"Suriye’ye Karşı Örtülü Savaş: Rejimi Mağlup Etme ve İran’a Etkinin Anahtarı"

"Suriye’ye Karşı Örtülü Savaş: Rejimi Mağlup Etme ve İran’a Etkinin Anahtarı"
"Suriye’nin sorunu ne Özgür Suriye Ordusu ne Suriye Ulusal Konseyi ne de bu şemsiye altında faaliyet gösteren sayısı belirsiz terörist gruplardır. Esas sorun, yabancı yatırımları ülkeye çeken ve onu yaratan, fonlayan, silahlandıran ve siyasi ve taktiksel olarak onların eylemlerini destekleyen finansörlerdir."
Suriye’ye Karşı Örtülü Savaş: Rejimi Mağlup Etme ve İran’a Etkinin Anahtarı

Tony Cartalucci

 

Global Research


Suriye’deki sorunun şiddet, silahlı ayaklanma ya da politik bir devrim olmadığı gibi buradaki sorunun ekonomik ya da sosyal olmadığını söylemek, bazıları için inanılması güç bir durum olabilir.  Bunların birçoğu Suriye’nin gerçek sorunlarına dair dışarıdan hazırlanmış semptomlardan başka bir şey değildir, bu nedenle de sadece bu sorunlar üzerinde yoğunlaşan tedavi şekilleri yüzeysel ve geçici bir rahatlık vermekten başka bir işe yaramayacaktır.

Birçok jeopolitik analizci bunu bilir, ama buna rağmen de bu semptomların acil tedavisinin şampiyonluğunu yapar. Özellikle de şiddetin sona ermesi çağrısı yaptıklarında bu tam bir öncelik belirlemeyle ilgili anlam çağrışımına yol açar. Ancak bu özellikle de sorunun kökeni açığa çıkartılmadıysa ve sorunun ortaya çıkartılması için herhangi bir çözüm formüle edilmediyse bunun başarısız olması kaçınılmazdır

Sorun

Suriye’nin sorunu ne Özgür Suriye Ordusu ne Suriye Ulusal Konseyi ne de bu şemsiye altında faaliyet gösteren sayısı belirsiz terörist gruplardır. Esas sorun, yabancı yatırımları ülkeye çeken ve onu yaratan, fonlayan, silahlandıran ve siyasi ve taktiksel olarak onların eylemlerini destekleyen finansörlerdir. Suriye’nin sorunu Wall Street ve Londra’nın dikkatini çekmeyi başarması ve kendisini küresel hegemonyanın jeopolitik beklentilerinin ortasında bulmasıdır.

Suriye, şimdiye kadar kendisinin Batı’nın bölgedeki ajanı haline dönüşmesini engelleyen İran’ın bölgesel nüfuzunun kırılması ve hizaya getirilmesi konusunda stratejik bir nokta olarak görülmekte. Suriye, rejim değişikliği yapılması gereken ülkeler listesine çoktan girmiş ve yıllardır sürdürülen politik, askeri ve sosyal saldırıların hedefi haline gelmiş durumda. Suriye, Lübnan’daki Batılı çıkarlara karşı önemli bir mücadele vermiş ve şimdi de kendisini bölgedeki Batılı taşeronlara karşı mücadelenin ortasında bulmuş bir ülke.

Batı, sadece Suriye’yi tahrip etmek istemiyor aynı zamanda İran’ı da bu tahribin muhatabı kılmak istiyor, böylece Rusya ve Çin’e yönelik kuşatmayı daha da sağlamlaştırmayı planlıyor. Oyun, insanlık medeniyeti kadar eski, imparatorluk oyunu. Küresel hegemonik gücün gezegenin dört bir yanına ulaşan rakipsiz kuruluşlarla birlikte kurulması, gerçekte Suriye’nin sorunudur. Suriye, bu küresel hegemonya adına gönderilen taşeronlara işaret ederken o ve insanlığın diğer özgür bölümü, küresel hegemonyanın bizzat kendisini adres göstermelidir.

Çözüm

Jeopolitik analistler, Batılı ülkelerin Suriye’de acil rejim değişikliği konusundaki inat ve ısrarının, yerini süreç içerisinde sözde muhaliflerle görüşmelere dayalı bir anlaşmaya bırakmakta olduğunu belirtiyorlar. Belirli bir kredibiliteyle hem Suriye hem de özgür insanlık şu an dış kaynaklı istikrarsızlaştırma hareketleri karşısında çaba sarf edebilir, hatta eninde sonunda bir anlaşmaya varmak mümkün olmasa bile…

Bununla birlikte Batı, yanlış paradigmalar oluşturma, herhangi verili bir sorunun doğasını karmaşıklaştıran tartışmalar ve çatışmalar yaratma konusunda uzmanlaştı, genelde sorun kendilerinden kaynaklanıyorken bunu karmaşık hale getirdiler. Suriye meselesinde, belirli bir anlaşmaya ulaşmak için çok zaman kaybedildi. Birçokları şu gerçeği kaybetti: bu şiddetin oluşmasına izin veren Batıdır ve Batılıların taşeronu olan “muhalefet” hareketi her türlü makul çözüm önerisi ve anlaşmayı özellikle bu istikrarsızlaştırma işini hızlandırmak için kasıtlı olarak reddetmiştir. Batı, anlamlı bir ateşkes yapıldığı takdirde bu istikrarsızlaştırma işinin akamete uğramasından korkmaktadır.  

Bu çatışmayı yöneten elitist hegemonik güç, dünya çapında siyasi istikrarsızlaştırma ve benzeri şiddet kampanyaları amaçlamaktadır.

1. NATO hükümetlerini ve taşeronlarını ve bunların uzantıları olan kurumları yani tek yanlı ve tek sesli Batı işbirlikçisi medyanın, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, Uluslararı Af Örgütü’nün, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, hatta büyük resimde BM’nin içinde bulunduğu sivil toplum kuruluşlarını yöneten ve ayrıca Suriye’deki şiddette başat rol oynayan militan teröristleri destekleyen finansör şirketlerin çıkarlarını tanımlamak ve ifşa etmek, Suriye’deki sorunu çözmenin ilk adımıdır.

Bu çıkarları ve sosyal, siyasi ve askeri istikrarsızlaştırmayı amaçlayan önceden planlanmış şiddet kampanyasını ifşa etmek ve her gün sürekli tekrarladıkları yalanları bulup bunları deklare etmek, Batılı anlatının etkisini kırmak ve onu çökertmek için son derece gereklidir. Ki bu anlatı, askeri saldırısını örtmek ve askeri ve ekonomik fethini kamufle etmek için kullanılmaktadır. Bu olmaksızın Batı, hamiler ya da özgürleştiriciler değil de emperyalistler olarak askeri fethin ne olduğunu açıkça ortaya koymak zorunda kalacaktır.

Sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın insan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi kavramları kötüye kullanarak manipüle ettiği kamuoyu anlayışını ortaya koymak,  Batının Suriye’deki hedeflerini çökertmek için kilit role sahip bir durum olmayıp aynı zamanda dünya çapında gerçekleştirdiği jeopolitik hilesinin meşruiyetini ortadan kaldırmak için de önemlidir.

2. Batılı kurumların yıkılarak yerine başkalarının geçmesi için bir strateji geliştirmek son derece güç, ancak kaçınılmaz bir adımdır. Küresel elit, modern hayatın bütün yönlerine sirayet etmiş olan yaygın tüketicilik aracılığıyla insanlığı uyutmakta ve onu bir tür ehlileştirme/evcilleştirme işlemine tabi tutmaktadır. İnsanlık, hayatın yemekle başlayan oradan mamul ürün, eğitim, sağlık ve kişisel bakıma uzanan ve istediği şeyi yapmaya dayalı bir hayat tarzıyla son bulan bir açık büfe olduğunu düşünmeye başlamıştır.  Artık hayallerimizi ve umutlarımızı gerçekleştirmek için kollarımızı sıvamaya gerek yok, basitçe oylama kabinine girip hayallerimizi gerçekleştirmeleri için başkalarını seçmemiz yeterli olacaktır.

Şu tüketimci paradigmayı yaratıp onu sürdüren bu adayların bu işbirlikçi finansörlerin çıkarlarına hizmet ederek bütün tarafları memnun etmeye çalışmasıyla bu mantalitenin kusuru netlik kazanmıştır. Megalomanyak elit, sadece kontrol etmek, ödüllendirmek ve atamak için 7 milyar insanı karşısında bulmamış ancak sadece kendi “seçilmiş” liderleriyle yüz yüze gelmek zorunda kalmışlardır. AB, ASEAN (Association of Southeast Asian Nations-Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği), Afrika Birliği vb. gibi ulus ötesi seçkincilere hizmet eden blokların yaratılmasıyla işbaşına gelmesi gereken birçok lider kenara itilmektedir.

Bununla yüzleşmek için çözüm açıktır. Bireyler, aileler ve topluluklar küresel ve uluslararası kuruluşlarla yer değiştirmesi gereken yerel kuruluşlarla korunmalı ve ilerlemeleri sağlanmalıdır. Bu tür yerel kuruluşları tahrip etmek ve çökertmek için söz konusu küresel kuruluşlar devasa çabalar sarf etmiştir. Bu kuruluşların içerdiği unsurlar:

Aile: Herhangi bir toplumun temel öğesi

Kilise, tapınak ya da cami: Yerel sosyal iletişim, refah, hayırseverlik ve işbirliği için gerekli olan bir alan.

Şerif/muhtar: Yerel güvenlik, kanun ve düzeni korumakla yükümlü kişi.

Yerel okullar: Yerli insan kaynaklarını eğitir ve geliştirir, bütün toplumların ekonomik ve entelektüel olarak üzerine inşa edildiği kurum.

Sadece Amerika’da değil bütün dünyadaki toplumlara söz konusu kurumların neler kazandırmış olduğu son derece açıktır. Bağımsızlığın ve gerçek anlamda kendi kendini yönetmenin (self determinasyon) kaynağı insanların, insanlar için ve insanlar tarafından kurmuş olduğu yerel kurumlardan çıkmıştır. Yerel toplulukların kendilerini gerçekleştirdikleri kurumları olmasaydı, iktidar ve refah, bu kadar adaletli bir şekilde dağıtılamazdı. Bu tür yerel kurumların yok edilmesi ya da kendilerini “insan hakları avukatı”, uluslararası hukuk hakemi ve uygulayıcıları, sağlık hizmeti verenler, eğitim kurumları ve “hayır kurumları” şeklinde lanse ederek gerçek amaçlarını gizleyen finansör şirketlerle yer değiştirmesi, Wall Setreet, Londra ve giderek çoğalan ajanların etki alanını oluşturan küreselci finans şirketleri ve yeni küreselci işbirlikçiler için bir küresel topluluk yarattı.

Bu yerel kurumların revize edilmesi, korunması ve geliştirilmesi ile elitlerin suni “küresel toplulukları”nın etkinliğini ve meşruiyetini yıpratabiliriz. Ardarda ve sistematik çok boyutlu bir boykotla bunu yapmak, ayrıca söz konusu finansör şirketlerin ürünlerini, hizmetlerini ve kurumları ile bunların çıkarına hizmet eden anlaşmaları boykot etmek, yerel topluluklarımızı işgal eden hain parmakların kanunsuz etkisini aşamalı olarak bizden uzaklaştıran ve saygın ulus devletimizin egemenliğine olumlu bakan bir hareket meydana getirecektir.

Sonuç

Şu anki dünya devleti, bizim kollektif inançlarımızın, umutlarımızın, eserlerimizin, çabalarımızın, eğitim ve ahlak anlayışımızın bir ürünüdür. Dünyamız sorunlarla yüzleşirken, özellikle de monolitik, aşılamaz ve aşındırılamaz olarak görülen finansör şirketlerin bir sonucu olarak, gerçekte bu güç dengesini değiştirme noktasında kilit rol oynayan şey, kendimizi ıslah etmek gibi son derece basit ve pratik bir şeyle başlar.

Çok uluslu şirketlere sağlanan mazur görülemez ve kanunsuz güç, kendilerine yıllar boyu her an her saniye tepeden bakan bireylerin doğrudan bir sonucudur. Bu etkiyi dengelemek ve bu gücü onun gerçek sahiplerine, yani çoğunluğun eline vermek için yapılması gereken şey aynı metotla ancak bu kez tersinden bunu yapmaktır. Bireyler bu çok uluslu şirketleri boykot edip bunların yerine revize edilmiş ve yeniden hayata döndürülmüş yerel kuruluşları geçirecektir.

Ayrıca yeni yeni peydah olmaya başlayan birçok kuruluş vardır, bunlar açık kaynak ve işbirliği kavramlarının merkezinde yer almakta ve modern toplumun teknolojik boyutunu yansıtmaktadır.

MIT Profesörü Neil Gershenfeld’ın öncülüğünü yaptığı maker-spaces (boş alan yapıcıları), imalat labarutarları ve “küresel köy inşa seti” gibi projeler, bütün bunların tamamı monolitik yapıya sahip çok uluslu şirketler tarafından bir kez tekellerine alınmış yetenek ve araçları kiralamayı ve topluma kullandırtmayı amaçlamaktadır. Bu araçlarla kendi sorunlarımızı dandik demokrasi vaatleriyle değil, kendi zihinsel kabiliyetlerimiz ve iki elimizi kullanarak son derece pragmatik teknik çözümlerle kendimiz çözebiliriz.  

İşaret edildiği gibi, “Sağlık hizmeti tartışmaları nasıl sona erer-Sonsuza kadar” şeklinde ortaya çıkan yaklaşım, “siyasi/demokratik” çözümlere karşı çıkarken çözülmez zannettiğimiz sorunların son derece pratik yollardan çözülmesinde önemli bir rol oynar. Yapılması gereken tek şey, doğru yerel alt yapı ve esnek bir aktivizm ve destektir.

Küreselleşmenin müsrif yapısı ve onu yöneten insan merkezli bir felsefenin gölgesinde gerçeği arayan birçok insan, insanlığın kolektif yanını geliştirecek ve bunu güzel bir şekilde hayata geçireceklerdir. Seçkinci bir tavra sahip tepeden bakan paradigmalar yerine bu insanların bize doğrudan katkı sağlamaların temin etmek ve onların çabalarının karşılığını bulacağı bir zemini yaratmak için bütün bunların alt yapısını oluşturmak oldukça önemlidir.

Yeniden Suriye meselesine dönersek, -şiddete derhal son vermek, Suriye halkının rahatlamasını sağlayıp bu ayaklanmaların arkasında bulunan Batılıların buraya ilişkin arzularını ötelemek oldukça önemlidir. Bir avuç dolusu finansör şirketl bu tür bir geniş ölçekli jeopolitik istikrarsızlaştırma operasyonlarını hayata geçirmesine yol açan sorunu kökenine inip tanımlanabilirse son derece olağanüstü bir iş yapılmış olunur.


medyaşafak