"Nükleer İran’ın Kabulü Gerçeklerin Kabulüdür"

"Nükleer İran’ın Kabulü Gerçeklerin Kabulüdür"
"Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran’ın düzenli bir nükleer programı olduğu ve ortalama sekiz bin santrifüj ile iki ana sitede çalışan ve az yoğunlaştırılmış beş ton uranyumu bulunduğu hakkında bir rapor yayınladı. Bu durum, onlar açısından stratejik bir yenilgiyi göstermektedir."
Nükleer İran’ın Kabulü Gerçeklerin Kabulüdür

 

Yedullah Cevani

 

Basirat.ir

 

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran’ın düzenli bir nükleer programı olduğu ve ortalama sekiz bin santrifüj ile iki ana sitede çalışan ve az yoğunlaştırılmış beş ton uranyumu bulunduğu hakkında bir rapor yayınladı. Bu durum, onlar açısından stratejik bir yenilgiyi göstermektedir.

Basiret Haber Ajansının bildirdiğine göre İran ile Batılılar arasında İran’ın nükleer müzakereleri hususunda yapılan ilk görüşmelerin üzerinden on yıl geçmiş. Eğer bugüne kadar bu müzakerelerde her hangi bir sonuç alınamadıysa bunun asıl nedeni müzakerelerde iki tarafın stratejik hedeflerinin çatışmasıdır. Batılılar bu müzakerelerle bazen tehdit ve bazen de yıldırmayla birlikte bazı imtiyazlar vererek İran’ın nükleer yakıtı bir tarafa bırakmasını hedeflemektedirler. Batılıların bu hedefleri karşısında İran İslam Cumhuriyeti de nükleer sanayinin hakkı olduğunu belirterek nükleer faaliyetlerinin mahiyetlerini şeffaf kılarak iki taraflı işbirliği ile bu müzakerelere katılmış ve nükleer yakıtın İran halkının hayati değerleri arasında yer aldığını söyleyerek bu hususta pazarlığa yanaşmayacağını belirtmiştir. Batılı analistler ve stratejik merkezler İran İslam Cumhuriyeti’ne baskı, tehdit ve ambargo uygulanması durumunda geri adım atacakları kanısına sahiptiler ama bu öngörü doğru çıkmadı. Bu da müzakerelerin uzamasına neden olmuştur. Bu süre zarfında Batılılar bir taraftan BM Güvenlik Konseyi’nde İran aleyhinde birkaç karar çıkartmış, bir taraftan da tek taraflı ambargolarla bu müzakerelerin yenilgi ile sonuçlanmasına neden olmuşlardır. Bu on yıllık süre zarfında Batılıların askeri tehditleri ve ekonomik yaptırımları ile birlikte İran’ın terakkisine engel olan etkinlikleri İran’ın nükleer faaliyetlerinin engellemediği gibi İranlıların birçok alanda gerekli gelişimi sağlamak için özverili çalışmalarına neden olmuştur. Birkaç gün önce CNN televizyonu, Amerikan eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Gary Sick’in dilinden İran’ın bugünkü gerçekliğini şu sözlerle beyan etti; “16 yıllık İran aleyhindeki ağır ambargolar stratejik bir yenilgiye dönüşmüştür. Ambargolar başladığı zaman İran’ın nükleer faaliyetleri yeni başlamıştı ve hatta bir tane bile santrifüjleri yoktu. Ama bugün, ambargolardan 16 yıl sonra Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran’ın düzenli bir nükleer programa ve ortalama sekiz bin santrifüj ile iki ana sitede çalışan ve az yoğunlaştırılmış beş ton uranyuma sahip olduğu hakkında bir rapor yayınladı. Bu durum stratejik bir yenilgiyi göstermektedir.”

İran’ın 5+1 Grubuyla yaptığı yeni müzakere turu İstanbul’da gerçekleşti. İran’ın bu müzakeredeki tutumu eskiden olduğu gibi İran’ın nükleer faaliyetlerini durdurmayacağı ve bölgesel ve uluslararası meselelerde işbirliğinin yapılması konularıyla sınırlıydı. Batılılar ellerinde kalan fırsatı kaybetmemeli ve realist bir yaklaşımla nükleer meselede İran’a karşı aldığı yenilgiden ötürü bu dosyanın kapandığını ilan etmelidirler. 5+1 Grubu üyesi ülkelerin karşısındaki gerçekler şunlardır:

1- İran nükleer bir ülkedir ve nükleer yakıta sahiptir. İran’ın nükleer meselesi milli bir meseleye dönüşmüştür. Bu hususta halk ile yetkililer ve siyasi akımlar arasında hiçbir ihtilaf yoktur ve bu konuda herkes hemfikirdir. İran nükleer meselede dönüşü olmayan bir yola girmiştir ve her İranlı, İslam Cumhuriyeti’nin nükleer kazanımlarıyla övünmektedir.

2- İran aleyhindeki ambargolar yenilgi ile sonuçlanmıştır ve bunların şiddetlendirilmesi ambargoyu uygulayanlara bir kazanç sağlamayacaktır. Bu son altı ayda Batılılar İslami nizam ile halk arasında ihtilaf çıkarmak ve konumlarını güçlendirmek amacıyla İran’a uyguladıkları ambargoları artırdılar. Bu yıl 11 Şubattaki Devrim yıldönümünde yapılan yürüyüşler ve 3 Martta yapılan meclis seçimleri ve münafıkların bu iki hadiseye de katılmama çağrılarına karşı karşın İranlıların geniş iştirakleri bu ambargoların ters teptiğini işaret etmenin yanında, halkın daima İslam Devrimi’ni savunmak için sahnede olduğunu ve devrim karşıtı akımların giderek etkisiz kaldıklarını göstermektedir. Kuşkusuz İran karşıtı ambargoların artırılması İranlıların direnişini eskiye oranla daha da artırmıştır. Bütün dünya, gelecek Devrim yıldönümünde ve iki yıldan az bir süre sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de İranlıların basiretli direnişini görecektir.

3- Ortadoğu bölgesindeki İslami uyanış hareketi İslam Cumhuriyeti’nin konumunu daha da sağlamlaştırarak bölgedeki güç dengelerini İran’ının lehine çevirmiştir.

4- Batı bugün büyük mali ve ekonomik krizlerle karşı karşıyadır. İran aleyhindeki ekonomik baskıların ve ambargoların artırılması İran’dan çok onların zararınadır ve ekonomilerindeki bu krizi daha da derinleştirecektir. İran bu zaman zarfında ambargoları fırsatlara dönüştürebileceğini göstermiş ve dünya pazarlarında ihtiyaçlarını temin etmekle beraber milli imkânlarla kendisine yeten bir ülke konumuna gelmiştir. Bu yılın “milli üretim ve İranlı sermaye ve emeğin desteklenmesi” adıyla adlandırılması İslam Cumhuriyeti’nin her alanda mali ve ekonomik ambargolara karşı belirlediği stratejisidir.

Associated Press Haber Ajansı İran’ın 5+1 Grubuyla yaptığı müzakereler arifesinde şunu ilan etti; “Batılı ülkeler uranyumun Batıda zenginleştirilmesini olmasını kabul etmiştir. İran artık müzakerelerdeki üstünlüğüyle övünebilir.” Eğer müzakerelerde bu yaklaşım söz konusu olursa ve nükleer bir İran benimsenirse Batılıların ilk defa İslam Cumhuriyeti hakkındaki bir gerçekliği kabul ettiğini söyleyebileceğiz.

Bağdat’ta yapılacak oturum bu realist değişim için tamamlayıcı bir fırsat olabilir.


Sedat Baran tarafından medyasafak.com için çevrildi.