İMAM HAMENEÎ 'NİN HAC MESAJI: NİHAİ ZAFERİN ZORUNLU ŞARTI İSLAMİ ESASLARA BAĞLILIKTIR

İMAM HAMENEÎ 'NİN HAC MESAJI: NİHAİ ZAFERİN ZORUNLU ŞARTI İSLAMİ ESASLARA BAĞLILIKTIR
"Düşman, Siyonizm karşıtı cihadı, İslam dünyasının sokak ve caddelerindeki kör terörizme dönüştürmek istemektedirler. Ta ki böylelikle Müslümanların kanları birbirlerinin elleriyle dökülsün ve İslam düşmanları girdikleri çıkmazdan kurtulsunlar ve İslam ve mücahitlerinin adı ve çehresi de kötüye çıksın!"
İmam Hameneî’nin Hac Mesajı: Nihai Zaferin Zorunlu Şartı İslami Esaslara Bağlılıktır/ İslam Düşmanları Çıkmazdan Kurtulmak İçin Fitne Peşindeler

 

İslam İnkılabı Rehberi büyük Hac menasiki dolayısıyla bir mesaj yayınladılar. Müşriklerden Beraat Günü’nde Hüccetül İslam Kazi Asker tarafından Arafat Sahrasında okunan bu mesajın metni aşağıdaki gibidir:

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdülillahi Rabbbil Âlemin ve salavatullahi ve selamuhu ale’Resulilazamil Emin ve âlihil mutahhirin el muntecebin ve sahbihi’l-meyamîn

Baştanbaşa rahmet ve bereketle dolu olan Hac mevsimi bir kez daha yetişti ve bu nurani buluşma noktasında bulunma şerefine eren mutlu kişileri bir kez daha ilahi feyzine muhatap kıldı. Burada, tüm zaman ve mekân, siz hacıların her birini manevi ve maddi yükselişe çağırmaktadır. Burada, erkek ve kadın her Müslüman, kalbi ve diliyle yüce Allah’ın barış ve kurtuluş çağrısına lebbeyk demektedir. Burada herkes kardeşlik, tek renklilik ve sakınma alıştırması yapma fırsatı bulmaktadır. Burası eğitim ve öğretim kampıdır, İslam Ümmeti’nin vahdet, azamet ve çeşitlilik fuarıdır, şeytan ve tağut ile mücadelenin savaş meydanıdır. Hekim ve Kadir olan Allah, burayı müminlerin kendi faydalarına olan şeyleri müşahede edebilecekleri bir mekân kılmıştır. Bizler akıl ve ibret gözlerimizi açtığımızda göksel vaat, bireysel ve toplumsal hayatımızın bütününü kapsayacaktır. Haccın şiarlarının özelliği, dünya ve ahiretin, fert ve toplumun iç içe geçmesidir. Süslenmiş ve görkemli bir Kâbe, ruhların ve bedenlerin ebedi ve sağlam bir mihver etrafında tavafı, bir Mebde (Başlangıç) ve Son arasındaki sürekli ve düzenli olan çaba ve gayret, Arafat ve Meşar sahraları arasındaki kıyametimsi toplu göç ve bu büyük mahşerdeki kalplere bahşedilen hal, huzur ve zindelik, şeytanın sembolüne karşı durmak için yapılan toplu hücum ve her yerden, her renk ve ırktan herkesin bu mana dolu ve hidayet nişanesi olan merasimlerde yer alışları vs. bu anlam ve içerik dolu bu farzın sadece kendine mahsus olan özelliklerindendir.

İşte böylesi bir merasimdir ki tüm kalpleri Allah’ın zikri ile bağlamakta ve insanoğlunun kalbinin en saklı köşelerini takva ve iman nuru ile aydınlatarak hem bireyi egosunun duvarlarından dışarı çıkarmakta, hem toplum olarak İslam Ümmeti’nin parçalanmışlığına engel olmakta, hem de günahın zehirli oklarından cânı koruyan takva elbisesini tenlere örtüp şeytan ve tağutlara saldırı ruhunu uyandırmaktadır. İşte burada hacı, engin İslam Ümmeti’nin bir numunesini gözüyle görmekte, ayrıca da Ümmet’in potansiyel ve gücünü derkederek geleceğe ümit bağlamaktadır. İlaveten burada Ümmet’in gelecekte yaratacağı etki için hazırlık yapma zorunluluğunu hissetmekte ve ilahi tevfik ve yardım nasibi olursa Hz. Peygamber Azimüşşan ile bir kez daha biat tazeleyerek Aziz İslam ile sağlam bir misak bağlamakta ve kendisini ve Ümmeti ıslah ve İslam’ın sözünü yüceltme niyetini sağlamlaştırmaktadır.

İşte bu her ikisi, yani nefsin ve Ümmet’in ıslahı tatil kabul etmeyen farzlar arasında yer alır. Bunun faydalarının derki ise, dini vazifelere derinlikli bakış ve akıl ve basiretten yararlanmak suretiyle, tefekkür ehli için zor değildir.

Nefis terbiyesi, şeytani heveslerle mücadele ve günahtan sakınma çabasıyla başlamaktadır. Ümmet’in ıslahı ise düşmanı ve planlarını tanıyarak darbe ve zararlarını etkisiz kılma mücadelesiyle ve sonra da Müslümanların ve İslam halklarının her birinin kalp, el ve dillerinin birliğiyle gerçekleşecektir.

Bu zaman dilimindeki İslam Ümmeti’nin kaderini yakından ilgilendiren en önemli meselelerden biri, bölgede ve Kuzey Afrika’da meydana gelen ve şimdiye dek Amerikan itaatçisi ve Siyonizm müttefiki birkaç fasit rejimin çöküşüyle neticelenen ve bu türden diğer rejimleri titreten devrimci hadiselerdir. Eğer Müslümanlar bu büyük fırsatı yitirir ve bundan İslam Ümmeti’nin ıslahı yolunda faydalanmazlar ise, büyük bir hüsrana imza atmış olurlar. Şimdilerde saldırgan ve müdahaleci istikbarın bütün çabası bu büyük ve İslami hareketleri yollarından saptırmaya dönüktür.

Bu büyük kıyamlarda, Müslüman kadın ve erkekler,  halkların zelil kılınıp tahkir edilmesine ve cinayetkâr Siyonist rejimle işbirliğine yol açan, kendi yöneticilerinin istibdadı ve Amerikan hegemonyası karşısında ayağa kalktılar. Bu ölüm kalım mücadelesinde kurtuluş bahşeden etken olarak da İslam’ı ve O’nun hayat bahşeden öğreti ve şiarlarını benimsediler ve bunu da yüksek sesle ilan ettiler. Filistin’in mazlum halkını savunmayı ve gasıp rejimle mücadeleyi taleplerinin en başına yerleştirdiler, Müslüman milletlere dostluk elini uzatarak İslam Ümmeti’nin birliğini talep ettiler.

İşte bunlar son iki senede gerçekleşen ve özgürlük ve ıslah bayraklarını açan ülkelerdeki halk kıyamlarının temel dayanaklarıdır, onlar beden ve ruhlarıyla devrim meydanlarında yer aldılar ve yine aynı kişiler Büyük İslam Ümmeti’nin ıslahının temellerini sağlamlaştırabilirler. Bu ülkelerdeki halk kıyamlarının nihai zafere ermesi için gereken zorunlu şart, bu temel ilkelere bağlılıktır!

Düşman işte bu temel dayanakları sarsmanın peşindedir. Amerika’nın, NATO ve siyonizmin bozguncu elleri bazı gafletler ve yüzeysel bakışlardan istifade etmek suretiyle, Müslüman gençlerin bu sele benzeyen hareketini yolundan saptırmak ve bu gençleri İslam adıyla birbirlerine düşürerek sömürgecilik ve Siyonizm karşıtı cihadı, İslam dünyasının sokak ve caddelerindeki kör terörizme dönüştürmek istemektedirler. Ta ki böylelikle Müslümanların kanları birbirlerinin elleriyle dökülsün ve İslam düşmanları girdikleri çıkmazdan kurtulsunlar ve İslam ve mücahitlerinin adı ve çehresi de kötüye çıksın!

Düşmanlar İslam’ı ve şiarlarını ortadan kaldırma ümitlerini kaybettikten sonra şimdilerde İslam mezhepleri arasında fitne çıkarmaya yöneldiler ve Şia ve Ehlisünnet korkusu yaratma komplosuyla İslam Ümmeti’nin vahdeti karşısında engel yaratmaya çabalamaktadırlar.

Onlar bölgedeki unsurlarının yardımıyla Suriye’de kriz yaratıyorlar. Böylece halkların kendi ülkelerindeki önemli meseleler ve kendilerini bekleyen tehlikeler ile meşgul olmasını engellemek ve dikkatlerini kendilerince kasten yaratılmış kanlı maceraya celp etmek istemektedirler. Suriye’deki iç savaş ve Müslüman gençlerin birbirlerinin elleriyle öldürülmeleri; Amerika, Siyonizm ve bunlara itaat eden devletler vesilesiyle başlayan cinayetlerdir ve bunun ateşine üflenmesi ise sürmektedir. Mısır, Tunus ve Libya’daki kara diktatörlükleri koruyan devletlerin bugün Suriye halkının demokrasi talebinin hamisi olduklarını kim kabul edebilir? Suriye macerası, gasıp Siyonistler karşısında otuz yıldır tek başına duran ve Filistin ve Lübnan’daki direniş gruplarını savunan bir devletten intikam alma macerasıdır.

Bizler Suriye milletinin taraftarıyız ve bu ülkeye yapılacak her türlü dış müdahale ve tahrikin karşısındayız. Bu ülkedeki her türden reform halkın kendi eli ve tamamen milli yöntemlerle gerçekleşmelidir. Uluslararası sultacıların emirlerine amade bölge devletlerinin yardımıyla bir ülkede kriz yaratıp, sonra da aynı güçlerin bu kriz vesilesiyle bu ülkede her çeşit cinayeti işlemeye kendilerini mezun görmeleri ciddi bir tehlikedir ve eğer bölge ülkeleri bu konuya eğilmez iseler kendileri de emperyalistlerin bu tuzağına düşmeyi beklemelidirler!

Ey erkek ve kız kardeşlerim! Hac mevsimi İslam dünyasının önemli hadiseleri üzerinde düşünmek için bir fırsattır. Bölgedeki devrimlerin kaderi ve bu devrimlerden zarar gören kudretlerin bunları yollarından çıkarmak için gösterdikleri telaş, bu olaylar arasında yer almaktadır. Müslümanlar arasında ihtilaf çıkarma ve İslam Cumhuriyeti ile diğer ülkeler arasında suizan yaratma şeklindeki haince planlar, Filistin meselesi ve direnişçileri münzevi kılma ve Filistin cihadını söndürme, batılı devletlerin İslam karşıtı propagandaları ve Yüce Peygamber’in (s.a.a) kudsi makamına saldıranları korumaları, bazı Müslüman ülkelerde iç savaşlar çıkarmak ve topraklarını bölmek, devrimci halkları batılı sultacılardan korkutmak ve geleceklerinin bu saldırganlara teslimiyette yattığı vehmini yaratmak ve bu türden diğer önemli ve hayati meseleler Hac fırsatında ve siz hacıların gönüldeşliği ve yoldaşlığının gölgesinde, üzerinde düşünülmesi gereken olgulardır.

Hiç şüphesiz ki ilahi hidayet ve yardım, emniyet ve selamet yollarını gayretli müminlere gösterecektir: “Vellezine cehadu fina lenehdiyennehum subulena” (Bizim için cehd edenleri yollarımıza hidayet ederiz)

Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berâkâtuh

SEYYİD ALİ HAMENEΠ

21 Ekim 2012

5 Zilhicce 1433

 

Çev. Ozan Kemal Sarıalioğlu

medyaşafak