Washington’un Ortadoğu’daki son kayıplarını gizlemesinin sebepleri

Washington’un Ortadoğu’daki son kayıplarını gizlemesinin sebepleri
Lübnanlı el-Akhbar gazetesi de sahadaki kaynaklarından aktardığı haberinde ABD askerlerinin kaybolduğunu doğruladı. Gazete kaynaklardan şu sözleri aktardı: “Orta ölçekli makineli tüfekler ve havan mermileri ile uğradığı saldırı, Amerikan aracının neredeyse tamamen yanmasına yol açtı… "

 

 

 

Al-Waght

 

 

Her fırsatta demokratik ve şeffaf olduğunu iddia eden Amerika, son yıllarda itibarı, konumu, süper güç imajı, ülke içerisindeki pozisyonu ve ekonomisi gibi pek çok sebepten dolayı Ortadoğu'daki verdiği kayıplar ile ölü sayısını gizlemeyi adet edindi. ABD'nin Ortadoğu'daki bugünlerde yaşadığı durum da tam olarak budur. Washington artık bölge halkı tarafından hoş karşılanmadığını, herkesin kendisini bir düşman ve istilacı olarak gördüğünü, bu durumun siyasette ve sahada yaşadığı bocalamanın nedeni olduğunu ve Ortadoğu'yu diktatörlerden kurtararak demokrasinin temellerini atma yalanına kimseyi inandıramadığını çok iyi biliyor. Çünkü Washington'un Ortadoğu'da yaptıklarını ne geçmişte ne de şimdi en kötü diktatörler bile yapmadı.  

 

 

Kayıpların gizlenmesi

 

Amerika Birleşik Devletleri'nin Amerikan ve dünya kamuoyundan çekinmesi ve küresel imajının zedelenmemesi gibi sebeplerden ötürü Ortadoğu'da verdiği ölü sayısını gizlemesi yeni bir durum değildir.

 

Son zamanlarda Suriye ve Irak'ta Amerikalılara karşı saldırıların tırmandığından söz ediliyor. Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan bir haberde, ABD'nin Suriye'deki kayıplarını gizlediği ve bunlardan sonuncusunun Deyrizor'da kaybettiği iki asker olduğu ortaya koyuldu.

 

SANA'ya göre, geçtiğimiz Cumartesi günü öğle saatlerinde Suriye'nin doğusunda yer alan Deyrizor kırsalında el-Omar petrol alanından el-Tenek petrol alanına doğru intikal eden iki Amerikan askerinin aracı, kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğradı. Amerikan askerlerinin bölgenin sıkı bir şekilde denetlenen bir alan olması açısından Omar ve el-Tenek petrol alanları arasında rahatça dolaştığına dikkat çeken haber ajansı, bundan dolayı kaybolan askerlerin bu şekilde faili meçhul bir saldırıya uğramasının kimse tarafından beklenmediğine işaret etti.

 

Söz konusu askerlerin silahlı saldırı sonrası ortadan kaybolduğunu vurgulanırken, diğer yandan Lübnanlı el-Akhbar gazetesi de sahadaki kaynaklarından aktardığı haberinde ABD askerlerinin kaybolduğunu doğruladı. Gazete kaynaklardan şu sözleri aktardı: “Orta ölçekli makineli tüfekler ve havan mermileri ile uğradığı saldırı, Amerikan aracının neredeyse tamamen yanmasına yol açtı… Bölgeye ulaşan takviye ekipler incelemeler sırasında aracın içindeki iki askerin cesedini bulamazken, askerlerin nerede olduğuna dair herhangi bir iz de bulunamadı.”

 

İki Amerikalı askerin ABD donanmasından Çavuş Brandon ve asker Michael olarak teşhis edildiğine dikkat çekilen gazetenin haberine göre, olayın gerçekleşmesinden bu yana Deyrizor semaları Uluslararası Koalisyona ait savaş ve keşif uçaklarının yoğun hareketliliğine tanık oldu.

 

Washington yaklaşık 20 gün kadar önce Deyrizor'un kuzey kırsalındaki Sur kasabasında ABD konvoyunun hedef alındığı ve el-Omar petrol sahasındaki uçak inişlerinden sorumlu bir yetkilinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyı da örtbas etmişti.

 

Olayın ardından ne uluslararası koalisyon ne de Pentagon Deyrizor kırsalında yaşananlar hakkında bir bildiri ya da açıklama yayınladı. Bu sessizlik Amerikalıların Suriye'de verdikleri kayıpları gizleme politikasını benimsedikleri olasılığını artırıyor.

 

 

Elveda Amerika

 

Mevcut ABD Başkanı defalarca ülkesinin askeri güçlerini Suriye ve Irak'tan tamamen çekmek istediklerini açıkladıktan ve bunu kısmen gerçekleştirdikten sonra, ABD güçlerinin bölgede daha uzun süre kalacağını düşünmüyoruz. Suriye'nin petrolünü çalan Amerikan güçlerine karşı saldırıların tırmanması halinde bu çekilme yakın gelecekte tam olarak gerçekleşecek gibi görünüyor. Suriye Ordusunun ülkesinin mallarını çalmaları için onları serbest bırakacağına inanmıyoruz. İdlib'in kurtarılmasından sonra bir sonraki noktaları Deyrizor olacaktır. Eski ABD Başkanı Barack Obama, Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesi için çok uğraştı. Ancak Trump, Irak'taki Ayn'ul-Esed askeri üssüne İran tarafından fırlatılan füzenin ardından Washington'un zedelenen itibarını geri kazanmak için Irak'taki askeri güçlerini yeniden konuşlandırma yoluna başvurdu. ABD liderliği bu saldırıdaki verdiği kayıpları da gizlemişti.

 

İran'ın füze saldırıları Amerika'nın hegemonya dönemini ve hiçbir karşılık almaksızın bu ülkelideki ihlallerini sona erdirdi. Washington ne şimdi ne de gelecekte buna cesaret edebilecektir.

 

Bundan bir yıl önce Amerikan Savunma Bakanlığı (Pentagon) ilk defa Amerika'nın 2003-2019 yılları arasında Suriye ile Irak'taki kayıplarını resmi olarak yayımladı.

 

Pentagon Silahlı Kuvvetler Sözcüsü Jessica Maxwell, ölüm oranlarının bir nüshasını dağıttı. Pentagon'un verilerine göre, 2014 yılında Amerika'nın IŞİD'e karşı Suriye'de başlattığı askeri müdahale sırasında sadece 6 ABD'li asker yaşamını yitirdi ve 28 asker yaralandı. 

 

Amerika'nın 2003 yılında girdiği Irak savaşı boyunca verdiği can kayıplarının sayısı 4384 kişiye ulaşırken 32 bin 180 ABD askeri de yaralandı.

 

Bu istatistikler ABD Savunma Bakanlığı tarafından Suriye ve Irak'ta girilen savaşların bilançosu hakkında verilen ilk rakamlar olarak kabul ediliyor.

 

 

Amerika yalnız kaldı

 

Korona virüsünün dünyaya yayılmasıyla birlikte, İngiltere Uluslararası Koalisyon Güçleri kapsamındaki güçlerinin yarısını geri çekeceğini ve Korona'dan korunmak için eğitimlerini 60 gün boyunca durduracağını açıkladı. Danimarka da tüm güçlerini Irak'tan çekeceğini duyurdu.

 

Bu çekilmeler Amerika'yı bölgedeki kaderiyle baş başa bırakıyor. Uygulamaya başladığı yeniden konuşlanma operasyonu da fayda etmeyecektir. Çünkü Washington'un bölgeye gelişi, fitne, suç, ölüm ve kaostan başka bir şey getirmedi. ABD bölgede barış için de hiçbir adım atmadı. Aksine bu hamleler bazen saçmalık derecesine ulaşan kötü tasarlanmış ya da hesaplanmamış sonuçlar doğurdu.

 

Sonuç olarak, Amerikan kuvvetlerinin bölgedeki varlığı, kendisine karşı geniş bir halk direnişini alevlendirdi ve müttefik ya da destek kuvvetleri olarak değil işgal güçleri olarak görülmelerini sağladı.

 

 

Çeviri: Merve Soydaş

 

 

Medya Şafak