"Suriye’de Yenilen ABD Çıkmazda"

"Suriye’de Yenilen ABD Çıkmazda"
"Yaşanan sadece Suriye içindeki bir savaş değil. Bazı gözlemcilerin bu durumu bir iç savaş olarak tanımlamasını anlayamıyorum. Kesinlikle bir iç savaş değil bu. Belki bir vekâlet savaşı denilebilir."

Analist: Suriye'de yenilen ABD çıkmazda

 

Bir siyasal analist Press TV'ye, Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'deki hegemonik eylemlerinde başarısız olduğunu ve krizin vurduğu ülkeden çıkış stratejisi aradığını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Çarşamba günü, Suriye Ulusal Konseyi'nin “artık muhalefetin açık lideri olarak görülemeyeceğini” ve yeni bir muhalefetin şekillenmesi gerektiğini söyledi. 

Press TV, konuyu daha fazla tartışmak için Londra'dan, Britanya Suriye Gençliği'nin eş kurucusu Danny Makki ile bir röportaj yaptı. Makki'ye San Francisco'daki A.N.S.W.E.R. Koalisyonu'ndan Richard Becker ve Beyrut'tan bir siyasi yorumcu olan Cihad Markada da eşlik etti. Aşağıda, Makki ile yapılan röportajın yüzeysel bir çözümlemesi sunulmaktadır. 

Press TV: Savaş suçlarına yeni bir örnek: isyancılar tarafında idam edilen Suriye askerleri. Bu suçu işleyen kişilerin yanında, bu teröristleri destekleyen ülkeler de – örneğin ABD, örneğin Suudi Arabistan, örneğin Katar ve Türkiye -  en azından kısmi olarak sorumlu tutulmalı değil midir?

Makki: Suriye krizindeki bu yeni aşama kendini belli ediyor, zira dün Sarakeb'de gerçekleşen son katliam, Suriye silahlı muhalefetin ortaya koyduğu barbarlık düzeyinin gerçekten de katliam, insanlığa karşı suç düzeyine geldiğini gösteriyor. 30 askeri soğukkanlılıkla infaz ediyorsunuz. Onlar silahlı değillerdi. Silahları ellerinden alınmıştı.

Bu olayın videoda övülme tarzı kınanmayı gerektiriyor ve mide bulandırıyor. BM ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi yüksek uluslararası kuruluşlar da gerçekleşen bu hunharlığı kınadı. 

Bununla birlikte bir noktaya işaret etmek isterim: her çatışmanın ilk kurbanı her zaman gerçekliktir. 

Dün Sarakeb'de olanlar yeni bir olay değil. Yeni bir aşama değil. Bu bir yıldır oluyor, hatta iki yıla yakın zamandır oluyor. 

Sözde ayaklanmanın başlarında da aynı şeyi görmüştük, El Şugur'da 100'e yakın Suriye askeri, askere alınmış kişiler ve profesyonel askerler silahlı muhalifler tarafından öldürülmüştü. 

Bu barışçıl, özgür, demokrasi yanlısı bir ayaklanma değildir. Gerçekte bir vekâlet savaşıdır ve isyancılar bu terör yöntemlerini kullanıp, korku yaymanın bir biçimi olarak görüntüye alıyorlar. 

Bu gerçek bir savaş suçudur ve bugün, temel olarak bir askeri aşamaya geçilmesi için düzenlenen Şam'daki son iki patlama da bunu göstermektedir. Silahlı muhalefet bu düzeye geldi çünkü siyasi bir tutumları yok. 

Hillary Clinton'ın dün Suriye muhalefetine yaptığı eleştiriler, temel olarak Suriye muhalefeti içinde uyum olmadığını gösteriyor; Suriye'deki silahlı muhalefete silah ve finansman sağlayan gruplar arasında da uyum olmadığını gösteriyor. Gerçekte Hillary Clinton Suriye Ulusal Konseyi'ni devre dışı bırakmaya çalışıyor ve bu büyük bir gelişme.

Press TV: Eğer ABD ve müttefiklerinin amacı müdahaleyse, orada savaşan ve destekledikleri gruplardan korktukları için bunu yapamayacakları, Hillary Clinton'un alarm sesi verdiği ve koşulların onların niyetlerini gerçekleştirmelerine izin vermeyeceği söylenebilir mi?  

Bu noktada, SUK'nin muhalefetin açık lideri olarak görülemeyeceğini söylemesi de kafa karıştırıcı. Bunun anlamı nedir? ABD'nin şu an aldığı konumlanışı anlamaya çalıştığımızda, SUK'nin terk edildiği sonucuna varılabilir mi?

Makki: Eğer ABD Suriye'de siyasi olarak yenilirse bu, bölgedeki ABD hegemonyası için büyük bir yenilgi anlamına gelecektir. Bunun tüm Arap dünyası ve tüm bölge üzerinde etkileri olacaktır. ABD'nin yeni stratejik hedefinin Çin olduğu düşünüldüğünde, ABD'ye Ortadoğu'da stratejik bir konum getirmeyecektir. 

Altı çizilmesi gereken bir diğer nokta, Suriye'deki krizin başlangıcından bugüne kadar olan süreç kronolojik olarak düşünüldüğünde Clinton'un açıklamasının, daha önce örneği görülmemiş denebilecek bir açıklama olduğudur. Clinton'un açıklaması, Suriye muhalefeti için büyük bir yenilgi anlamına gelmektedir ve bu, muhalefeti devre dışı bırakmak istemesinde de kendisini göstermektedir.

Bu, birlik olmadığını gösteriyor. Gerçekten de muhalefet içerisinde hiçbir uyum yok. 

Şu an Suriye krizinde dört temel aktör var. Bu temel aktörler, Suriye içindeki şiddeti sürdürme ve uzatmada hayati rol oynuyor. Bu aktörlerden birincisi Fars Körfezi'ndeki Arap devletleri, ikincisi Amerikalılar, üçüncüsü silahlı Suriye muhalefeti, dördüncüsü de Suriye siyasi muhalefetidir. 

Bu çok sayıdaki faktör ve aktör, Suriye hükümetini istikrarsızlaştırma yollarını aramada tek bir birim gibi çalışmaktadır. Ancak içlerinden biri başarısız olursa, bloğun tümü başarısız olur.

Eğer Batı'nın Suriye krizinde yoğunluğu azalttığını, çok dikkatli hareket ettiğini, bölgedeki müttefikleri tarafından kendilerinden istenen desteği sunmadığını görüyorsak, bunun anlamı bir politika değişikliği olduğudur.  

Bence bu, ABD ve müttefikleri için bölgede büyük bir politika değişikliği anlamına geliyor olabilir. Amerika Birleşik Devletleri, bu özel dönemde Ortadoğu'da bir bataklığa saplanmak istemeyerek bir çıkış stratejisi ve çıkış planı arıyor olabilir. 

Suriye hükümeti hâlâ sağlam kalmış bir hükümettir. İşlemeye devam etmektedir. Bütün devlet kurumları işliyor. Bazı Batılı devletlerin düşündüğü türden bir basınç altında değil.

Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın muhalefeti ne kadar finanse ettiği ve silahlandırdığından bağımsız olarak, Suriye hâlâ egemen bir devlet, meşru bir devlet ve yönetimin her bir alında işlemeye devam ediyor. 

Beyrut'taki konuğunuza dönecek olursak, kendisi Suriye'de bir rejimin olduğunu öne sürüyor. Suriye'de bir rejim yok. Bir devlet var. Bir hükümet var. Suriye devleti, Suriye sınırları içinde meşru güç tekelini elinde bulunduruyor. 

Bu açık ve uluslararası toplum tarafından da tasdik ediliyor ve bu durum, Birleşmiş Milletler sözleşmesi dâhilinde. Suriye devleti, bu BM sözleşmesinin koruma altına aldığı şekilde hareket ediyor. 

Press TV: [Daha önce konuşan konuk] Richard Becker'ın ifadelerinden hareketle ve geride kalan süre zarfına bakarak – ki iki yıl oldu – ABD ve müttefikleri için farklı oyun planları ve senaryolar üzerine düşünmek için yeterince zaman olduğunu düşünürdüm, fakat görünen o ki bu işlemedi. Önlerinde ne tür seçenekler var. Gelinen noktada umutlarını yitirdiler mi? Bir kez daha belirtmek gerekirse, geride kalan zaman zarfı önemli.  

BM ve Arap Birliği'nin iki temsilcisi şansını denedi ve Çin bu planın işleyip işlemeyeceği konusunda sessiz kaldı. Siz ne düşünüyorsunuz?

Makki: Bu kez Ortadoğu'daki ABD hegemonyasının bir ölçüde yenilgiye uğradığını gördük. ABD bir çıkmaza geldi. Artık çözüm yok. Yapabilecekleri pek bir şey yok.

Her şeyi denediler. Suriye hükümetini yıkmak için devasa istikrarsızlaştırma kampanyalarını denediler. Başarılı olmadı.

Suriye hükümetiyle savaşmak üzere bir silahlı muhalefet oluşturmayı denediler. Bu da başarılı olmadı. 

Devlet düzeyindeki aktörlere ve bölgesel güçlere, Suriye hükümetine karşı savaş başlatmak için güç, para ve silah verdiler. Bu da başarılı olmadı. Denedikleri her şey başarısız oldu. 

Şimdi önümüzde Rusya ve Çin var. ABD hegemonyasını kabul etmeyen, çok kutuplu bir dünya sistemimiz var. Bu bir gerçek.

Yaşanan sadece Suriye içindeki bir savaş değil. Bazı gözlemcilerin bu durumu bir iç savaş olarak tanımlamasını anlayamıyorum. Kesinlikle bir iç savaş değil bu. Belki bir vekâlet savaşı denilebilir.

Diğer yandan Suriye'de binlerce yabancı savaşçının olması da bunun bir iç savaş olmadığını gösterir. Ancak bölgede bir jeopolitik mücadele var. Bölgesel bir çatışma var.

Büyük resme bakmamız gerekiyor. Önümüzde Rusya var. Çin var. Dünya düzenine karşı bir statüko oluşturuyorlar. ABD hegemonyasına, Avrupa Birliği tarafından da desteklenen ABD emperyalizmine karşı bir statüko oluşturuyorlar.

Onların Suriye halkına ve Suriye hükümetin verdikleri destek sadece askeri desteklerle ilgili raporlar temelinde değildir. BM sözleşmesi temelindedir. Başka devletlerin içişlerine hiçbir şekilde karışılmaması, Batı müdahalesine “hayır” denilmesi, emperyalizme “hayır” denilmesi, rejim değişikliğine “hayır” denilmesi temelindedir. 

Batı'nın Suriye krizini İran devletine nüfuz etmek için kullandığını, Rusya'ya, Çin'e ulaşmak için, Rusya ve Çin'in Ortadoğu'daki azmini zayıflatmak için ve Amerika Birleşik Devletleri hegemonyası altında bir Ortadoğu için istediklerini anlıyor ve kavrıyorlar. 

medyaşafak