FHKC Siyasi İlişkiler Başkanı Semir Loubani Medya Şafak'a konuştu
- Medyasafak.net
- RÖPORTAJ
- 23.12.2017
Hasan Sivri, FHKC Siyasi İlişkiler Başkanı Semir Loubani ile Beyrut’ta bulunan Mar İlyas Filistin kampında Kudüs gelişmelerini ve İstanbul’daki İslam İşbirliği Konseyi toplantısını konuştu.
FHKC Siyasi İlişkiler Başkanı Semir Loubani ile Beyrut'ta bulunan Mar İlyas Filistin kampında Kudüs gelişmelerini ve İstanbul'daki İslam İşbirliği Konseyi toplantısını konuştuk. Semir Loubani, Mar İlyas kampının çoğunlukla Filistinli Hıristiyan mültecilerin kampı olduğunu ve Sabra/Şatilla katliamlarından sonra diğer Filistinlilerin de buraya geldiğini aktardı. Filistinlilerin tekrar uzak bir yere tehcir edilmesinin önüne geçerek onları bu kampta tutan rahipleri teşekkürle andı.
“Amerika Birleşik Devletleri hiçbir kurtuluş hareketinin yanında yer almamıştır''
Hasan Sivri: Biz FHKC'nin Kudüs ile ilgili pozisyonunu biliyoruz. Trump'ın Kudüs kararını ilan ettiği gün Medya Şafak olarak Leyla Halid ile bir röportajımız oldu. Daha sonrasında FHKC'nin beyanlarını da takip ettik. Size tekrar aynı soruları sormayacağım. Geçen günlerde İstanbul'da bir toplantı oldu. İslam İşbirliği Teşkilatı Kudüs başlığı ile toplandı ve burada ilk defa ‘'Doğu Kudüs'' Filistin'in başkenti olarak anıldı. Dünyaya da Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak tanıma çağrısı yapıldı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Semir Loubani: Öncelikle şunu söyleyeyim, Amerika Birleşik Devletleri'nin bu kararı FHKC olarak bizi şaşırtmadı. Biz politik ve örgütsel strateji bağlamında önümüze düşmanlarımız kim sorusunu koyar ve cevaben şunu deriz: İsrail, ABD ve Arap gericiliği. Bu düşmanların bizim safımızda olmaları mümkün değil. Trump ve Amerikan yönetiminin kararı bizi şaşırtmıyor. Amerikan yönetimi hiçbir zaman Filistin halkının mücadelesinin yanında olmamıştır. Sadece Filistin halkının değil, Amerikan yönetimleri dünyadaki hiçbir kurtuluş hareketinin de yanında yer almamıştır. Amerikan yönetimi her zaman kendi çıkarlarını esas alır. Amerikan yönetimi için önemli olan petrol, petrol fiyatları ve İsrail'in güvenliğiydi daima. Bu öncelikli stratejileriydi. İkinci stratejileri ise 3 Arap ordusunu ortadan kaldırmaktı: Suriye, Irak ve Mısır orduları. Üçüncü stratejileri de Filistin davasından kurtulmaktır. Bu döneme 3 konu bıraktılar. Sınır, mülteciler ve Kudüs. Bu şaşırtıcı değil. Bu anlamda değişen bir şey yok. Trump bu adım ile teslim olmaları hedefiyle Filistinlilere baskıları arttırmak ve Filistinliler her neredeyse onları oranın vatandaşı yapmak istiyor. Filistinlileri yok etmek istiyor. Şunu demek istiyorum: Kuveyt'teki Filistinliler nerede? Irak'taki Filistinliler nerede? Filistinlilerin yarısı nerede bilinmiyor. Lübnan'daki Filistinlilerin yarısı bu ülkeyi de terk etti. Bu İsrail-Amerikan projesidir.
Doğu Kudüs ilanına gelince, biz FHKC olarak bu şekilde devlet tanıma ve taktiksel çözümü kabul etmiyoruz. Biz FHKC olarak denizden nehire, başkenti Kudüs olan 27 bin karelik Filistin'i istiyoruz, ne doğusu ne de batısı, Kudüs'ün tamamı. Türkiye'de olan şu: Trump'ın kararı bazı Arapları ve Müslümanları utandırınca bir toplantı yapıldı. Bu toplantı zayıf bir toplantıydı. Sayın Erdoğan da sesini yükseltmeye çalıştı. Peki bu toplantıya katılan ülkelerin hangisi Amerika ile ilişkilerini kesti? Hangi biri en azından Amerikan elçisini dış işlerine çağırdı? Hiçbiri. Toplantıda söylenen sözler Arap, Müslüman ve bölge düzeyinde pratiğe dökülmez ise kağıt üzerinde mürekkep olarak kalır, faydasızdır.
“Filistin Kurtuluş Örgütü yürütme komitesi toplanmalı ve FKÖ kurumları işler hale getirilmeli''
Hasan Sivri: Söylenenlerin pratiğe döküleceğini düşünüyor musunuz? Arap ve Müslüman ülkeler, Körfez rejimleri ve Türkiye, İslam işbirliği Teşkilatı olarak bu sözleri pratiğe döker mi?
Semir Loubani: Arap Müslümanlara gelmeden önce şunu söyleyeyim, Filistinlilerin öncelikle kendi evine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Uzlaşı sorununu sona erdirmeleri, Oslo sürecini bitirip Oslo'nun getirdiği bağımlılıkları ve aksesuarları ortadan kaldırmaları, hesaplarını gözden geçirip ortaya bir özeleştiri koymaları ve en sonunda Filistin Kurtuluş Örgütünün kurumlarını tekrar tesis edebilecek bir strateji inşa etmeleri gerekiyor. Ve bunun ardından da tek bir seçenekleri var: Direniş.
Hasan Sivri: Şimdiye kadar Oslo'dan çekilmeye dair bir niyet görmedik. Mahmut Abbas İstanbul'daki toplantıda tüm dünyaya “İsrail'i tanımayın” çağrısı yaparken Oslo süreci ile İsrail'i kendileri tanımış oluyor. Ayrıca FKÖ'nün yürütme komitesinin acilen toplanacağını Trump'ın kararından hemen sonra Abbas kendisi ilan etti. Sonra bu toplantı da ertelendi ve FHKC'nin sürekli olarak toplanma çağrısı yaptığı yürütme komitesi toplanamadı. Sebep nedir? Fetih'in planı ne?
Semir Loubani: Biz Filistin planından bahsediyoruz, bu Fetih'in değil, Filistin'in planıdır. Az önce dediğim gibi birincil olarak şu ana kadar olan hesapları gözden geçirme ve değerlendirme, FKÖ'nün kurumlarını işler hale getirme ve bu kurumları tüm Filistinlilerin katılımıyla demokratik esaslara göre yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Diğer nokta ise çok açık bir şekilde biz bir Filistin stratejisi çizmek istiyoruz. Şu soruları soralım: Oslo'dan sonra ne oldu? Oslo'dan sonra 110 bin Filistinli hapse girdi. Yerleşimciler arttı. Batı Şeria'da şu an 139 yerleşim yeri var. Bugün 14 bin kişilik yeni bir yerleşim yeri inşa etme kararı var. Bunlara ek olarak yaptıkları duvarları hatırlatalım. Filistin beldelerini birbirinden ayıran duvarlar bunlar. Ayrıca Batı Şeria topraklarının yüzde 60'ına el konuldu. Oslo'dan size ne kaldı? Neyi bekliyorsunuz? Bütün bunlar Oslo'dan sonra gerçekleştirildi.
Hasan Sivri: Oslo sürecinden neden çekilmiyorlar?
Semir Loubani: Amerikan yönetimi ‘'Yerleşimciliği biz durduruz'' dememiş miydi? Yerleşimcilik neden sona ermiyor? Neden yerleşimci sayısı artıyor? Batı Şeria'da 30 bin yerleşimci varken bugün Oslo'dan sonra 750 bin yerleşimci var. Dolayısıyla bu ittifakın, kâğıda döküldüğü mürekkep kadar bile değeri yoktur.
Hasan Sivri: Israrla sorayım, Fetih Hareketi veya Mahmut Abbas sizce neden çekilmiyor? Kararın ilan edildiği gün ilk konuşmasında buna dair işaretler verdi.
Semir Loubani: Kendisi çekilmeye dair bazı imalarda bulundu ama resmi olarak çekileceklerini ilan etmedi. Biz kendisini bu konu ile ilgili açık bir pozisyon almaya davet ediyoruz. Sebebine gelince, sebebi yok bunun. Ben açıkçası Filistinli olarak onu bu çekilmeden engelleyen sebepler göremiyorum. Filistinliler Ebu Mazen'e (Abbas) Oslo'yu bitir, bağımlılıklarını sona erdir, Oslo'dan çekil ve daha önce verdiğin tanıma kararını geri çek çağrıları yapıyor.
Hasan Sivri: Günlerdir bu konu çerçevesinde bir hareketlilik gözlemliyoruz. Filistin'in birçok yerinde Filistinliler silahsız bir şekilde, taşlarla direniyorlar ve bu gösterilerin 2000 yılından bu yanaki en büyük gösteriler olduğu söyleniyor. 2340 kişinin yaralandığı, 11 kişinin öldüğü de ilan edildi. Fakat İsrail ordusuna, polisine ve güvenlik yetkililerine karşı sadece taşlarla nereye kadar direnilebilir? Bu gösteriler bir intifadaya evrilebilir mi? Filistinli fraksiyonlar sahada görünmüyor sanki ne dersiniz? Liderlik nerede?
Semir Loubani: Filistin tarihine dönüp bakarsak, Filistin halkının 100 yıllık bir sokak tarihi olduğunu görürüz. 1917'deki Balfour Deklarasyonundan beri Filistin halkı sokakta. O zaman da şehitler verildi ve Filistinliler o dönemde şu şiiri söylediler: “Akke'den çıktı bir cenaze, vardı içinde Muhammed Cemcum ve Fuad Hicaze; ey halkım bu aslanlar için ver ceza” (Not: 1929'daki Burak devriminde İngiliz polisinin tutuklayıp idam ettiği 3 Filistinli için yazılan şiir). Filistin halkı, akmaya başlayan ilk su damlaları olan Cemcum, Hicaze ve Elzir ile bu yola başlamıştır. Direniş bunun ardından gelen 1928, 1933, 1948, 1967 ayaklanmaları ve 1987'deki intifada devrimi ve diğer intifadalar ile devam etmişti. Filistin halkı Filistin'i dikkate alıyor, Filistin yönetiminin ve bu yönetimin ajandasını değil. Biz de Filistin yönetimin ajandasının yanında değiliz. Biz, bu intifadanın askeri ve siyasi sorumluluğunu üstlenebilecek birlik içindeki bir Filistin liderliği inşa etmenin yanındayız.
Hasan Sivri: Filistin yönetimi veya diğer Filistinli fraksiyonlarla buna dair herhangi bir görüşmeniz oldu mu?
Semir Loubani: Şu ana kadar hayır.
“Dağ başlarında Direniş Ekseni ile birlikte saf tutmuş haldeyiz”
Hasan Sivri: 1967'den bu yana Arapların taleplerinin aşağıya doğru çekildiğini ve gerilediğini görüyoruz. Bugün nihayetinde sanki “Bari Doğu Kudüs başkent olsun” talebi var.
Semir Loubani: İsrail ve Amerikalılar neden bu dönemde Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan etme adımını attılar? Bugün Arap dünyasında yaşananlardan istifade etmediler mi? Özellikle Suriye, Irak, Yemen ve Libya'da yaşananlardan istifade etmediler mi? Bütün yaşananlar İsrail'e ve varlığını sürdürme güvenliğine yaramadı mı? Peki şu soruları da soralım: İsrail'in Lübnan'ın Şebaa çiftliklerini kontrol etmesini engelleyen kim? İsrail'in Golan'dan geri kalan bölgeyi de kontrol etmesinin önünde duran güç kim?
Hasan Sivri: Kim duruyor? Hizbullah ve Suriye Ordusu mu?
Semir Loubani: Çok açık. Bugün İsrail ve ABD, Arap dünyasındaki parçalanmayı ve zayıflığı tüm Filistin toprağı üzerinde, hatta kuzey ülkelerinden de biraz toprak alarak, bir Siyonist devlet kurma ajandasını gerçekleştirmek istiyorlar.
Hasan Sivri: Suudiler ile ABD arasında yüzyılın anlaşması dedikleri bir anlaşma olduğu ve bunun karşılığında Suudilerin İsrail ve ABD'den Direniş Eksenine ve özellikle İran'a karşı destek alacağı söyleniyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Semir Loubani: Kesinlikle. Bugün dünya tek kutuplu değil artık. ABD dünyadan tek başına ‘sorumlu' değil artık. Bugün Rusya var, İran var, Direniş Ekseni var. Direniş Ekseninin sürekli olarak zafer elde ettiğini görüyoruz. Buna karşı olarak ABD'nin IŞİD'i uçakları ile taşıdığını gördük. Terörle mücadele edeceğiz diyen ABD ve İsrail IŞİD üyelerini tedavi etti. Bugün dünya artık tek kutuplu değil ve dünyadan ve Arap ülkelerinden beklenen harekete geçmeleri. Özgür ve bağımsız ülkelerinin artık bu eksene karşı harekete geçmesi gerekiyor çünkü kısaca Şer Ekseni budur: ABD-İsrail ekseni.
Hasan Sivri: Hizbullah lideri Nasrallah'ın bir konuşması oldu. Bu konuşmada silahlı direniş esaslı bir strateji çizme çağrısı yaptı. Eşzamanlı olarak da Kasım Süleymani'nin Filistin liderliği ile telefon görüşmeleri olduğuna dair açıklama yapıldı. Sizin Nasrallah'ın çağrısına cevabınız oldu mu?
Semir Loubani: Şu soruyu sormak gerek: Filistinli fraksiyonlar topraklarımızı özgürleştirmek için savaşmayacaksa niçin kuruldular? Neden bugün bu örgütler var? Seyyid Nasrallah'a daveti ve direnişe bağlılığı için teşekkür ediyoruz. Bugün Arap gericiliğinin Hizbullah'ı hedefe koyması çok üzücü. Oylamada bazı Arap dışişleri bakanlarının elleri “Hizbullah teröristtir'' lehine kalktı. Hizbullah terörist ise bugün Suudiler neden kuvvetlerini Bahreyn'e gönderip müdahale ediyorlar? Neden Yemen'i bombalıyorlar? 13 milyon aç var Yemen'de, kimdir terörist? Neden Suriye'ye müdahale edip 188 milyar dolar harcadılar? Bu Katar dışişleri bakanlığının itirafıdır. Neden Suriye'de operasyon odaları kurdular? Bütün bunları Amerikan yönetimi ile uzlaşı halinde yaptılar. Neden Hizbullah hedefe konuldu?
Biz net olarak dağ başlarında Direniş Ekseni ile birlikte saf tutmuş haldeyiz. Biz bu ekseninin bir parçasıyız. Bu ekseninin hedefi ve niyetleri açıktır. Biz elbette halkımızı aç bırakmak ve topraklarımızı işgal etmek isteyen diğer eksenin yanında yer almayız. Yemen'de yaşananları görüyoruz.
Hasan Sivri: Filistin yönetimi ile şu ana kadar görüşmeniz olmadığını söylediniz. Peki Direniş Ekseninden herhangi bir ülke ile veya Hizbullah ile görüştünüz mü? (Not: Röportajdan iki gün sonra FHKC heyetinin Hizbullah lideri Nasrallah ile uzun süren görüşmesi oldu.)
Semir Loubani: Her şey tıkırında işliyor. Hızlı toplantılar ve görüşmeler gerçekleşiyor. Biz Direniş Ekseni ile sürekli koordinasyon halindeyiz, yeni değil. Biz bu düşmanı uzun zamandan beri biliyoruz. Bizim için yeni değil. Dolayısıyla koordinasyonumuz ve iletişimimiz kadimdir.
Hasan Sivri: Silahlı mücadele için herhangi bir hazırlık var mı?
Semir Loubani: Hazırlık ile ilgili sorumlu heyetler, konseyler var. O heyetler bu mevzularla ilgileniyor. Biz cepheden uzaktayız, bu hazırlıklarla ilgilenen taraflar var tabii. General Süleymani'ye gelirsek, General Süleymani'ye de teşekkür ediyoruz. Var olan tehlikelerin ortadan kaldırılması için savaşıyor. Fakat bizim Filistin halkı olarak, bu düşmanı ortadan kaldırma hedefiyle intifadayı büyütmemiz ve geliştirmemiz gerekiyor. Araplar müdahil olmaz ise düşmanın projeleri büyür. Dediğim gibi bazı Suriye toprakları işgal altında, Lübnan toprakları işgal altında. Biz ne bu projenin büyümesini ne de Arap gericiliğinin müdahil olduğu “yüzyılın anlaşmasının'' topraklarımız üzerinde karar alıcı olmasını istiyoruz. Filistin'in alternatifi olarak da sadece Filistin'i kabul ederiz.
“Kudüs Filistinlilerin mülkü değil, Araplarındır. Araplar gelip Kudüs için savaşmalı”
Hasan Sivri: Yüzyılın anlaşması işleyecek mi yoksa başarısız mı olacak?
Semir Loubani: Evet başarısız olacak. Direniş seçeneği ve Filistin'in Araplığı esas alınırsa bu anlaşma gömülür.
Hasan Sivri: Fakat bugün Körfez ülkelerinden İsrail'e resmi ziyaretler -Bahreyn heyetinin ziyareti ile- başladı. Körfez'den bazı yorumcular ve siyasiler direniş seçeneğini tercih eden Filistinlilere medya üzerinden saldırıyor. Normalleşme siyaseti ve İsrail'in meşrulaştırılmasına dair hamleler devam ediyor. Anlaşma kapsamında Trump, Muhammad bin Selman ve Abbas'ın katılacağı bir konferans gerçekleştirileceği söyleniyor.
Semir Loubani: Bahreyn'den Şatilla ve diğer Filistin kamplarına ziyaret gerçekleşti. Bu heyet, İsrail'i ziyaret eden heyetin aksine normalleşme karşıtı ve direniş yanlısı olan bir heyetti. Bahreyn halkının duruşunu ifade eden heyet bu heyettir, İsrail'i ziyaret edenler değil. Sadece bir ülke değil, İsrail ile normalleşme ilişkileri olan 14 ülke var. Arap rejimleri bu ilişkileri derhal kesmeli ve elçilik, konsolosluk ve ticari ofisleri kapatarak temsilcileri ülkelerinden kovmalı. Arap halkları her şeye rağmen milyonlarca kişiyle sokağa çıktılar. Yemen'de süren bombalı saldırılara rağmen milyonlar sokağa çıktı. Bu sokaklar yüzyılın anlaşmasını gömecek. Rahmetli Yaser Arafat “Ben Kudüs anlaşmasına imza atamam, ertesi gün ölürüm'' demişti. Filistinliler için konuşuyorum. Hiçbir Filistinli bugün kalkıp “Kudüs'ten vazgeçiyorum'' deyip herhangi bir anlaşmaya imza atma cüreti gösteremez. Çünkü Kudüs Filistinlinin mülkü değil Araplarındır. Dolayısıyla Arapların Filistin halkının zaferi için hazırlığını yapması ve Kudüs için gelip savaşması gerekiyor. Ben açıkça tekrar ediyorum. Hiç kimse, kim olursa olsun, Kudüs'ten vazgeçildiğine dair herhangi bir anlaşmaya imza atamaz. Hayatta kalır, birbirimizi tekrar görürsek bunu konuşacağız. Beraber göreceğiz.
www.medyasafak.net