Ekonomik çöküş ve dolar hegemonyası: Nasıl başladı?

Ekonomik çöküş ve dolar hegemonyası: Nasıl başladı?
Bir önceki makalem neden bitcoin’in ABD doları hegemonyasına karşı bir tepki olarak görülmesi gerektiğini ve neden öteki ülkeler ve merkez bankalarının dolarsızlaşmanın getirdiği dolar kriziyle karşı karşıya olduğunu izah ediyordu. Bu makalede bu noktaya nasıl geldiğimizi ve hangi mekanizmaların borç temelli bir toplumun hayata geçirilmesine yardımcı olduğunu ele alacağım.

 

 

Federico Pieraccini

 

 

Strategic-culture.org

 

 

Bir önceki makalem [Medya Şafak'ta yayınlanan Türkçe çevirisi bu linkte] neden bitcoin'in ABD doları hegemonyasına karşı bir tepki olarak görülmesi gerektiğini ve neden öteki ülkeler ve merkez bankalarının dolarsızlaşmanın getirdiği dolar kriziyle karşı karşıya olduğunu izah ediyordu. Bu makalede bu noktaya nasıl geldiğimizi ve hangi mekanizmaların borç temelli bir toplumun hayata geçirilmesine yardımcı olduğunu ele alacağım. Üçüncü ve son makalede ise gelecekteki jeopolitik ve jeo-finansal geçişin doğasını ve yakın gelecek için aramamız gereken işaretleri inceleyeceğiz.

 

Altından kâğıda

 

Bugün neler olduğunu anlamak için geriye, daha basit zamanlara, insanların birbiriyle takas yaptığı zamanlara bakmamız gerekir. O dönemlerde metaların faydası ve bulunurluğu, değerlerini belirlerdi. Özellikle altın, bulunması zor olan ve çeşitli alanlarda faydalı olan, sonlu bir ürünü temsil ediyordu. Bu sebeple altın her zaman, bulunması zor olan, ancak yaygın veya gündelik olarak kullanılan elmas, platin, gümüş ve bu tip diğer elementlerle birlikte, değerli bir ürünün en yüksek örneği olarak görüldü. Faydanın önemi örneğin, normalde değersiz bir element olan uranyumu, atom enerjisinin keşfi sonrasında değerli bir metaya dönüştürdü. Altına dönecek olursak, takas çağında altının, her şeyin değerinin fiyatlanmasında temel alınan referans olduğu anlaşılır. Mal değişiminin basitleşmesi ve kullanım kolaylığının artması için zamanla gümüş ve ardından bronz da altına eşlik etmeye başlamıştır.

 

Altın kendi içkin değerine sahipti ve dünya genelindeki bütün imparatorluklarda geçerliydi; gümüş ve bronz için de aynısı geçerliydi. Altın yalnızca bir değişim aracı ve değer ölçütü olmakla kalmayıp, aynı zamanda mirasçılara bırakılan bir değer hazinesi olmaya başladı. Her şeyden önce bir ödeme aracıydı. Gümüş sikkeler ender bulunur hale gelmeye başlayınca, deri üzerine basılı paralarla ödeme sistemi getirildi. Ancak bunlar, altın, gümüş ve bronza değer ölçütü ve haznesi özelliklerini kazandıran temel ilkelerin bulunmaması nedeniyle sıklıkla reddedildi. Bu para biriminin üstündeki deri yıpranabilirdi ve her ne kadar bir ödeme aracı olsa da, değerli metaller kadar sağlam ve güvenilir değillerdi.

 

Gerçek devrim 1700'lü yıllarda, Fransız merkez bankasının yurttaşlarından altın külçeleri alıp karşılığında, üzerlerinde buna denk gelen değerin yazılı olduğu kâğıt parçaları vermesiyle başladı. Bu değişimin takip eden 300 yıl boyunca dünya ekonomisi üzerinde muazzam sonuçları olacaktı.  

 

Bu değişimin en önemli boyutu psikolojikti; bu şekilde sıradan insan, sahip olunan altın miktarını gösteren bir kâğıt parçası karşılığında fiziksel altınını Fransız bankasına teslim etmek istiyordu. Bu seçime yol açan, her ikisi de insan doğasıyla ilişkili olan iki temel sebep vardı: kullanım basitliği ve sisteme duyulan güven. Fransız devleti, merkez bankası aracılığıyla, halkın elindeki altın, gümüş ve bronzu geri çekiyor ve karşılığında, içkin değeri olmayan fiziksel kâğıt para veriyordu. Ancak kâğıt para yüksek bir taşınırlık derecesine ve kullanım kolaylığına sahipti ve ödeme ve ürün değişimi aracı olarak kullanmak kolaylaşıyordu. Bu şekilde kapitalizm doğmuş ve servet transferi tamamlanmış oldu. Dünya, altın, gümüş ve bronzun temsil ettiği türden içkin değere dayanan reel bir ekonomiden, kâğıt parçalarına bağlı kurmaca bir ekonomiye geçiyordu.

 

Dünya rezerv parası

 

Britanya İmparatorluğu ve ardından Amerikan İmparatorluğu, merkez bankalarındaki altın birikimi sayesinde bu düzenlemede muazzam başarılar kaydetti. İngiltere Bankası dev altın rezervleri biriktirmişti ve bu sayede devasa miktarda pound basabildi ve bir dünya para rezervi konseptini inşa edebildi. Dünya çapındaki başlıca değişim aracı olarak yavaş yavaş Fransız parasının yerini alan pound, Londra'nın küresel ekonomideki merkezi rolünün sonucu olarak Britanya'yı ayrıcalıklı bir konuma getirdi. Tarih boyunca büyük imparatorlukların yükselişi, para birimlerinin küresel rezerv parası olmasıyla çakışmıştır. Britanya İmparatorluğu'na kadar para birimi her zaman değerli para birimleriyle ikame para birimlerinin bir karması olmuştu. Ancak sterlinle birlikte pound tamamen altının yerini aldı ve Britanya ile sömürgelerine küresel ekonomiyi manipüle etmek için orantısız bir güç kazandırdı. Sistemi sürdürülebilir kılmak için zorunlu olan şey parayı, yalnızca fiilen sahip olunan altın miktarına orantılı olarak basmaktı. Basılan her pound, yalnızca İngiliz merkez bankasından borç alınan bir altın ücretine denk düşüyordu. Önce Fransa'da, ardından İngiltere'de her para sahibi teorik olarak, sterlin veya Fransız florini yerine altınını geri isteyebilirdi. Bu düzenleme merkez bankalarına ve devlete duyulan güvene dayanıyordu ve ortalama yurttaşı değerli metal paraları taşıma ve koruma zorunluluğundan kurtarıyordu.

 

İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika Birleşik Devletleri Batı'daki en büyük galip olarak ortaya çıktı ve kısa süre içinde Washington, başlıca küresel güç olarak Londra'nın yerini aldı. Beraberinde, küresel rezerv parası olarak pound'un yerini dolar aldı.  Gerçek negatif değişim 1971 yılında Nixon, doları Bretton Woods Anlaşması'nda tanımlanan, mukabil altın değerinden düşürme kararı aldığı zaman yaşandı. FED'in artık altın fiyatını kâğıt para üzerinde basmasına gerek yoktu. 1973 petrol krizi, yaşanan şokun sonucu olarak doların değerini daha fazla sabitledi ve Suudi Arabistan ve OPEC ülkelerini Washington'la gizli bir anlaşma imzalamaya yöneltti. Bu anlaşma hükümleri uyarınca OPEC ülkeleri, Washington'un siyasi ve askeri koruması karşılığında, petrollerini yalnızca dolarla satabilecekti. Bu şekilde doğan petro-dolar, Nixon'dan önce var olan altın standardının yerini aldı.

 

Birkaç yıl içinde dünya ekonomisi, çarpıcı ve felaket üretici bir kayma deneyimledi. Amerikan askeri ve ekonomik gücü baskın gelmişti ve FED, görünüşü kurtarmak için savaş, medya ve tüketimciliğe bel bağlayarak, sürdürülebilirliği veya güvenilirliği konusunda endişe duymaksızın sonsuz miktarda dolar basabiliyordu. Dünya, altınla ilişkisi olmayan atık kâğıt karşılığında tüketici ürünlerini ABD'ye göndermeye başladı. Yüzyılın dolandırıcılığı artık tamamlanmıştı. Bu, ABD dolarının dünyadaki en değerli, hatta yavaş yavaş bir içkin değer deposu olarak erişimden çıkmaya başlayan altının kendisinden bile daha değerli varlık olduğu yanılsaması yaratmak için bankalar, federal kuruluşlar, derecelendirme kuruluşları ve hükümetler arasında gerçekleşen işbirliğine dayanan bir saçmalıktır.

 

Hızlıca 1980'lerin sonuna gelecek olursak, bu dönemde Wall Street ve finansal spekülasyonun düzenlediği dijital bir gerçekliğe geçişle birlikte durum ağırlaşmaya başladı. Merkez bankaları, basit bir şekilde bankalara dijital olarak para transfer ederek para yaratabiliyordu.

 

Bu olgu, reel varlıklar ile para birimlerinin değeri arasında muazzam bir farklılaşmayı getirdi. Belli bir uluslararası güvenilirlik seviyesine sahip olmayan pek çok ülke, güçlü bir finansal spekülasyonun sonucu olarak birkaç saat içinde enflasyon artışı yaşayabilirdi ve para birimlerinin değerinin azalması reel ekonomi için felaket getiren sonuçlar üretebilirdi.

 

Yirmi yıl sonra, Lehman Brothers tarafından açığa çıkarılan bir çatlak, bütün mevcut sorunları birdenbire büyüttü. Risk, yurttaşların dolar veya euro'ya olan güvenini kaybedebilir olmasıydı; bu ise 1700'lerden beri var olan, yurttaşların sürecin bütünlüğünün ülkelerinin merkez bankasını güvencesi altında olduğunu bilerek altını güvenli kâğıtla değiştirebileceği şeklindeki anlayışın zayıflaması demekti. Planlanan çözüm, finansal sistemi iyileştirmekten ziyade, bankaların ve finans kuruluşlarının gücünü arttırma ve hepsinden önemlisi piyasaya, çökemeyecek kadar büyük bankaları kurtaracak para akıtma arayışında oldu. Sıradan vergi mükellefleri birdenbire kendilerini, bilgisayar faresine tıklanmasıyla üzerlerine 800 milyar dolar borç yüklenmiş halde buldu. FED, bankaların likiditesini arttırmak amacıyla yokluktan para yaratmak için uyumadan çalıştı. 

 

Daimi bir ana akım medya propagandası akışı sayesinde ortalama yurttaş, bu eylemlerden çok da fazla kaygı duymadı ve küresel ekonomi tepetaklak gitmekten kurtuldu. Merkez bankaları kendilerini eşi görülmemiş bir durumda buldu: ekonomiyi kurtarmanın tek yolunun boşlukta para yaratmak olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar. Bu denli absürt bir durum, Deutsche Bank'ı 2018 yılında, Amerikan ekonomisinin iki katı demek olan, yaklaşık 46 trilyon dolar değerinde türevler gibi zehirli finansal araçları biriktirmeye yöneltti. Serinin son makalesinde göreceğimiz gibi bu durum, iyiden iyiye çürüyerek anlamsız bir çılgınlık halini alıyor.

 

Serinin üçüncü ve son makalesinde, yeni bir kriz durumunda kripto para biriminin bütün bir finans sistemini nasıl kurtarabileceğini ve bunun neden ABD için tek kutuplu momentin sonu demek olduğunu izah edeceğim.

 

 

Çeviri: İlyas Halitoğlu

 

www.medyasafak.net