Hürmüz’de ABD-İran çatışması imkânsız bir senaryo değil

Hürmüz’de ABD-İran çatışması imkânsız bir senaryo değil
ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesinin ve yaptırım dayatma kararının sonucu olarak Hürmüz Boğazı’nda potansiyel bir çatışma mayalanıyor. Savaş imkânsız bir senaryo değil. Petrol gelirlerinden yoksun kalmış bir İran son çareye başvuracaktır.

 

 

 

Peter Korzun

 

 

Strategic-culture. org / Southfront

 

 

ABD, ithalatçı ülkelerin zararına da olsa İran'ın petrol ihracatını sıfırlama arzusunda inat ediyor. Amerika'nın İran ile ticaret yürüten firmalara uygulayacağı ikincil yaptırımların 6 Ağustos'ta otomobil ve maden ticaretine ve 4 Kasım'da da petrol ve bankacılık işlemlerine olumsuz yansımaları olabilir. 90 ve 180 günlük hazırlık dönemi İran ile iş yapan teşekkül ve firmalara son fırsat olarak belirlendi. Kimse sorumluluktan muaf tutulmayacak. Öte yandan Hindistan, Çin ve Türkiye gibi petrol ithalatçılarının Amerikan baskısına boyun eğmemesi bekleniyor.

 

Dışişleri Bakanlığının politika ve planlama direktörü Brian Hook “Amacımız ham petrol satışı gelirlerini sıfırlayarak İran rejimine baskıyı artırmaktır” şeklinde konuştu. ABD öte yandan da İran petrolünün dünyaya arzının kaldırılmasından doğacak azalmayı telafi etmek için Suudi Arabistan'ın ithalatını artırması hedefiyle bu ülkeye yaklaşıyor.

 

Hedef İran'ın ekonomisini ülke içinde devam eden protestolar zemini üzerinden vurmaktır. John Bolton geçen yılın Temmuz ayında açıkça Tahran'da rejim değişikliği çağrısı yapmıştı. Bunu dediğinde ulusal güvenlik danışmanı değildi fakat o zamandan bugüne fikrini değiştirdiğine inandıracak hiçbir şey yok.

 

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ABD'yi bu kararının sonuçları hakkında uyardı ve İran'ın petrol ihracatının durdurulması halinde diğer ülkelerden yapılacak sevkiyata da engel olunacağını söyledi. Devrim Muhafızları'nın Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani de cumhurbaşkanına katılarak Amerikan yönetiminin İran petrol ithalatını durdurması halinde ülkesinin Hürmüz Boğazı'ndan yapılan petrol sevkiyatını bloke edeceğini vurguladı. İslam Devrimi Muhafızları Ordusu Komutanı Muhammed Ali Caferi “Hürmüz Boğazı'nı ya herkes kullanır ya da hiç kimse” dedi.

 

İran, tehdidini gerçekleştirirse petrol fiyatının varili 100 dolara, belki daha da yukarıya çıkacak. Bu durum Başkan Trump'ın Amerikan ekonomik büyümesi için gerekli olan ucuz petrol hayaline elveda demesi anlamındadır. Venezüella da fiyat yükselişini kolaylaştırmak için yaptırımlara maruz kalabilir. Fakat pahalı petrol Amerika'nın kaya petrolü üretimini yükseltecektir. ABD iki birbirini dışlayan hedefe aynı anda ulaşmayı bekliyor gözüküyor. Başkan Trump 4 Temmuz'da OPEC'i ABD'deki gaz fiyatları için hiçbir şey yapmamakla azarladığı bir twit attı. Bununla birlikte OPEC'in gaz fiyatlarını niçin ve nasıl düşüreceğine açıklık getirmedi. Amerikan ekonomik çıkarları açısından da İran nükleer anlaşmasından çekilmek çok akıllıca bir adım olarak gözükmüyor. Bay Trump baltayı ayağına vurmuş durumda ve İran karşıtlığı dış politikasının temellerinden biri haline geldiğinden durması için de vakit çok geç.

 

Amerikan Ordusu deniz sevkiyatı özgürlüğünü korumaya hazır olduğunu ilan ederek bu tehditleri cevapladı. Fakat İran inatçı gözüküyor. Eğer ABD'nin istediği gibi ekonomisi tamamen çökerse kaybedecek çok az şeyi kalacak. İran, Kuveyt, Katar, BAE, Suudi Arabistan ve Irak'ın petrol ihracatının büyük kısmı Hürmüz Boğazı üzerinden gerçekleşiyor -bu dünya petrol ticaretinin %20'sine (deniz petrol sevkiyatının da %35'i) tekabül ediyor, yani günlük 17-18 milyon varil petrol artı yaklaşık günde 3 milyon varil petrol mamulü-. Buna Katar'dan yapılan sıvılaştırılmış doğal gaz nakliyatını da ekleyin. Bu petrol dünyanın pek çok farklı yerine gidiyor ve başka bir alternatif güzergâh da mevcut değil. Sadece Suudi Arabistan (iki petrol boru hattından günlük toplam 5.1 milyon varil petrol ihraç ediyor), BAE (bir boru hattıyla günlük 1.5 milyon varil kapasiteli) ve daha küçük ölçekte Irak (Türkiye'ye yaptığı günlük 1.5 milyon varillik ihracatın boru hattıyla) karayoluyla transit rotalarına sahipler ve halihazırda bu potansiyellerinin sırayla  %40, %20 ve %40'ını kullanabiliyorlar.

 

İran Donanması ciddi bir tehdit arz ediyor fakat Amerikan savaş gemileri karşısında füze saldırısı düzenleme kapasitesi Katar'da üslenen X bantlı radar istasyonu tarafından dört dakika içerisinde görülecektir. Bunlar Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirliklerindeki Patriot ve Yüksek İrtifalı Terminal Hava Savunma (THAAD) önleyici sistemleri ile takviye edilmiş ve Aegis füze savunma sistemleri ile teçhiz edilmiş Amerikan donanması kruvazörleri ve destroyerleri tarafından karşılık görecekler. Fars Körfezi monarşileri de bu durumda muhtemelen savaşa katılacaktır.

 

Hürmüz Boğazı sularına dökülen mayınların temizlenmesi uzun ve zor bir çabayı gerektirecek. ABD fırkateyni Samuel B. Robert 1988'deki Tanker Savaşında bir mayına çarpması sonrasında neredeyse batıyordu. Uluslararası hukuk belli sıkı şartlar altında açık deniz bölgelerinin barış döneminde mayınlanmasına izin veriyor. Ulusal suların mayınlanması ise neredeyse bir savaş eylemidir. Hürmüz Boğazı, kıyı ülkelerinin 12 millik kara sularıyla tamamen kapatılmıştır. ABD tarafından onaylanmamış Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konvansiyonunun (UNCLOS) özel koruması altındadırlar.

 

Farklı tahminlere göre İran'ın elinde 3000 ila 6000 mayın var. Geniş bir alandaki yüzey gemileriyle yapılacak mayınlamanın göze çarpmaması çok zor ise de, gemi kaptanlarını bu geçitte bir mayın temizleme gemisini önden yollamaksızın manevra yapma riskine girmeden önce iki kez düşünmeye zorlayacak şekilde denizaltılarla yeterli sayıda mayını gizlice döşeyebilirler. ABD Donanmasının elinde Bahreyn'de üslenmiş birkaç Avenger tipli mayın temizleme gemisi var sadece.

 

ABD'nin nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesinin ve yaptırım dayatma kararının sonucu olarak Hürmüz Boğazı'nda potansiyel bir çatışma mayalanıyor. Savaş imkânsız bir senaryo değil. Petrol gelirlerinden yoksun kalmış bir İran son çareye başvuracaktır.

 

 

Çeviri: Medya Şafak