"Amerika’nın Savaşı: Bir Sonraki Durak İran, Bizi Kim Kurtaracak?"

"Amerika’nın Savaşı: Bir Sonraki Durak İran, Bizi Kim Kurtaracak?"
"Bizler, ABD öncülüğünde İran’a karşı başlatılacak olası bir savaşın inşa sürecini izleyip propaganda çığlıklarına ve barış umutlarının silah namlusunun ucunda yok olmasına tanıklık ederken, dünyaya İran’ın küresel istikrarı tehdit ettiği anlatılıyor."
Amerika’nın Savaşı: Bir Sonraki Durak İran, Bizi Kim Kurtaracak?

Colin Todhunter

Global Research

Bugüne kadar çekilmiş en büyüleyici fotoğraflardan biri, bir insan tarafından değil, bir makine tarafından çekilmişti. Fotoğrafın adı, “Soluk Mavi Nokta” idi. Bu, 1990 yılında Voyager uzay aracı tarafından gezegenimizden yaklaşık altı milyar kilometre uzakta, aracın Güneş Sistemi’nden çıkmak üzere olduğu bir anda çekilmişti. Bu fotoğrafta Dünya, uzayın engin genişliği içinde neredeyse kaybolacak kadar küçük bir nokta olarak görünüyordu.

“Mavi Mermer” ise uzaydan çekilmiş ve yine Dünya’yı gösteren bir diğer fotoğrafın adı. Bu fotoğraf 172 yılında Amerikan Apollo 17 uzay aracı tarafından çekilmişti. Burada gezegen, uzayda boşluk görüntüsüne büyük bir tezat oluşturacak şekilde, koyu mavi okyanuslar, beyaz bulutlar ve sağlam yeşil toprak parçalarıyla kaplı, canlı bir görünüm arz ediyordu.

Engin karanlıklardan ürken bir zihinde Dünya’nın muhteşem kırılganlığını görmek, harikulade olduğu kadar rahatsız da edici. Yakın dönem astro-fizikçilerden Carl Sagan, “Soluk Mavi Nokta”yı yorumlarken, o noktadan bakıldığında Dünya’da yaşam olduğuna dair hiçbir ipucu, hiçbir iz ya da benzeri olmadığını söylüyor. İnsanoğlunun çekişmeleri, tutumları, dinleri, medeniyetleri ya da doktrinleri hakkında fikir verecek hiçbir ipucu yok. İnsanların eğlence ve meraklarının, önyargıların ve çektikleri acıların yoğunluğunu ve büyüklüğünü anlamak mümkün değil.

Dünyanın renkli mavi maskesinin altında acıklı bir öykü yatıyor. Bu, yüzyıllar boyunca gerçekleşmiş olan, bitmeyen savaşlar ve çatışmalar nedeniyle yaşamını yitiren yüz milyonlarca insanın öyküsü. Kendi topluluklar içinde yaşayan canlıları yok ettik ve sınırlı doğal kaynakları kendimiz için harcayıp tükettik. Ve Dünya’nın milyonlarca yılda besleyip yetiştirdiklerini, göz açıp kapayana kadar yok ettik.

Sagan bir defasında bizden, generallerin ve imparatorların bu küçük mavi noktanın geçici efendileri olmak için ne kadar kan döktüğünü, gezegende yaşayanlardan bir kısmının, neredeyse ayırt etmesi imkansız olan başka yaşayanlara karşı tekrar ve tekrar ne kadar çok zulüm uyguladığını düşünmemizi istedi. Sagan bu konuda yalnız değil. Özdüşünümsel anlarımızda, her birimiz kendi kendimize böyle duygular edinebiliriz.

Fakat bu duygular ne kadar da kolay nefretin, korkunun ve öfkenin tutsağı oluyor ve ne kadar da çabuk öldürmeye ve şiddete yöneliyoruz.

Bizler, ABD öncülüğünde İran’a karşı başlatılacak olası bir savaşın inşa sürecini izleyip propaganda çığlıklarına ve barış umutlarının silah namlusunun ucunda yok olmasına tanıklık ederken, dünyaya İran’ın küresel istikrarı tehdit ettiği anlatılıyor. Savaş çığırtkanı medyanın aralıksız saldırıları nedeniyle giderek artan sayıda ABD vatandaşı şimdi, İran’ın nükleer silahlar geliştirdiğine dair hiçbir açık kanıt bulunmamasına rağmen, İran’ın nükleer tesislerine karşı askeri bir müdahaleye destek veriyor.

ABD kanallarından birinde yayınlanan bir haber bülteninde, Hürmüz Boğazı’ndan geçen bir ABD uçak gemisi gösterildi ve geminin, Tel Aviv tarafından İran’a yapılacak bir ilk saldırı karşısında, nükleer silahları bulunmayan İran’ın nükleer silah sahibi İsrail’e karşı  “terör” uygulayarak cevap vermesi halinde işlev görecek “dünyanın” ilk savunma hattı olduğunu dahi iddia edebildi.

Ne çarpık bir mantık, nasıl bir kibir! Bahsedilen durumda, “terör” bizzat İsrail’in İran’a yapacağı, sözü geçen saldırıyla başlatılacaktır. Bu, rahatlıkla bir tarafa bırakılıyor. “Dünya” kelimesinden de sadece ABD ve onun yanındaki devletleri anlamak gerekir. Ve İran’ın, dünyadaki askeri bakımdan en güçlü ülke olan ABD’ye tehdit oluşturduğu şeklinde nasıl da bir çarpık düşünce oluşturulmuş -ABD’nin komşu ülkelerde İran’ı çember içine alan askeri üslere sahip olmasına rağmen-. Buna rağmen ABD medyası, Irak konusunda yaptığı gibi, geniş kesimleri, dünyanın diğer tarafında yer alan İran’ın ABD’ye doğrudan tehdit oluşturduğuna inandırıyor.

Küresel barış ve istikrara yönelik tehdidin altında İran, hatta Çin, ya da Pentagon’un yaratmaya çalıştığı başka bir öcü bulunmuyor. Tarihçi William Blum’ün geçen yıl yazdığına göre ABD, 1945 yılından beri, çoğu demokratik yollardan seçilmiş 50’den fazla hükümeti devirmeye çalıştı. 20 ülkede halkçı veya ulusalcı hareketleri yok etmeye çalıştı. En az 30 ülkede demokratik seçimlere ciddi şekilde müdahale etti. 30’dan fazla ülkenin halkının üzerine bomba yağdırdı. Ve 50’dan fazla yabancı lideri öldürmeye çalıştı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran’ın dünyayı istikrarsızlaştırdığını ve saldırılarının durdurulması gerektiğini söylüyor. İsrail, İran’da nükleer bilimcilerin öldürülmesinden bahsetmiyor. İran’a yönelik siber saldırılardan, İran içindeki hükümet karşıtı silahlı grupların finanse edilmesinde veya Tahran’a karşı ABD, Mossad, CIA veya MI6 tarafından izlenen istikrarsızlaştırma stratejilerinden bahsetmiyor.

Mesele kimin bizi İran’dan kurtaracağı değil, kimin bizi ABD veya ABD destekli güçler tarafından Pakistan’da, Libya’da, Afganistan’da ve Irak’ta hayata geçirildiğini gördüğümüz türden terör ve istikrarsızlaştırmadan kurtaracağıdır. Bizi kim militarizm ve emperyalizmden kurtaracak? Bizi kim, kârlarını vergi cennetlerinde biriktirip, sıradan insanların onlar tarafından işlenen suçların asıl yüküne dayanmasını bekleyen karteller ve finans kuruluşlarının Yunanistan’a ve pek çok başka ülkeye, hatta bizzat ABD’ye getirdiği ekonomik terörden kurtaracak? 

Washington İran’ı istikrarsızlaştırmak için hâlihazırda pek çok şey yapmışken, bölgeye birkaç aydır büyük miktarda ABD askerleri de yerleşiyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) da İran’ın nükleer silah yapma niyetinde olduğu şeklinde yalan çığırtkanlığı yapıyor olabilir. Bu o kadar da şaşırtıcı değil, zira Wikileaks tarafından ortaya çıkarılan ABD’ye ait bir diplomatik yazışmada UAEK Genel Müdürü Yukiya Amano için “sağlam bir şekilde ABD tarafında” ve “prime time için hazır” ifadeleri kullanılıyor.

Çin’in BM Büyükelçisi de şimdiden Yukiya Amano’yu, nükleer programını engelleme adına İran’a yönelik askeri bir saldırıyı meşrulaştıracak “asılsız” kanıtlar oluşturmaması için uyardı.

Libya’daki etkisi azaltılmış olan önde gelen bir Çinli hükümet yetkilisi de, birkaç ay önce Çin’in merkez televizyonundan bir rapor aktaran JunshiJia web sitesine göre, Pakistan’a yönelik bir tehdidin doğrudan Çin’e yönelik bir tehdit olarak görüleceği yönünde ikazda bulundu.  Haber aynı zamanda, ABD’nin Afganistan’da sürdürdüğü savaşın derinleştiğini, İran’a yönelik askeri girişim tehdidinin giderek güçlendiğini, Çin’le çatışma tehdidinin arttığını ifade ediyordu.

Batı, yeni bir cinayet ve yaralama dozu planlarken, elbette Irak işgali sürecinde söylenen yalanlar, Batı kamuoyunun hafızasında, bir kez daha kandırılmalarını engelleyecek kadar taze. Bugün artık, ABD öncülüğünde sürdürülen sürekli barış için sürekli savaş düzenbazlığını anlamış olmalılar. Dünyanın sonu geldiği zaman herhangi bir barış olmayacaktır.

Böyle olduğunu umalım zira, bu küçük mavi noktadaki belirsizlik ve tecrit halimiz içinde, başka bir yerlerden bize yardım gelmesi söz konusu olamaz. Kendimizi kendimizden kurtarmak için eyleme geçmeliyiz.

Aslen Kuzeybatı İngiltere kökenli olan Colin Todhunter, uzun yıllar Hindistan’da yaşadı. Bangalor merkezli Deccan Herald, New Indian Express ve Morning Star (Britanya) gazetelerine çok sayıda yazı yazdı. “Kuzeybatının Doğusu” başlıklı internet sitesine şu linkten erişilebilir: http://colintodhunter.blogspot.com

medyaşafak