“Suriye Batı Bakımından Enerji Geçişi ve İran İçin Stratejik Önemde”

“Suriye Batı Bakımından Enerji Geçişi ve İran İçin Stratejik Önemde”
Suriye petrol kaynakları bakımından zengin olmayabilir, fakat anahtar konumu, bu ülkeyi Orta Asya doğalgazı ve İran petrolü için uygun bir geçiş ülkesi haline getiriyor. Russia Today'e konuşan gazeteci Kris Janssen, ayrıca Suriye rejiminin düşmesi halinde sıranın Tahran’a geleceğini söylüyor.
“Suriye Batı Bakımından Enerji Geçişi ve İran İçin Stratejik Önemde”

Russia Today


Suriye petrol kaynakları bakımından zengin olmayabilir, fakat anahtar konumu, bu ülkeyi Orta Asya doğalgazı ve İran petrolü için uygun bir geçiş ülkesi haline getiriyor. RT’ye konuşan gazeteci Kris Janssen, ayrıca Suriye rejiminin düşmesi halinde sıranın Tahran’a geleceğini söylüyor.

Suriye Dostluk Derneği kurucusu ve gazeteci Kris Janssen, Suriye’deki mevcut durumun halkın yüzyıllardır iç çatışmadan kaçındığı ülkenin barışçıl tarihine ters düşen sıra dışı bir durum olduğunu da vurguluyor.

Ayaklanmanın Ürdün sınırına yakın Deraa’da başlamasının tesadüf olmadığına, bunun, ayaklanmanın büyük ölçüde dış etkiyle gerçekleştiğini gösterdiğine inanıyor.

Janssen, pek çok dış gücün ve hükümetin Suriye’yi yok etmeye hevesli olmasının nedeninin, böylelikle bölgenin “güç merkezi” İran’a saldırmaya imkân sağlayacak olması olduğunu ekliyor. Gazeteci, İran’ın ana hedef olduğuna inanıyor.


RT: Siz Suriye Dostluk Derneği’ni kurdunuz; bu, Belçika medyasında gösterildiğiniz gibi Esad yanlısı olduğunuz anlamına mı geliyor?

Kris Janssen: Ben kendimi Suriye yanlısı olarak, Suriye halkının yanında olan biri olarak görüyorum ve krizden, bu kanlı tablodan çıkmanın tek yolunu şiddet yolunun değil, reform yolunun izlenmesi olarak görüyorum. Dolayısıyla reform yanlısı olduğumu, bunun Esad yanlısı olmak anlamına gelmediğini söyleyebilirim. Fakat gerçekliğe bakarsanız, bu reform yolunu izlemek isteyenin Suriye hükümeti olduğunu görürsünüz.

RT: Suriye’deki silahlı ayaklanmanın dışarıdan başlatıldığını ve desteklendiğini yazdınız ve söylediniz, fakat içerideki Suriyelilerin de değişim istediğini kabul ettiniz. Bu şekildeki analizinizin temelinde ne var?

KJ: Şu anda gördüğümüz şiddetin reformla herhangi bir ilgisinin olmadığına, gerilmiş insanlarla ilgisi olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda pek çok isyancının, Özgür Suriye Ordusu’nun pek çok üyesinin esasen yabancılar olduğuna inanıyorum – ve buna dair Suriye halkı içinden de pek çok tanığım var. Mevzubahis olan reform değil ve Suriyeliler şu anda bununla ilgilenmiyorlar. Suriye halkı çok barışçıl bir halktır ve yüzyıllardır herhangi bir sorun olmaksızın bir arada yaşamayı başarmışlardır. Dolayısıyla şu anda gördüğümüz şiddet Suriye ürünü değildir. Geçen yıl fesat kaynağı olan, sarsıntının başladığı Deraa’ya gitmiştim. Deraa aynı zamanda Ürdün sınırına yakındır.

Sarsıntının bu sınır şehrinde başlaması tesadüf değil, zira bir kez daha yabancı etkisine işaret ediyor. Kastettiğim şu ki, eğer mevcut durum gerçekten de Suriyeli bir sorun olsa, sarsıntı Hama veya Humus’ta başlardı. Pek çok dış güç ve hükümet Suriye’yi yok etmeye hevesli. Neden? Çünkü Suriye’nin bu alanda, Ortadoğu’da, bölgede çok stratejik bir konuma sahip olduğunu hatırlamanız gerekir. Bana göre ana hedef İran, zira İran bölgede büyük bir güç merkezi. Çok güçlü. İran’ı devre dışı bırakmak için önce Suriye’yi devre dışı bırakmak gerektiğini biliyorlar. Ayrıca şundan da eminim ki, eğer Suriye’yi yok etmeyi başarırlarsa bir sonraki hedef Hizbullah ve Lübnan olacak ve bu iki müttefik devre dışı bırakıldıktan sonra yüzde yüz İran’a yoğunlaşacaklar.

RT: ”Onlar” derken kime gönderme yapıyorsunuz?

KJ: Kanaatimce Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerini işaret etmek gerekiyor, çünkü onların bu bölgede stratejik çıkarları var. Birçok insan petrolden de bahsediyor, fakat Suriye’nin petrol konusunda zengin olmadığını bilmeniz gerekir. Fakat Suriye bir geçiş ülkesi olabilir. Eski Sovyetler Birliği ülkelerinde de dev doğalgaz rezervlerinin olduğunu hatırda tutmak gerekir. Eski Sovyetler Birliği üyesi Orta Asya devletlerinden söz ediyorum. Onların çok büyük gaz rezervleri var. Ve sanırım bunu bağlam içinde görmeniz gerekiyor.

RT: İsyancı savaşçıların iddia ettiğiniz gibi dışarıdan geldiğini, yabancı olduklarını nasıl doğrulayabilirsiniz? Bunu nasıl kanıtlarsınız?

KJ: Bunun pek çok kanıtı var; daha önce Humus’ta ve şimdi de Halep’te ölen insanların üzerinden yabancı kimlik kartları ve pasaportlar çıkmıştı, kaçırdıkları insanların yanında yabancı aksanıyla konuşuyorlardı. Paralı askerlik yapan El Kaide de şimdi Suriye’de aktif, çünkü burada kendilerine yeni bir zemin bulmayı umuyorlar.

RT: Kısaca Türkiye’nin de bu süreçteki rolüne bakalım. Tarihsel olarak Türkiye ve Suriye iyi ilişkilere sahip oldu. Burada nasıl bir çıkar var? Türkiye şimdi Suriye’ye karşı agresif bir tutum alıyor. Suriye’de bir altüst oluş görmek istemelerinin altında ne var? 

KJ: Aslında bir altüst oluş zaten görüyoruz, zira şu anda Suriye’nin Kürt bölgesindeki halk pek çok egemenlik hakkını Şam hükümetinden devralmış durumda. Elbette Türkiye bu dönüşümden memnun değil. Bu fikirsel değişim neden? Neden şu anda böylesine Suriye karşıtılar? Sanırım bunun farklı nedenleri var. Hâlâ bir Osmanlı hayaline sahip oldukları, Türkiye’yi Osmanlı döneminde olduğu gibi bir güç merkezi haline getirme özlemi içinde oldukları doğru olabilir. Bir diğer faktör Müslüman Kardeşler. Onlar gerçek anlamda Batı karşıtı değiller, zira tüccar insanlar ve bu yüzden Avrupa, ABD ve Batı dünyasıyla serbest ticaretten çıkarları var.

Şu an Mısır’da Müslüman Kardeşler’i görüyoruz. Türk Başbakanı’nın da Müslüman Kardeşler’e yakın olduğunu biliyoruz, belki de hem ekonomik hem de siyasi nedenlerden ötürü – ki bunları birbirinden ayıramazsınız – Suriye’de de Müslüman Kardeşler’e yakın bir hükümet kurmak istiyorlar.

RT: Bu jeopolitik öyküde nihai hedefin İran olduğunu söylediniz. Ve bu fikir ilk defa dillendirilmiyor. Bu konudaki, İran’ı ilgilendiren analiziniz nasıl?

KJ: Benim için ve başka pek çok kişi için nihai amacın İran rejimini yıkmak olduğu açık, zira Batı dünyası onları düşman bir rejim, Batı dünyasının düşmanı olarak görüyor. Aslında ben bunun doğru olmadığı kanaatindeyim, zira pek çok kez İran’ı ziyaret ettim ve İran hükümetinin çok rasyonel bir hükümet olduğunun güvencesini verebilirim. İran hükümeti her zaman nükleer programının sivil bir program olduğunu söyleyegeldi, fakat Batı’da nihai amaçlarının bir atom bombası veya nükleer silah üretmek olduğu söyleniyor. İranlılar bana şunu söylemişlerdi: “Neden bir nükleer silaha ihtiyaç duyalım? Eğer bir nükleer silah yapmayı başarsak bile, bir nükleer silaha sahip olmakla, onu birilerine teslim edebilmek arasında fark vardır.”

Dolayısıyla bu iki aşama arasında büyük bir teknik adım var. Diyorlar ki, “biz bir nükleer silaha sahip olsak ve onlar da bunu kullanacağımız düşünseler, Amerikan hükümeti ve müttefikleri bizi bombalayarak Ortaçağ’a geri döndürür.” Dolayısıyla, burada, Batı’da bulunan insanların çoğunun düşündüğünden çok daha rasyoneller.

RT: Bugün ifade ettiğiniz tüm görüşler Belçika’da veya Batı Avrupa’da pek çok basın kuruluşunda gördüğümüz analizlere ve anlatılara ters düşüyor. Çalışma ve fikirleriniz dünyanın bu bölgesinde nasıl kabul görüyor?

KJ: Maalesef, burada, Belçika’daki ve aynı zamanda Avrupa ve ABD’deki insanların çoğu Ortadoğu’daki durumun gerçekten farkında değil. Bildikleri şeyler klişelere dayalı ve yalnızca iyi çocuklarla kötülerin olduğu siyah-beyaz bir resim gibi. Pek çok insan İran’ın jeostratejik konumunu bile bilmiyor; onlar için İran Ortadoğu’da, oralarda bir yerde. Aynısı Suriye için de geçerli, birçok insan Baas partisinin kökenlerini bilmiyor. Pek çok kişi Devlet Başkanı Beşar Esad ve ailesinin Alevi olduğunu söylüyor, evet, bu doğru olabilir. Fakat bu, Suriye siyasetinde temel bir faktör değil. Temel faktör, Baas partisinin kökeni; bahsi geçen, bütün inançların bir arada bulunduğu sosyalist bir parti ve Suriye de, Ortadoğu’da Katolik Hristiyan, Ortodoks Hristiyan, Rum Ortodoks, Marunî, Sünni, Şii, Alevi tanımlamalarını bir arada bulabileceğiniz çok az sayıda ülkeden biri, belki de tek ülke. Yüzyıllardır barış içinde bir arada yaşıyorlar. Ama buradaki insanların çoğu bunu anlamıyor.

medyaşafak