Irak direnişinin Siyonist rejimin Eylat limanını vurmasının stratejik etkileri

Irak direnişinin Siyonist rejimin Eylat limanını vurmasının stratejik etkileri
Ağustos 2021'de Herzliya Uluslararası Terörle Mücadele Enstitüsü bir raporunda, El-Nuceba'nın “İsrail'in güvenliği ve bekası açısından Golan bölgesinin stratejik önemi” başlıklı bir kitap yayınlamasının, hareketin gelecekteki İsrail karşıtı savaşa katılma kararlılığının bir işareti olduğunu öne sürmüştü.

 

 

Alwaght

 

Direniş gruplarının Irak'ın El Anbar, Erbil, Bağdat ve hatta Suriye'deki Amerikan üslerine her gün düzenlediği saldırıların ardından, Cuma günü Iraklı direniş gruplarının Gazze savaşına daha geniş bir şekilde dahil olduğunu gösteren yeni bir gelişme yaşandı ve Irak'ın 500 kilometre batısından İsrail rejiminin güneyindeki Eylat limanına balistik füze atıldığı duyuruldu.

 

Saldırının sorumluluğunu üstlenen Irak İslami Direnişi, Eylat'ın Arapça adını kullanarak "Cuma sabahı Um Al-Raşheş'i hedef aldıklarını" belirtti.

 

Hareket, saldırının, Gazze halkına destek ve İsrail'in çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dahil olmak üzere Filistinlileri hedef alan katliamlarına tepki olarak düzenlendiğini vurguladı.

 

Açıklamada İslami Direniş'in düşmana saldırmaya devam etmekte ısrarlı olduğu belirtildi.

 

Kuşkusuz bu saldırı, hem mevcut savaşın hem de bölgesel gelişmelerin geleceğinde oynayacağı tüm stratejik etki ve sonuçlarıyla önemsenmelidir.

 

Her şeyden önce bu saldırı, Filistin halkının işgal karşıtı mücadelesini destekleyen Iraklı direniş gruplarının faaliyetlerinin tarihinde bir dönüm noktasıdır.

 

Amerika ve İsrail'in birkaç yıllık kâbusu gerçek oluyor

 

Geçtiğimiz yıllarda çeşitli Irak hükümetleri İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği gibi uluslararası ve bölgesel örgütlerde İsrail'in kınanmasına ve Filistin'in desteklenmesine katılmış olsa da, resmi Irak Silahlı Kuvvetleri'nin bir parçası olan Halk Seferberlik Güçleri'nin (HSG) (Haşdi Şabi) işgal altındaki topraklara saldırması çok az kişinin öngörebildiği bir gelişmedir. Özellikle de son yıllarda ekonomik baskılar, seküler milliyetçiliğin teşvik edilmesi ve ülke genelinde kaos ve huzursuzluğun alevlendirilmesi gibi araçlar kullanılarak Irak'ı İran liderliğindeki Direniş Ekseni'nden ayırmak için sarf edilen yoğun Batılı ve Arap çabaları göz önüne alındığında.

 

 

Filistin'deki gelişmelerde Lübnan Hizbullahı'nın benimsediği katılımcı yaklaşımın Irak'taki direniş grupları tarafından benimsenmesi, özellikle Suriye'deki iç çatışmalar sırasında Şeyh Ekrem el-Kaabi liderliğindeki El-Nuceba hareketinin Kataib Hizbullah'tan ayrılarak Halep Savaşı ve Şam banliyöleri savaşı gibi önemli muharebelere katılması, Amerikalıların ve İsraillilerin yıllar öncesinden beri korkulu rüyası olmuştur. Hareket son yıllarda Suriye'nin işgal altındaki Golan Tepeleri'ne yakın bölgelerde somut askeri varlığa sahip oldu.

 

Cuma günkü saldırıyla birlikte Amerika ve İsrail'in kâbusu tamamen gerçek olmuş ve Tel Aviv'e karşı ilk üçü Gazze, Lübnan ve Yemen olmak üzere dördüncü bir cephe açılmış gibi görünüyor.

 

Bu şaşırtıcı ve tarihi saldırının ardından El-Nuceba hareketi, Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın talep etmesi halinde Amerikan güçleri ve İsrail işgal rejimine karşı her türlü çatışmaya hazır olduğunu duyurdu. El-Kaabi ayrıca Iraklı direniş gruplarının Filistin'i kurtarmak için işgal altındaki topraklarda kara harekâtına katılmaya da amade olduğunu ifade etti.

 

Ağustos 2021'de Herzliya Uluslararası Terörle Mücadele Enstitüsü bir raporunda, El-Nuceba'nın “İsrail'in güvenliği ve bekası açısından Golan bölgesinin stratejik önemi” başlıklı bir kitap yayınlamasının, hareketin gelecekteki İsrail karşıtı savaşa katılma kararlılığının bir işareti olduğunu öne sürmüştü.

 

Ayrıca 2017 yılında Amerikan düşünce kuruluşu Wilson Center, El Nuceba hareketinin 9.000 kişilik gücüne atıfta bulunarak örgütün 2017 yılında Golan Kurtuluş Tugayı'nı kurduğunu açıklamıştı.

 

Ultra Irak'ın aktardığına göre El Kaabi füze saldırısının ardından Cuma günü şunları söyledi: "Bünyesinde, Suriye'de IŞİD ve diğer terörist grupları yenilgiye uğratan özel kara kuvvetlerini barındıran Irak Direnişi mücadeleye hazırdır ve Siyonistler tamamen yenilgiye uğratılıncaya ve kutsal Mescid-i Aksa'da hep beraber namaz kılınıncaya dek Filistin ve Lübnan'daki kardeşlerimizle omuz omuza duracaktır."

Lübnan'ın güçlü müttefiki Hizbullah'a seslenen El Kaabi, "Değerlendirmelerinizi ve kararlarınızı bekliyoruz ve Irak'ta Amerikan işgalcileriyle başlatılan savaş, tam bir özgürlükle sonuçlanmadan bitirilmemelidir " dedi.

 

Amerikan güçlerini "yeni bir yenilgi" ile tehdit eden El Kaabi, Direniş’in eskisinden çok daha güçlü, Amerikalıların ise daha zayıf olduğunu belirterek "Kesinlikle bu savaş kahraman mücahitler için güzel bir hamle olacaktır" diye konuştu.

 

Hareket, işgal altındaki topraklardaki mevzilere yönelik füze saldırılarını teyit etmenin yanı sıra, hedef bankasını ABD'nin bölgedeki müttefiklerini de kapsayacak şekilde genişletme tehdidinde bulundu.

 

Al-Nuceba'nın siyasi üyelerinden Faras al-Yasser ise televizyonda yaptığı açıklamada son saldırıların Ölü Deniz ve Eylat'a kadar ulaştığını söyleyerek "Bu, gasıp rejim içindeki yerlere yönelik saldırılarda yeni bir aşamanın habercisidir"  dedi.

 

Irak direnişinin İsrail ekonomisinin kalbine vurduğu darbe

 

İsrail'e yönelik bu önemli darbe sadece sembolik ve uyarıcı bir nitelik taşımıyor, aynı zamanda ABD'nin Irak'taki askeri varlığının burnunun dibindeki Haşdi Şabi'nin yüksek silah kabiliyeti kazandığını ve İsrail'in Kızıldeniz kıyısındaki ve Irak'a sadece 500 kilometre mesafedeki kilit limanlarından birine yüksek isabetli füzelerden ve muhtemelen şu anda bölgedeki tüm direniş gruplarının elindeki meşhur kamikazelerden yollayabileceğini gösteriyor.

 

Eylat, işgal altındaki toprakların en güneyinde ve Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi kıyısında, doğuda Ürdün'ün Akabe kenti ile batıda Mısır'ın Taba kenti arasında yer alıyor.

 

Eylat limanı 1957 yılında açıldı ve bugün İsrail gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan geçmek zorunda kalmadan Hint Okyanusu'na ulaşmasını sağladığı için çoğunlukla Uzak Doğu ülkeleriyle ticarette kullanılmaktadır. Ticari limanın yanı sıra bu şehirde iki havaalanı ve Ürdün'ün Akabe kentine açılan bir de sınır kapısı bulunmaktadır.

 

Aslında Kızıldeniz'deki tek Siyonist limanı olan Eylat, rejime jeopolitik bir nefes alma alanı sağlaması ve karasal kilitlenmeyi önlemesi nedeniyle yüksek stratejik ve ekonomik öneme sahip.

 

İsrail rejiminin bölgesel jeopolitik izolasyonundan kaynaklanan "ada ekonomisi" durumu nedeniyle, dış ticareti, sürekli ekonomik büyümeyi sağlamak için limanların ve deniz yollarının kullanımı üzerine şekillenmiştir. İsrail ticaretinin yüzde 99'u limanlar yoluyla, kalan yüzde 1'i ise hava veya doğu sınırları üzerinden gerçekleştirilmektedir.

 

Ayrıca Aşkelon boru hattı, Kızıldeniz'den Akdeniz'e aktarılan ham petrolün yüzde 12-16'sını Süveyş Kanalı'nı geçmeden taşıdığı için Eylat bir petrol terminali konumundadır ve Körfez Arap ülkeleriyle yapılan petrol anlaşmalarından yararlanmak isteyen Tel Aviv buraya büyük önem veriyor.

 

İsrail rejimi büyük ölçüde ithalata, özellikle de enerji ithalatına bağımlıdır ve enerji akışına yönelik olası tehditlerden büyük korku duymaktadır. 1967 savaşı, Kahire'nin Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki Titan Boğazı'nı ele geçirmesi ve Eylat limanının ticaret yolunu kapatması üzerine patlak vermişti.

 

İsrail'in ekonomik planlamasında da Eylat, işgal altındaki toprakları Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) gibi uluslararası koridorlara bağlayan bir halka ya da Mısır'ın Süveyş Kanalı'na transit bir rakip olarak değerlendiriliyor.

 

Dolayısıyla, İsrail ekonomisine yıkıcı bir darbe vurmaya ve limanın işleyişini bozmaya yönelik daha uzun menzilli füze ve insansız hava aracı saldırıları önümüzdeki birkaç gün içinde Direniş gruplarının gündemine girebilir.

 

Çeviri: Medya Şafak