Enis Nakkaş'tan önemli analizler (1)

Enis Nakkaş'tan önemli analizler (1)
Enis Nakkaş’ın bölgedeki gelişmelerle ilgili farklı televizyon (Al-Mayadeen, Syria Akhbaria gibi) programlarında yaptığı analizleri her biri ayrı konuda olmak üzere çeviri dizisi şeklinde Medya Şafak’ta okuyabilirsiniz. Dizinin ilk konusu Kudüs’teki olaylar ve Filistin.

 

Enis Nakkaş'ın bölgedeki gelişmelerle ilgili farklı televizyon (Al-Mayadeen, Syria Akhbaria gibi) programlarında yaptığı analizleri her biri ayrı konuda olmak üzere çeviri dizisi şeklinde Medya Şafak'ta okuyabilirsiniz. Dizinin ilk konusu Kudüs'teki olaylar ve Filistin.

 

 

 

Spiker: Sayın Nakkaş bugün Kudüs ve Aksa'daki gelişmeler ile birlikte duygusal anlar yaşadık. Tabi bizler açısından sadece kutsal mekânlar değil önemli olan, denizden nehire Filistin'dir. Filistin içerisinde kitlesel hareketlilikler var. Öfke var. Aynı zamanda zamanlama çok önemli. Bölgede birçok noktada farklı gelişmeler söz konusu. Siz durumu nasıl okuyorsunuz?

 

Enis Nakkaş: Öncelikle herkese iyi akşamlar. Bana göre tarihi bir dönüm noktasındayız. Ve bu dönüm noktasının sebebi kesinlikle Kudüs olayları değil. Kudüs olayları, bize bu dönüm noktasını hatırlatıyor. Sebepler şöyle:

 

1- Birinci noktamız şu: Oslo süreci yanılgıları artık çıkmaz bir sokağa ulaştı. Oslo müzakerecileri bile süreci bu şekilde görüyor. Bu süreçten bir şey çıkmayacağını anlıyorlar.

 

2- İkinci noktamız Arap Baharı hurafesinin yerle bir olmasıdır. Bugün artık Katar ve Suud arasındaki kriz ile birlikte ifşa olan projeleri, terörizme desteği ve bölgeyi kana bulamaya yönelik projeleri herkes gördü. Bunlar artık sır değil. Müslüman Kardeşler ile temsil edilen politik İslamcılık da bu sınavda başarısız oldu ve son noktaya geldi. Bunun içinde Filistin de var. Bazı Filistinli örgütler hayal görmeye başlamış ve Arap hareketliliği sürecinden bir şeyler geleceğini düşünmüşlerdi.

 

3- Üçüncü noktamız daha da önemli. Bütün bu yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen bugün Arap ulusunda hala Filistin bayrağını taşıyanlar var. Bütün iç kavgalara rağmen bu bayrak taşınıyor. Lübnan Direnişi itham edildi, kuşatıldı ve onunla Suriye'de ve diğer bölgelerde çatışıldı. Ama Lübnan Direnişi her hamlesinde, her hareketinde insanlara şunu hatırlatıyordu: Her hareketim Filistin içindir. Lakin hiçbir Suriyeli silahlı gruptan, ister ılımlı ister aşırıcı olarak isimlendirilsin, Suriye'de Filistin için savaştığını duymadım. Onlar açısından sanki bunu dile getirmek yasak gibi bir şeydi. Bu aşırıcı gruplar açısından net olarak bu şekildeydi.

 

Ilımlı İslam diye isimlendirdikleri gruplar açısından bakalım. Bugün Tunus'taki Nahda hareketi neden Aksa'da zafer için harekete geçmiyor? Nahda hareketi ve meclisteki vekilleri bir yıldan uzun bir süredir meclisten “İsrail ile normalleşmeyi engelleyen kanun''un çıkarılmasının önünde duruyor. Bunun anlamı şu: Ilımlı siyasal İslam Batı'nın tuzağına düştü ve bu tuzakta iyice eridi.

 

Yemen'deki Islah Hareketi (Müslüman Kardeşler'in uzantısı); sloganı “İsrail ve Amerika'ya ölüm'' olan bir güç ile (Ensarullah, Husiler) neden ve nasıl çatışır? Yemen'deki çelişkileri nasıl bu noktaya getirdiler? Bugün Yemen'de Filistin'e destek gösterilerini sadece Ensarullah Hareketinin kontrol sağladığı alanlarda görüyoruz. Bilinçli olan güç ve pusulayı bilen güç işte bu güçtür. Ensarullah'tır. Televizyonlara çıkıp “Filistin esas davamızdır'' demek yetmiyor. Bu davadaki faaliyetin nedir, nerededir diye sorarlar.

 

Dolayısıyla bugün kritik bir eşikle, hakikat anı ile karşı karşıyayız. Bu şunu diyor: Beyrut, Kahire veya başka yerden değil, meseleyi Filistin'den çözeceksin. Filistin'in kurtuluşu için Filistin'den başlayacaksın. Bu Arap hareketliliklerin (“Arap Baharı”) olduğu süreç ilk günden itibaren Filistin'den başlasaydı her şey farklı olurdu ama Araplar iç meselelere ve çatışmalara daldılar.

 

Bugün Filistin'de ilk adım, uzlaşı sürecine karışmış klasik örgütleri ve güçleri devirmek olmalıdır. Ben, Filistin'in birliği üzerinde ısrar eden aptallığın yanında değilim. Filistin'in birliği evet zaruri bir şeydir ama düşman ile normalleşenlerle, düşman ile uzlaşanlarla ve hayaller üzerinden toprak dağıtanlarla birlik olmaz. Bu tartışmaya kapalı bir konudur.

 

İsrailliler televizyonlarda, binlerce güvenlik yetkilisini her hafta kontrol noktaları ve kapıların güvenliği için gönderebilme imkânını tartışıyor. Sorumuz bu şekilde, İsrail her hafta bu kadar gücü kaydırabilir mi?

 

Bu yorum teslim olabileceğimiz en tehlikeli yorumdur. Bu yorum bize bir rahatlık veriyor. İsrail'in eli ayağına dolaştı ve bir sorun var. Nedir bu sorun? Güvenlik problemi. Ama bizim onunla savaşımız güvenlik sorunu değil. Yani İsrail yarın kontrol noktalarını/kapılarını kaldırırsa “Aksa özgürleşti, zafer kazandık!'' mı diyeceğiz?

 

Kardeşim Filistin yönetimi lideri İsrail'den izin almadan Batı Şeria'dan ayrılamıyor. İsrail'den izin almadan da Batı Şeria'ya geri dönemiyor. Güvenlik yetkilileri, İsrail güvenlik yetkilileri ile koordinasyon içinde. Bu durum elektronik kontrol kapılarından daha tehlikeli. Filistinlinin bilincini hakikatten saptırdılar. Arapların düşmana bakışını değiştirdiler. Hindistan'ı diplomatik ilişkilerle İsrail'e kim yaklaştırdı? Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderliği değil mi? Çin'e İsrail'i tanı diyen kimdi? Kurtuluş Örgütü liderliği değil mi? Bütün Afrika'yı İsrail'e getiren Kurtuluş Örgütü değil mi? Eğer bunlar Filistin davası ile ilgili tarihi bir hata yaptıklarını itiraf etmezse bunları bu körlükten kim kurtaracak? Bu hatayı bilen Filistinliler var. Onlar bu mevzuya odaklanmalı.

 

Bugün Filistin davası, davayı saptıran içteki esas problemler ortadan kaldırılmazsa sonuca ulaştırılamaz. İki devleti çözüm hikâyesi başladığı günden bu yana düşmanın önceliği yerleşim yerlerini genişletmek oldu. Tarihe bakın, iki devletli çözüm hikâyesinden önce Batı Şeria'da bu yoğunlukta yerleşimci yoktu. Bugün çözüm hakiki bir Arap Baharı süreci başlatmaktan geçiyor. Öncelik ise düşman ile işbirliği içinde olanları devirmektir. Kastettiğim gündemleri Suudilerin, Körfez ülkelerinin ve Araplara karşı Amerika ve İsrail ile işbirliği yapan diğer ülkelerin gündemlerine benzeyenlerdir.

 

Sayın Nakkaş siz düşman ile ateşkes yapanlardan ve klasik örgütlerden bahsettiniz. Peki geri kalan örgütler? Direniş örgütleri için ne diyorsunuz?

 

Ateşkes yapan, ben silahlı mücadele istemiyorum diyendir. Düşmanı tanımıyorum, barışçıl bir şekilde direniyorum diyor. Gandi var, diyor. Yönetimin başında olan biri kalkıp ben taş dahil direnişin tüm çeşitlerine karşıyım diyor. Bu ne istiyor? Bu adam halkının iradesini Siyonist düşmanın iradesine teslim etmek istiyor. Düşman ile koordinasyon içinde olup gösterileri engelliyor. Bahsettiğim hakikat anı budur. Arap milletini ayağa kaldıracak olan Filistin'in kendisidir. İç çatışmalar ve Arap Baharı süreci ile Araplara körleştirme operasyonu yapıldı. Filistin'in ateşi hala yanıyor. Filistin özgürlüğüne giderken pusulanın yönünü de doğru yöne çevirtecek ve her şeyi tersine döndürebilecek.

 

Önümüzdeki günleri ve süreci konuşarak bitirelim.

 

Filistin Direniş örgütlerinin önünde tarihi bir sorumluluk var. Arap rejimlerinin çoğunluğu, hepsi demiyorum, düşman ile en kısa zamanda normalleşme istiyor. Petrodoların kontrol ettiği Arap medyası halkları yıllarca oyaladı ve Arap halklarını da harekete geçirmeyeceği çok açık. Siz eğer bu dış güçlerle uyumlu hareket edenleri, düşmanla normalleşen Filistinlileri ve işbirliği içindekileri devirmez ve sorunu içten çözmezseniz dışarıdakilerin Filistin için hareket etmesini beklemeyin. Dışarıdaki tamir süreci de sizin içinizden başlıyor ve işte o zaman pusulayı Filistin'e döndürebiliriz.

 

 

 

Çeviri: Hasan Sivri

 

www.medyasafak.net