ABD 'nin Gizli Ölüm Listeleri - Sistematik İnfaz

ABD 'nin Gizli Ölüm Listeleri - Sistematik İnfaz
"Washington Post’un Özel Raporu, Amerika’nın daimi savaş gündemi üzerineydi. Rapor, öldürülmesi hedeflenen kişileri, Obama’nın gizli ölüm listesini, küresel insansız hava aracı savaşlarını ve Beyaz Saray’ın terörle mücadele danışmanı John Brennan’ın savaş senaryosu için yeni kurallarını içermektedir."
Amerika’nın Daimi Savaş Gündemi: Gizli Ölüm Listeleri, Küresel İnsansız Hava Aracı Savaşları, Özel Kuvvetler

\"Yok Etme Matrisi (Disposition Matrix)\"

Stephen Lendman

Global Research, Ekim 29, 2012
  
                                          

Konu: Askerileşme ve Kitle İmha Silahları,


Amerika- Nato Savaş Gündemi

         

Daha yüksek seviyeye çıkmak için Cinayet Şirketi’ne seslenmek. Washington Post’un Özel Raporu, Amerika’nın daimi savaş gündemi üzerineydi.

Rapor, öldürülmesi hedeflenen kişileri, Obama’nın gizli ölüm listesini, küresel insansız hava aracı savaşlarını ve Beyaz Saray’ın terörle mücadele danışmanı John Brennan’ın savaş senaryosu için yeni kurallarını içermektedir.

2003’te kurulan Washington’ın Ulusal Terörle Mücadele Merkezi (NCTC), Amerikan istihbarat çevrelerine teröristlerle ilgili bilgi sağlamaktadır. Brennan, başlangıçta,  Washington’ın “Yok Etme Matrisi” denilen politikasının da tasarlayıcısı olan bu merkezin yöneticisiydi.

Şayet Amerika’nın bir sloganı olsa idi, “savaş iyidir, daha çok savaş daha iyidir” olurdu. Başka nasıl, generallerin daha fazla yıldız alabilmesi ve fırsatçıların büyük kazançlar yapabilmesi mümkün olurdu?

İnsan hayatı önemli değil. Hukukun üstünlüğü kuralının dokunulmazlığı çöpe atılabilir. Önemli olan tek şey, zenginlik, güç ve egemenlik. İnsanlığı kontrol etmek için insanlığa yok eden bir ulusal politika hayal edin.

Demokrat Obama’nın kafasında bu ve daha fazlası mevcut. Romney’inkini siz düşünün. 6 Kasım’da bunu düşünün. İktidar partisinin daimi savaşı garantilemesini, sosyal Amerika’yı yok etmesini ve muhaliflere göz açtırmamasını oylayın.

23 Ekim’de Washington Post, “Terörist avı planı, Amerika’nın ölüm listelerine yeni isimler ekleme niyetinde olduğunu işaret ediyor” başlığını atmıştı. Buna göre:

Bilgiler “onlarca muvazzaf ve eski ulusal güvenlik görevlilerinden, istihbarat analistlerinden ve diğerlerinden...” gelmişti. Amerika’nın mukabil casusluk politikaları incelendi ve nihayetinde iki madde daha planlandı. 

Amerikan Özel Kuvvetleri Ölüm Timi yüz yirmi ve hatta daha fazla ülkede operasyon yapmaktadır. CIA ajanları dünyanın her yerinde öldürmektedir. Amerikan vatandaşları, ülkelerinde veya ülke dışında hedef olmaktadırlar. Hiç kimse hiçbir yerde güvende değil.

Karar hükmü, hukukun üstünlüğünün uygulanmadığı anlamındadır. Geçtiğimiz baharda,   Obama kendisini hem hakim, hem jüri, hem de cellat olarak atadı. Dava açılamaz bir otorite resmi yönetim politikası. Diktatörlerin hükmündedir, kim yaşayacak, kim ölecek.

Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi birisi, sebepli veya sebepsiz yere hedef gösterilebilir.  Obama, ölüm listesine son halini veren otorite olarak, ölümün ve yaşamın gücünü gasp etmiştir.

Politika, insansız hava araçları, ölüm timleri ve diğerleri aracılığıyla öldürmeye öncelik tanımaktadır. Gerçek ya da hayal ürünü olduğu fark etmez, mühim olan Amerika’nın düşmanlarını bertaraf etmektir.

Hedefteki kurbanlar, Amerika’nın boyunduruğunda yaşamak istemeyen insanlardır. Washington onları terörist olarak isimlendirir, ve bu isimler ölüm listelerine girer.

Çevresindekiler, Obama için öldürmenin kolay bir iş olduğunu söylemekteler. İslam’a karşı savaş açmak politikadır. Tevkif etmek tercih edilmemektedir. Terörle mücadele toptan ya da perakende katliamlar için bir örtüdür. Soydaş ölümleri önem arzetmez.

Washington Post yazarı Greg Smith, “son iki yıldır, Obama yönetimi, teröristleri izlemek ve adı ‘yok etme matrisi’ olan yeni nesil bir hedef listesi oluşturmak için gizlice yeni bir taslak geliştirmiştir.” diye yazmıştır.

Bu yeni nesil hedef listesi, terör şüphelilerinin adlarını, onları bertaraf etmek için hazır edilen gizli planları ve gizli iddia dosyalarını içermektedir. Resmi yetkililerin verdiği röportajlara göre “veri tabanı, mevcut ölüm listelerinin de ötesinde, Amerikan insansız hava araçlarınca ulaşılan şüphelilerin ‘yok edilmesine’ yönelik planları da içermektedir.”

Amerika, savaşlarının devam edip etmediğine bakmaksızın, Amerika’nın düşmanlarını öldürme politikası devam edecektir. Şüphelilerin, suçlu bulunmaları için suçlanmaları kafidir. Yargı süreci ve hukuki adalet işlememektedir. Adı açıklanmayan bir hükümet görevlisine göre:

“Bize zarar vermeye çalışan herkesi öldürmemiz mümkün değil, bu işin doğası bu... On yılda dünyadaki herkesi el ele tutuşturup ‘Biz Amerika’yı seviyoruz’ dedirtemeyiz.”

Smith, planların bunu garanti edeceğini söylememektedir. Barış ve istikrar Amerikan egemenliğine son verecektir. Bu egemenliği ilerletmenin olmazsa olmazı, şiddet ve istikrarsızlıktır.

Smith, aynı zamanda Washington’un terörle olan sahte savaşını da ortaya çıkarmamıştır. Söz konusu olan şey küresel düşman icat etmek, onlara savaş ilan etmek ve süreç içinde demokratik özgürlükleri yok etmektir. Söz konusu olan, ne kadar ölüme mal olursa olsun tartışılmaz egemenliğe ulaşmaktır.

Örtbas etmedeki basiretsizlikler gibi diğer ihmaller de bir politikadır. Operasyon alanlarındaki saldırgan öldürmeler de. Çoğunlukla siviller öldürülmüş, kitleler terörize edilmiştir.

Kurbanların en fazla %2’si üst düzey savaşçıdır. Silahsız hava araçlarının saldırıları militanlar için askeri araç seçimidir ve hedeflenmiş ölümler temel uluslararası hukuku çiğnemektedir.

Selefleri gibi Obama da başarılı olduğunu iddia ediyor. Muhakkak, herkesin kendi ölçütleri çerçevesinde buna bir cevabı vardır. Bin Ladin’in sözümona öldürülmesine atıf yapılıyor. Tabii, Bin Ladin’in Aralık 2001’de eceliyle ölmesinin önemi yok. Zaten ölmüş bir adamı, modern teknoloji bile öldüremez. İddialar bunun sahnelenmiş bir parodi olduğu yönünde.

Büyük planlar yapılıyor. “Beyaz Saray’ın terörle mücadele danışmanı John O. Brennan, gelecek yönetimlere, Obama’nın benimsediği terörle mücadele yöntemleri hakkında rehberlik etme politikasının bir parçası olarak, mevcut yönetimin benimsediği şekilde yakalama/öldürme listeleri oluşturma tarzını kurumsallaştırmanın yollarını arıyor.”

Amerika’nın düşmanlarını bertaraf etmek için uygulanan stratejiler “sınır dışı etme talepleri, yakalama operasyonları, insansız hava araçlarının keşfini” de içermektedir. Yargısız infaz da bir metottur. İnsansız hava araçları hızlıca ve kolaylıkla öldürebiliyorken, neden protokol ve prosedürle uğraşılsın ki.

Uzaktan kumanda merkezlerindeki operatörler, birden fazla ekrandan izleyebildikleri kurbanlarını, düşük maliyet ve isabetli atışlarla çok uzaktan öldürebilmektedirler. Onlar için, uzaktan kumandayla öldürmek adeta bir spordur. Kavga gürültü olmadan. Kan ya da parçalanmış vücutlar görmeden. Çalışmaları bittiğinde evlerine gidip akşam yemeğini yer ve dinlenirler. Daha fazla ölüm için her gün işe gittiklerini hayal edin.

CIA, filosuna daha çok insansız hava araçları istemektedir. Ne kadar çok bu araçlardan olursa, hedeftekiler için daha çok operasyon düzenlenebilir. Daha da iyi iş çıkarılır. Zaten hedef konusunda da bir kıtlık yok.

Aynı zamanda, terörle mücadele uzmanlarına göre, insansız hava araçlarına güvenmek ‘kendi kendini yenileyen’ bir süreçtir. Kısa dönemde anlaşılması güç olan uzun dönem maliyetlerine neden olur. Eski CIA analisti Bruce Riedel’e göre:

“İnsansız hava aracıyla ilgili problem onun çim biçme makinasına benzemesidir. Her zaman çim biçme makinanız vardır, ancak sorun şu ki, siz çim biçmeyi bir an bile bırakırsanız, çim tekrar büyüyecektir.”

Aslında ne kadar düşman bertaraf edilirse o kadar da yaratılır. Yine de, Washington birden çok insansız hava aracı programı yönetmekte, bunlara Pentagon ve CIA’nınkiler de dahil. Bunlar gözetleme ve öldürme amaçlı kullanılmakta olup, genişletilmiş operasyonlar ileride planlanmaktadır.

Veritabanı bilgileri diğer önemli bilgilerin yanı sıra hedeftekilerin biyografilerini, konumlarını,  bilinen ilişki ve üyeliklerini içermektedir.

Hedefteki kurban, tabi ki, gizli tutulmaktadır. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi biri olabilir. Sıradan insanlar, tanınmış insanlar ya da devlet görevlileri olabilirler. Suçları Amerikan emperyalizmine karşı gelmektir.

Smith “matriksin yaratılışı ve öldür/yakala listesinin kurumsallaşması stratejik olduğu kadar psikolojik de bir değişimi yansıtır.” diyor, ama onun kanunsuzluğu hakkında hiç birşey söylemiyor. Kimsenin kendi kendini hem hakim, hem jüri, hem de cellat olarak tayin edemeyeceğini de söylemiyor.

Hepsinden de önemlisi, medya maymunlarının hasıraltı etmeleri. Yine de, o bir çok önemli noktayı işleyebildi. Bu noktaları birleştirmek okuyuculara kaldı tabi, ve okuyuculardan da pek azı noktaları birleştirmek zahmetine girdi.

Smith’in makalesi beş sayfa uzunluğundaydı. Çok azı birinci sayfanın ötesine geçti ve dördüncü sayfada yazanları kaçırdı:

Ölüm listesindeki “isimler, Brennan tarafından başkanlık edilen, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve NCTC (Ulusal Terörle Mücadele Merkezi) yetkilileri ve CIA ve FBI’ın genel müdür vekillerinin de dahil olduğu Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri tarafından bildiriliyor.”

Beşinci sayfada şöyle devam ediyordu:

“Obama bu liste kriterlerini kabul ediyor ve CIA yöneticilerinin oluruyla yapılan, Pakistan dışındaki insansız hava araç bombardımanlarına onay veriyor.”

Başkanlık diktesiyle, istediği kişiyi, Amerikan vatandaşları da dahil, istediği anda öldürme emrini verebiliyor.

“Yönetim için, hedefteki isimlerin geniş ölçekte değerlendirilmesi birincil öncelik olarak görünmekte, ve yetkililer, gelecek yönetimler tarafından da uygulanabilir bulunacak olduklarına inandıkları oldukça bürokratik, yasal ve ahlaki bir yaklaşım geliştirdikleri konusundan kendilerinden epeyi eminler.”

Yetkililerin bunu böyle yorumlayabilmeleri şaşırtıcıdır, daha da kötüsü bir de buna demokrasi diyebilmeleridir.

Son Bir Yorum

24 Ekim’de, ACLU’nun (Amerikan Sivil Halklar Sendikası) Ulusal Güvenlik Projesi yöneticisi Hina Shamsi şunları söyledi:

“Her kim, silahlı çatışmalara dahil olanlar haricinde, Amerika’nın ölüm listesindeki isimlerin az olduğunu ve işin doğasından kaynaklanan aciliyet nedeniyle, ölüm kararı verilmeden önce yapılması gereken yargılamanın askıya alınmasını bir zorunluluk olarak görüyorsa, yanılıyor.”

“Yargılama sürecinden vazgeçmenin tehlikesi açıktır, çünkü yargılama olmaksızın, hükümetin ölüm veritabanındaki insanların gerçekten ülkeye tehdit olduğunu garanti edemeyiz.”

“Bildiğimiz şudur ki trajik hatalar yapılmakta, olaylarla ilgili olmayan yüzlerce sivil ölmekte, ve hatta hükümetimiz on altı yaşındaki bir Amerikan vatandaşını dahi hiç bir açıklama yapmaksınız öldürmektedir.”

“Bürokratikleşmiş paramiliter ölüm programının savaş alanından uzak hedef insanları öldürmesi hukuk dışı olmasının yanında bu programlar öldürülen insanlardan daha çok düşman yaratmaktadır.”

ACLU’nun, bilgi edinme kanunu çerçevesinde ölüm listeleri uygulamalarına yönelik iki dava yürütmektedir. Diğeri de, Anayasal Haklar Merkezi ile birlikte, uygulamanın anayasaya uygunluğunu sorgulamayan temelde yürütülmektedir.

ACLU Hukuk Yönetici Vekili Jameel Jaffer:

“Nasıl sınıflandırıldığı meçhul programlar hakkındaki bilgilerin ifşa edilmesi konusunda kılı kırk yarmak ve programların mahkeme önünde tartışılamayacak ya da savunulamacak gizlilikte olduğu konusunda ısrar etmek, hükümet görevlileri için adeta bir kural haline geldi.”

“Bu uygulama hükümetin önemli politikaları hakkında kamuoyunu bütün ve doğru bilgiden mahrum etmekte, sınıflandırma sisteminin bütünlüğünü risk etmekte ve yargı sürecini küçümsemektedir. Mahkemeler, hükümetin bilgi edinme kanununu anlamsız bir mektuba çevirme çabalarını reddetmelidir.”

Washington bir çok şekilde ahlaki ve politik çöküşünü kanıtlamıştır. Belki, ileride bir gün yeterince Amerikalı, bu canice politikaların yürütülmesine izin vermeyecektir. Herhangi bir şeyin değişmesini istiyorlarsa, bunu yapmak zorundalar, aksi takdirde, gelecekte daha da amansız günler onları beklemekte olacak.

Stephen Lendman, Chicago’da yaşıyor ve lendmanstephen@sbcglobal.net adresinden kendisine ulaşılabilir.

medyaşafak