Hizbullah’ın Deyr ez-Zor komutanı basına niçin demeç verdi?

Hizbullah’ın Deyr ez-Zor komutanı basına niçin demeç verdi?
Belki de Hizbullah’a yöneltilen eleştirilerden en önemlisi, gerçek hacmini göstermeye çok fazla önem vermemesidir. Ama sahadaki gelişmeleri gerçekliğinden farklı bir şekilde kullanma pelinde olan düşman kampı da ileriki aşamada Hizbullah’ın Suriye ve Irak’ta tekfirci terörist gruplara karşı oynadığı rolün mahiyetini veya gerçekliğinin büyük bir bölümünü göstermek zorunda kalacak.

 

 

Mashreghnews

 

 

 

10 ay önce Deyr ez-Zor kendi kaderini belirleme peşindeydi. IŞİD terör örgütüne yönelik baskılar daha çok Rakka ve Musul bölgelerinde yoğunlaşmıştı. Teröristlerin iki önemli merkezinin arasında yer alan Deyr ez-Zor kenti operasyon odalarında bu duruma uyum sağlamak için çeşitli öneriler peşindeydi.

 

IŞİD teröristlerinin bulunduğu bölgeye birkaç yüz metre mesafedeki bir evde Hac Mustafa, sahadaki direnişle ve çatışmaların seyrinin yakında değişeceği ve Deyr ez-Zor'un dışarıdan kurtarılacağı konusundaki görüşlerini anlatıyordu.

 

Kanepeler arasındaki bir paket sade tatlı ve bir bardak çay, bu toplantının tüm ikram malzemesiydi. O, sıkıntıları anlatıyor ve görevin yerine getirilmemesi halinde askeri güçle ilgili sorunlar yaşanacağını söylüyordu. Daha önce fiziki sağlığı iyi olmayan bu adam Deyr ez-Zor'daki şartlardan söz ederek ordunun konumunu ve kentin güçlendirilmesi ve caydırıcılığının arttırılması sürecinde yeni bölgelere doğru ilerleyişini açıklıyordu.

 

O, Deyr ez-Zor'un öneminden, Suriye'nin güneyinden Irak'a kadar muhtemel bir operasyondan bahsediyor ve bu operasyonla artık uçakların da kente inebileceğini söylüyordu.

 

Yüzünde hiçbir umutsuzluk belirtisi yoktu. O, o gün ordu mevzilerinin güçlendirilmesinden ve şehirdeki istihkamların arttırılması için yeni noktalara ilerleyişten bahsediyor ve gösterilecek en küçük bir ihmal konusunda bile uyarı yaparak bu sürecin baskıların artmasına neden olacağından söz ediyordu.

 

 

Ebu Mustafa ve Deyr ez-Zor zaferinde Hizbullah'ın rolü

 

Bu olaydan iki ay sonra Güney Lübnan'da doğan bu adam, Deyr ez-Zor askeri havaalanında, bölgenin en sert saldırılarına maruz kalan bir noktada bir grup insanla birlikte direniş görevi ifa ediyordu. Bu sırada havaalanı, kentin diğer bölgelerinden ayrılmış IŞİD'in işgalindeki birbirinden ayrı iki adaya dönüşmüştü.

 

O, 9 ay boyunca en sert ve şiddetli saldırılar altındaydı. Derken cepheler dizginlendi ve durum, geçtiğimiz ocak ayında istikrar kazandı. O, diğer Suriyeli komutanlarla birlikte Deyr ez-Zor havaalanı savunma hattında görev yapıyordu. Ebu Mustafa, zafer zamanının geleceğinden emindi. Onun haftalık raporları bu durumun değerlendirilmesi için yeterliydi. O, ya birlikte sağ kalıp ya da birlikte şehit olacak olan bir topluluğun bireyi olarak konuşuyordu. Birkaç ay geçti ve çöl operasyonu başladı. Artık herkes, kurtuluş zamanının yakın olduğunu biliyordu. 

  

Bir ay önce bu Hizbullah komutanı görevini tamamlamış biri gibi gözüküyordu. Havaalanı güvende ve burada konuşlu bulunan gençlerin durumu da iyiydi. Sabahleyin şu içerikte bir mesaj gönderdi: Zafer yakındır ve zorluklar ne kadar büyük olursa olsun, Allah onların hepsini uzaklaştırmaya kadirdir. Ertesi gün sabah namazından sonra Suriye Ulusal Savunma Güçleri'nin birbiriyle buluşma zamanı gelmişti. Kentin kuşatmasının kırıldığı müjdesi verilmiş, sadece havaalanı kalmıştı.

 

İki gün önce ordu, havaalanına girdi ve Hizbullah da Ebu Mustafa'nın yüzündeki perdeyi açtı. [Yüzünü ve kimliğini gizlemeden basın önüne çıkma izni verdi.] Yaklaşık 50 yaşlarındaki bu komutan sürekli gülümseyen utangaç yüzüyle el-Meyadin televizyonunda görüldü. Kan ve yorgunluk, Suriye savaşındaki Hizbullah modelinin göstergeleriydi.

 

Şam'ı güvenliğe kavuşturan Kusayr ve Kalamun savaşlarından sonra Direniş'in yalnızlaştığına ve görevinin sona erdiğine dair onlarca makale yazılmıştı. Rusya'nın Eylül 2015'te Suriye savaşına müdahalesinden sonra da bu konuda daha fazla makale yazıldı.

 

Buna karşın Direniş komutanları bölgedeki diğer müttefikleriyle yaptıkları istişare ve koordinasyonla tamamen farklı bir noktadaydı.

 

2016 yılının Haziran ayında Direniş'in seçkin bir komutanı Deyr ez-Zor'a gitti. Onun hedefi, kuşatmayı kırmak için yapılacak geniş çaplı bir operasyona hazırlık yapmak üzere kentteki durumu değerlendirmekti.

 

Elbette Deyr ez-Zor'un kurtarılması ertelendi. Direniş komutanları, daha önce Halep kurtarılsın diyerek bu planın ertelenmesine neden olan asli faktördü. Çünkü batıdaki ülkenin ekonomi başkenti [Halep] Türkiye'nin ve el-Kaide gruplarının hedefindeydi ve bunlar, Suriye'deki en tehlikeli projelerden birini hazırlıyorlardı.

 

Silahlı militanların Şehba bölgesine saldırısı başladı. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, yaptığı konuşmasında Hizbullah'ın Halep'teki varlığını arttıracağını; çünkü bunun, son derece stratejik ve gerçekten büyük bir savaş olduğunu açıkladı. O, konuşmasında ayrıca Halep'i savunmanın aslında Lübnan'ı, Suriye'yi ve Irak'ı savunmakla eşdeğer olduğunu, Amerika'nın tekfirci projesine fırsat vermenin daha önceki tüm kazanımların zayi olmasına neden olacağını söyledi ve ‘'Bu Yüzden biz Halep'te olmalı ve orayı savunmalıyız' dedi.

 

Hizbullah, insan gücüyle, uzmanlarıyla ve askeri tecrübeleriyle Halep ve kırsalında yer aldı. Halep kurtarıldı, kentin çevresinde güvenlik sağlandı. Denge değişti ve kozlar eskisinden çok daha fazla Şam'ın eline geçmeye başladı.

 

Bu eksenin kolu bu gelişmenin ardından Deyr ez-Zor'a yöneldi. Fırat'ın Gelini'ni kurtarmak için yapılan savaşın büyük aşamaları tamamlandı. Bunda Suriye ordusu, Rusya ve tüm müttefik kuvvetlerden oluşan bütün güçler yer aldı.

        

 

Ebu Mustafa neden basın önüne çıktı?

 

Ebu Mustafa, dün basının karşısına çıktı. Hizbullah'ın basınla ilgili kuralı değişmişti. O, birkaç yıl sonra bu uzak bölgede şehit olabilirdi. O zaman onun Deyr ez-Zor'da yaşadıklarıyla ilgili olarak çok miktarda şey yazılabilirdi. Ama bugün yaşanan olayları canlı olarak anlatıyor. Biz, bölgenin geleceği için savaşta yer alıyoruz. Bu savaşın önemli bir ayağını kamuoyunun aydınlatılması oluşturuyor.

 

Belki de Hizbullah'a yöneltilen eleştirilerden en önemlisi, gerçek hacmini göstermeye çok fazla önem vermemesidir. Ama sahadaki gelişmeleri gerçekliğinden farklı bir şekilde kullanma pelinde olan düşman kampı da ileriki aşamada Hizbullah'ın Suriye ve Irak'ta tekfirci terörist gruplara karşı oynadığı rolün mahiyetini veya gerçekliğinin büyük bir bölümünü göstermek zorunda kalacak.  

  

Hizbullah'a dayatılan şey bir önleyici savaştır ve bu savaş bölgedeki Amerikan müttefikleri tarafından Suriye ve Irak'taki zaferler tamamlanmadan Direniş'in rolünü tahrip etmek ve onu yok etmek için başlatılmıştır. Bu savaş Lübnan'da da vardı ve doğu sınırlarının kurtarılması bu yaklaşımın yalnızca bir örneğiydi. Ancak şu an öyle gözüküyor ki Irak'a da taşınmıştır. Bu durum, ‘IŞİD sonrası dönemin' ihtiyaçlarından biridir.  

 

Amerikan ekseninin sorunu, Direniş ekseninin bölge halkları ve kamuoyu nezdindeki tekfirci terörist gruplara yönelik savaştaki güçlü rolüdür. Bu durum gelecekteki siyasi gerçekliği büyük ölçüde etkileyecektir. İşte bu yüzden onlar mevcut gerçekliği ortadan kaldırmayı ve Hizbullah'ın imajını tahrip etmeyi kendileri için zorunlu görüyorlar.

 

Ebu Mustafa, bölgede oluşan büyük sahanın yalnızca bir simasıdır. O, gelecekte yapılacak savaşın bir parçasıdır ve bu savaş kısa bir süre sonra ‘bu zaferi kim yarattı?' sorusu üzerine yaşanacak olan bir savaştır. Amerikalılar ve onların uşakları bu soruya hızlı bir şekilde cevap vermek istiyorlar.

 

İşte bu sebepledir ki Irak sınırı yakınlarındaki Deyr ez-Zor'da bulunan Hizbullah komutanı kamuflajlı elbisesiyle kameraların karşısına geçti ve savaş diliyle şunu söyledi: Hizbullah, Tahran'dan Irak'a, Suriye'ye, Lübnan'a ve Filistin'e kadar oluşan geniş eksenin ayrılmaz bir parçasıdır. Hizbullah, terörizmin kökünü kurutmak için bölgeye girmiş olan Direniş Cephesi'nin asli parçasıdır. Gelecekte de Lübnan sınırlarından uzakta olsa da bu cephe içinde ihtiyacın olduğu her yerde var olmaya devam edecektir.   

     

Tabi bu şekildeki bir açıklama içerdiği mesajlarıyla karşı cephenin komplolarına karşı yıkıcı etkiler yapmaktadır. Karşı cephe, bu zaferleri çalmaya ve IŞİD'in rolünün tamamlayıcısı ve alternatifi olmak için bu zaferleri kendi seçenekleri doğrultusunda kullanmaya çalışıyor.

 

Bu gelişmeler çerçevesinde gelecekte bu rekabetin daha da artmasını bekliyoruz; nitekim bunun belirtilerini görmek zor değil.  

 

 

Çeviri: Hüseyin Mahir

 

 

www.medyasafak.net