“Gazze Katliamı Netanyahu’nun Hayatının Hatası Oldu”

“Gazze Katliamı Netanyahu’nun Hayatının Hatası Oldu”
"Önemli ölçüde saygınlıklarını yitirdiklerini düşünüyorum, eğer var idiyse tabi… Temel olarak, katliamın sonuçlarının, oy kullanan pek çok üye devletin tutumunu belirlediğini düşünüyorum."
Gazze katliamı Netanyahu’nun hayatının hatası oldu

Press TV


Bir BM temsilcisi, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü sekiz günlük savaşın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu tarafından işlenmiş “devasa bir hata” olduğunu söyledi.


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İsrail ve ABD’nin güçlü muhalefetine rağmen ezici bir çoğunlukla, Filistin’in BM’deki statüsünü “gözlemci topluluk”tan “üye olmayan gözlemci devlet”e yükseltme yönünde oy kullandı. Perşembe günü 193 üyeli Genel Kurul’da, statü yükseltmeyi onaylayan karar, 41 çekimser oy ve 9 ret oyuna karşı 138 evet oyuyla kabul edildi. 

Press TV, konuya daha fazla ışık tutmak için New York’taki Uluslararası Barış Araştırmaları Derneği’nden bir BM temsilcisi olan Donna Nassor’la bir röportaj yaptı. Press TV’nin Haber Analiz programında Nassor’a iki konuk daha eşlik etti: New York City’den eski BM genel sekreter yarımcısı Denis Halliday ve Belfast’tan yazar ve Ortadoğu uzmanı Saeb Shaath. Aşağıda bu röportajın yaklaşık bir çözümlemesi sunulmaktadır. 

Press TV: Geçen yıldan farklı olarak bu kez pek çok ülkenin İsrail’e tam destek vermekten imtina etmesi ilgi çekiyor. Kastettiğim şu: bazı ülkeler İsrail’in uluslararası alanda meşruiyetini kaybettiğini mi düşünüyor?

Nassor: Evet, eğer geçen hafta yaşanan katliamdan söz ediyorsanız, bunun İsrail ve Benyamin Netanyahu adına devasa bir hata olduğunu düşünüyorum. 

Önemli ölçüde saygınlıklarını yitirdiklerini düşünüyorum, eğer var idiyse tabi… Temel olarak, katliamın sonuçlarının, oy kullanan pek çok üye devletin tutumunu belirlediğini düşünüyorum. 

Her ne kadar çekimser kalan bazı üyeler olmuş olsa da, en azından bu “Hayır” anlamına gelmiyor. Tam şu anda yaşananların, pek çok Filistinliye umut verdiğini ve onları bir araya getirdiğini, bunun gerçekten de ihtiyaç duyulan bir şey olduğunu söyleyebilirim, zira Filistinliler için birlik, gerçekten de listenin en başında olmalı ve bunun, başarılı olsalar da, olmasalar da kesinlikle onlara yardımcı olacağını düşünüyorum çünkü birlik, bütün Filistinlilerin çok kaygı duyduğu bir şey. 

Press TV: ABD hakkındaki fikrinizi soracağım. Tehditlerde bulundular ve Filistin yönetiminin ihtiyaç duyduğu fonlarda kısıtlamaya gideceklerini söylediler. 

Neden ABD iş İsrail’e gelince tam destek veriyor da, bu örnekte Mahmud Abbas’ı çok ileriye gitmeme konusunda ikna etmeye çalışıyor?

Nassor: Çok önemli soru! İsrail hükümeti ile ABD hükümeti açıkça ortaktır ve herkes bilir ki ABD’nin aldığı kararların temelinde ABD için iyi olanın ne olduğu yoktur. Onlar, İsrail’le olan özel ilişkileri temelinde karar alırlar. 

İzah edebiliyor muyum? Sanırım edebiliyorum. AIPAC ve özel çıkar grupları, temsilcilerimizi İsrail’e götürüyor. Orada olanlar hakkında eğitim veriyorlar ve onlara gerçeği göstermiyorlar. Onları Filistin topraklarına götürmüyorlar. Filistinlilerle konuşmalarına izin vermiyorlar ve verdikleri eğitimle bekleneni yerine getirmeye çalışıyorlar. Eğer bu olmazsa bir sonraki seçimde para gider… AIPAC ve özel çıkar gruplarının parası, seçimdeki rakiplerine gider. Ben bu ilişkiyi bu basitlikte izah ediyorum.

İyi bir ilişki midir bu? Hayır! Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarına olan bu mudur? Kesinlikle hayır! 

Press TV: Filistin başmüzakerecisi Saib Erekat’a bakalım. Erekat, İsrail’in 1967’de işgal ettiği toprakların bundan böyle ihtilaflı topraklar olmayacağını söyledi. Üyelik üzerinden Filistin’in İsrail’den, yerleşimleri boşaltmasını ve işgali sonlandırmasını isteyebileceğini söyledi. 

Ortaya çıkan bazı belgelerden hatırlanacağı üzere, Erakat’ın Filistinlilerin pek çok hakkından feragat istemekle suçlandığı da düşünüldüğünde, Erakat’ın böyle bir hayalinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Nassor: Evet o dönemi hatırlıyorum. Pek çok Filistinli Abbas’ın şu anda BM’de yapmaya çalıştığı şeyi desteklese de, onun böyle bir hakkı olmadığını düşünenlerin de olduğunu söylemeliyim. 

Tam bir başarısızlığa dönüşen ve işgalcinin elini rahatlatan, işgal altındakilerin sorumluluğunu ise tarihsel Filistin’de işgal altında yaşayan insanları temsil eden Filistin Yönetimi’ne veren Oslo sürecinin ürünü olduğu için, Filistin Yönetimi’nin lağvedilmesini isteyenler de var.

Hayal? Biliyorsunuz, hâlâ iki devletli çözümle ilgili görüşmeleri sürdürüyorlar ve eğer 1967 sınırlarına gidecek olursak, buradaki en temel sorunun Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşimler olduğunu görürüz. 

Hayal mi? Evet belki hayal ama bazen çözümler de hayallerden doğar. Belki bu ilk adım, kalıcı bir şeylerin önünü açar. Ancak ben pek çok insanın İsrail ve Filistin için uzun vadede nihai ve sürdürülebilir hedefin ve aynı zamanda en barışçıl yolun, herkese eşit haklar veren tek ve laik bir devlet olduğunu düşünüyorum.

Press TV: Bir önceki konuğumuzun söylediklerinden hareketle, İsrail’in işgal altındaki topraklarda yasadışı faaliyetlerini yeniden yoğunlaştırmasını bekleyebilir miyiz? 

Nassor: Bu korkunç bir düşünce ve böyle korkunç bir düşünceden bahsetmek bile istemiyorum. 

Yakın zaman önce Gazze’de ve Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te gördüğüm şey, çoğumuzun sahip olduğunu düşündüğüm bir korkuydu. Bana göre böyle bir şey çok büyük bir hata olacaktır ve dünyada daha fazla ülke İsrail’in yaptıklarına ve süregiden etnik temizliğe karşı çıkacaktır. Sanıyorum şu anda yardımları kısıtlama, vergi gelirlerini kısıtlama tehditlerinde bulunuyorlar, onları ürkütebilecek her şeyi yapmaya çalışıyorlar ve halkın onların istediği gibi kararlar alması için korkutma taktikleri kullanıyorlar.

Gerçeğin bilinmesi gerekiyor. Eğer ABD ve İsrail barış istiyor olsaydı, çok uzun zaman önce bu barış olurdu. Şu halde İsrail, barış yapacağı bir yere kendi vurup bağırmaya devam mı edecek? 

İsrail’deki siyasi durum itibariyle, olacağını düşündüğüm şey tam da bu: kendi vurup bağırmak. Bunun, geçen hafta Gazze’de olan şey şeklinde olmamasını, bunun tekrarlanmamasını en güçlü şekilde temenni ediyorum. 

Etnik temizliğe son demek gerek, soykırıma son demek gerek. Şimdi gerçekten de paradigmayı değiştirme zamanı. 

medyaşafak