"Mısır Yeni İran Konumuna Yükselecek mi?"

"Mısır Yeni İran Konumuna Yükselecek mi?"
Mısır halkı, dışarıdan para alan emperyalizm maşalarının İslam Devrimini engellemesine izin verecek mi? Yahut İran’ın ayak izlerini takip ederek ülkelerini yükseltecek, tek talep olarak siyo-emperyalizmden tam bir kopuş ve gerçekten bağımsız bir İslami Mısır’ın kurulmasını mı isteyecek?

Mısır yeni İran konumuna yükselecek mi?

Kevin Barrett

Press TV

 

Son iki asırda Müslüman çoğunluklu ülkeleri işgal eden Avrupalı emperyalistler, fethettikleri ülkelerde İslam'ın köklerini sökerek kendi değerlerini ve yönetim şekillerini dayatmaya çalıştılar. Siyonist-emperyalist ideolog Bernard Lewis'in kabul ettiği üzere, bu çaba hüsranla sonuçlandı.

Bugün, İslami devrim çağında yaşıyoruz. 

20. yüzyılın ikinci yarısında, emperyalizm meşruiyet kaybı yaşarken buna dünya çapındaki İslami uyanış eşlik etti. İslami aktivizm dalgası Müslüman çoğunluklu ülkeleri sarstı; insanlar kendi köklerini isterken, laiklikle iç içe geçmiş yoz materyalizmi reddetti ve hayatlarını etkileyen kararlarda bir ses aradı. 

Şimdi sıra Mısır'da. 

Coğrafi olarak İran ve Cezayir'in arasında bir yerlerde bulunan Mısır'ın önünde iki seçenek bulunuyor: İran'da olduğu gibi başarılı bir İslam devrimi veya Cezayir'de olduğu gibi trajik şekilde başarısız olmuş bir devrim. 

Bugünkü Mısır – tıpkı 1979'daki İran ve 1989'daki Cezayir gibi – İslami yönetimi destekleyen ve Siyonizm'e ve emperyalizme karşı çıkan ezici bir çoğunluğa sahip. Ve tıpkı 1979 öncesi İran ve 1989 öncesi Cezayir gibi Mısır da geleneksel olarak, halkın iradesinin hâkim olmasına kesinlikle izin vermek istemeyen zengin, yozlaşmış, laisist, komprador burjuvaziden bir azınlık tarafından yönetildi.

İran'da İslam devrimcileri, Şah'ın devrilmesinde öncü rolü oynadı ve arkasından iktidarı başarılı bir şekilde sağlamlaştırmak için ne yapmaları gerekiyorsa onu yaptı. İran'ın İslami kimliğini koruyan, devrimi yok etme doğrultusundaki dış girişimleri bertaraf eden ve kesinlikle İran halkının iradesini yansıtan politikalar izleyen demokratik bir İslam Cumhuriyeti kurmayı başardılar. 

Başka hiçbir Ortadoğu ülkesinin lideri, Ortadoğu halklarının neredeyse üzerinde ittifak ettikleri tutumu dillendirmeye cesaret edemiyor: Filistin'i işgal etmiş olan Siyonist varlık, meşru bir varlık değildir; ortadan kaldırılması ve yerine, tarihsel Filistin'in halkının çoğunluğunu temsil eden bir hükümet kurulmalıdır.

1989 Cezayir'inde İslamcı aktivistler, 1979 İran'ındaki erkek ve kız kardeşlerinden farklı olarak, onların ülkelerinde hüküm süren zulüm rejimi tarafından kandırıldı. Cezayir'deki firavunlar, ulusal seçimlerin sonuçlarını kabul edeceklerini iddia ettiler. Bu nedenle de Cezayir'in İslamcı aktivistleri, bir devrim için savaşmak yerine seçim kampanyaları yürüttü ve oyların yaklaşık %90'ını aldı. Fakat yasama organına ve başkanlık sarayına girecekleri yerde toplama kamplarına sokuldular, işkence gördüler ve katledildiler. 

Cezayirli Müslümanların yapması gereken şey bir devrim için savaşmak ve arkasından başarılı bir Cezayir İslam Cumhuriyeti'ni kurmak için gerekli olan şeyleri yapmaktı… Bu daha ileride Büyük Mağrip İslam Cumhuriyeti'ne, hatta belki de yeni bir İslam Birliği veya Halifeliğin parçası haline gelebilirdi. 

Fakat Cezayir rejiminin oyununa gelmek gibi bir ahmaklık yaptılar. Onun “demokrasi” hakkındaki sahte sözlerine inandılar. Bu yüzden de Salvador Allende gibi (ve Fidel Castro ile Ho Şi Minh'ten farklı olarak) devrimlerini tamamlayamadılar.

Cezayir cuntası, temel muhaliflere işkence ettikten ve onları öldürdükten sonra yanıltma harekâtı temelinde bir terör dalgası başlattı. 1990'lar boyunca Cezayir hükümetinin ölüm mangaları – Batı'nın desteğiyle – 100 binden fazla masum insanı öldürerek bunu İslamcıların yaptığı görüntüsünü verdiler. Köyleri, mahalleleri yok ettiler. Ve bunlar, İslamcı aktivistlerin destekçilerinin yaşadığı köy ve mahallelerdi.

Ben 1999-2000 yıllarında Fas'taki sınır kasabası Ucda'da yaşarken, herkes, Batı medyasının “radikal İslamcılar”ı suçladığı kitle katliamlarını yapanın Cezayir hükümeti olduğunu biliyordu. 

11 Eylül 2011'de İsrail Mossad teşkilatı ve ABD'li ortakları “Cezayir stratejisi”ni izleyerek masum sivilleri öldürdü ve cinayetten ötürü sözde radikal İslamcıları suçladı. Ve bir kez daha Siyonistlerin sahip olduğu Batı medyası insanlığa karşı işlenen bu suçlara iştirak etti. 

Mübarek de iki yıl önce Kıpti kiliselerini bombalarken aynı yanıltma harekâtı stratejisini izledi. Fakat Mısır halkını kandıramadı. İslamcı aktivistler Kıptileri korumak için büyük çaba gösterdi, bombalamaları kınadı ve gerçekleri ifşa etti.

Bugünkü Mısır'da, 1979 İran'ı ve 1989 Cezayir'inde olduğu gibi nüfusun çoğunluğu İslam'ı yeniden, Batılı emperyalistlerin saldırısından önce sahip olduğu merkezi konuma geri getirmek istiyor. Beraberinde, ahiret için değil, sadece bu dünya için yaşayan insanlara bulaşmış yozlaşmaya da son vermek istiyor.

Fakat tıpkı 1979 İran'ı ve 1989 Cezayir'inde olduğu gibi Mısır'daki İslamcı aktivistler de kendisini yoz statükoyu korumaya adamış zengin, zeki, acımasız ve ağır silahlı bir azınlıkla karşı karşıya. Mısır'da iktidarı terk etmeyi reddeden küçük laisist azınlık tüm niyetleri ve amaçlarıyla küresel emperyalizmin yerel uşaklarıdır ve emperyal güçlerin buyruklarını yerine getirmek ve Mısır halkının isteklerini engellemek için haince komplolar kurmaktadırlar. 

Mısır ordusu tepeden tırnağa, Siyonisterin sahip olduğu Amerikan kuruluşları tarafından silahlandırılmıştır. Laik “demokrasi aktivistleri” de Siyonist-Amerikan imparatorluğunun yumuşak güç kanadı tarafından finanse edilmekte ve güçlendirilmektedir. 

Eş zamanlı olarak hâlâ de facto Siyonist-Amerikan sömürgeleri olan Körfez şeyhlikleri, Mısır devrimini yolundan saptırmak veya en azından yozlaştırmak için bu denkleme para aktarmaktalar. 

Demokrasiyi geliştirme iddiasında bulunurken kendi ülkelerinde şairleri müebbet hapse mahkûm eden bu Körfez şeyhliklerinin devrime ihtiyacı dünyanın herhangi bir ülkesinden daha fazla.

Mısır halkı, dışarıdan para alan emperyalizm maşalarının İslam Devrimini engellemesine izin verecek mi? Yahut İran'ın ayak izlerini takip ederek ülkelerini yükseltecek, tek talep olarak Siyonizm ve emperyalizmden tam bir kopuş ve gerçekten bağımsız bir İslami Mısır'ın kurulmasını mı isteyecek?

medyaşafak