Katar krizinin orta yerinde Hamas ve İran daha fazla yakınlaşma yolunda ilerliyor

Katar krizinin orta yerinde Hamas ve İran daha fazla yakınlaşma yolunda ilerliyor
Al-Monitor, Hamas heyetinin ilave olarak, İran’ın Kudüs Gücü komutanı, Tümgeneral Kasım Süleymani’yle de görüştüğünü öğrendi, ancak görüşmede nelerin vuku bulduğuna dair başka bir bilgi bulunmuyor. İranlı bir siyasi kaynak Al-Monitor sitesine, şu an itibariyle önceki beş yılın tüm sonuçlarının geride kaldığını ve İran’ın Hamas’a olan desteğinin şu anda, Suriye krizinin öncesinde olanın dahi ötesinde olduğunu söyledi.

 

 

 

Ali Haşim

 

 

Al-Monitor

 

 

 

TAHRAN, İran — Hamas Siyasi Büro üyesi İzzet el-Rişk'in, hareket adına başında bulunduğu bir heyetle birlikte İran dini liderinin dış politika danışmanı Ali Ekber Velayeti'yle görüşmesi, iki isim arasında 1991 yılından beri gerçekleşen ilk görüşme oldu. O tarihte El-Rişk Hamas'ın alt kademeli bir üyesi, Velayeti ise İran'ın dışişleri bakanıydı. 1991'deki görüşme İran'a Filistin toprakları içinde güçlü bir müttefik, Hamas'a ise İsrail'e karşı savaşını yeni bir aşamaya taşımasını sağlayacak sağlam ve cömert bir destek kazandırdı. Tüm bunlar bölgenin, Filistinliler ve Ürdünlülerin İsrail'le ayrı ayrı barış anlaşmaları imzaladığı bir barış sürecinin içinde olduğu bir dönemde oldu.

 

İlk görüşmenin anıları akla yalnızca kişisel boyutu açısından değil, aynı zamanda Hamas'ın son İran ziyaretinin – tıpkı 1991'de olduğu gibi – ilişkileri yeniden rayına oturtma amaçlı olması nedeniyle geliyor. Bu özel nedenlerden ötürü heyet üyeleri, hareket içindeki bütün düşünce çizgilerini temsil edecek şekilde, dikkatle seçildi.

 

Velayeti'yle görüşme, heyetin Tahran'da gerçekleştirdiği tek görüşme değildi; heyet aynı zamanda Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve parlamento sözcüsü Ali Laricani'yle de bir araya geldi ve 5 Ağustos'ta, dünya çapından gelen onlarca heyetle birlikte, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin yemin törenine katıldı.

 

 

Heyetin içinde, her ikisi de İsrail'in kendi ulusal güvenliğine ciddi tehdit olarak gördüğü üst düzey komutanlar olan Zahir el-Cebarin ve Salih el-Aruri de vardı. 9 Haziran tarihinde İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman, İsrail'i ziyaret eden ABD'nin Birleşmiş Milletler büyükelçisinden, Aruri'nin Cebarin'le birlikte Katar'ı terk ettikten sonra yerleştiği Lübnan'dan sınır dışı edilmesi için baskı yapılmasını istemişti. Her iki komutan da İsrail tarafından, Batı Şeria'daki saldırıların sorumlusu olmakla suçlanıyor. Bu yüzden daha önce Türkiye'ye de – Aruri'nin Suriye'den ayrıldıktan sonraki durağı – kendisini sınır dışı etmesi için baskı yapılmıştı. Aruri'nin Beyrut'ta görülmesinden kısa süre sonra Cebarin ve Aruri'nin Tahran'da bir İranlı yetkiliyle birlikte görülmesi, hem Hamas hem de İran'ın İsrail'e gönderdiği, baş düşmanlarının yeni bir teşebbüse koyulduğunu gösteren açık bir mesaj olabilir.  

 

 

Al-Monitor, Hamas heyetinin ilave olarak, İran'ın Kudüs Gücü komutanı, Tümgeneral Kasım Süleymani'yle de görüştüğünü öğrendi, ancak görüşmede nelerin vuku bulduğuna dair başka bir bilgi bulunmuyor.  İranlı bir siyasi kaynak Al-Monitor sitesine, şu an itibariyle önceki beş yılın tüm sonuçlarının geride kaldığını ve İran'ın Hamas'a olan desteğinin şu anda, Suriye krizinin öncesinde olanın dahi ötesinde olduğunu söyledi.

 

Suriye'deki savaş, iki taraf arasındaki ilişkiler açısından sert sonuçlar getirmişti. Bir diğer Hamas yetkilisine göre hareket, krizin başlangıcında Suriye hükümeti ve muhalefet arasında köprü kurmaya çalıştı, ancak bu çabalar boşa gitti. Al-Monitor sitesine isminin açıklanmaması şartıyla konuşan yetkili, “2014 yılında, Suriye'deki krizi çözmek için Türkiye ve İran'ı bir araya getirme yönünde başka bir girişimimiz oldu. Bazı nedenlerden ötürü bu da olmadı” ifadelerini kullandı. Tahran'a yapılan bu ziyaretin yeni bir sayfa açma amaçlı olmadığını söyleyen yetkili, “Farklılıklara rağmen, Hamas Tahran'ı ziyaret etmeyi hiç bırakmadı. Her zaman farklı düzeylerde ziyaretler oluyordu; ancak bu kez, cumhurbaşkanının yemin törenine katılım davetiyle birlikte gerçekleşen ziyaret, üst düzey yetkilileri bir araya getirmek ve bölgesel sıkışıklıkları tartışmak için fırsat oldu” şeklinde konuştu.

 

Yetkili ayrıca şunları söyledi: “Bir Arap-İsrail barış konferansı yoluyla İsrail'i bölgede diğerleri gibi sıradan bir devlet olarak kabul etmemizi sağlama yönünde girişimler var, ancak Mescid-i Aksa ve Kudüs halkı, bunun mümkün olmadığı yönünde açık bir mesaj verdi. İsrailliler ve Amerikalılar vazgeçmeyecek ve baskıyı arttıracak. Bu yüzden bölgedeki durum bizi, bu projeyle mücadele etmede Filistin davasını üst düzey bir öncelik olarak gören bölgesel aktörlerle koordinasyon içinde birleşik bir Filistinli duruşuna sahip olmaya teşvik ediyor.”

 

İran İslam Cumhuriyeti tarafından 1979 İslam Devrimi'nden bu yana benimsenen doktrine göre İsrail bir düşmandır ve İsrail devleti, Filistin toprakları üzerindeki işgalci bir güçtür. İran bu yüzden, Lübnan'daki Hizbullah hareketiyle birlikte, çeşitli Filistinli grupları İsrail'e karşı savaşlarında destekledi.

 

Al-Monitor sitesine isminin açıklanmaması şartıyla konuşan ikinci bir Hamas yetkilisi de “Bu ziyaret yeni bir sayfa değil” dedi: “Yeni sayfa bir süre önce açılmıştı, her iki taraf da sağlam bir zemine dayandığımız konusunda hemfikir. [İlişkimiz] 25 yaşında, bu yüzden de sıfırdan başlamıyoruz. Her iki taraf da neye ihtiyacımızın olduğunu biliyor, bu yüzden de İran'da veya Hamas'ta hiç kimse ayrıntıları açıkça tartışmıyor. Biz sonuçlara daha fazla ilgi gösteriyoruz ve yakın zamanda meseleler açık hale geldi; sahadaki gelişmeler de seçimimizin doğru olduğunu kanıtlıyor.”

 

Bölgedeki mezhepsel bölünme nedeniyle, Hamas'ın kendi halk tabanının iradesine ters düşecek şekilde İran'a daha fazla yaklaştığını görmek kolay bir iş değildi. İran da kendi müttefikleri ve seçkinleri arasında var olan, Hamas'a güvenmenin doğru bir seçim olmadığı şeklindeki yaygın inancı karşısına alıyordu. Belki İran bir ülke olarak, Körfez krizi nedeniyle ve Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri yetkililerinin Filistinli grubu terörist bir örgüt olarak yaftalayan resmi duruşları nedeniyle, Hamas'ınkinden daha geniş bir hareket alanına sahipti.

 

 

Katar'ın Hamas'a olan siyasi ve mali desteği, Körfez devletlerinin Katar'a olan baskıyı arttırmasına sebep olan bir meseleydi. Küçük Körfez devleti, Doha'da bulunan bazı Hamas komutanlarından ülkeden ayrılmalarını istemek zorunda kaldı.

 

 

Bu ikilem, grup liderlerinin ellerinden gelenin fazlasını yapıp tümüyle İran'la ilişkileri normalleştirmeye yönelmesini kolaylaştırdı. Yeni bir Hamas yönetiminin seçilmesi de Tahran'la stratejik ittifakı yeniden başlatma kararı üzerinde etkili oldu. Bu normalleşme kendini, Hamas'ın yemin törenine katılmasında gösterdi ve daha sonra, Hamas'ın yeni Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye Gazze Şeridi'nden çıkıp Mısır'a geçtiğinde ve ardından bölge turuna İran İslam Cumhuriyeti'nden başladığında, her iki tarafça, daha üst düzeylerde övüldü. 

 

 

 

www.medyasafak.net