"IRGC ve Lübnan Hizbullahı subayları Amerikan kuvvetleriyle savaşımızda 2004’ten bu yana bize rehberlik ediyor"

"IRGC  ve Lübnan Hizbullahı subayları Amerikan kuvvetleriyle savaşımızda 2004’ten bu yana bize rehberlik ediyor"
El-Nüceba Hareketi Lideri Şeyh Ekrem el Kaabi: IRGC (İslam Devrimi Muhafızları Ordusu) ve Lübnan Hizbullahı subayları Amerikan kuvvetleriyle savaşımızda 2004’ten bu yana bize rehberlik ediyor: “Zırh delen patlayıcılar (EFP) kullanmaya başladık... Tankın içinde patlayabiliyor, tankı tahrip ediyor ve içindeki Amerikalıları öldürebiliyorlardı.”

 

 

Memri.org

 

 

Irak El-Nüceba Hareketi Genel Sekreteri Şeyh Ekrem El-Kaabi, örgütün internet televizyonu El-Nüceba TV'ye 1 Ocak 2019'da bir röportaj verdi. El-Kaabi, IRGC ve Lübnan Hizbullahı'nın ABD güçlerine karşı savaşan Şii milis güçlerine yaptığı yardımın 2004 yılına dayandığını söyledi. 13 Amerikan askerinin öldürüldüğü ve 100'den fazlasının da yaralandığı, ABD güçleriyle Irak güçleri ve Mehdi Ordusu milisleri arasındaki 2004 Necef çatışmasının detaylarını bir bir anlattı. IRGC ve Hizbullah subaylarının sahada olduğunu ve Mehdi Ordusu'na savaşta yardım ettiklerini söyledi. El-Kaabi, Necef çatışması sona erdiğinde Lübnan'a gittiğini ve kendisinden bu savaşla ilgili bilgi isteyen Hasan Nasrallah ve İmad Muğniye'yle buluştuğunu da ekledi. El Kaabi'ye göre Nasrallah ve Muğniye tüm imkân ve tecrübelerini emrine sundu. El-Nuceba militanların Irak'taki Amerikan M1 Abrams tanklarına karşı kullandığı el yapımı patlayıcılar (IED) kapsamındaki EFP'leri kullanmaya nasıl başladıklarını açıklamaya devam etti.

 

 

“Hizbullah ve IRGC'den kardeşler bize Necef çatışmasında yardım etti. Sadr Şehrinde bile İranlı danışmanlar vardı.”  

 

 

Genel Sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: “Bugün, biz bir politikaya karşı savaşıyoruz: ABD ve İngiliz ya da tekmil Siyonist İşgal politikası… Siyonistler, imal edilmiş bir devlet ve yaratmak istedikleri bir halk için ordu tesis etti.  Filistin topraklarındaki tüm kuvvetler ve tüm İsrailliler işgalcidir. İstisna yok. Bu kanserli tümörü yaratan ve bölgeye yerleştiren İngiliz İşgalciler tarafından ikna edilmiş kimselerden müteşekkil bir orduyu oluşturuyorlar.

 

[...]

 

“(Irak'taki) Amerikalılara verilen hasar muazzamdı.”

 

Sunucu: “Topladığınız herhangi bir istatistik var mı?”

 

Genel Sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: “Karşılıklı yoğun ateş vardı ve biz onları IED'lerle hedef almak zorundaydık ancak -M1 Abrams tankları ve diğer araçlarının- zırhlı olması dolayısıyla verilen hasar çok hafifti. Fakat (2004'te) Necef Kabristanı'nda mücahitlerimizden beşiyle karşılaştıklarında… Alabildiğine modern zırhları ve teknolojilerine rağmen tank sürücüleri ve mürettebatı ilerlemek için cesaretlerini toplayamıyorlardı. Arkalarına dönüp tanklarıyla birlikte kaçmayı tercih ediyorlardı.”

 

Sunucu: “Savaşçı ruhumuzdan dolayı…”

 

Genel Sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: "Ve karşı tarafın bundan yoksunluğu yüzünden... Bu aşikâr, çünkü orası küçük bir alandı. Emir El-Müminin Camisi'sinin minaresine tırmanıp oradan birliklerinin ve tanklarının hareketini görebiliyordunuz, çünkü burası yüksek bir noktaydı. Bir tankın, beş adamımızın PK makineli tüfeği ateşi tarafından mağlup edilişini görmek şaşırtıcıydı. Şu açıktı ki, karşı tarafın morali çökmüştü. Tüm bunlardan sonra yeni bir yönteme ihtiyacımız olduğunu anladık, bilhassa Hizbullah ve IRGC'den kardeşler bize Necef çatışmasında yardım ettikten sonra… Sadr şehrinde bile İranlı danışmanlar vardı. Ahvaz kökenli Ebu Ali adlı bir IRGC subayı vardı ve fasih Arapça konuşuyordu. Necef'te bizimle birlikteydi, muharebenin idaresinde bize yardım etti, en çok ihtiyaç duyulan temel ve önemli danışmanlığı sağladı.”

 

"Bu yetenek ve uzmanlığı daha etkin kullanırsak daha iyi sonuçlar elde edeceğimizi anladık. Ebu Turab adlı bir kardeş Mehdi Ordusu'daki tüm kardeşlerce biliniyordu.  Ayrıca Bağdat'ta bizimleydi.”

 

"Hizbullah'tan bu kardeş, mühendislikte mütehassıs olmuş ve büyük savaş tecrübesi edinmişti. Birçok kardeşimizi eğitti.”

 

"Şehit olan Necef'teki baş-mühendisimiz Dr. Cesim el-Abadi, Hizbullah ve IRGC'li kardeşlerimiz tarafından ilk eğitilenlerdendi. Velhasıl anladık ki, eğer daha çok beceri elde edersek işler gelişecekti. Moralimiz yüksekti. Mücahitlerimiz fedakârlığa hazırdı. Böylelikle bu yolu izlemeye ve birçok tecrübe elde etmeye karar verdik. Bu sebeple Hizbullah ve IRGC'li kardeşlerimizle ilişkileri geliştirdik. Hem Hizbullah hem de IRGC bize her konuda açık davrandı.”

 

“Zırhı delerek içerde infilak eden patlayıcılar (EFP) kullanmaya başladık... Tankın içinde patlayabiliyor, tankı tahrip ediyor ve içindeki herkesi öldürüyorlardı.”

 

 

Sunucu: “Hizbullah Genel Sekreteriyle tanışmanız buna mı rastlıyor?”

 

 

Genel Sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: “Evet. Necef çatışmasından sonra Suriye üzerinden Lübnan'a bir ziyaret gerçekleştirdim ve Hasan Nasrallah'la ilk kez buluştuk. Kardeşler (Hizbullah'tan), bizden hiçbir sırrı gizlemediler. Sahip oldukları yılların tecrübesiyle yardıma hazırlardı. Bu tecrübeyi özetleyip bize tüm detaylarıyla gösterdiler ve aslında bu, sahadaki direnişimizde muazzam değişikliklere öncülük etti.”

                                                                 

[...]

 

“İmad Muğniye -Nasrallah'la olan- toplantımıza geç saatlerde katıldı. Nasrallah ve Muğniye benden kendilerini Necef çatışmasıyla ilgili bilgilendirmemi istedi. (Olaylar, birliklerin ve araçların dağılımı ile ilgili.) Hatta Muğniye benden her şeyi bir karatahtada göstermemi istedi, böylelikle sahada ne olduğuna dair bir sezgiye sahip olacaklardı. Böylece tüm detayları canlandırdım. Nasrallah... Elbette tüm bunlar ikinci buluşmada gerçekleşti. İlk buluşma resmi bir tanışma toplantısıydı. Ardından, -ben hala Lübnan'dayken- ikinci toplantı gerçekleşti.  Hem Nasrallah hem de Muğniye bize karşı müşfik ve yakın davrandı. Her ikisi de Necef'teki olaylardan önce bizimle kontak kurmaya çalıştıklarını ve eğer bunda muvaffak olabilselerdi çok daha büyük zaferler elde edebilecek olduğumuzu, güç dengelerini muazzam bir şekilde değiştirebileceğimizi söyledi. Ama bunun Allah'ın takdiri olduğunu ve Hizbullah'ın bizden hiçbir şeyi esirgemeyeceğini söylediler.  ‘Tüm beceri ve tecrübemiz emrinizde' dediler.”

 

[...]

 

“Başlangıçta, IED üretmek için eski uçaksavar füzelerini kullandık. Yüksek ses ve yoğun dumanla büyük bir patlamaya sebep oluyorlardı ama ağır-zırhlı (Amerikan) araçlarının üzerinde oldukça küçük bir etki yaratıyorlardı. Bu zırhı delmek kolay bir iş değildi.”

 

“Ancak sonra, IED'lerimiz gelişti. Nüfuz edici patlayıcılar kullanmaya başladık. Bu maddeler yoğun duman ve yüksek sese sebep olmuyor ama zırhta belirgin bir delik oluşturup tankın içine nüfuz edebiliyordu. Tankın içinde patlayabiliyor, tahrip ediyor ve içindeki herkesi öldürüyorlardı.” 

 

 

“Hizbullah ve IRGC Amerikan işgali ve IŞİD işgaline direniş esnasında muazzam tecrübe aktarımı sağladı”

 

                                                  

Sunucu: “Yani Amerikan savaş makinesini mağlup ettiniz.”

 

Genel sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: "Evet bu… Üzerinde büyük bir korkuya..."

 

Sunucu: "Amerikalılar..."

 

Genel Sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: “Abrams tanklarının mürettebatı üzerinde büyük korkuya nede oldu çünkü artık zırhları bile onları koruyamıyordu.”

 

[...]

 

"Hizbullah ve IRGC- Amerikan işgali ve IŞİD işgaline direniş esnasında muazzam tecrübe aktarımı sağladı.”

 

[...]

 

"Söylentiye göre önceden Yemen elçisi olarak görev yapan Amerikan elçisi (Matthew Tueller), Irak'a geliyormuş. Kendisi suikastlar, aşiret ve mezhep savaşları tetikleme konularında uzmandır. Yemen'de başarılı olamadığından…”

 

Sunucu: "Irak'ta şansını denemeye geliyor..."

 

Genel Sekreter Şeyh Ekrem El-Kaabi: “Yemen'de birçok sebepten başarısız oldu ve aynı şekilde Irak'ta da çuvallayacak.”

 

 

 

Çeviri: Medya Şafak