Abdülbari Atvan: Ateşkes Sonrası Tehlikeler

Abdülbari Atvan: Ateşkes Sonrası Tehlikeler
"Dikkat çekici olan ise direnişin teslim olmaması idi. Direniş; koşulsuz uzun süreli ateşkes, silahları teslim etme ve füze geçişlerini engelleme gibi şartları dayatan İsrail’e boyun eğmedi."
  ATEŞKES SONRASI TEHLİKELER

  Abdulbari Atvan

  El Quds El Arabi


Dün, Amerikan Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton huzurunda Kahire’de ilan edilen ateşkes anlaşmasının ana maddelerinde Gazze kuşatmasının sona erdirilmesini göremeyince hayal kırıklığına uğradım. Dikkat çekici olan ise direnişin teslim olmaması idi. Direniş; koşulsuz uzun süreli ateşkes, silahları teslim etme ve füze geçişlerini engelleme gibi şartları dayatan İsrail’e boyun eğmedi.

İsrail’in, 161 şehid ve bine yakın yaralıya neden olan vahşi saldırıları amacına ulaşamadı. Bu saldırılar; direnişin füze depolarını ve liderlerini ortadan kaldırmayı başaramayıp aksine direnişin meşruiyetini ve siyasi politikalarını bölgesel ve uluslararası haritaya koyarak güçlendirdi. Bu arada ‘terörden’ vazgeçip ‘barış’ yolu ile müzakereleri seçmiş olan ılımlı Filistin Ulusal Yönetimi düşüşe geçti.

Gazze’de yaşanan insan kayıpları ve maddi hasarlarla birlikte bazı değişkenler açık bir şekilde görünmeye başlandı. Bu değişkenlerin önemini vurgularken yakın zamanda etkilerinin görülmeye başlayacağını gözlemleyebiliriz:

- Netenyahu; bombaların düşmesiyle beraber eskiden Arap Ordularına olduğu gibi Filistin halkının da direnenlerle birlikte ‘panik’ içinde kaçacağını düşünmesi; siyasi aptallığını ve durum değerlendirme zayıflığını gösterir. Yaşanan ise düşündüğünün aksi oldu. Kimse kaçmadı. Ayrılanlar, Mısır hastanelerinde tedavi olmaya giden yaralılardı.

- Batı Şeria ve onurlu halkı; son 10 yılda vatanı içinden çıkılmaz bir hale getiren Yönetime tepki olarak isyan etti. Ardından işgal güçleri tarafından engellenen ve zayiat verdirilen; yüzbinlerce kişinin sınırlara akın ettiğine şahit olduk. Gazze halkıyla dayanışma ve destek adına; kader birliği ve mücadele biçimlerinin tümünde ortaklaşma adına şehitler verdiler. Fetih Hareketi liderlerinden ve güvenlik biriminden bazı üyelerin katılımıyla gerçekleşen protestolar uzun sürdü. Bu demektir ki ‘Generel Dayton Kültürü’ ve ‘iktisadi barış’ çökmeye başladı. (1)

- ‘Ilımlı’ Arap hükümetlerinin çabaları, Arap Baharının etkisi ve İran’ın, İsrail’le yeri değiştirilerek ‘ümmetin düşmanı’ olarak lanse edilmesiyle arka plana düşen Filistin davası; 8 gün savaşıyla güçlü bir şekilde bölgesel ve küresel arenada ön plana çıktı. Clinton 20 aydan sonra ilk defa ateşkes görüşmeleri için bölgeye uçtu. Clinton daha önceleri, İsrail’i daha acil gördüğü diğer Arap sorunları için ziyaret ediyordu. Barack Obama’nın bölge liderleriyle iletişime geçmesini ve Ban Ki Moon’un da alelacele Kahire’ye koşuşturmasını da unutmayalım.

- 15 yıl sonra ilk defa Tel Aviv’in kalbinde ve başka kentlerde operasyonlar yapıldığına ve bir otobüsü hedef alan patlamayla aralarında 3 ağır olmak üzere 19 kişinin yaralandığına şahit olduk.

-  İsrail’in sürekli gündeme getirdiği ve Filistinlilerin ‘enselerinde hissettiği bir kılıç’ gibi olan kara harekâtı seçeneğinden bahsediliyordu. Anti-tank füzelerinin varlığı ile kurulan ‘korku dengesi’ ve bu anti-tankların kullanımıyla İsrail askerlerinin kaçırılma veya esir düşme ihtimallerinin artması sayesinde böyle bir seçenek ortadan kalkmış oldu.

. . .

İsrail ablukayı silah geçişlerini engelleme bahanesi ile uyguluyordu. Burada pratik olarak görebiliriz ki bu abluka, görevini yerine getirmede başarısız oldu. Direniş, kullandığı füzeleri birkaç hafta içinde telafi edecek, yerlerini tekrar belki de bu sefer daha güçlüleriyle dolduracak. Hatta direniş grupları uçaksavarlar da edinirse şaşırmayalım.

İsrail ile Hamas’ın, önceki statülerini güçlendirmek ve İhvancı lider Mursi’nin müttefikliğinin önemini vurgulamak amacı ile bir anlaşmaya vardıklarına dair komplo teorileri dolaşıyor. Buna verilecek cevabımız (görüşümüz) basit. Hamas; Gazze’deki ‘tek hareket’ değil ki liderleri çocuklarını şehid olarak verirken ‘Filistin halkı’ üzerine anlaşmalar yapmaz diyelim.  Buna ek olarak savaşı başlatan, Laik ve Milliyetçi olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesinin gerçekleştirdiği komando operasyonlarıdır.

Netenyahu’nun kara harekâtı ile istila tehditlerine ‘meydan okuyarak’ cevap veren mukavemet onun gururunu ve egosunu kırmış oldu. Dahası Tel Aviv’i vurmakla kalmadı tam kalbinde şehadet operasyonu yaparak aslında onlara –belki de ilerde denizden- ‘size yerden ve havadan ulaşabilirim’ mesajı verdi.

İsrail’in sakin, istikrarlı ve ekonomik refahlı balayı sona eriyor. Yağlı inek ‘kayboluş safhasının’ girişini yaptı. Filistin ve Arap yaylarının döngüleri; yerini ‘güçlü bir şekilde gelen’ Direnişe’e bırakacağı ‘sona yaklaştı’. Sadece Gazze’de değil; Direniş Batı Şeria’da, Güney Lübnan’da ve belki de Ürdün’de olacak.

Evet… Abartılı bir iyimserlikle hareket etiğimi itiraf ediyorum. Hâkim olan aşağılayıcı haletin dışında şarkı söylemeye başlıyorum. Ama ben derslerini de iyi bir şekilde özümsemiş iyi bir tarih okuyucusuyum. Kim  –rüyasında bile-  direnişin füzeleri İsrail’in kentlerini vururken, işgal altındaki Kudüs ve vatandaşları da ateş altında kalırken görüşmelerden ve barış antlaşmalarından konuşmaya cüret edebilir?

1) General Keith Dayton: Batı Şeria ‘daki güvenlik güçleri üzerinde etkisi olan Amerikalı general

Çev. Hasan Sivri

medyaşafak