Nasrallah: İmam Humeyni’nin Büyük Gelişmelerdeki ve Devrimlerdeki Esaslı Rolü Daha da Belirginleşecek

Nasrallah: İmam Humeyni’nin Büyük Gelişmelerdeki ve Devrimlerdeki Esaslı Rolü Daha da Belirginleşecek
“Bir gün gelecek, İmam Humeyni’nin bugüne kadar meydana gelmiş bütün büyük gelişmelerdeki ve kendisinden onlarca yıl sonra başlamış olsalar da bugünkü inkılâplardaki önemli rolü anlaşılacak ve daha da belirginleşecek.”
Nasrallah: İmam Humeyni’nin Büyük Gelişmelerdeki ve Devrimlerdeki Esaslı Rolü Daha da Belirginleşecek
 


Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, İmam Humeyni’nin bölgesel büyük gelişmelerdeki ve inkılâplardaki esaslı rolüne dikkat çekerek, “Merhum İmam’ın halkçı yönü, halkın onun çağrısına icabetiyle yansımasını bulmuştur” dedi.

İmam Humeyni’nin vefatının yirmi üçüncü yıldönümü münasebetiyle Beyrut’taki UNESCO Palas’ta düzenlenen programda konuşan Seyyid Hasan Nasrallah sözlerine, Siyonist rejimin 5 Haziran saldırısını, Birinci Lübnan Savaşı olarak anılan 6 Haziran işgalini ve Lübnan’a ikinci savaş olarak adlandırılan Temmuz Savaşı’nı (33 Gün Savaşı) hatırlatarak başladı.

El Menar’dan canlı olarak yayınlanan konuşmasında Seyyid Nasrallah, “Çektiğimiz bütün sıkıntı ve zorluklardan ve tabii olumlu tecrübelerimizden ders almalıyız; çünkü savaş henüz sona ermiş değildir. Filistin hâlâ işgal altındadır, koca bir millet yerinden yurdundan edilmiştir, azap içerisindedir. Siyonist rejimin zindanlarında hâlen binlerce esir bulunmaktadır. Binlerce ya da yüz binlerce şehid de toprak altındadır” dedi.

Yurtlarına geri getirilen Filistinli şehidlerin naaşlarının düşmanın mezalimini gözler önüne serdiğini ifade eden Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah, “Düşman şehid naaşlarını alıkoyacak kadar vahşidir” şeklinde konuştu.
 

Nasrallah: İmam Humeyni Fakih, Ârif ve İslâm Düşünürüydü

Konuşmasının devamında İmam Humeyni’nin yüce makamına değinen Seyyid Nasrallah, “İmam Humeyni fakih, ârif ve İslâm düşünürüydü. O, büyük bir fakih ve değerli bir filozof, ârifti. Yeni düşünceler ortaya koyabilen bir İslâm düşünürüydü. İmam Humeyni, zatî birçok özelliğe sahipti ve İslâm tarihine, kendine has birçok özelliği miras bıraktı” diye konuştu.

Seyyid Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: “İmam Humeyni, İran halkının Amerika’nın jandarması konumundaki Şah rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan hareketine, İslâmî İnkılâba rehberlik etti ve İslâm Cumhuriyeti’nin kurucusu oldu. O, İnkılâbın rehberiydi. İnkılâbı tek başına başlatıp halkını uyanmaya, bilinçlenmeye çağırdı. Daha sonra talebeleri ona yoldaşlık ettiler. İmam Humeyni, tehdidi, tutuklanmayı, haneye tecavüzü göze alarak inkılâba rehberlik etti. Hatta neredeyse idam edilecekti. Ama sonunda kendisini sürgüne gönderdiler, oğlunu da şehid ettiler.”

İmam Humeyni’nin İslâm İnkılâbı’nın zafere ulaşmasındaki önemli rolüne dikkat çeken Seyyid Nasrallah, inkılâptan sonra oluşturulan kurum ve kuruluşlara değindi ve devletin siyasî yapısından övgüyle söz etti.

İmam Humeyni’nin yüce şahsiyetine ve eşsiz cesaretine değinen Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah şöyle konuştu: “Paris’ten İran’a dönerken bindiği uçak düşürülebilirdi ama o hiç korkmadı ve inkılâbı zafere taşıdı.”

“Bir gün gelecek, İmam Humeyni’nin bugüne kadar meydana gelmiş bütün büyük gelişmelerdeki ve kendisinden onlarca yıl sonra başlamış olsalar da bugünkü inkılâplardaki önemli rolü anlaşılacak ve daha da belirginleşecek” diye konuşan Seyyid Nasrallah, İmam Humeyni’nin yapıcı rolüne işaretle şöyle konuştu: “Hepimiz biliriz, yıkmak yapmaktan daha kolaydır. Herkes yıkabilir ama herkes yapmaya muvaffak olamaz. Önemli olan yapabilmektir. Bugün başlattıkları inkılâbı tam manasıyla zaferle taçlandıran birçok Arap ülkesi şu an yapım aşamasındadır. Bir rejim yıkılabilir ama acaba bir ülke kolaylıkla yeniden kurabilir mi? İmam Humeyni bir ülke kurmada alınabilecek en güzel örnektir. İslâm öğretisinde bir devletin varlığı gereklidir ve İslâm siyaset literatürüne göre insanlar bir yöneticinin varlığına muhtaçtır. Bu tabii ve bedihi bir meseledir, ispat etmek için kanıtlar öne sürmeye, tartışmaya gerek yoktur. Üzerinde tartışılması gereken düzenin biçimidir. İran İslâm İnkılâbı’nın zaferle sonuçlanmasının hemen ardından devletin nasıl olacağı tartışmaları başlamıştı. İmam Humeyni, ileri sürülen bütün düşünceleri değerlendirmeye, tartışmaya açıktı. Devlet kurumlarının teşkili çalışmaları o zaman başladı. Ordu ve devlet daireleri, kamu malları korundu. Tabii sabık siyasetçiler kaçmışlardı.”

İslâm İnkılâbı’ndan sonra İmam Humeyni tarafından başlatılan siyasi yapılanma sürecine değinen Seyyid Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: “İmam Humeyni, anayasa yazılması için önce seçkin âlimlerden, fakihlerden, üniversite öğretim üyelerinden ve ekonomistlerden oluşacak Uzgörürler (Hobregan) Meclisi’nin üyelerinin seçilmesini, sonra da başbakanlık kurumunun teşkil edilmesini istedi. Anayasa taslağı hazırlandığında İmam Humeyni taslağı halk oylamasına sundu. İran halkının onaylamasıyla ilk cumhurbaşkanının seçilmesi için çalışmalar başlatıldı. Bütün bunlar bir yıldan kısa sürdü.”

Filistin meselesinin akidevî bir mesele olduğunu ve bu konuda asla uzlaşılamayacağını veya meselenin hiçbir şekilde göz ardı edilemeyeceğini vurgulayan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah “İmam Humeyni en başından beri Filistin’e ve Kudüs’e özel bir ihtimam gösterdi ve uluslararası tartışmalar onun tavrını asla değiştiremedi” dedi.

İmam Humeyni’den övgüyle söz eden Seyyid Nasrallah, “İmam, Müslümanlar ve mustazaflar arasında birlik beraberlik sağlama yolunda bir adım geri atmadı. Çünkü İmam’a göre bu mesele akidevî bir meseleydi. İmam kendi çıkarlarını düşünseydi eğer, bunu pekâlâ yapabilirdi ama asla bu düşüncede olmadı” diye konuştu.

İslâm İnkılâbı’nın karşı karşıya kaldığı zorluklara değinen Seyyid Nasrallah, “Bütün istisnai ve zorunlu şartlara, İran’da İslâm İnkılâbı’nı çevreleyen bütün zorluklara rağmen inkılâp zafere ulaşmıştır” dedi.

İran İslâm İnkılâbı’nın bir halk hareketi olduğunu söyleyen Seyyid Nasrallah, “İmam Humeyni’nin halkçı yönü, halkın İmam’ın çağrısına icabetiyle yansımasını bulmuştur. İmam güç elde etme peşinde değildi, bilakis ülkesini yeniden yapılandırmaya ihtimam gösterdi” dedi.

Saddam rejiminin Batı’nın desteğiyle İran’a savaş açtığını ifade eden Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah şöyle konuştu: “Saddam, Amerika’dan, Batı’dan ve uluslararası toplumdan aldığı destekle İmam Humeyni’ye ve İran halkına savaş açtı. O zaman birçok ülke Saddam’ın yanında yer aldı; Suriye gibi çok az sayıda ülkeyse İmam’a destek verdi.”
 

Medya ve Siyasi Akımlar Lübnan’daki Olayları Büyütüyor

Halkın ihtiyaçlarını karşılamanın devletin görevi olduğunu belirten Seyyid Nasrallah, bazı medya organlarının ve siyasi akımların Lübnan’daki olayları büyüttüklerine değinerek şöyle konuştu: “Bazı medya organları ve siyasi akımlar Lübnan’daki bir kısım siyasi olayları büyütüyorlar. Bir bölgede güvenlik sorunu olduğu söylendiğinde hepimizin güvenlikten sorumlu olması gerekir. Bir ülkenin iç güvenliği, kültürel, eğitsel kuruluşların, yargının, siyasi kurumların ve medya organlarının koordineli çalışmasıyla mümkün olur. Teknik güvenlik, güvenliği sağlamanın bir yoludur ve bunu sağlayabilecek araçlara yalnızca devlet sahiptir.”

Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mesela Lübnan’da her kuruluş ve parti, düzenlediği bir etkinliğin ve tabii rehberinin güvenliğini sağlayabilir. Ancak halkın güvenliğini sağlayamaz; çünkü bunun için gereken bütün araçlara sahip değildir. Bu devletin görevidir. Biz faal bir devlet istiyoruz. Eğer siyasi partiler güvenliği sağlamaya kalkışırlarsa, amacın tam tersi bir durum ortaya çıkar ve bizler bir iç savaşa sürükleniriz. Ama devlet iç savaş olmaksızın sorunu çözebilir.”

Bir toplumun refahının halkın asgari ihtiyaçlarının karşılanmasıyla sağlanabileceğine dikkat çeken Seyyid Nasrallah, “Biz, Lübnan’daki geçim sıkıntısının çok yönlü bir çalışmayla halledilebileceğine inanıyoruz. Kimse belli bir bölgedeki ekonomik krizi ortadan kaldırabileceğini iddia edemez. Söz konusu olan bölgelerarası ekonomik sorununun çözülmesidir. Devlet halkının ekonomik sorunlarını çözebilir, partiler de halka birtakım hizmetler sunabilir. Ancak ekonomik durumu iyileştirmek devletin vazifesidir.”
 

İmam Musa Sadr’ın Düşüncesini Sahipleniyoruz / Milli Kanaat Önderleri Komisyonu İstiyoruz

Lübnan’da ulusal bir diyalogun başlatılmasını isteyen Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Nasrallah ülke içinde yaşanan sorunları çözüme kavuşturmak için milli kanaat önderlerinin bir araya geleceği bir komisyon kurulmasını önerdi.

Seyyid Nasrallah şöyle konuştu: “Biz, halkın huzur içerisinde yaşadığı, sorunların çözüldüğü güvenli bir Lübnan istiyoruz. Devlet kurumları istiyoruz ve onlara güveniyoruz; bunu düzenlenen toplantılarda da dile getirdik. Şunu iyice anlamamız lazım: Lübnan bölünmeyi veya özerk bölgelere ayrılmayı kaldıramaz. Lübnan halkının en büyük beklentisi faal ve işlevsel bir devlettir. Ordu, halk ve direniş diyalog masasına oturmalı, sorunları ele almalıdır. Sorunların nedenlerini ve çözümün önündeki engelleri tespit etmeliyiz; bunu ciddiyetle yapmalıyız. Bu, İmam Musa Sadr’ın düşüncesidir ve biz bu düşünceyi sahipleniyoruz. Diyalogun sağlanması için bazı öneriler sunacağım; umarım kimse bu önerileri boykot etmez. Ciddi bir diyalog için önce nedenlerin araştırılması gerekir. Gerçek bir devlet kurmalı ve ulusal bir komisyon kurmalıyız; Lübnan’daki milli kanaat önderlerinin katılacağı, Arap ülkelerinde düzenlenenlere benzer bir komisyon. Bugün güvenlik neredeyse sağlanmış durumdadır, halk huzur içerisinde yaşamaktadır. Bu konular gündeme getirilebilir. Kanaat önderleri komisyonuna taife liderlerini, hatta muhtelif halk kitlelerinden temsilcileri yüzdelik dilime göre seçelim. Bu komisyon altı ay veya bir yıl boyunda faaliyet göstersin ve bütün seçenekleri değerlendirsin.”

Bazı kimselerin taifelerin sözleşmesini uygulayan bir devletten söz ettiklerine ve bu görüşte olanların yeni bir sivil toplum örgütü kurulmasından veya siyasi taifeciliğin feshedilmesinden ya da tam bir sekülerizmden yana olduklarına değinen Seyyid Nasrallah, “Ancak somut bir kanaat önderleri komisyonu vücut bulursa devletin nasıl kurulacağını araştırabilir. Bu şekilde varlığımızı yüzlerce yıl devam ettirebiliriz ama Lübnan’ı farklı bir yöne de sevk edebiliriz. İslâm Cumhuriyeti tarihinin fazla olmamasına rağmen hâlâ ayaktadır. Bunun nedeni, doğru yolda ilerlemesidir. Dolayısıyla biz, kanaat önderleri komisyonu kurulmasını istiyoruz” diye konuştu.
 

Lübnan Hükümeti Suriye’de Kaçırılan Lübnanlılardan Sorumludur

Suriye’de kaçırılan Lübnanlıların özgürlüklerine kavuşturulması gerektiğini vurgulayan Seyyid Hasan Nasrallah, “Lübnan hükümeti onların özgürlüklerinden ve geri getirilmelerinden sorumludur” dedi.

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, UNESCO Palas’ta düzenlenen İmam Humeyni’yi anma toplantısındaki konuşmasına şöyle devam etti: “Biz kaçırılanların ailelerinden ve dostlarından sabırlı olmalarını istedik. Kaçırılanların Lübnan vatandaşı olduklarını, sonuçta Lübnan hükümetinin onların özgürlüklerinden ve geri getirilmelerinden sorumlu olduğunu söyledik. Hepimiz hükümete yardım edeceğiz lakin bu, hükümetin görevidir. Hükümet, üç liderle cumhurbaşkanı ve bakanlık düzeyinde görüşerek iyi bir sonuca ulaşmak için ciddiyetle çalışmaktadır. Kaçırılanların ailelerini, sorumluluk hissiyle sabırlı davrandıklarından dolayı övmemiz gerekir. Aileleri sükûnetlerini korumaya devam ederek, hükümete konuyu araştırıp sonuca ulaşması için daha fazla zaman tanımaya çağırıyorum.”

Direniş hareketine karşı tutumundan ve muhabbetinden dolayı Ahmed El Zeyn’e teşekkür eden Seyyid Nasrallah Lübnan vatandaşlarını kaçıranlara seslenerek şöyle dedi: “Kaçıranlara sesleniyorum: Herhangi bir taifeyle sorununuz olmadığını söylediniz. Bunu ispatlayın ve masum sivillerin ailelerine kavuşmalarını sağlayın. Eğer benimle bir sorununuz varsa, karşılaşmanın başka yolları mevcut. Barış istiyorsanız barış, savaş istiyorsanız savaş! Hizbullah’la veya Hibullah ve Emel’le, siyasi güçlerden herhangi biriyle sorununuz varsa niçin masum insanları kaçırıyorsunuz? Bu sonlandırılması gereken bir zulümdür!”
 

Hizbullah’ın Suriye Tavrı Başkalarınınkinden Farklıdır

Konuşmasında Suriye’deki gelişmeleri de ele alan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, “Bizim bir Suriye tavrımız var. Herkesi Suriye’nin bütünlüğünü korunmaya çağırıyoruz. Her bir Suriye vatandaşı gibi bizim de yüreklerimiz Suriye için yanıyor. Mevcut gelişmelerle ilgili başkalarından farklı bir düşüncemiz var ve böyle düşünmek bizim hakkımız. Yüce Allah’tan kaçırılanların sağ salim ülkelerine dönmelerini, bize de sabır ve hikmet ihsan etmesini niyaz ediyorum” diye konuştu.

 

medyaşafak