"Suudi Arabistan Rejimi ve Garip Fetvaları"

"Suudi Arabistan Rejimi ve Garip Fetvaları"
"Vahhabi şeyhlerinin uçuk görüşleriyle, özellikle Suudi Arabistan müftüsü Abdülaziz El-Şeyh’in garip fetvaları ve hükümleriyle sürekli karşılaşıyoruz. En son örnek ise Mekke ve Medine’deki zulme, yolsuzluklara ve baskılara karşı düzenlenen gösterilerden sonra verdiği tepki oldu."
Suudi Arabistan Rejimi ve Garip Fetvaları

Hamid Hilmizade

El Âlem

Vahhabi şeyhlerinin uçuk görüşleriyle, özellikle Suudi Arabistan müftüsü Abdülaziz El-Şeyh’in garip fetvaları ve hükümleriyle sürekli karşılaşıyoruz. En son örnek ise Mekke ve Medine’deki zulme, yolsuzluklara ve baskılara karşı düzenlenen gösterilerden sonra El-Şeyh’in verdiği tepki oldu. Bu protestolar için ‘İslami olmayan davranışlar’ ve ‘krizi düşmanlar yaratıyor, hayırlı olmaz aksine kötü şeyler doğurur’ dedi.

Müftünün sözleri; Suud yönetiminin ‘özgürlük isteyen, demokratik talepleri olan ve aşiret ve mezhep ayrımcılığına karşı duran’ kitlelere protesto yasağı getirmesinden sonra geldi. Yönetim bu protestolara katılanlara önce baskılar uyguladı, sonra tutuklamalar gerçekleştirerek protestocuları işkencelere tabi tuttu.

Müftü fetvasında ‘yabancı ajanslarla ve kanallarla iletişime geçme, kentin gizliliklerini veya çeşitli diğer konuları onlarla paylaşma büyük bir suç ve ayrıca ihanettir’ diyordu. Amerikan gazetesi New York Times bunu takip edip Mekke ve Medine’deki ifade özgürlüğünü şu cümlelerle özetledi: İnsanların görüşlerini ifade etmelerini engelleyen ve baskılar uygulayan Suud yönetimine karşı yeni safha ‘Twitter Devrimi’. Suud ailesi yönetiminin baskılarından sonra halk; bir şeyler elde edebilmek için verdikleri mücadeleyi sosyal medyaya taşıdı.

Müftü Abdülaziz El-Şeyh’in fetvasının; Müslümanlara ‘zalimlere ve adaletsiz iktidara boyun eğmeyin, itaat etmeyin’ diyen Kutsal Kitapla alakası olmadığı çok açık. Müslümanların özellikle böylesi yönetimlere boyun eğmemesi gerekiyor. Bu yönetimler emir aldıkları ‘Tel Aviv, Washington ve Avrupa başkentlerinin politikaları ile hareket ediyor. Bu emirler daha çok Suud ailesinin ve müttefiklerinin Körfezde bulunan petrol rezervlerinin korunması ile ilgili. Daha sonrakiler ise Irak, Lübnan ve Suriye’de terör ve suç olaylarını körüklemek, bunu da yaparken mezhepçiliği yaymak ve ayrıştırıcı olmak ve en sonundaysa ‘mukavemetten’ kurtulmak. Bunlar da Suud ailesinin,  kentlerinde muhaliflerin ve barışçıl seslerin yükselmesini neden istemediğini açıklıyor.

Suud Müftüsünün (Abdülaziz El-Şeyh) krala, prenslere ve çetelere bereketli gelen manipülasyonlarını dikkatle incelersek Vahhabi doktrininin yapısındaki kırılganlığı daha iyi anlarız. O doktrin ki 200 yıl öncesinden beri bedevilerin, aşiretlerin, kabilelerin ve Mekke-Medineli siyasetçilerin tutarsızlıkları ile dolu.

El-Şeyh’e ve fetvalarına bağlı ve onu takip edenler, medresesi ile ilişkisi olanlar ve özellikle bu Vahhabi fikirleri sağda solda yaymaya çalışanlar Vahhabiliğin sadece; Suudi rejimi tarafından ucuz bir şekilde  -İslam’ı deforme etmeye çalışmak, insanları yanıltmak ve bazı taraflar arasında düşmanlık yaratıp kan dökmek için- kullanılan bir alet olmadığını tamamen biliyorlar.

Bilindiği gibi Suud ailesi;  1914-1918 arasında yaşanan dünya savaşının hemen ardından İngilizler tarafından Hicaz bölgesinin iktidarına yerleştirildiler. Ve o zamandan beri bölgeyi ‘demir yumruk ve ateş’ ile yönetiyorlar. Batılı ustaları rahat bir şekilde egemenliklerine devam edebilsin diye İslam hukukunu bir tarafa bıraktılar ve buna yönelik herhangi bir çaba sarfetmediler. Vahhabi merkezlerinin teorisyenleri; ‘kraliyet kabilesinin’ isteklerine uygun ve sorumlu oldukları olayları kapatan, sömürgeci güçler ile de ortak politikalar yürüten bariz bir role sahiptiler.

Bunlara ilaveten Mekke ve Medine’de sultanlığın devamı için de vaazlar vermeye devam ediyorlar. Şimdiki müftü (El-Şeyh) çeşitli gerekçelerle ve ‘dini fabrikasyon’ ile Suud yönetiminin İslam’a aykırı olsa bile istediği faaliyette bulunması adına fetvalar veriyor. Veya tam tersine doğalarına  -Amerikan ve siyonist çıkarlarına- ters düşen herhangi bir faaliyeti haram kılabiliyor.

Suudi Arabistan’ın; mezhep fanatizmine ve savaşımını, tekfirci söylemlerini, bu söylemlere ek olarak tekfircilere mal, silah ve basın yardımında bulunup İslam alemini ölüm, kan, kargaşa ve kaos havuzunda yıkamaya çalışan bu duruşlarını tam olarak görmemiz lazım. Yoksa ‘yıkıcı ve zararlı’ olan El-Şeyh ve onun şekillendirdiği Vahhabi liderleri ve çıraklarının rollerini ellerinden alamayız. Ve bu rejim Vahhabi merkezlerinin yardımlarıyla Müslümanları yanıltmaya, Siyonistlerin ve Batılıların stratejilerine hizmet etmeye, Filistin’in kurtuluş hareketine ve direnişine karşı bir duruş sergilemeye devam edecek.

Çev. Hasan Sivri

medyasafak.com