarattı. Suriye müttefik birlikleri El-Tanaf sorununu birkaç hafta önce, Iraklı güçlerle daha kuzeyde sınır teması sağlayarak ve bu şekilde güneyde ABD müttefiklerinin erişimini keserek savuşturdu. Irak güvenlik güçleri de şimdi El-Tanaf sınırının Irak tarafındaki El-Velid sınır noktasına ulaştı ve bu, ABD öncülüğündeki güçlerin şimdi Şam-Bağdat yolu üzerinde Iraklılar ve Suriyelilerin arasında kaldığı anlamına geliyor.

 

Suriyeliler ve Iraklılar El-Tanaf bölgesini by-pass edip sınır teması kurmak için kuzeye yöneldiği zaman, sahada başka bir önemli olaylar dizisi yaşandı. ABD koalisyon güçleri şu anda kuzeydoğuda IŞİD'le savaştan – en azından Suriye'nin güneyinde – uzaklaştırılmış durumda. Bu, Washington'un Suriye-Irak arasındaki doğrudan sınır akışlarını kesme ve IŞİD'e karşı kendi büyüleyici zaferini elde etme planları için gerçek bir aksilik demek. Suriye hükümet güçlerinin Deyrezzor'a yönelmesiyle, ABD destekli güçlerin bu stratejik bölgenin kurtarılması savaşına katılımı şimdi kuzeyde Kürtlerin hakimiyetindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile sınırlı olacaktır. Bu esnada Suriye hükümet güçleri ise kuzeyden, güneyden ve batıdan güvenli geçiş yolları kurdu – ve müttefik Irak güçlerinin yardımıyla doğudan da bunu yapabilir.

 

Washington bu sınırı neden istiyor?

 

Deyrezzor'dan Elbu Kemal'e ve El-Kaim'e giden otoyol üzerinde Suriye hükümeti kontrolünün yeniden tesis edilmesi, Suriye'nin İran'daki müttefikleri için de bir öncelik. Şam'da bulunan bir Ortadoğu uzmanı olan Dr. Mesud Esadullahi, şöyle izah ediyor: “Elbu Kemal'den geçen yol, İran'ın tercih ettiği seçenek: Bağdat'a giden daha kısa, daha güvenli bir yol ve yeşil, yaşanabilir bölgelerden geçiyor. M1 otoyolu (Şam-Bağdat) İran için daha tehlikeli, zira Irak'ın Anbar eyaletinden ve çöl ağırlıklı bölgelerden geçiyor.”

 

Eğer ABD'nin El-Tanaf'taki hedefi Suriye ve Irak arasındaki güney otoyolunu bloke etmek, bu şekilde de İran'ın Filistin sınırlarına olan kara erişimini kesmek idiyse, fena halde köşeye sıkıştılar demektir. Suriyeli, Iraklı ve müttefik birlikler şimdi ABD öncülüğündeki güçleri güneyde epey faydasız bir üçgene sıkıştırdı ve IŞİD'e karşı “son muharebeleri” için yeni bir üçgen (Palmira, Deyrezzor ve Elbu Kemal arasında) oluşturdu.

 

İran'ın Suriye'deki yeni temsilcisi, Büyükelçi Cevad Türk Abadi, “Amerikalılar her zaman bir sonucu planlar ve sonra istenmeyen başka bir sonucu elde eder” gözleminde bulunuyor.

 

O ve Şam'da bulunan başka kişiler, uzun zamandır bölge devletlerinin yoksun kaldığı sınır yollarının kısa vadede yeniden açılacağı konusunda iyimser.

 

Türk Abadi, “İpek Yolu çağı boyunca Suriye, İran ve Irak arasındaki yol her zaman aktifti – ta ki sömürgecilik bölgeye gelinceye kadar” diyor.

 

Nasıl ki Batılı büyük güçler her zaman Rusya ve Çin'i birbirinden uzak tutmaya çabaladıysa, Ortadoğu'da da aynı böl ve yönet doktrini on yıllardan beri Suriye ve Irak arasına bir hançer sokmak için uygulandı.

 

Yakın zamanda, Hafız Esad'ın eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'la olan görüşmeleri hakkında bir kitap yayınlayan Şaban, “Son yarım yüzyıllık tarihte, Suriye ve Irak'ın birbirine yaklaşması, koordinasyon kurması her zaman engellendi. (Eski Suriye Devlet Başkanı) Hafız Esad ve (eski Irak Devlet Başkanı) Ahmed Hassan el-Bekr kapsamlı bir anlaşmaya varmak üzereyken Saddam Hüseyin bir darbe yaptı ve Suriye'yle yakınlaşma isteyen bütün subayları idam etti” diyor.

 

Saddam daha sonra İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı sekiz yıl sürecek bir savaş başlattı ve İran, Irak üzerinden karayolu erişimini yirmi yıldan daha uzun bir süreliğine kaybetti. 2003 başlarında ABD askerleri Irak'a saldırdı, Saddam'ı devirdi ve ülkeyi dokuz yıllığına işgal etti. Bu dönem boyunca İran uçaklarına sık sık denetim için inmeleri emredildi; bunu teşvik eden ABD işgal güçleri, İran'ın Lübnanlı direniş grubu Hizbullah'a ve diğer müttefiklerine silah ve tedarik sağlamasını engelleme arayışındaydı.

 

ABD askerlerinin Irak'tan çıktığı 2011 sonu itibariyle Suriye çatışması hâlihazırda gelişmekteydi ve bazı NATO üyesi devletler ile Fars Körfezi'ndeki müttefikleri tarafından tümüyle silahlandırılmış, finanse edilmiş ve destekleniyor haldeydi.

 

Esadullahi, “Bu sınırlar yeniden açıldığı zaman İran'ın ilk defa Suriye'ye ve Filistin'e kara erişimi olacak” diyor – ancak başkaları, İranlıların her zaman fark edilmeden ürün taşımanın yollarını bulduğuna işaret ediyor.

 

Şaban, “Ordumuz şimdi neredeyse sınırda, Iraklılar da kendi sınırlarında – ve biz durmayacağız” diye vurguluyor.

 

Suriyeli ve Iraklı kuvvetler, kendi askeri sahalarında faaliyet yürüten Amerikan güçlerini henüz mat etmedi. Halen, ABD'yi Suriye'nin güçlü Rus müttefikiyle karşı karşıya getirebilecek bir tırmanıştan bahsediliyor ki böyle bir tehlikeli gelişme, bölgesel veya küresel bir savaşa zemin hazırlayabilir.

 

Ancak Bağdat'ta, ABD öncülüğündeki koalisyonun sözcüsü Albay Dillon, Washington'da duyulan daha savaş yanlısı tehditlere kıyasla biraz daha ince bir ton kullanıyor:

 

“Biz Suriye'den toprak alacak değiliz. Eğer Suriye rejimi IŞİD'i yenilgiye uğratabileceğini gösterirse, bu bizim olumlu karşılayacağımız bir şey olur. Velid sınır kapısı, bu kapasiteleri gösteren iyi bir işaret. Hem Suriye hem de Irak tarafında sınırların emniyetini sağlamaya açığız. Biz herhangi bir şeyi bloke etmek için orada değiliz, IŞİD'i yenmek ve güçleri bunun için eğitmek için oradayız.”

 

Gerçek şu ki, El-Tanaf garnizonundaki ABD tarafından eğitilmiş militanlar bugün IŞİD'le savaşmıyor ve Haziran 2016'da El-Tanaf'a 200 mil uzaklıkta terör grubuna son kez büyük çaplı bir hücum düzenledikleri zaman “sakatlayıcı bir yenilgi” aldılar. Coğrafya, sahadaki güçler arası denge ve yaşanan ivme dikkate alındığında, ABD askerlerinin ve onların güneydeki Suriye-Irak sınırında bulunan vekil güçlerinin, ifade edilen hedeflere ulaşması akla yatkın değil. Şimdi onların mevzilerini Suriye devletine teslim etmesinin zamanı.

 

 

www.medyasafak.net