MOSSAD’ın Washington’daki zorlu misyonu: ABD-Rusya anlaşmasının tadil edilmesi

MOSSAD’ın Washington’daki zorlu misyonu: ABD-Rusya anlaşmasının tadil edilmesi
Yüksek seviyeli bir İsrail güvenlik kaynağı aynı web sitesine Ruslarla yapılan görüşmelerin “sinir bozucu” olduğunu vurguladı… “Onlara İran tehdidinden bahsettiğimizde bize verdikleri cevap ‘gülümsemek’ oluyordu. Ruslar onlara ne söylediğimizi ve onlardan ne istediğimiz anlamak istemiyorlar; onlar İran’ı bölgede bir istikrar unsuru olarak görüyorlar.”

 

 

 

Yahya Dabouq

 

 

Al-Akhbar

 

 

17 Ağustos 2017

 

 

Bazılarında mevcut olan gereksiz kibir bir yana bırakıldığında, Suriye devletine ve müttefiklerine karşı olan eksenin yenilgiye uğradığı, en azından hedeflerine ulaşmakta başarısız olduğu hususu tartışılmaz bir gerçektir. İsrail ise, bir diğer açıdan Şam ve onunla birlikte olanların zaferi anlamına gelen bu sonuçla yaşamak ve bunu kabullenmek konusunda zorlanmaktadır. Bu nedenle, hâlihazırda “eli güçlü olmamasına” karşın, hem savaş meydanlarındaki hem de siyasi alandaki gerçeklere direnmeye çalışmakta;  son yıllarda gerçekleşmesi yönünde güçlü bir şekilde umut beslediği “zafer”in artık gerçekleşmesi çok da mümkün görünmeyen avantajlarından faydalanma yönündeki çabalarında ısrar etmektedir.

 

İsrail Hükümeti Başbakanı Benyamin Netanyahu Suriye'de oluşan tehdit ve İsrail'in karşı karşıya kaldığı güvenlik sorunlarını kısa ve özlü bir şekilde “IŞİD çıkıyor ve İran giriyor” diyerek özetlemiş, tanımladığı bu tehdit ile ilgili olarak şunları ilave etmişti: “İran'ın ve onun başta Hizbullah olmak üzere uzantılarının Suriye'de askeri konumlanışlarına kararlı bir şekilde karşı koyuyor ve İsrail'in güvenliğini muhafaza etmek için gereken her şeyi yapıyoruz”.

 

Ancak, “gereken her şey”den kastedilenin, MOSSAD Şefi Yossi Cohen'in İsrail'in Politika ve Güvenlik İşleri için Küçültülmüş Bakanlar Kurulu (KABİNET) önünde yaptığı son sunumda “Şii Hilali'ne karşı koyabilecek yegâne güç” olarak tanımladığı ABD'nin münhasıran yapabilecekleri olduğu anlaşılmaktadır. Cohen, bu nedenle, Netanyahu Hükümetinin ABD ile ve özellikle Donald Trump Yönetimi ile olan iyi ilişkisini kullanarak ABD'nin bu yönde adımlar atması için zorlanmasını talep etti.

 

İsrail'in Suriye'de ne siyasi durumun ne de savaş alanındaki gelişmelerin mecrasını değiştirecek bir gücünün olmadığının dolaylı bir şekilde itirafı anlamına gelen bu arka plan karşısında,  İsrail Hükümeti Mossad Şefi Yossi Cohen başkanlığında ve İsrail Ordusu Askeri İstihbarat Başkanı ile Güvenlik Bakanlığı Siyasi Güvenlik Birimi Başkanının da aralarında bulunduğu üst düzey bir güvenlik heyetinin ABD'ye giderek ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster ile görüşmesini kararlaştırdı. Bu güvenlik heyeti ABD ve Rusya'nın Suriye ile ilgili anlaşması konusunda İsrail'in endişelerini Trump Yönetiminin en güçlü adamına aktaracak; bu meyanda söz konusu anlaşmanın yeniden ele alınması, başta İran ve Hizbullah'ın uzaklaştırılması ve Suriye devletiyle ilgili diğer bazı düzenlemeler olmak üzere İsrail'in talepleriyle uyumlu olacak değişikliklere gidilmesi imkânlarını araştıracak.

 

Söz konusu heyetin ziyaretini ve amaçlarını açığa çıkaran Haaretz gazetesinin yüksek seviyeli bir güvenlik görevlisinden aktardığına göre, “heyetin görüşmeleri İsrail'in Suriye ve Lübnan ile ilgili güvenlik ihtiyaçlarına odaklanacak”, heyet Suriye'de ateşkes anlaşmasının değiştirilmesi gerekliliği konusunda ABD idaresi yetkililerini ikna etmeye çalışacak, bu meyanda açık bir şekilde yapılmak istenen şey ise “İran kuvvetlerinin yanı sıra Hizbullah unsurlarının ve Şii milislerin Suriye'den çıkarılması” olacaktır.

 

Amaçları da açıklanan bu ziyaret, İsrail'in son birkaç haftadır ABD-Rusya Anlaşmasını değiştirmeye yönelik tüm çabalarından sonra gerçekleştiriliyor. İsrail, düşmanlarının Suriye sahnesinden çekilmesine dair herhangi bir hususu içermemesi ve “Suriye'nin askeri kapasitesinin restorasyonunu engelleme” konusu da dahil olmak üzere zafer sonrası Şam ve müttefikleri hakkındaki düzenlemeler konusundaki taleplerinin dikkate alınmamış olması nedenleriyle anlaşmayı ve içeriğini reddetmişti. Bu ziyaret, geçtiğimiz haftalardaki görüşmelerinin başarısızlığa uğraması sonucunda İsrail'in yüksek seviyeli bir güvenlik heyeti oluşturarak bugüne kadar değiştirmeyi beceremediği anlaşmanın değiştirilmesinin gerekliliği konusunda Washington'ı “mesleki/teknik olarak” ikna etmeye yönelik bir girişimde bulunmaya mecbur kaldığı anlamına gelmektedir.

 

Ancak, Suriye sahnesinin ve onda etkili olan tarafların karmaşıklığı ve buna bağlı olarak,  ABD'nin etkin bir taraf olmakla beraber en az kendisi kadar etkili diğer tarafların varlığı nedeniyle, heyetin görevi zor gibi görünüyor. Suriye'deki durumun bu karmaşıklığı ve çetrefilliği nedeniyle, İsrail heyeti İsrail'in endişe ve kaygılarını anlayışla karşılamak konusunda ABD yönetimini etkilemede başarılı olsa dahi, bunun Rusya ile mevcut anlaşmayı değiştirecek yönde pratik tutum ve eylemlere dönüşmesi zor.

 

Nitekim geçtiğimiz günlerde anlaşma ve içeriği konusundaki “sorunları ve çıkmazı” açıklayan bazı İsrailli bakan ve yetkililerin tutum ve açıklamaları ile kamuoyuna yapılan “sızdırmalar”, bu ülkenin anlaşmanın tarafları olan ABD ve Rusya'yı caydırmaya ve anlaşmayı değiştirerek İran ve Hizbullah'ı (Suriye'den) çıkarmaya yönelik çabalarında karşılaştığı güçlükleri ortaya koyuyor. Ayrıca, MOSSAD Şefi Yossi Cohen de Bakanlar Kurulu üyelerine yaptığı sunumunda İran ve Hizbullah meselesinin gittikçe büyüyen bir tehdit olduğuna işaret ederek, anlaşmanın değiştirilmesine yönelik çabalara devam edilmekle beraber “Amerikan tarafının İsrail'in bu yöndeki taleplerini henüz anlayışla karşılamadığını” ifade etmiştir.

 

Bu bağlamda, Al-Monitor web sitesi İbranice versiyonunun ayrı ayrı temas kurduğu bazı İsrail hükümet üyeleri söz konusu ABD-Rusya anlaşmasının  (İsrail açısından) "çok büyük bir stratejik başarısızlık" olduğunu belirttiler. Bu bakanlardan birisi ABD'nin İsrail'i iki kez “otobüsün tekerlerinin” önüne attığını vurguladı: birincisi İran ile Nükleer Anlaşma sonuçlandırıldığında, ikincisi de Suriye hakkında ve İran'ın bu ülkedeki varlığı ile Akdeniz'e doğru bölgesel uzanımı hakkındaki İsrail'in taleplerini göz ardı ettiğinde. Bu durumda “İsrail'in ABD politikalarından kaynaklanan hayal kırıklığı gittikçe büyümektedir”.

 

Aynı bakan şunları da ilave etti: “Güney Suriye'de Ateşkes Anlaşmasından önce ABD, Rusya ve İsrail arasında üç tarafın da katıldığı toplantılar yapıldı ve bu toplantılarda İsrail'in tüm istek, endişe ve kaygılarını gerekli istihbarat bilgileriyle destekleyerek iletmesine karşın işin sonunda geliştirilen fiili anlaşmada İran'ın Suriye'deki müdahalesi ve nüfuzu konularına hiçbir şekilde değinilmemektedir”.

 

Rus tarafının tutumu konusunda, yüksek seviyeli bir İsrail güvenlik kaynağı aynı web sitesine Ruslarla yapılan görüşmelerin “sinir bozucu” olduğunu vurguladı… “Onlara İran tehdidinden bahsettiğimizde bize verdikleri cevap ‘gülümsemek' oluyordu. Ruslar onlara ne söylediğimizi ve onlardan ne istediğimiz anlamak istemiyorlar; onlar İran'ı bölgede bir istikrar unsuru olarak görüyorlar.”

 

Tel Aviv yetkililerinin davranış ve tutumları ile sözlü tehditlerinin gösterdiği gibi İsrail'in açmazı, Suriye devletini ve müttefiklerini yıkmak için açılan bu savaşta besledikleri umutların boşa çıktığı gerçeğiyle birlikte yaşayamaz oluşudur.  İsrail savaşın kendi lehine sonuçlar doğuracağına ve düşmanlarının yenilmesi ve ufalanması yönünde kendi çıkarlarının gerçekleşeceğine uzunca bir süre güvendi. Beslediği umutların boşa çıkmasına ve güvendiği tarafların kazanmamasına rağmen, İsrail bu savaşın kazananıymış gibi kendi lehine sonuçlar yaratmaya çalışmakta.

 

 

Çeviri: Emir Aşnas

 

 

www.medyasafak.net