“Büyük Şeytan Amerika ile Müzakere Tezi”

“Büyük Şeytan Amerika ile Müzakere Tezi”
İslam Devrimi Muhafızları Ordusunu'nun Politik Büro Başkanı General Yedullah Cevani'nin, Devrim Muhafızlarına yakın Basirat.ir analiz sitesindeki ABD ile resmi ilişki kurulması tezini eleştiren yazının çevirisini sunuyoruz.
“Büyük Şeytan Amerika ile Müzakere Tezi”

Dr. Yedullah Cevani

basirat.ir
 


Aşağıdaki alıntılara dikkat ediniz:

- Amerika, mahrum ve mustazaf dünya halklarının bir numaralı düşmanıdır.

- Amerika, bütün dünyayı baştanbaşa ateşe atan ve amaçlarına ulaşmak için kalemin yazmaktan, dilin söylemekten hayâ ettiği zulümleri işleyen küresel Siyonizmin işbirlikçisi devlet terörizmdir.

- Biz, Amerika’nın bizim için bir şey yapmasını istemiyoruz. Biz Amerika’yı ayağımızın altına alıyoruz.

- Biz, cani Amerika ile mücadelede üzerimize düşen görevi hakkıyla yerine getirirsek çocuklarımızın zafer şerbetini içeceğine kesinkes inanıyoruz.

- Bizim Amerika ile ilişkimiz, mazlumun zalimle, yağmalananın yağmacı ile ilişkisi gibidir.

- Amerika ile ilişki kurulacağı rüyasını görenleri Allah uyandırsın.

- Amerika ile insan olmadıkça ve zulümden el çekmedikçe ilişki kurmayacağız.

Yukarıdaki stratejik cümleler, İslam Devrimi’nin Büyük Rehberi İmam Humeyni’nin (r.a.) dünyayı yağmalayan ve kan içen Amerika tavrını yansıtan cümlelerdir. İmam Humeyni bu sözleri söylediğinde İslam Devrimi zafere daha yeni ulaşmış, henüz İslam Cumhuriyeti’nin temelleri sağlamlaşmamıştı. Dönemin şartlarında bazı siyasî grup ve akımlar, mevcut durumun aksine birtakım analizlerde bulunuyor, Amerika ile müzakere masasına oturulması ve ilişki kurulması gerektiğinden söz ediyorlardı. Zaman aşağıda açıklayacağımız iki gerçeği ortaya koydu.

a) İran milleti ve İslam nizamı, Amerika ile ilişki kurmadan hayatını idame ettirip kendi ayakları üzerinde durabilir. İslam nizamı, ilerleme ve kalkınma yolunda tek başına yürüme gücüne sahiptir.

b) Amerika, İmam Humeyni’nin beyan ettiği özelliklere ve mahiyete sahiptir.

İmam Humeyni’den sonra Büyük Şeytan’la mücadele bayrağı İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin eline geçti. Ayetullah Hamanei, bu yolda tıpkı İmam gibi hareket etti. 33 yıl boyunca Amerika’nın karşısında yer almanın ve mücadeleyi devam ettirmenin İran milleti, İslam ümmeti ve dünya ezilenleri açısından önemli kazançları oldu. Geçen otuz yılda gözlemlenen iki gerçek inkâr edilemez: İslamî İran’ın günden güne güçlenmesi ve kan dökücü Amerika’nın güçten düşmesi gerçeği… Bugün İran Orta Asya’da (Ortadoğu’da) büyük bir güç kabul edilmektedir. Dünyanın bu stratejik bölgesi Amerika’nın yenilgilerine sahne olmuştur. İran’da İslam İnkılâbı’nın zafere ulaşmasının, milletimizin şeytanî güçlerle ve uluslararası Siyonizmle mücadelesinin neticelerinden biri olan İslamî Uyanış, bugün Beyaz Saray’da korkuyu hâkim kılmıştır. Amerika’nın bölgedeki müttefikleri sarsıntıya uğramış, dağılmanın eşiğine gelmişlerdir. Siyonist rejimin yönetici kadrosunun asıl korkusu sona yaklaşma ve kısa sürede yok olma tehlikesidir. Batı’daki kriz, liberal demokrasinin çıkmazının ve insanlık karşıtı kapitalist düzenin sonunun geldiğinin göstergesidir. Şimdi bu şartlar altında, Amerika ile diyalogdan, müzakereden ve ilişkiden söz etmek, hem de bunun İmam’ın çizgisine ve velayet mektebine bağlı olduğunu iddia edenlerce gündeme getirilmesi nasıl yorumlanabilir? Amerika’da tavır ve uygulama açısından bir değişiklik mi olmuştur? Yoksa başta Amerika olmak üzere dünya meselelerine bakışı değişen bizler miyiz?

O dönemde Amerika ile ilişki kurulması gerektiğini savunanlara İmam Humeyni, Birleşik Devletler’le ilişki kurulmasının şartını şöyle açıklamıştı: “İnsan olmadıkça ve zulümden el çekmedikçe Amerika ile ilişki kurmayacağız.” Bugün Amerika ile müzakere masasına oturmaktan, onunla ilişki kurmaktan söz edenler, Amerika’nın insan olduğuna ve Beyaz Saray’da oturanların zulümden el çektiğine dair delillere mi sahiptirler? Delilleri nedir?

Gerçek, işin aslının böyle olmadığını göstermekle kalmıyor tam tersine Amerika’nın mustazaf (ezilen) halklara, dünya Müslümanlarına ve İran milletine yönelik vahşetinin, habasetinin, cinayetlerinin daha da arttığını gösteriyor. Aşağıdaki hususlar göz önüne alınırsa Amerika’nın insanlaşma ve zulümden el çekme yönünde mi hareket ettiği, yoksa tam aksine şeytanlık açısından daha da büyümekte mi olduğu anlaşılır:

1) Terörizmle mücadele bahanesiyle İslam dünyasına asker sevk edip yüz binlerce Müslümanı öldürmek,

2) İslam dünyasındaki gayrimeşru menfaatlerini artırmak için (İran, Irak, Suriye’de vb) terörist grupları desteklemek,

3) Tehditten tutun da askerî müdahale seçeneğine, yumuşak savaşa, ekonomik ambargoya, sanal savaşa, Pejak ve Şeytan Ordusu gibi terörist örgütleri desteklemeye varıncaya kadar İran milletine her açıdan baskı uygulamak,

4) Siyonistlerle işbirliği yaparak İranlı nükleer bilimcilere suikast düzenlemek,

5) İslam’la savaşma projelerine aktif katılım. Bunun son örneği, bütün dünya Müslümanlarının öfkelendiren İslam karşıtı çirkin filme verdiği destektir.

Şimdi, İmam Humeyni’ye gönül verenler, velayet yoluna bağlı olanlar ve yıllardır Amerika ile mücadele bayrağı altında toplanan herkes mevcut durumun kendilerine ne gibi bir görev yüklediğine karar versinler. Amerika ile mücadelede ciddi olmak mı gerekir, yoksa onun karşısında eğilip bükülerek geri adım atmak mı?

medyaşafak