Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (17)

Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (17)
İbn Teymiyye “İmam Mehdi hiç şüphesiz Hz. Fatıma ve Hz. Ali’nin (a.s) evlatlarındandır ve bu kişilerin 12’incisidir” ifadesini kullanıyor. İmam İbn Teymiyye, Minhâcü’s-Sünne’de Mehdi’nin (a.s) bu özelliklerinin Tevrat’ta ve Müslümanların kaynaklarında yer aldığını kaydediyor.

 

 

 

Nasrtv.com

 

 

1968'de Yemen'de dünyaya gelen İsam el-İmad, Suudi Arabistan üniversitelerinde tahsil görmüş ve Bin Baz gibi önde gelen Selefi ulemasından ders almış bir Vahhabi âlimi iken, Şia ile tanışmasının ardından bu mezhebe geçmişti. 1989 yılından beri Kum'da tahsilini sürdüren Dr. İsam el-İmad pek çok kitap kaleme almış önemli bir muhakkiktir.

 

Medya Şafak olarak, Nasr TV'de yayınlanmış olan "Selefiliğe 100 Soru" programlarının tam çevirisini sırayla sunuyoruz.

 

 

 

56. mesele: İbn Teymiye'ye göre 12. İmam Mehdi'dir

 

 

Selefi kardeşlerimin bize yönelttiği önemli bir soruyu cevaplamak istiyorum. 12'inci İmam olan Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin (a.s) Mehdi olduğuna nasıl inanırız? Onlara İbn Teymiyye'nin Minhâcü's-Sünne kitabından alıntı yaparak yanıt vereceğim. İbn Teymiyye, Tevrat'ta pek çok kez Ahmed (Muhammed) ismi ile Nebi'ye (s.a.a) işaret edildiğini ve O'ndan sonra 12 kişinin geleceğinin belirtildiğini söylüyor. Ardından İbn Teymiyye “İmam Mehdi hiç şüphesiz Hz. Fatıma ve Hz. Ali'nin (a.s) evlatlarındandır ve bu kişilerin 12'incisidir” ifadesini kullanıyor. İmam İbn Teymiyye, Minhâcü's-Sünne'de Mehdi'nin (a.s) bu özelliklerinin Tevrat'ta ve Müslümanların kaynaklarında yer aldığını kaydediyor.

 

Bana İbn Teymiyye'nin, 12'inci İmamın Mehdi (a.s) olduğu bilgisine nasıl vardığını soruyorlar. Onlara, “İbn Teymiyye, Rasulullah'ın (s.a.a) söylediklerini bize naklediyor” dediğimde ise hadisin senedini soruyorlar. Ben de “Kendinden önceki âlimlere dayandırıyor” cevabını veriyorum. Rasulullah'a (s.a.a) “Mehdi kimdir?” diye sorduklarında “Yeryüzü zulümle dolduğu gibi, O, yeryüzünü adaletle dolduracaktır” cevabını veriyor. “Sonra ne olacak?” diye sorduklarında ise “El-herc ve'l merc” (kargaşa) meydana gelecek” buyuruyor.

 

Başka bir rivayette ise, Hz. Peygamber'e (s.a.a) 12 İmam sorulduğunda Nebi (s.a.a) yine aynı cevabı veriyor: “12 İmamdan sonra el-hercu ve'l merc ortaya çıkacak.” Bahsi geçen iki rivayeti birbirine atfettiğimizde İmam Mehdi (a.s) hakkındaki gerçekleri görmek hiç zor değil.

 

Ehl-i Sünnet âlimleri Mehdi'nin (a.s) 12'inci İmam olduğunu Nebi'nin (s.a.a) hadislerine dayanarak kabul ediyorlar. Bu bağlamda 12 İmam inancının Nebi'nin (s.a.a) akidesine aykırı olduğu söylemleri kendi kendini yalanlıyor. Selefi âlim Şeyh Osman Hamis ile gerçekleştirdiğim münazaralarda modern çağda yaşamış 60'tan fazla Sünni âlimin Mehdi'nin (a.s) 12'inci imam olduğunu kabul ettiğini kanıtladım.  Elbette tek bir farkla, onlar Mehdi'nin (a.s) Hz. Fatıma ile İmam Ali'nin (a.s) neslinden ve 12'inci İmam olduğunu doğruluyor, ancak Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin söz konusu Mehdi olduğunu kabul etmiyorlar. Bunca açık delil mevcutken, bunu kabul etmemenin taassuptan öteye geçmeyen bir düşünce yapısını yansıttığını belirtmek isterim.

 

 

57. mesele: Sahih-i Müslim Ehl-i Beyt diyor

 

 

Şeyh Osman Hamis ve el-Beluci dahil pek çok Selefi âlim ile girdiğim onlarca münazarada, en sahih kitaplarda -Kur'an'dan sonra en güvenilir kitaplar sayılan Buhari ve Müslim'de- “Size Allah'ın Kitabını ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum” hadisinin bulunup bulunmadığını sordum. Bu hadis Müslim'de bu şekilde geçmektedir. Yani “Size Allah'ın Kitabı ile sünnetimi bırakıyorum” demiyor!

 

Öyleyse en doğru kabul edilen kitapta hadis-i şerif “Size Allah'ın Kitabını ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum” şeklinde geçiyorken, bunu kabul edenleri niçin ayıplıyoruz? Kur'an-ı Kerim ve O'nun bir parçası olan nebevi sünnetin yanı sıra nebevi Ehl-i Beyt'e de sarılanları niçin kınıyoruz? Üstelik elimizdeki en sıhhatli kabul edilen kitaplarda,  “Size Allah'ın Kitabı ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum” hadisi yer alıyorken.

  

 

58. mesele: Yahudi ve Hıristiyan âlimler gibi hakikati gizlemeyin

 

 

Kur'an-ı Kerim'de Yahudi ve Hıristiyanların bir özelliğinden bahsediliyor. Onların, Hz. Muhammed'in (s.a.a) nübüvvetini gizli tuttuğu bilgisi yer alan Kur'an'da, “Kendilerine kitap verdiklerimiz O'nu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar” (Bakara, 147) ayet-i kerimesi var. Bunun yanı sıra Kur'an'da “Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim! demişti.” (es-Saff, 6) ayeti yer alıyor. Semavi elçilere Rasulullah'ın isminin Ahmed olduğunun müjdelendiği belirtiliyor. Ancak Yahudi ve Hıristiyanlar bundan emin olmalarına rağmen Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğini gizli tuttular. 

 

Onlarca sene boyunca, münazaralarımda ve her ortamda Selefilerin önünde bu konuyu masaya yatırdım. Örneğin Selefi âlim Muhammed Ali el-Bar'a “Sizin Yahudi ve Hıristiyanlar gibi olmanızdan korkuyorum. Onlar Ahmed'in (s.a.a) nübüvvetini sakladılar, siz de Sekaleyn hadisini saklıyorsunuz” dedim.

 

Suudi Arabistan'da yaşadığım günlerde şunu fark ettim. Kur'an'dan sonra en sahih kabul edilen kitapta (Sahih Müslim) yer alan, Zeyd bin Erkam'dan nakledilen “Size Allah'ın Kitabı ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum” hadisini Suudi bir âlim bir türlü zikredemiyordu. Çünkü bu hadisi dile getirmek; camilerde, okullarda, televizyon kanallarında ve birçok mecrada yasak. Öyleyse bu, Yahudilerin yaptığı gibi bilinen bir hakikati gizlemek değil midir? Bu, bir çeşit ihanet değil midir? Peki, Yahudi ve Hıristiyanların yöntemi de hakikati gizleyerek inkâr etmek değil midir?

 

Rasulullah hadis-i şerifte “Sizden öncekilerin (Ehl-i Kitab'ın) yoluna adım adım, karış karış tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz” dediğinde, “Ey Allah'ın Rasulü, Yahudi ve Hristiyanlara mı uyacağız?” diye sordular. Rasulullah da (s.a.a) “Ya kime olacak?” cevabını verdi. Peki biz niçin ilmi gizliyoruz? Eğer biz Yüce Allah'ın Kitabı ve Sünnetin doğruluğuna inanıyorsak, niçin Suudi hatiplerin camilerde rahatça konuşmasına izin vermiyoruz?

 

Rasulullah'ın (s.a.a) bir rivayette “Size Allah'ın Kitabını ve Ehl-i Beyt'imi bıraktım” dediğini, başka bir rivayette de bu hadisin “Allah'ın Kitabını ve Sünnetimi bıraktım” şeklinde geçtiğini söylemelerinde ne mahsur var? Üstelik “Size Allah'ın Kitabını ve Ehl-i Beyt'imi bıraktım” rivayetinin diğer rivayetten daha sahih olduğu konusunda fikir birliğine varılmasına rağmen, bu hadisin zikredilmesine niçin izin vermiyorsunuz? Niçin gerçekleri gizliyorsunuz? İnsanların Ehl-i Beyt mezhebine girmesinden ve bu mesele ile gerçeklerin açığa çıkmasından korktuğunuz için mi?

 

 

59. mesele: Muaviye ve Yezid'i bile 12 İmam'dan saydılar!

 

 

12 İmam hadisi ile ilgili önemli bir mesele de, bu İmamların kimler olduğu konusudur. Ben daima bu konuda fikir birliği içerisinde olduğumuzu söylüyorum. İmam Mehdi'nin (a.s) Hz. Fatıma ile Hz. Ali'nin (a.s) soyundan olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Ancak Selefi şeyhlerinden Muhibbuddin Hatib gibi bazı âlimler, Muaviye'nin 12 İmamdan olduğunu savunuyor, buna karşın İmam Hasan (a.s) ile İmam Hüseyin'in (a.s) 12 İmamdan oluşunu reddediyorlar! Buna göre Abdülmelik bin Mervan ve hatta Yezid bile 12 İmam arasında yer alıyor!

 

Şeyh Muhibbuddin Hatib bununla da yetinmiyor, Emevi ailesinin Nebi'nin (s.a.a) sözleri ile övülmüş bir aile olduğunu iddia ediyor! Çünkü Rasulullah'ın (s.a.a) "Bu din On İki İmam var oldukça aziz ve ayakta duracaktır” hadisini göz önünde bulundurarak, kendine göre bu imamların (Muaviye, Yezid, Abdulmelik vs.) çoğu Emevilerden olduğu için Emevilerin övüldüğü sonucuna varıyor!

 

Onlara önemli bir soru sormak istiyorum, bu imamlarınız Rasulullah'ın (s.a.a) sözleri ile örtüşüyor mu? Yani, bir taraftan 12 İmamı tayin eden Rasulullah (s.a.a) Hz. Ali'nin bu imamlardan olduğunu, 12'inci İmam Mehdi'nin İmam Ali'nin soyundan geldiğini beyan ediyor. Diğer taraftan da Ali (a.s) ile savaşan Muaviye'nin de bu 12 İmam arasında yer aldığı kabul ediliyor! Aynı resme Yezid ve Muaviye de ekleniyor. Muaviye de 12 İmamdan biri oluyor, Hz. Ali de! Bu da yetmiyor, İmam Mehdi'nin (a.s) ceddini (İmam Hüseyin) katleden Yezid de 12 İmamdan biri oluveriyor! Bunlar birbiri ile örtüşmüyor. Bunu bir sanat gibi düşününün, bir insan resim yaptığında, oluşan tablo bir ahenk ve uyum içinde değilse, o kişiye ressam denmez.

 

Diğer yandan İmam Ali'nin (a.s) ilk imam, Hasan (a.s) ve Hüseyin'in (a.s) O'nun ardından gelen imamlar olduğu, Hz. Hüseyin'in soyundan 9 tane daha imam geldiği ve 12'inci İmam Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin Mehdi olduğu düşüncesi, tıpkı muazzam bir tablo gibi uyum ve ahenk içinde! Bu renkleri ve desenleri birbiri ile son derece uyumlu olan tablo da, ressamı da övülmüştür! Diğer uyumsuz ve uyduruk tablo ise, güzellik adına hiçbir şey sergilemiyor!

 

 

60. mesele: İmam Ali (a.s) adaletin ta kendisidir

 

 

Masaya yatırmak istediğim önemli bir konu da Selefilerin adalet sorgusudur. Birçok Selefi kardeşim, “Hz. Muhammed'den (s.a.a) sonra damadı Ali (a.s) yönetici olsaydı bu adalete aykırı olurdu. Çünkü İslam şura seçimini gerektirir. Yöneticilik Muhammed (s.a.a) ve ailesine has bir konum değildir” şeklinde yorum yapıyor. Ben de onlara diyorum ki: “Öyleyse ahir zamanda da mı adalet yok? Siz İmam Mehdi'nin (a.s) ahir zamanda geleceğini, 12'inci İmam olduğunu icma yoluyla kabul ediyorsunuz. Âl-i Muhammed'den (s.a.a) olduğuna da karşı çıkmıyorsunuz. Bunları adalete aykırı görmüyorsunuz da, İslam'ın erken dönemlerinde ilk imamın Hz. Ali (a.s) olmasını niçin adil bulmuyorsunuz?”

 

Merhum Abbas Mahmud el-Akad diyor ki, “Adalet hiçbir meselede İmam Ali'nin hilafeti kadar yerinde kullanılmamıştır.” Ehl-i Beyt mezhebine “İslam'ın adaleti” adı verildi. İmam Ali (a.s) İslam'ın adaleti olarak anıldı. Tüm Müslüman imamlar İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) adaletini kabul etmiştir.

 

İmam Zemahşeri, İmam Razi, İmam Sanani, İmam İbn Hazm Endülüsi ve tüm dünya imamları dini anlatıyor, ancak İmam Cafer-i Sadık dediğimizde “Adalet nerede?” sorusu karşımıza dikiliyor. Bu soru başlı başına adalete aykırı değil midir?  

 

 

 

Çeviri: Merve Soydaş

 

 

www.medyasafak.net