Hudeyde kuşatması: Washington’un Yemen’deki savaş suçu

Hudeyde kuşatması: Washington’un Yemen’deki savaş suçu
“Save the Children” (Çocukları Koruyun) adlı yardım grubunun verilerine göre sadece geçen yıl yaklaşık 50.000 Yemenli çocuk açlıktan öldü, yani ortalama her hafta 1000 çocuk. Bir milyon Yemenli koleradan etkilendi ve bu salgının yaklaşık 2500 cana mal olduğu iddia ediliyor.

 

 

 

Bill Van Auken

 

 

World Socialist Web Site / Global Research        

                            

 

 

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin Yemen'in Kızıldeniz'deki limanı Hudeyde karşısında Çarşamba sabahı başlattığı kuşatma, bir BM tahminine göre sadece bu kalabalık şehirde yaklaşık çeyrek milyon insanın hayatına mal olabilir. Bu kuşatma tüm ülke genelinde ise milyonlar için açlık ve hastalık kaynaklı ölüm tehlikesi doğuruyor.

 

Hudeyde'ye yapılan bu saldırının temel amacı nüfusunun en azından %70'lik bölümünün yiyecek, yakıt ve ilaç tedarikindeki temel can damarı konumunda olan (ve ithalatının %90'ı yiyecek olan) bir ülkeye kitlesel sivil kaybı yaşatmak ve yoksul Yemen halkının teslim olmasını sağlamak için onları açlığa mahkum etmektir.

 

Yemen'deki en kalabalık yerleşim yeri için -400 ila 600 bin insanı barındırıyor- gerçekleşen bu çatışma, Suudi Arabistan'ın, Husi isyancıların idaresini devirmek ve yerine Abd Rabbuh Mansur Hadi'nin başkanlık ettiği Riyad ve Washington'un kukla hükümetini tekrar kurmak amacıyla Yemen halkı karşısında Mart 2015'te başlattığı savaşın en kanlı sahnesi olmayı vadediyor.

 

Savaşın başlangıcından bu yana geçen üç yılı biraz aşkın zamandır en azından 13.000 kişi katledildi ve bunların çoğu Suudi hava saldırılarının kurbanları olan sivillerdi. Suudilerin ambargosu ve hava savaşından kaynaklı gıda ve ilaç naklinin kesilmesi ve temel altyapının tahribi de bu hasara eklendiğinde rakamlar çok daha yüksek olacaktır.

 

“Save the Children” (Çocukları Koruyun) adlı yardım grubunun verilerine göre sadece geçen yıl yaklaşık 50.000 Yemenli çocuk açlıktan öldü, yani ortalama her hafta 1000 çocuk. Bir milyon Yemenli koleradan etkilendi ve bu salgının yaklaşık 2500 cana mal olduğu iddia ediliyor. Suudi savaş uçakları Hudeyde saldırısına hazırlık olarak da Sınır Tanımayan Doktorlar adlı grubun idaresindeki bir kolera kliniğini bombaladılar.

 

Benzerleri Hitler'in 3. Reich hükümeti tarafından üççeyrek asır önce uygulanan, nüfusun tamamını hedefleyen böylesi bir topyekûn savaş Amerikan emperyalizminin en başından beri verdiği kesintisiz askeri ve politik destek olmaksızın imkânsız olurdu.

 

ABD, NATO'daki başlıca müttefikleri Birleşik Krallık ve Fransa ile birlikte Yemen'i kurutmak ve halkını boğazlamak için kullanılan uçakları, savaş gemilerini, füze ve top mermilerini sağladı. Barack Obama, başkanlığının sekiz yılında Riyad'daki monarşik diktatörlüğe yapılan yaklaşık 115 milyar dolarlık silah satışına onay vermişti. Suudi Arabistan, diğer gerici Körfez petrol şeyhlikleri ve İsrail ile birlikte İran karşıtı bir eksen kurmak isteyen Trump yönetimi ise Riyad ile 110 milyar dolara varacak tutarlarda silah anlaşmaları imzaladı.

 

Pentagon, Suudi önderliğindeki bu saldırıya doğrudan ve kesintisiz yardım sundu. Yemenli sivilleri bombalayan jetlere havada yakıt ikmali yapan uçaklar sağladı, Riyad'da Amerikan istihbarat ve lojistik subaylarının da katılımıyla ortak bir operasyon odası kurdu ve ülkeye uygulanan Suudi-BAE ambargosunu Amerikan savaş gemileriyle destekledi. Geçenlerde de Amerikan Yeşil Berelileri Yemen'deki operasyonlarına destek vermek için Suudi kara kuvvetlerine destek verdiler. Pentagon “terör ile savaş” bayrağı altında kendi savaşını yürütüyor. Bugüne dek en az 130 uçak ve insansız araç saldırısında bulundu, bu sayı 2016'dakinin dört katıdır.

 

Trump yönetimi Hudeyde limanındaki fiili kuşatmaya, Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun yaptığı resmi “BAE idarecileri ile yaptığı görüşmede güvenlik kaygıları ile ilgilenme arzusunda olduklarını açıkça ilettiği” açıklaması formunda tam gaz devam mesajı verdi. Pentagon yetkilileri Amerikalı subayların liman şehrindeki hedeflerin seçilmesine yardım ettiklerini ilan ettiler.

 

Yemen'deki felaketin ve Amerikan hükümetinin burada işlediği cani rolünün kapsamı dikkate alındığında Amerikan şirket medyasının Hudeyde kuşatmasını çoğunlukla görmezden geldiği -tıpkı Amerikan kuşatmasının küle çevirip on binlerce insanı katlettiği Irak'taki (Saddam Hüseyin'in devrilmesi için 500.000 ile 1 milyon kişi arasında sivil kayıp veren ülke) Musul ve Suriye'deki Rakka'da olduğu gibi- dikkat çekmektedir.

 

Yemen, Sovyetler Birliği'nin çözülüşü sonrasındaki kesintisiz savaşların ve sınırsız emperyalist şiddetin rengini verdiği dünya ahvalinin sembolü haline gelmiş durumda.

 

1930 ve 1940'lar ölçeğinde işlenen savaş suçları neredeyse yaygın bir hal aldı. Sivil nüfus katledilebiliyor, ABD'nin güney sınırlarından Akdeniz'e kadar uzayan bölgelerdeki mülteciler Gestapo metotlarıyla muamele görebiliyor, İsrail ordusu Filistinli silahsız göstericileri dokunulmazlık korumasında vurabiliyor (bu durum Washinton tarafından savunulabiliyor) ve tüm bunlar olurken tekelci şirket medyasında bunlar karşısında tek bir kaş bile çatılmıyor.

 

Medya sessizliğinin bir istisnası Perşembe günü New York Times ve Washington Post'ta yayımlanan -utangaç bir şekilde de olsa- iki editöryal yazı idi. İkisi de ikiyüzlülük kokan yazılar Yemen'deki hadiseler hakkında Amerikan müesses nizamında görülen belli derecedeki bir memnuniyetsizliği yansıtıyordu.

 

The Times'daki yazıda savaşın “çoğu koalisyonun ayırt gözetmeyen bombardımanlarına bağlanan sayısız sivil ölüme yol açtığı” belirtiliyor ve “Uluslararası kanunlara göre bu saldırılar savaş suçu sayılabilir ve ABD ve Britanya buna silah desteği vererek iştirak etmektedir.”

 

The Washington Post uyarıyor:

 

“… iki müttefikine halihazırda istihbarat, yakıt ikmali ve cephane sağlayan Amerika Birleşik Devletleri, eğer yardım görevlilerinin uyardıkları şey yani kitlesel açlık, hastalık salgınları ve insanlığın on yıllardır gördüğü tüm felaketleri bastıracak diğer insani trajedilerle karşılaşılırsa, bu suçlara iştirak etmiş olacak.”

 

İki gazetenin de Amerikan müesses nizamının Yemen'deki rollerini tanımlarken kullandığı “suça iştirak” kavramı inkâr edilemez önemdedir. Bu hukuki terim,  yardım ve teşvik etmek suretiyle bir suça katılmaktan sorumlu olmak demektir.

 

Yemen bağlamında ise bu durum, ABD emperyalizminin yardım ve teşviki olmaksızın gerçekleşmesine ihtimal olmayan “dünya tarihsel” ölçekteki savaş suçlarına iştirak etmek demektir. Hitler'in Üçüncü Reich'ının sağ kalan önderlerini darağacı ya da hapse gönderen Nuremberg mahkemelerinin kullandığı yasal prensip ve ölçütlere göre, bugün Washington'da Yemen'de işlenen cinayetler yüzünden müebbet hapis ya da daha beteriyle yüzleşmek zorunda kalabilecek pek çok kişi vardır.

 

Bu kişiler sadece Trump ve onun Yemen'deki suçlara iştirakten doğrudan sorumlu olan yönetim kadrosu -Pompeo, Savunma Bakanı James, “Çılgın Köpek” Mattis, Nikki Haley ve askeri -istihbari aygıtın diğer üst düzey görevlileri- değil, ayrıca onların selefleri olan Barack Obama, John Kerry, Ashton Carter, Susan Rice ve ABD destekli Suudi savaşına desteğin diğer sorumlularıdır.

 

Nuremberg örneğine binaen Yemen halkının, kadın ve çocukların katledilmesinde kullanılan silahların satışından milyarlarca dolar kazanan Lockheed Martin, Boeing ve Raytheon'un CEO'ları, Amerikan politikasını destekleyen başlıca partilerin liderleri ve utanmaz bir şekilde savaş propagandasının aygıtına dönüşen kitlesel medya temsilcileri de yargılanmalıdır.

 

Bu kalabalık sanık sandalyeli odanın yanına bir oda da onların Britanyalı yoldaşları ve akranları için -Başbakan Therresa May ve David Cameron hükümeti üyeleri, dış politika sorumluları, askeri ve istihbari yetkililer ve Yemen'deki kan banyosundan devasa kârlar devşiren İngiliz silah tüccarları- ayrılmalıdır.

 

Bununla birlikte Washington ve Londra'daki savaş suçlularının Yemen'deki -Irak, Afganistan, Libya, Suriye ve ötesindekilere ilaveten- cürümlerinin cezasını çekmeye çağrılmaları, ABD ve Britanya işçi sınıfının Yemen ve Ortadoğu'nun geri kalanı ve tüm gezegenin emekçilerinin mücadelesiyle birleşik seferberliği olmaksızın mümkün değildir. Yemen ve Ortadoğu'daki kitlesel kıyımın bölgesel hatta bir dünya savaşına yol açma tehlikesinin belirdiği dünyamızda, kapitalist sistemi hedefleyen ve işçi sınıfı-gençlik temelli, kitlesel bir savaş karşıtı hareketi inşa etme mücadelesi vermek günümüzün en acil politik görevidir.

 

 

Çeviri: Medya Şafak