2006 Lübnan Savaşı: Küresel askeri dengenin değişim başlangıcı / Ukrayna Savaşı ile benzerlikleri

2006 Lübnan Savaşı: Küresel askeri dengenin değişim başlangıcı / Ukrayna Savaşı ile benzerlikleri
"Hizbullah istihbarat yetkilileri sinyal-istihbaratı kabiliyetlerini o kadar mükemmelleştirmişti ki, İsrailli askeri komutanlar arasındaki kara haberleşmelerini dinleyebiliyorlardı. Komutanlarının birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayacak son derece sofistike bir dizi 'frekans atlama' tekniğine bel bağlayan İsrail, Hizbullah'ın karşı sinyal teknolojisindeki ustalaşma becerisini hafife almıştı."

 

 

Alastair Crooke

 

Al Mayadeen English

 

Aslında uzun süredir planlanmakla birlikte görünüşte Hizbullah'ın 12 Temmuz'da iki askeri kaçırması ve sekizini öldürmesine "İsrail'in" verdiği askeri yanıtla tetiklenen 2006 savaşı hakkında (Mark Perry ile birlikte) yazdıklarımı yeniden okumak, özellikle Ukrayna'daki savaşın dönüm noktasına ulaştığı bu hafta, bazı anımsamalara yol açıyor. İki savaş arasında benzerlikler görmekle birlikte daha önceki yazımda büyük bir eksikliğin olduğunu da söylemeliyim.

 

O sırada Beyrut'ta, Dahiye'ye ve sonrasında da güneye yapılan gece saldırılarını izlerken, diken üstünde olduğumu hatırlıyorum. Savaşın sonucu hiç de net değildi; her şey son ana kadar dengede duracak gibi görünüyordu.

 

Şimdi geriye dönüp baktığımda, bunun ne kadar ikonik bir olay olduğunu ve dünyadaki askeri güç dengesini değiştirerek -başka birçok faktör ile birlikte- küresel paradigmanın altüst olmasına katkıda bulunan bir 'pilot' görevi gördüğünü anlıyorum.

 

Savaşın askeri düşüncede büyük bir dönüşümü temsil edeceği o zamanlar benim için açık değildi. Ama bu o kadar da şaşırtıcı değildir belki de?

 

Bu kadar devrimci olan neydi peki? Batılı devletler hava sahası üzerinde tam bir hâkimiyet kurmaya alışmışlardı. Bu onlara istedikleri yere, istedikleri zamanda, diledikleri gibi uçma imkânı veriyordu. Hizbullah'ın ise hava kuvvetleri yoktu. Ve Direniş dünyasındaki hiç kimsenin bu acı gerçeğe verecek cevabı bulunmuyordu.

 

Ancak Hizbullah ve İran bir cevap tasarladı: 'Hava Kuvvetleri' çok sayıda üretilen ve gizli fırlatma sahalarında geniş bir alana yayılan, üretimi basit füzelerden oluşacaktı (yani füze gücünün imha edilebilecek merkezi bir hava üssü asla olmayacaktı). İşte bu işe yaradı -- füzeler ve insansız hava araçları, konvansiyonel hava güçlerine yanıt verecek şekilde her yerde bolca gözükür oldu.

 

Bunun ikincil bir faydası daha vardı. Hava Hâkimiyeti paradigmasına alışmış olan Batı, bu üstünlüklerinin Batılı olmayan herhangi bir Hava Kuvvetini anında yok etmelerini sağlayacağı varsayımıyla kendi hava savunmasına yatırım yapmakla pek uğraşmamıştı. Ancak füze/drone stratejisi, tabii ki, hava savunma füzelerine, kara füzeleri ile eşit düzeyde odaklanılmasını kolaylaştırdı. Bugün dünyanın en gelişmiş, çok katmanlı hava savunma sistemlerine sahip olan ülke Rusya'dır (ABD bunun çok gerisindedir).

 

İkinci olarak, Hizbullah istihbaratta “derin çalışma”ya öncülük etmiştir. Batı (ve İsrail) istihbaratı, Batı dünyasının “üstün” kültürel DNA'sının şanslı mirasçısı olduğu şeklindeki kibirli inanca tembelce bel bağladığından, İsrail istihbaratı analizlerinin bu kadar yanlış çıktığına çok şaşıracaktı:

 

"Savaşın ilk 72 saatinde Hizbullah'ın toplanma noktalarına ve büyük sığınak komplekslerine yapılan ilk saldırı başarısız olmuştur. İsrail Hava Kuvveteri 15 Temmuz'da Hizbullah'ın Beyrut'taki lider kadrosunu hedef almıştı. Bu saldırı da başarısız olmuştur. İsrail'in, örgütün üst düzey lider kadrosunun kayıplar verdiğine dair ısrarlı iddialarına rağmen savaşın hiçbir noktasında Hizbullah'ın önemli bir siyasi figürü öldürülemedi.”

 

"Savaşı yakından izleyen bir ABD'li yetkiliye göre, İsrail hava saldırısı, çatışmaların ilk üç gününde Hizbullah savaşçılarının elindeki toplam askeri kaynakların ‘belki de sadece %7'sini’ etkisiz hale getirdi ve İsrail'in Hizbullah liderliğine yönelik hava saldırıları ‘kesinlikle nafile’ idi."

 

Hizbullah, düşmanlarını 'derinlemesine inceleme' zahmetine katlanmıştı; onların güçlü ve zayıf yönlerini biliyordu ve dolayısıyla onları kandırmak için hangi taktikleri uygulayacağının farkındaydı. Bugünlerde de Rus Yüksek Komutanlığı'ndan General Gerasimov askeri hile ve aldatma konusunda uzman kabul ediliyor.

 

"Dahası... Hizbullah, Güney Lübnan'daki önemli Hizbullah askeri depolarının yerini İsrailli istihbarat görevlilerine bildiren bir dizi Lübnanlı sivil 'unsuru' başarılı bir şekilde 'dönüştürmüştü'. Az sayıdaki çok önemli vakada Hizbullah üst düzey istihbarat yetkilileri, milislerinin en önemli mevzileri hakkında İsrail'e yanlış 'geri bildirimde' bulunabilmiş ve bunun sonucunda İsrail aslında var olmayan kilit mevzileri hedeflemişti." 

 

Belki de 24 Haziran 2023'te Rusya'da yaşanan 'hiç yaşanmamış ayaklanma' bu tekniklerin bir uzantısıydı - kim bilir?

 

Üçüncü önemli yenilik ise Batı'nın teknolojik üstünlük söyleminin reddedilmesiydi:

 

"Hizbullah istihbarat yetkilileri sinyal-istihbaratı kabiliyetlerini o kadar mükemmelleştirmişti ki, İsrailli askeri komutanlar arasındaki kara haberleşmelerini dinleyebiliyorlardı. Komutanlarının birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayacak son derece sofistike bir dizi 'frekans atlama' tekniğine bel bağlayan İsrail, Hizbullah'ın karşı sinyal teknolojisindeki ustalaşma becerisini hafife almıştı." 

 

İsrail ve ABD siyasi kurumları, "İsrail" güçlerinin savaştaki askeri hedeflerine ulaşamaması karşısında şok oldular. Başbakan Olmert ve güvenlik kabinesi düşmanlarını çok küçümsediklerini herkese gösterdi. Kabine, İsrail işgal ordusunun savaşın ilk üç gününe ilişkin planının en ince ayrıntılarını talep ederken, net siyasi hedefler ortaya koyamadı ya da taarruzun başarısız olması ihtimaline yönelik siyasi bir çıkış stratejisi çizemedi.

 

Olmert ve kabinesi pek çok açıdan İsrail'in caydırıcılığının etkinliğine dair sorgulanmayan bir inancın esiri olmuştu. İsrail halkı gibi onlar da ordularının kabiliyetlerinin sorgulanmasını kutsala saygısızlık olarak görüyorlardı.

 

Bugün Ukrayna'da yaşanan savaş da ürkütücü benzerlikler taşıyor: NATO'nun üstünlüğüne duyulan sorgusuz sualsiz inanç, Rusların aşağılanması ve hafife alınması ve Ukrayna'nın karşı saldırısı dışında derinlemesine bir şey düşünülememesi.

 

Bazılarının 2006'dan çıkarılan dersleri özümsediği açık. Bazıları ise bunlar üzerinde hiç düşünmemiş.

 

 

Çeviri: Medya Şafak