Suriye’de konuşlandırılan İran Baver-373 hava savunma sisteminin stratejik etkileri

Suriye’de konuşlandırılan İran Baver-373 hava savunma sisteminin stratejik etkileri
Ancak bugün Suriye’de Baver-373 sisteminin yerleştirilmesiyle birlikte -Rus S-300 sistemine kıyasla daha gelişmiş olması ve Siyonistler ile Batılılar tarafından bilinmeyen yetenekleri dolayısıyla- Tel Aviv’in Suriye’de İran’ın varlığını engelleme çabalarının sonlandığı yorumu yapılabilir.

 

 

 

Alwaght

 

 

Terör örgütlerinin Suriye'nin büyük kısmında yenilgiye uğraması ve ülkenin çoğunluğunun kontrolünün merkezi yönetimin eline tekrar geri dönmesinin ardından, bugün Şam yönetimi İsrail rejimi ile daha ciddi bir şekilde mücadele etme konusunu gündeme getirebilecek duruma geldi.

 

Bu mücadele, kriz yılları boyunca Şam yönetimi tarafından ertelenmişti. Suriye Ordusu Batı ve Arap destekli çok sayıda terör örgütüyle savaşmakla meşgul olduğu için, yönetim Siyonistlerin saldırına karşı tam bir mücadeleye giremedi.

 

Bugün ise Şam yönetiminin müttefik ülkelerden hava savunma sistemleri ithal etmek konusundaki ciddi girişimleri ile birlikte, Suriye'nin “hoşgörü” günleri geçmişte kaldı. Bu bağlamda, Rusya'nın S-300 sisteminin Suriye'de konuşlandırılmasının üzerinden bir yıldan fazla süre geçmişken, Rusya'nın havacılık haberlerini takip eden “Avia.Pro” sitesi Suriye'nin İran'dan Baver-373 sistemi satın almaya karar verdiğini açıkladı.

 

İsrailli DEBKAFile haber sitesi de bu konu hakkında şu ifadelere yer verdi:

 

“Çok sayıda kaynağın açıklamalarına göre İran'ın hava savunma sistemi Suriye'de konuşlandırıldı. Şam ve Moskova, İran'ın Suriye topraklarına uçaksavar sistemleri yerleştirmesine izin veren bir anlaşmaya vardılar.

 

Bu sistemler arasında Baver-373 hava savunma sistemine işaret ediliyor. Geçtiğimiz Cuma günü, Rus ve Suriyeli askeri kaynaklar, İran'ın Baver-373 adlı gelişmiş uçaksavar füze sistemini Humus'un doğusuna yerleştirdiğini açıkladı.”

 

Baver-373'ün Suriye'de güvenlik alanında büyük bir etkisi olacağı kuşku götürmez. Bu etkilerin başlıcalarını şöyle özetleyebiliriz:

 

 

Siyonist rejim Direnişin güvenlik engeline takıldı

 

İsrail'in son yıllarda Suriye'ye karşı mükerrer hava saldırılarının en büyük nedeni, işgal yönetimi liderinin Filistin sınırları yakınlarında İran'ın askeri varlığını engelleme girişimleridir. Bu durum Siyonistler tarafından, güvenlik ve caydırıcılık duvarının son tabakasının İran karşısındaki çöküşü olarak görülüyor.

 

Tel Aviv yönetimi bunu engellemek için Suriye Savaşı boyunca tüm gücünü kullandı. Siyonist devlet, teröristleri destekleyerek Suriye'yi Direniş Ekseninden çıkarmaya çalışsa da Esad'ın düşürülmesi ve Suriye'nin bölünmesi projesi başarısız oldu. Bu fiyaskoyla birlikte Siyonistler İran'ın bölgedeki geniş varlığı ile savaş ve Suriye üzerinden Lübnan Direnişine savaş teçhizatının taşınması ile mücadele stratejileri geliştirmeye başladılar. Bu yolda Suriye'deki gelişmelere karşı tarafsız gibi görünen İsrail rejimi,  Rusya'nın onayını almaya çalıştı.

 

Suriye'deki İran güçlerine ait askeri merkezler ve üslere karşı tekrarlanan Siyonist saldırıları, Suriye'yi İran için Vietnam'a çevirmeyi ve İran'ın Suriye'deki uzun süreli varlığının bedelini ağırlaştırmayı amaçlıyordu.

 

Ancak bugün Suriye'de Baver-373 sisteminin yerleştirilmesiyle birlikte -Rus S-300 sistemine kıyasla daha gelişmiş olması ve Siyonistler ile Batılılar tarafından bilinmeyen yetenekleri dolayısıyla- Tel Aviv'in Suriye'de İran'ın varlığını engelleme çabalarının sonlandığı yorumu yapılabilir.

 

Diğer yandan, 320 km kontrol menzili, 260 km gözlem ve takip menzili ve 200 km çalışma alanına sahip olan Baver-373 sisteminin uzun menzilli radar sistemi,  300 hedefi keşfedecek ve aynı anda 60 hedefi takip edebilecek düzeyde çeşitli füze ve uçakları hedeflemeyi amaçlıyor. Bu yetenek, Direnişe işgal edilmiş topraklarda Siyonistlerin hava faaliyetlerini denetleme olanağı verirken, Lübnan ve Gazze'deki İsrail hava saldırıları karşısında da elini güçlendirecektir.

 

Baver füzeleri aynı zamanda F-35 uçakları dâhil olmak üzere modern hayalet uçakları ve seyir füzelerini tespit edip vurabilme yeteneğine sahip. Aynı şekilde bu füze sisteminin radar menzili Suriye ve Irak arasındaki sınır bölgelerini kapsıyor.

 

Baver-373'ün benzersiz yetenekleri göz önüne alındığında, Suriye yönetiminin, hava sahasını İsrail'in savaş uçakları için güvenli bir atmosfer olmaktan çıkarma stratejisi başarıyla yerine getirilmiş gibi görünüyor.

 

 

Moskova-Tel Aviv ilişkilerinde kayma

 

Rusya ile İran'ın Suriye'ye Baver-373 sistemi yerleştirmek üzere anlaşmasının bir diğer önemli sonuç olarak da Moskova ile Tel Aviv ilişkilerine olumsuz yansıması bekleniyor.

 

Aslına bakarsanız, Tahran ve Moskova arasındaki bu askeri anlaşma, Rusya ile İsrail'in Suriye hava sahası alanındaki istihbarat işbirliğinin sonu olarak görülmelidir. Geçtiğimiz hafta bir Rus uçağının İsrail jetine verdiği cevaba baktığımızda bu iddia daha iyi anlaşılabilir. Bilindiği üzere geçtiğimiz hafta Rusya'nın Sukhoi-35 uçağı Suriye'nin güneyinde bir manevra yaparak İsrail'in askeri operasyonlarını engelledi.

 

Öte yandan “Independent Arabia” gazetesi, geçtiğimiz Eylül ayında Rus kaynaklardan, Ağustos ayının sonlarında İsrail'in Kasiyun bölgesinde Suriye askeri güçlerine karşı bir saldırısının Rusya tarafından engellendiğini de aktardı. Olaydan bir hafta sonra Rusya'nın bu kez de Kunaytra ile Lazkiye bölgelerinde İsrail'in saldırılarını engellediği öğrenildi.

 

Rusya'nın bu hamleleri, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun Moskova'ya olağanüstü ziyarette bulunmasına sebep oldu. Görüşmede, Suriye ile İran'ın askeri merkezlerine yönelik Siyonist saldırılarının, Rusya tarafından görmezden gelinmesi istendi.

 

 

Bölgesel ittifaklar üzerindeki etki

 

İsrail rejiminin kurulduğu günden bu yana, izole edilme tehlikesi Tel Aviv yöneticileri için ciddi bir tehdit oluşturdu. Bu tehdit göz önüne alındığında, David Ben-Gurion, Arap devletlerinin birliği karşısında yalnız kalmaktan kaçınmak için çevre birliği ideolojisini önderdi. Bu ideolojinin ana çerçevesi, İran, Türkiye ve Etiyopya gibi Arap olmayan İslam ülkeleri ile ilişkileri genişletmekti.

 

Gel gelelim ki bugün, 60 sene sonra Siyonistlerin karşısındaki tehdidin kaynağı yer değiştirdi. Bölgedeki güç denklemlerinin dayattığı yeni şartlar ve Arap ülkeleri ile normalleşmenin gölgesinde İsrail Amerika'nın desteğini alarak Arap ülkeleri ile birlikte Tahran'a karşı bir cephe oluşturmaya çalışıyor.

 

Bu bağlamda, “Barış için Hürmüz” başlığı altındaki benzer bir öneri ile İran'a yönelmelerini engellemek için Tel Aviv, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerine saldırmazlık anlaşması projesini sundu. İsrail'in bu önerisi bazı sebeplerden ötürü Arap ülkelerinden henüz net bir cevap almadı.

 

Tüm bunlardan dolayı İsrail bugün Baver-373 sisteminin konuşlandırılmasıyla birlikte zorlu tehlikeler ile karşı karşıya kaldı. Çünkü Arap ülkelerinin İsrail'in saldırmazlık anlaşması teklifine hala cevap vermemesi, eğer güvenlik kaygısından kaynaklanıyorsa bu sistem büyük ölçüde endişelerinin çözümü olabilir. Eğer bölgedeki güç dengelerinden kaynaklanıyorsa da, bu sistem güç dengelerini İran'ın çıkarlarına doğru değiştirecektir. Bundan dolayı Arap ülkelerinin bölgedeki seçimi ne olursa olsun, bu sistemin bölgedeki varlığı onları da etkileyecektir.  

 

 

Medya Şafak