Selefilerin Lübnan Siyasetine Geri Dönüşü

Selefilerin Lübnan Siyasetine Geri Dönüşü
Söylenilene göre, Lübnan’daki siyasi liderlerden bazıları Şeyh Esir’i Katar’ın adamı olarak görüyorlar. Bu kişiler, şeyhin hedefinin Lübnan’da mezhebi ve grupsal fitneler çıkarmak olduğunu ve Katar tarafından hem mali, hem de fiili olarak desteklendiğini düşünüyor
 

Seyda kentinin Selefi âlimlerinden Ahmed el-Esir’in insanları Beyrut’taki gösterilere çağırması, güvenlik güçlerinde ülkedeki tansiyonun yeniden yükseleceği endişesini doğurdu.

Zira o, gösterilerde yer alan taraftarıyla Suriye’deki silahlı gruplar arasında bir irtibat kurmak istiyor. Öte yandan Beşar Esed yanlısı grupların da şeyh aleyhine gösteriler düzenlemesinden korkulduğu söyleniyor.

Şeyh El-Esir, meydanlardaki gösterilere katılıp, Hizbullah ve Şiilerin tanınmış isimleri aleyhine atılan sloganlara eşlik edinceye kadar İslam âleminde ve hatta Lübnan’daki Ehl-i Sünnet camiasında dahi tanınan bir sima değildi. O, bu hareketlerini Lübnan Ehl-i Sünnetini müdafaa olarak tanımlıyor, zira ona göre ülkesinde Ehl-i Sünnet sindiriliyor ve işgal altında.

Lübnan’daki Selefi hareket, “cihatçı”, tekfirci ve Vahhabi hareketlerin her birinden bir şeyler almış durumda. Elbette bunların bir kısmı barışçıl bir üsluba sahipler ve mezhebi ihtilafları İslam âleminin önünün alınmasının ve zayıflığının sebebi biliyorlar.

Selefi hareketlerden bazıları fikri olarak tekfirci hareketten ve “Tekfir ve Hicret” cemaatinden etkilenmiş durumdalar. Bu cemiyet ülkenin kuzeyinde askerlerle silahlı çatışmalara giriyor ve problemler yaşıyorlar. Bu grup, Lübnan askerlerini “haçlı ordusu” olarak tanımlıyor ve buna delil olarak onlara emir verenin Hıristiyan olduğunu öne sürüyor. En bilinen vukuatları 1999 yılında meydana geldi. Önderleri Ebu Ayşe olan Ez-Zeniyye adından bir grup ortaya çıktı ve çıkan çatışmalarda bu topluluktan onlarcası öldürüldü. Lübnan devleti 2005 yılındaki özel bir afla bu gruba özgürlüğünü kazandırdı. Aynı af ile 14 Mart Cephesi liderlerinden Samir Caferi de özgürlüğüne kavuşmuştu.

Bu olaylardan sonra tekfirci hareket siyasi sahnenin dışına çıkmış oldu ancak Suriye’deki iç kriz derinleşince, bu hareketler siyaset sahnesine geri döndüler ve bu ülkedeki silahlı gruplara mali yardımlarda bulunarak onları himaye etmeye başladılar. Hatta daha da ileri giderek bazı operasyonlara bizzat katıldılar. Elbette tüm bu faaliyetlerinin mali kaynağı Suriye rejiminin muhalifi Arap ve Batılı ülkelerdi.

Şeyh’in toplanma çağrısı kendi türündeki ilk davet değildi, aynı şekilde birçok çağrı da bundan önce yapılmış ancak halktan olumlu yanıt almamış ve bu gösterilerde birkaç yüz insandan fazlası toplanmamıştı.

Şeyh Esir’in gösteri çağrısında göze çarpan nokta şu ki, o Seyda şehrinde oturuyor ve bu şehir Güney Lübnan’ın başkenti konumunda. Ayrıca bu şehrin ahalisinin ekseriyeti Ehl-i Sünnetten ve akla gelen o ki, Şeyh Esir Beyrut’u gösteri için sebepsiz yere seçmedi. Bu çağrıyla Ehl-i Sünneti’in büyük şahsiyetleriyle karşı karşıya gelindi çünkü bu kişiler söz konusu gösteriyi mezhebi ve grupsal ayrışma olarak görüyorlar ve ülke içerisinde genelde hâkim olan Suriye rejimi yanlısı gruplarla sorun yaşanabileceğini, hatta gösterilerin düzenleneceği Şehidler Meydanı’nda kendilerine müdahale edilebileceğini düşünüyorlar.   

Bu aşamada Lübnan güvenlik güçlerinin karşısında iki seçenek duruyor: ya onları birbirinden uzak tutacaklar ya da iki gruba da gösteri izni vermeyecekler.

Geçen Cuma, eski bakanlardan ve Arap Baas Partisi Lübnan şubesi yönetim kurulu üyesi Faiz Şükür Suriye rejimine destek için bir gösteri çağrısında bulundu. Gerçekte bu öneri Şeyhin çağrısına cevap niteliğindeydi. Dini önderler ve Seyda şehrinin önde gelen şahsiyetleri Şeyhi aldığı karardan geri döndürmeye çalışıyor ancak bu çabalar olumsuz cevaplarıyla karşılık buldu. Şeyh Esir çağrısını tekrarlayarak, gösterinin ana şiarının “Lebbeyk ya Hums” olacağını söyledi.

Şeyh Esir son konuşmalarında biraz daha ileriye gitti ve gruplar ve mezhepler aleyhinde tahrik edici konuşmalar yaptı. Cuma hutbeleri ve bunlardan önce düzenlediği konferansların büyük bir kısmında 8 Mart Cephesi ve özellikle de Hizbullah hakkında konuştu.

O bu konuşmalarında Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ı suçladı ve Nasrallah’ı gösterilerde dökülmesi muhtemel her damla kanın sorumlusu olarak gösterdi. Şeyh Esir ayrıca “Allah’a and olsun ki, bu gösterinin düzenlenmemesinin Allah indinde büyük bir yükümlülüğü vardır ve biz asla bu hususta sessiz kalmayacağız” dedi. Bu konuşma Ehl-i Sünnet taifesini ve yakın ülkeleri Hizbullah aleyhinde kışkırtmak için yapılmıştı.

Sefir gazetesinin Lübnan baskısında bildirdiğine göre Ehl-i Sünnet’in meşhur mezhebi örgütü İslami Cemaat bu gösterilere katılmayacağını ilan ederek Esir’in tahrik edici siyasetlerine karşı duracaklarını beyan etti. Zira Esir tüm kararları tek başına alıyor ve kendi şahsına insanları birleşmeye davet ediyordu. Trablus kentindeki “Âlimler Buluşması” ve “İslami Heyet” gibi Ehl-i Sünnetin bilinen grupları da gösterilere katılmayacaklarını ilan ettiler, üstelik söz konusu şehrin selefi hareketlerin Lübnan’daki merkezi kabul edildiği biliniyor.

İrna Haber Ajansının bildirdiğine göre, ilgili Lübnan makamları mevcut siyasi gerilimi de göz önüne alarak, Şeyh Esir’i bu kararından döndürmeye çalışıyorlar, çünkü siyasi gruplar arasındaki mevcut durumda Esir’in bu yoldaki ısrarını sürdürmesi, taraflar arasındaki gerilimi de yükseltecektir.

Elbette Lübnan emniyeti söz konusu gösteriye katılanların sayısının beş binden fazla olmayacağını öngörüyor ve Hizbullah’ın, Emel hareketinin ve 8 Mart Cephesinin diğer gruplarının “Faiz Şukr”un davetiyle düzenlenecek Suriye’ye destek gösterisine hiçbir şekilde iştirak etmeyeceklerinden, zira hiçbir şekilde mezhebi bir fitne çıkarmak isteyen birinin eline bahane vermek istemeyeceklerinden emin.

Söylenilene göre, Lübnan’daki siyasi liderlerden bazıları Şeyh Esir’i Katar’ın adamı olarak görüyorlar. Bu kişiler, şeyhin hedefinin Lübnan’da mezhebi ve grupsal fitneler çıkarmak olduğunu ve Katar tarafından hem mali, hem de fiili olarak desteklendiğini düşünüyor. Körfez ülkelerindeki siyasi oluşumlar da Şeyh Esir’i koruyor ve onu desteklemek için gayret gösteriyorlar.

moqavemat.ir sitesinde yayınlanan bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için  tercüme edilmiştir.